• zamana ve şartlara göre bazen çok değişkenli bazen az sayıda değişkene sahip ve sağlanması en zor istikrar çeşididir. ekonomik istikrar bunun yanında çocuk oyuncağı kalır.

    23 haziran 2006’da yiğit bulutun, parametre programında, şu anki döviz kuru yükselişinin dış piyasalardaki dalgalanmalardan kaynaklanmayıp tamamen siyasi istikrarsızlıktan kaynaklandığını söylediğini gördük (aylar önce yaptığı bir modele dayanarak bunu ispatladı). bu demektir ki siyasi istikrar, ekonomik istikrarı kapsayabilen veya en azından onu doğrudan etkileyebilen bir unsurdur.

    çok sayıda değişkene sahip siyasi istikrar :
    konuya balıklama girmeden önce şunu belirtmeliyiz ki burada siyasi istikrarın çok sayıda değişkene sahip olabilmesi için bir siyasi ortamın varlığını kabul etmekte, diğer bir kabul olarak da serbest piyasa ekonomisiyle işleyen demokrasiyi (bkz: #8018781) almaktayız.
    siyasi istikrarın düzeyinin belirlenmesinde en önemli unsur, o ülkenin siyasi geleneklerinin oturduğu düzlemdir. bahsedilen düzlem ülke vatandaşları tarafından anlaşılabilir, öngörülebilir, etkilenebilir ve akılcı yöntemlerle hukuk çerçevesinde değiştirilebilir ise siyasi istikrarın gereklerinden birisi yerine getirilmiş demektir. bu noktada ülkelerin gelişmişlikleri önem kazanmaktadır. çok kaba bir biçimde, vatandaşlarına siyasi düzlemle sıkı ilişki kurma şansı veya hakkı veren ülkeleri gelişmiş olarak nitelendirebiliriz (sadece konumuz açısından.. yoksa gelişmişlik düzeyini belirleyen daha birçok etmen vardır.). işte burda bahsetmeye çalıştığım çok değişkenli siyasi istikrar genellikle gelişmiş ülkelerde görülmektedir.
    gelelim diğer değişkenlere.. ilkini söyledik : siyasi düzlem. ikincisi ve üçüncüsü birbirine bağlı iki değişken : üretim-tüketim biçimleri ve buna bağlı hukukî düzen. marksist tarih çözümlemesine göre üretim biçimi alt yapıyı oluşturan ekonomik şekli ve üst yapıyı belirler. üst yapı dediğimiz fikrî, sanatsal ve kültürel üretimler ise bir süre sonra tekrar dönüp alt yapıyı biçimlendirir. diyalektik (bkz: dual) (bkz: ikili) (bkz: karşılıklı) süreç başlamıştır ve bunun sarmal bir biçimde ilerlediğini söyleyebiliriz. biz burada üretim biçimine ek olarak tüketim biçimini de alt yapı içinde görme eğilimindeyiz, çünkü günümüzde ekonomi yönlendiricileri ekonomiyi tüketim merkezli görmektedirler (bu konuda özellikle türkiye'nin son 25 yıllık ekonomik bakışı incelenebilir.). üretim biçimi sanayi üretimi düzeyini bitirmiş/geçmiş ve bilgi toplumu olma yolunda ilerleyen ülkelerde siyasi istikrarın sürekliliğinden söz edilebilir. bu tip ülkelerde iletişim araçları amaçlarına uygun biçimde kullanılmakta, ihtiyaç doğduğunda yeni iletişim araçları üretebilmek için sürekli bilimsel faaliyetlere imkan tanınmakta, bilgi alışverişi üst düzeyde tutulduğundan ve öteki dünya amaçlı bilgilere bilimsel çalışmalar içinde yer verilmeyip sadece bu dünya ile ilgili bilimsel araştırmalar itibar gördüğünden sorunlara akılcı çözümler bulmakta herhangi bir zorluk çekilmemekte, kamusal sorunların çözümü için ortak karar almakta zorlanılmamaktadır. kamusal kararların hızlı, kesin ve yeterli çözümlere ulaşması siyasi istikrarsızlığı önlemektedir. tüketim biçimine gelecek olursak görürüz ki diğer ülkelerle imzalanan ikili veya çok taraflı anlaşmalarda ülke içinde sıkıntısı çekilecek mal çeşidi en aza indirilmek istenmektedir. kısacası neredeyse her türlü malın temini mümkün olmakta, fayda/fiyat oranları her mal için eşit düzeye gelecek imkanlar yaratılmaktadır. gelişmiş ülkelerin avantajlarından en önemlisi belki de budur. eğer insanlar fayda/fiyat oranlarını her mal için birbirine yakın tutabilirlerse gelirleriyle elde edebilecekleri en büyük tatmine ulaşırlar. tatmin olmuş bir toplumda siyasi istikrarsızlığın baş göstermesi oldukça güçtür. tam da bu noktadan üst yapıya geçildiğini düşünüyorum. maddi açıdan tatmin olmuş bireyler kendilerini düşünsel, teknik, sanatsal alanlarda ifade edebilme zamanına ve isteğine kavuşurlar. üst yapıda hiçbir zaman tam bir bütünlük sağlanamaz. çeşitli alt kültürler (bkz: punk) (bkz: mod) (bkz: dazlak) (bkz: çerkez) kendilerini ifade ederken değişik diller, tarzlar, bilinçler kullanabilirler. tüm bu alt kültürlerin ana kültüre tepki olarak ortaya çıktığını söylemek güçtür, fakat ortak noktalarının olduğu da inkâr edilemez. üst yapıdaki bu tamamlanmamış bütünlük ekonomik işleyişi ve ekonomik işleyiş için gerekli alışverişin yarattığı hukuk sistemini etkileme gücüne sahip midir, açıkça bir kanıya varmak zordur. buradaki boşluk siyasi istikrarı sağlaması gereken aktörlerin yeteneğine ve çabalarına bağlı olarak doldurulur. artık ekonomik sistem yeni işleyiş düzenine sahiptir ve sarmal başlar..
    bunlar ana noktalar olmakla birlikte çok değişkenli siyasi istikrarın sağlanmasında küçük sanılan ama etkili olan değişkenler de vardır. sivil toplum örgütlerinin baskı gücü, sendikaların etkinlik düzeyleri, vergi oranlarının optimum seviyeyi bulup bulmadığı, merkez bankasının izlediği para politikası, finans sisteminin kontrolünde güçlük yaşanıp yaşanmadığı önemlidir. siyasi istikrarın devam edebilmesi için tüm bu değişkenlerin uyum içinde hareket etmesi gerekmektedir. hükûmetin sözünü geçiremediği bu kurumlar, halkın yaşam seviyelerini fark etmesinde oldukça etkilidirler. eğer bir fransız avukat bağlı olduğu paris barosunun isteklerinin hükûmet tarafından hiç dikkate alınmadığını görürse, emin olun ki avukatın tüm müşterileri bundan haberdar olacaktır. hükûmetten bağımsız kurumlar arası haberleşme düzeyleri de gitgide artmaktadır. şu anda aklıma gelmeyen birçok değişkenin katılımıyla kurabileceğimiz siyasi istikrar denklemindeki değişkenlerin iç içe kümeler olmadıklarını ve fakat kesişen alanlarının oldukça fazla olabileceğini (çok abuk bir değişken olmadıkça) söyleyerek az değişkenli siyasi istikrara geçiyoruz :

