3 entry daha
  • istikraz kavramının iktisat yazınına girmesi 1854-56 arasında yapılan kırım savaşı sonrasına rastlıyor. savaş sonrası avrupa devletleriyle yapılan osmanlı istikraz anlaşmaları 1881 de düyun u umumiye idaresinin kuruluşuna ve birinci dünya savaşı'nin sonlarında yapılan ilk iç istikraz'a kadar devam eden karanlik bir hikaye.
    bugün de halihazirda istikraz sistemi açısından değişen çok şey yok. iktisadi büyüme büyük ölçüde "istikraz" (borçlanma) yoluyla sağlanabiliyor. ama osmanlıdan cumhuriyet dönemine geçişte bugün açısından önemli olan ve bugün "iç borçlanma" dediğimiz sistemin ilk olarak 1918 de uygulandiğini söyleyelim.
    bu ilk iç istikraz vakasi'nin önemi osmanlı imparatorluğunda bir tür "ulusal ekonomi" ve "milli burjuvazi" yaratma heyecanının doruk noktalarından biri olması. memleketi düğün bayram yerine çeviren bu projeye göre ekonomi "iç borçlanma yoluyla" kurtuluyordu, "savaşta silah alacak yeni kaynak" bulunmuştu vs.. 1914'de kapütilasyonların kaldırılmasından sonra bu adım en önemli iktisadi bağımsızlık projesi olarak görülüyordu. dahası şaşırtıcı bir biçimde almanya sermayesiyle finanse edilmesine rağmen "ulusal bağımsız ekonomi" hülyasının en önemli kanitlarindan biri olarak görülüyordu.. dönemin ittihatçı hükümetinin bu türden propagandasini da ali ulvibir istikraz marşıyla hicvetmişti. hoş o dönem bu marşın ciddi ciddi tanin, tasvir-i efkar gibi gazetelerin birinci sayfalarinda çıktığı ve övüldüğü de rivayet olunmuyor değil...

    her para kurşun ve gülle
    gibi düşman kalbi deler
    ödünç vermeyi bilen erler
    her gün yaşar şeref ile
    biz verirsek bu millet yenilmez
    veren ellerin şani yenilmez....

    hoş bir kaç ay sonra savaş kaybedilir, altın para içinden firlayan osmanli askerinin süngülediği ingilizleri resmeden karikatürler çoktan unutulur ve iç istikraz hikayesi 1924'de cumhuriyet hükümetinin istikraz tahvillerinin faizlerini geri ödemesini üstlenmesiyle son bulur... ulusal ekonomi, ulusal borçlanmayla finanse edilebilir şeklindeki garip iktisat düşüncesi de uzun bir süre için unutulur. ulusal ekonominin ve milli burjuvazi yaratma hayalinin daha makul ve uygulanabilir yolları ve politik imkanları bulunmuştur.
    ama ayni hikayeyi yeniden filme almak için çok değil 20-30 yıl, son versiyonunu çekmek için de 60-70 yil geçmesini beklemek gerekmiştir. bu en yeni versiyonda ayni hikaye "benim milletim işini bilir" adiyla televizyonlarda gösterilmiş ve yoğun ilgi üzerine 20 yildir da türlü çeşitkrize rağmen gösterimden kalkmamıştır. hikaye basittir. mali piyasalardan ve iç borç adi altinda yabancı kaynaklardan dünyanın en yüksek faizleri ödenerek toplanan paralarla ekonomi finanse edilir, tüketim şişirilir, cari dengeler sinirlarina kadar oynatilir, arbitraj karlari transfer edilir, sonra el elde baş başta kalinir. şimdilerde de "hşşt vatandaş döviz alma kur yükseltme çok kötü fena olur ha" şeklinde bir trajik korku filmi versiyonu çekiliyor... aldığımız duyumlara göre yeni filmin soundtrack'inde bir istikraz marşı yer alacakmış. artık sözlerini kim yazar bilemem..
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap