21 entry daha
  • 23 eylül'de katılarak 30b celbinde askerliğimi tamamlayıp cuma günü de terhis olduğum birlik. skandallar (!) ve anılar henüz tazeyken, sonraki celpte gidecekler için faydalı ve güncel bir entry yazma fikrimi, hastaneden yeni taburcu olduğum için ancak gerçekleştirebiliyorum. neyse sağlık konusuna ayrı bir parantez açacağım tekrar. ilk hafta kayıt kabul önünde beklerken asteğmen kara ekşide yazılanlardan bahsetmişti, muvazzaf okuyucularımız için skandallara ayırdığım kısmı başka bir entry'e bıraktığımı arz ederim. *.

    ilk günden bahsetmek gerekirse, ankara'dan sevk işlemlerimi yaptırdığım askerlik şubesi saat 17:00'a kadar teslim olmam gerektiğini söylediği için saat tam 16:00'da nizamiyeden girişimi yaparak yaka numaramı aldım(oysa ki saat 23:59'a kadar teslim olabiliyormuşsunuz, erzurum mrk.k'lığını arayarak teyit edin). burası önemli çünkü askeri kariyerinizin tamamında gerekli işlemleri bu yaka numarasına göre yapıyorsunuz, içerideki yeni kimliğiniz artık bu yaka numarası oluyor. yeterli askeri personel olmadığı için işlemler çok ağır ilerliyor. girişte 1 saatten fazla bekleyerek iki uzun dönem askerin arama yaptığı konteynere girebildik. bekleyiş sırasında gerek çavuş gerek onbaşı gerekse uzun dönem askerler yanınızda oluyorlar. bu sırada "androidi olan varsa teslim etsin, yoksa askerliği 7 gün uzar" şeklinde asılsız tehditlerde de bulunuyorlar. içeriye telefon sokmak yasak fakat böyle bir niyetiniz varsa ve yakalanırsanız en fazla 1 gün uzuyor askerliğiniz. bizim dönemde baya bir kişinin cumartesi gününe sarktı, şaka değil yani. *. neyse, ben tabii ki içeriye telefonumu sokmakta kararlıydım bu yüzden blöf olduğu bariz olan bu tehditler karşısında sessiz kalarak içeriye girdim. konteynerde iki masa var, masa önünde arama yapan iki uzun dönem asker çantanızda ne var ne yoksa bu masalara döküyorlar. daha önce bir çok festival ve etkinliğe türlü yasaklı maddeler sokmuş şahsımı gören asker "bu adam rahat abi yea" dedi masadakine. fakat bir çok arkadaşın ayakkabılarının içine bile baktılar. aramam sorunsuz ilerliyorken çantadan iki şarj aleti çıkması üzerine tuşlu telefona ait olmayana el koyarak çıkışta teslim alınacak diğer ürünlerin yanına koydular. telefonları poşete koyup üzerlerine isim yazıyorlar fakat şarj aleti ve kablo gibi ögeleri rastgele atmışlar, terhis olunca iç içe geçmiş kabloların arasında ararken güzel bir sövmüştüm yaptıklarına. ikinci şarj aleti çıktıktan sonra haliyle işkillenen asker telefonu donuma soktuğumu düşünmüş olacak ki hiç çekinmeden alt tarafta ne var ne yoksa yokladı fakat bir şey bulamamanın hüznü ve toplarımın dolu olmasının şaplı bünyesinde yarattığı hüzünle geri çekilmek durumunda kaldı. *bu arada önemli bir not: ilk defa bizim celpte arama uygulaması yapıldı. önce üzerimiz sonra da koğuştaki dolaplar arandı. benim dolap en altta ve köşede olduğu için aranmamış, gözlemci arkadaşın anlattığına göre kitaplık kısmında rennie'yi görmüş komutan ne olduğunu sormuş ve geri bırakmış, oysa ki telefonum kapağı açınca ben buradayım diye bağırıyordu, az kalsın 1 gün uzatıyordum. *.