    işte dananın kuyruğunun koptuğu istikrar şekli. evet bu modelde dananın sürekli kuyruğunu kaybetmesi yüksek ihtimaldir ve kuyruğunu sağlama almış danalar sayesinde bu ihtimal 1/1 olur. az değişkenle neyi kastediyoruz? aslında bu istikrar modelinde de çok değişken vardır. fakat zaman geçtikçe bazı değişkenler önem kazanır ve bazı değişkenler önem yitirir. bunun nedeni ise siyasi seçimler yaparken her türlü aktörün neye önem vereceğine dair anlık düşünceler içinde olması, uzun vadeli düşünmemesidir. en basit örneğiyle bir seçmen 3 yıl önceki seçimde (evet sürekli erken seçim olur, çünkü dananın kuyruğu hep erken kopar) dış borçların ödenmesine öncelik vererek oy verdiği partiyi belirlemiş, şimdiki seçimde ise oy vereceği partiyi eğitim programını çok beğendiği için (dış borç hala ödenmemiştir) seçmişse burda bir sorun var demektir. seçmen rasyonel değildir, çünkü neye önem vereceğine dair fikrini netleştirememiştir. aynı şekilde bir öncki dönemde hükûmet olan bir siyasî parti ab'ye girmek için çok uğraşmışsa ve fakat şimdiki seçim propagandasında ab'yi çılgınca eleştiriyorsa siyasî değişkenlerin önemi o parti için çok değişmiş demektir. bu fikir değişikliklerinin sık olduğu siyaset ortamlarında siyasî istikrarın sürekliliğinden söz edilemez. hem iç politikada hem de dış politikada net bir siyasî çizgi oluşturulamadığından ne ülkenin halkı ne diğer ülkelerin halkı ne de diğer ülkelerin yönetiminde söz sahibi aktörler siyasî çizgisini açıkça belli etmeyen ülkenin siyasî istikrarının devamlılığına güvenirler.
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap