487 entry daha
  • şöyle bir serüvene sahip olan dönem dilidir.
    osmanlıca, türkçe'den ayrı bir değil; türkçe'nin osmanlı devleti
    döneminde kullanılmış hâlidir. osmanlı türkçesi denilmesi daha makbûldür.
    sözlükte maalesef bazı edebiyat öğretmeni arkadaşlar dahi " arap alfabesi ile yazılmıştır " demişler ki bu doğru değildir. fars alfabesi kullanılmıştır. kaldı ki kelimelerde de ağırlıklı olarak farsça'nın etkisi bulunmaktadır.

    " saray dışında kimse bilmezdi bu dili " diyenler var.

    bu çok saçma bir sözdür. sarayda da halk arasında da kullanılan dil aynıdır. halk bazı kelimelerin anlamlarını bilmiyor diye saray ahâlîsi ve şairlerin başka dil konuştuğunu söylemeyiz. bu mantıkla, şiirlerinde milletimizin pek de bilmediği kelimeler kullanan ismet özel'in türkçe'den başka bir dil kullandığını söylememiz icap eder.

    osmanlı türkçesi, 13. ve 20. yy. arası kullanılmış bir yazı dilidir. bu alfabeyi okumayı bilen herkes hüseyin rahmi'nin romanlarını, ahmet haşim'in şiirlerini okuyup anlayabilirler.
    kapı kelimesine " door " demiyorlardı sonuçta. kapı diyorlardı. sadece kullanılan harfler değişikti.

    anadolu selçuklu devleti döneminde maalesef devletin resmî dili farsça yapılmış ve türkçe'nin anadolu'daki gelişimi gecikmiştir. lâkin daha sonra bu devlet dağılınca bütün beylikler türkçe'yi resmî dil olarak kabul etmiş, bu beyliklerden osmanoğulları beyliği diğer bütün beylikleri himayesi altına alıp devletleşmiştir. resmî dili her zaman türkçe olmuştur osmanlı devleti'nin. lâkin dilin sadeliği maalesef bozulmuş ve bir sürü arapça - farsça kelime dilimize girmiştir.

    halk ile üst zümre arasındaki uçurumun açılma sebebi ise klasik dönem, divan edebiyatı olarak gösterilebilir. bu dönemde yoğun farsça kelimeler kullanılmaya başlanmıştır edebî dilde.

    20. yüzyıl başlarında ise " dilde sadeleşme " hareketleri başlamış ve konuşma dilindeki farsça - arapça kelimelere türkçe karşılıklar bulunmaya çalışılmıştır. bu döneme de yenileşme dönemi deriz. çok büyük bir iştir bu! eğer ki zamanında bu hareketler olmasaydı şu anda bile belki de bir sürü arapça - farsça kelime var olacaktı dilimizde ki yine de fazlasıyla var.

    şemsettin sâmî, osmanlıca'yı ayrı bir dil gibi göstermeye çalışanlara şiddetle karşı çıkmış, " bu kavmin ismi türk, konuştukları lisanın ismi de lisân-ı türkî'dir " demiştir.

    ayrı bir dil olarak görmemek koşuluyla osmanlıca demekte sıkıntı yoktur. nitekim göktürkçe, uygurca gibi tabirleri kullandığımızda da sıkıntı olmuyor. nihayetinde onlar da türkçe konuşuyorlardı ve bugün bir uygurca metin okursanız bazı kelimeleri bildiğinizi fark edersiniz.

    özellikle klasik dönemde anlaşılması çok zor olsa da edebî dil olarak muhteşem bir dildir.

    dipçe: " kapı " örneği ile ilgili gelen mesajlardan sonra artık dayanamadım ve bu notu düşmek zorunda kaldım.

    " o kapı değildi bâb deniyordu kapıya " diye gelen saçma sapan aynı tarz mesajlar var. birisi de kapı kelimesi tdk'nın bulduğu güzel kelimelerdendir demiş. yâ sabır!
    divan-ı lügât-it türk'te bile geçen kapı(ğ) kelimesinin yüz yıllık bir kelime olduğunu sananlar var. ayıptır.
    bir de hâlâ arap alfabesinin zaten farsça'nın da orijinal hâli olduğunu söylemişler. evet farslar, arap alfabesini almış olabilirler lâkin sen p ve ç gibi harfleri de alıyorsan senin yazı dilinin kaynağı arap alfabesi değil fars alfabesi olmuş olur.
    elma sirkesi içtiğinde elma yemiş olmuyorsun güzel kardeşim. farslar arap alfabesini alıp kendilerince eklemeler yapmışlar ve sen o eklemeli alfabeyi almışsın yazı dili olarak. yani elmayı değil sirkesini almışsın.
    umarım anlaşılmıştır.
162 entry daha
hesabın var mı? giriş yap