    hazırlık:
    iç çamaşır olarak giderken yanımda 10 adet kısa kollu fanila, 10 adet don, 12 adet de çorap götürmüştüm (+2 de sivil çorap vardı) bunlar yeterli oluyor. kocaman bavullarla gelen arkadaşlar da vardı fakat ben spora giderken kullandığım çantaya sığdırdım eşyalarımı, kitaplar ve kozmetik için de sırt çantam yeterli oldu. bunun yanı sıra bir alt ve bir üst olmak üzere mutlaka ve mutlaka yün içlik ve bere&eldiven getirin yanınızda, çünkü winter is coming. bizim celptekiler samet teğmene rica ettikten sonra askeri kantine içlik, bere, eldiven vs gibi ürünler geldi fakat yine de yanınızda götürün derim, kantine pek güvenmeyin.

    iç çamaşır harici, minimum bir adet duş havlusu+kafa havlusu ve sakal traşı sonrası yüz havlusu götürmelisiniz. ayak havlusu ben kullanmadım fakat götürülmesi faydalı olacaktır. dolap kilidi iki tane götürmüştüm fakat merkez binada sadece bot dolabında kilit kullanabiliyorsunuz, diğer dolaplar kilitlenmiyor. hatta çoğu kapanmıyor da, peçete sıkıştırarak kapatıyorsunuz minik dolabınızı. (yaklaşık 40 cm genişlik, 80 cm yükseklik, 50 cm derinliğinde ufak bir dolap)

    kozmetik olarak: ıslak mendil mutlaka almalısınız, 52'lisi yetmiyor, 70-100 civarında yeterli olacaktır. şahsen tuvalet kağıdı kullanmadım ıslak mendil işimi gördü. kağıt havlu vs getiren de vardı ama bence gereksiz yük. mutlaka lipstick alın, dudaklarınız hayatınız boyunca çatlamadığı kadar çatlayacaklar. el ve yüz için nemlendirici krem vb norveçli balıkçıların yanından eksik etmediği meşhur markalı kremlerden almanızı tavsiye ederim, gerçekten ihtiyacınız olacak. diş fırçası ve diş macunu gibi temel şeyleri belirtme ihtiyacı hissetmiyorum alırsınız zaten. kayıt kabul sırasında kamuflajı teslim ederken şampuan, traş bıçağı ve traş köpüğü de veriyorlar ancak çok kaliteli olduğunu düşünmüyorum. ben bir adet gilette mach 3 ile askerliği tamamladım, körelme gibi bir durum söz konusu olmadı. eğer koğuşta köpük partisi yapmayacaksanız seyahat boy ufak bir traş köpüğü işinizi görmeye yetiyor.

    ilaç ve sağlık: girişte ilaçlarınızın tamamına el koyuyorlar diyebilirim, sabah ve akşam yemek sonrası revire gidip listeye isim yazarak ikişer tane alabilirsiniz ilaçlarınızdan. fakat askerlerin dikkatsizliği yüzünden bazı ilaçlar gözden kaçabiliyor ya da pastil vb gibi alınmaması gerekenler de alınabiliyor. revir dediysek öyle yataklı hemşireli bir ortam beklemeyin, aslında takım komutanı odası, (1. kat, 13 numaralı oda) kahvaltı sonrası giderseniz her sabah melih komutanın giyinmesini bekliyorsunuz, içlerinde en yavaş o giyiniyor. *. yaka numaralarına göre sınıflandırılmış gözlü dolaplarda bulacaksınız ilaçlarınızı, ağrı kesici, antibiyotik gibi ilaçlar getirdiyseniz geçmiş olsun. bu tarz ilaçlar ikişerli tabletler halinde kesilerek sebil haline getirilip büyük poşetlerde toplanıyor. ayrıca bu ilaçları yanınızda getirmenize rağmen götlük yapıp "reçetesiz antibiyotik vermiyoruz" da diyebilirler. bu işle uzun dönem askerler ilgileniyor, bir paket sigara rüşvete her işinizi yapıyorlar, gerek görülmesi halinde tartışmak yerine bu bilgiyi de kullanabilirsiniz. sağlık konusunda bir çok yanlış bilgilendirme mevcuttu bizde, yok efendim 2 günden fazla hastanede kalınması halinde kaldığınız her fazladan gün için askerliğiniz uzar yok efendim 3. kez sevk alan olursa temaruz diyerek yine geç bırakırız vs vs. tamamı yalan dolan arkadaşlar. askerliğinizin istediğiniz kadarki kısmını hastanelerde geçirebilirsiniz, ben hasta olmama rağmen sevk almadım çok pişman oldum. nitekim terhis sonrası hastanede yatmak zorunda kaldım. hasta olursanız sabah içtiması sonrası sizi ayırıp kışlaya gelen doktora muayeneye çıkartıyorlar, burada rahatlıkla sakal istirahati, bot istirahati ve eğitim istirahati yazdırabilirsiniz kendinize. doktor hiç ilgilenmeden ne isterseniz onu veriyor size, çekinmeyin yazdırın bol bol. kendime eğitim ve bot yazdırmadım, o konuda da pişmanım. gerçi doktora çıkmadan da kendi kafanıza göre istirahat verebilirsiniz kendinize, içtimada 1-2 eksik vardı bizden öyle, badinize istirahatli dedirtip geçiyorsunuz.

    telefon ve hat: telefon konusu daha önce de belirtildiği gibi akıllı telefonlar yasak. tuşlu telefon kullanmak zorundasınız. tavsiyem radyolu bir tuşlu telefon edinmeniz yönünde, en azından akşamları radyonuzu ya da müziğinizi dinleyebileceğiniz bir telefon olur. kendi hattınızı sorunsuz bir şekilde içeriye sokabilirsiniz, askercell olayı tamamen geyik. oldu da benim gibi akıllı telefonunuzu içeriye sokarsanız bilin ki şarj edemeyeceksiniz, yanınız da bir de powerbank getirin en azından telefonunuz yakalanmaz. normalde powerbank de yasak fakat dikkat çekmeyeceği için içeride kimsenin umrunda olmayacaktır. yaklaşık 200 kişinin kaldığı koğuşta hepsi toplu bir yerde olmak üzere 12-14 adet priz var, herkes oradan şarj ediyor telefonunu, milletin şarj aletini çekip kendisininkini takanlar oluyor, olacak. koğuşta bunun dışında başka priz bulamayacaksınız.

    sigara ve çakmak. ben normalde sigara içmediğim için böyle dertlerim olmadı fakat içeride kimi zaman 1 hafta hiç sigara olmuyor, olduğu zamanlarsa belli başlı 4-5 marka oluyor. bu yüzden içtiğiniz sigarayı yanınızda kartonuyla ya da paketiyle kapalı ambalajlı şekilde getirip sokabilirsiniz. çakmak da mutlaka 2-3 tane alın, ikinci hafta kimsede ateş kalmıyor, asfalta sürterek sigaranızı yakma beceriniz yoksa fazla fazla almanızda fayda var.

    sanırım hazırlık kısmıyla alakalı aklıma gelenlerin tamamı bunlardı, entry sonrası tekrar editlerim aklıma yeni şeyler gelirse.

    sistem ve işleyiş de daha önce belirttiğim gibi yaka numaraları üzerine kurulu. her takım 60 kişilik, merkez binada üç takım var dolayısıyla ilk gün giriş yapan ilk 180 kişi merkez binada kalacaklar. geri kalan 4 takım ise 900 metre uzaklıktaki lojistik binada kalacaklar. avantaj ve dezavantajlarından bahsetmek gerekirse:

    merkez binada askeri kantin ve askeri fast food bölümleri var. bu hayli büyük bir avantaj zira lojistik binada sadece sivil kantin işletmesi var, sivil kantin işletmesinde ucuz margarinden ve piliç sucuktan yapılan mide yanması garantili tost 8 lira iken askeri fastfood'da daha sağlıklı olduğuna inandığım ve hiçbir mide problemi yaşatmayan dondurulmuş tost, sandviç, hamburger vs yarı fiyatına satılmakta. bu açıdan merkez bina daha mantıklı bir seçim. duş konusu: merkez binada 1. katta 20 kişilik duş yeri var, kapısı yok fakat dizaynı itibariyle dışarıdan görünmüyorsunuz. demir bir borudan akan su ile duşunuzu alıyorsunuz. merkez binanın kazanında problem var, çoğunlukla sıcak su olmuyor, olduğu zamansa çabuk bitebiliyor. hafta sonları sabahtan ve öğleden sonra duş saatleri var, haftaiçi de sadece çarşamba akşam duş saati var. bunların dışında sabah 5-5:30 arası ihtiyaç banyosu adı altında açılıyor duş fakat ben sabah gittiğimde su soğuktu. kazan açılınca ortalama 1 saat sürüyor suyun ısınması ona göre ayarlayın kendinizi. lojistik binada sıcak su konusunda problem yok fakat duşlar binanın karşısında, yaklaşık 100-150 metre dışarıda yürüyeceksiniz duş sonrası koğuşa gidebilmek için. her türlü hasta olacaksınız yani kaçış yok. fiziki şartları böylesine rezil durumda olan bir yere niye asker gönderirler orası da muamma.

    bunun dışında merkez binada iseniz her gün içtima için lojistik bina önüne gideceksiniz, öğle yemeği geliş gidişi de sayarsak 4 kez o yolu yürüyerek kafadan 4 km yürümüş olacaksınız, bu bence merkez binanın en büyük dezavantajı. koğuşlar konusunda daha önceki entry'lerde söylenmiş. tuvaletler konusunda lojistik bina daha iyi fakat, merkez binada da problem yaşamadım ben. zaten bedelli lavabolarını değil de ktm ya da uzun dönemlerinkini kullandım sürekli. bence siz de öyle yapın, diğer tuvaletleri 20 kişi kullanırken bedelliler için ayrılanı min 180 kişi kullanıyor. böylece sabah traş sırası beklemedim hiç. arada ktmlerden ya da usta askerlerden yassah hemşehrim bura size çıkışı aldım bir kaç kez fakat birinde "midem bozuk bilader çok sıkıştım", diğerinde "gözler görmüyor hocam yeaa", diğerinde de "git sen orda traş ol bilader 200 kişi var sırada bekleyen" diyerek geçiştirdim, kimse de bir şey demedi. ağzınız laf yapsın işte biraz, orada iq'su yüksek zihinler tarafından özenle kurulmuş cümlelere yahut mantıklı argümanlara ihtiyacınız olmayacak zaten.

    hazırlık konusunda son olarak, evrak işlemleri sırasında işinizi kolaylaştıracağı için yanınıza mavi tükenmez kalem ve kitap okurken hayat kurtaracak okuma lambalarından mutlaka alın.

    kışlada yaşam:
    ilk gün 2 saat sırada bekleyip nihayet koğuşlara vardıktan sonra eşya ve bot dolaplarımızı bulduk. girişteki ufaklar bot dolabı, oraya eşya sığdırmaya çalışmayın. eşya dolaplarının içerisi baya kirli ve tozluydu, ıslak mendille güzel bir temizlemeniz gerekiyor. merkez bina koğuşları kümes gibi, kolunuzu uzattığınızda yanınızdaki ranzada uyuyan adama sarılabilirsiniz. bir kişi hasta olduğunda tüm koğuşa bulaşması 48 saat sürmüyor haliyle. havalandırma camları var fakat yetersiz. koğuşlar temizlenmiyor desek yeridir. çünkü bilin bakalım koğuşta su gideri nerede? hiçbir yerde. oldu ki hizmet mangasında koğuşa düştüyseniz bir kaç kova su döküp çekpasla yalandan çekiyorsunuz, çekilen suyu da kürekle yine kovaya doldurup tahliye ediyorsunuz. zaten türlü kıl ve toz yumakları askerliğiniz süresince yerlerde gözünüze çarpacak sürekli. şimdiden sabır diliyorum. temizlik söz konusuyken yemekhanede çekpas olmadığını biliyor muydunuz? evet tuvaletin çekpası ile yemekhaneye tasla döktüğümüz suları çekerek hijyeni sağlıyorduk yemekhanede. bulaşık kısmında ise bulaşık eldivenleri yırtık, sıcak su yok ılık bir suyla "yalandan" yıkıyorsunuz bulaşıkları. bir tek çatal kaşıklar makinede yıkanıyor. tabldotlar genelde kirli ve yağlı kalıyor maalesef. isteseniz de o su sıcaklığıyla o yağlardan arındırmanız zor. iki kez hizmet mangası denk geldi bize, bir kez bulaşık denk geldi, onda da durulama kısmındaydım, durulamanın daha kolay ve zevkli olduğunu söyleyebilirim. gazino kısmında sivil işletme kantini ve playstationlar langırt vb oyun masaları mevcut. genelde içerisi kalabalık ve gürültülü olduğu için burada pek vakit geçirmedim. içeride nakit paranın kullanıldığı tek yer burası. bozuk paraları jeton gibi atıyorsunuz makinelere, 2 liraya 15 dakika playstation oynayabilirsiniz. peste gidip real madrid barça alırsanız hakkımı helal etmem azıcık başka takımlar alın spor cahili misiniz nesiniz. heh orada bir de televizyon var fakat kantin işletmecisi bir şey yeyip içmediği halde masaları tv yüzünden işgal edenler yüzünden kafasına göre kapatabiliyor televizyonu. bence haklılık payı var, kazara bir şey yiyecek olsanız masa bulamıyorsunuz. zaten tv bizim son haftamızda geldi, dış dünyaya baya uzaktık. sivil işletme demişken yemekleri vasat bu arada, tost 8 lira, köfte ekmek 16 lira, döner vb şeyler de var fakat hepsi vasat. hijyen konusunda yemekhaneden iyi olduğunu da söyleyemem, gerek havalandırması olsun gerek temizliği olsun iyi seviyede değil. o mavi lateks eldivenler hiç değişmiyor, mikrop yuvası bozuk paralara elleyip gidip tabağınıza domates doğruyorlar.

    sivil kantin işletmelerinde pos sırası beklememek adına fiş alıyorsunuz. 25 tanesi 25 lira. pos sırası beklemek yerine kopartıp atıyorsunuz fişinizi. çay 1 lira, su 1 lira, kahve 1.5 lira, yok ben paşa çocuğuyum illa türk kahvesi içeceğim derseniz o da 2 lira. suyu buradan almak yerine askeri kantinden 50 kuruşa almanızı tavsiye ederim. her ikisi de erzurum markası, birisi "desni" diğeri "doyum" su. aynı içilebilirlik seviyesinde ikisi de, çok da kaliteli sular değiller. ph yükseltmek isterseniz yanınızda ingiliz sodası götürüp suyunuzu alkali yapabilirsiniz. askeri kantin konusunda dikkatli olmanızı da öneririm ayrıca. hesabınızın üzerine üç beş lira geçiriyor sürekli oradaki asker. ay sonunda sayımlarda açık vermemek adına böyle bir şey yaptığı aşikar. iki üç kez yakaladım fazla hesap geçirmeye çalışırken, siz de dikkatli olun. tüm bunların haricinde daha önce de bahsettiğim askeri fast food işletmesi en çok kullandığım kısımdı. dondurulmuş tostu mikrodalgaya atıp sonra tost makinesinde basıyor, sivil işletmedeki gibi ucuz margarin tadıyla mide yanması da yapmıyor. bizde son haftaya kadar yemekler hiç saatinde gelmedi desek yeridir. bazen saat 2'de yemek yiyip apar topar eğitime gittiğimiz oldu. sabah 6'dan o saate kadar illa ki acıkıyorsunuz. genel olarak hazırlık ve yaşamla alakalı aklıma gelenler bunlardı, daha önce yazılanları tekrarlamak istemediğimden bir çok şeyi de eklemedim. hayırlı tezkereler.
5 entry daha
hesabın var mı? giriş yap