24 entry daha
  • uzun yıllar sonra bugün tekrar izlediğim ve çok etkilendiğim efsane film. bu filmin yorumlamasını sohbet eşliğinde yapmayı o kadar çok isterdim ki anlatamam. ama yazmanın da bir sohbet etme çeşidi olduğunu düşündüğüm için ve yazılarımı okuyanların benimle sohbet ettiklerine inandığım için burada filmi değerlendirmeye çalışacağım.

    1994 yılında ilk kez gösterime girmiş bir filmin, bundan 25 yıl sonra ilk günkü gibi ilgiyle izlenebiliyor olması çok şaşırtıcı değil mi? bu filmi unutulmaz kılan ne peki? gelin hep birlikte inceleyelim. anlatılan hikayenin, insanı empati yapmaya zorlaması ve herkesin hayatına temas eden güçlü bir yanının olması filmi unutulmaz filmler arasına sokmuş diyebiliriz.

    --- spoiler ---

    aslan kral filminde, kral mufasa'nın gelecek vaaden, krallığın varisi olan oğlu simba'nın hayat hikayesi anlatılıyor. film simba'nın doğumuyla birlikte başlıyor. bu doğum kutsal bir bebeğin dünyaya gelmesi gibi tasvir ediliyor. fakat bu doğum herkesi memnun etmiyor. kral mufasa'nın kardeşi scar bu durumu taht ve iktidar yolunda önünde büyük bir engel olarak görüyor. scar, tahtın asıl varisi olan simba'nın dostuymuş gibi görünür ve onu ortadan kaldırmanın hesabını yapar. bu arada simba daha olgunlaşmadığı için hatalar yapar, yaptığı hataların ardından babası mufasa'dan öğütler alır. kral mufasa oğlu simba'ya bir liderin almaktan daha ziyade vermeye meyilli olması gerektiğini ve tebasının nasıl huzur içinde yaşaması gerektiğini anlatır. fakat scar, kral olabilmek için çakallarla darbe planlaması yapar ve simba'yı vadiye götürür. kurmuş olduğu efsanevi darbe planını devreye sokar ve olaylar gelişir. tuzağa düşmüş olan kral mufasa oğlunun hayatını kurtarmak için kendini tehlikeye atar ve scar'ın son darbeyi vurmasıyla hayatını kaybeder. babasını kaybeden simba'yı ise psikolojik baskı altına alır ve babasının ölümüne sebep olduğu fikrini simba'nın aklına yerleştirir. simba'nın ülkeden kaçmasını telkin eder. simba ülkeden koşarak uzaklaşırken, scar simba'yı öldürmeleri için çakalları arkasından yollar. kötülerin ne kadar korkak olduğunu gözümüze sokar bir nevi.

    filmin bundan sonra yeni bir boyut kazanır. simba ilk etapta vicdan azabından kendini neredeyse ölüme terkeder. bu hareketsizlik, tepkisizlik olanlardan ötürü sadece ve sadece kendini suçlama ve yaşama gayesini yitirme duygularını yoğun olarak hisseder. çölde, akbabalar tarafından yemek olarak yenilmek üzereyken; felsefeleri dertsiz, tasasız ve kendini merkeze alan, giçmişi ve geleceği düşünmeden yaşayan timon ve pumbayla tanışır. simba "hakuna matata" felsefesiyle yaşamaya başlar. kısacası geçmişi dert etmeyi bırak, gününü yaşa felsefesi diyebiliriz. simba bu şekilde büyürken ülkesinde neler oluyor inceleyelim.

    scar ülkesinde kral olmuştur. çakalları da ülkesinde krallığa ortak etmiştir. israfın kol gezdiği ülke baş aşağı yuvarlanmaktadır. fakat zalim kral, tek adam rejimini kurmuş ve aslanların avlanarak getirdiği yiyecekleri, çakal ortaklarıyla beraber yer ve üstüne üstlük sisteme uymayan, itiraz edenleri hapislere atar. çakalların doymak bilmemesi ve aşırı avlanmadan dolayı kuraklık başgöstermiştir. fakat iktidarın elden gitmemesi için scar aslanları uzak diyarlara avlanmaya gönderir. bu avlanmalardan birinde simba'nın çocukluk arkadaşı nala, simba ile karşılaşır. simba'nın öldüğünü düşünen nala simba'yı karşısında görünce çok sevinir ve sşmba'dan ülkesine dönmesini ister. fakat "hatuna matata" felsefesini benimsemiş olan simba, rahatım yerinde ben burada düzenimi kurdum der. işte tam noktada simba'nın bu felsefeyi savunmadığını, aslında kendisiyle yüzleşmekten korktuğunu görüyoruz.

    nala'nın teklifine olumsuz cevap veren simba evine geri dönerken karşısına refiki adlı, kendisini doğduğu zaman kutsayan babun çıkar. ve babuna sorar sen kimsin? babun ben seni tanıyorum der. sen mufasa'nın oğlusun. bu nokta çok önemliydi. çünkü simba'nın adını bildiği halde adıyla değil, babasına nispet yapılarak mufasa'nın oğlu olduğunu vurguladı. tahtın varisi olduğunu hatırlattı. bir başka deyişle "menşeini, hareket çizgisini, nereye ve neye yönlendirildiğini, vazife ve sorumluluklarını hatırlatmış oldu. kısacası senin sorumlulukların var, babanın sana miras bıraktığı sorumluluklar ve onun adına yerine getirmen gereken yükümlülüklerin var demiş oldu. geçmişiyle bir bağ kurmasına sebep oldu. hemen ardından senin baban ölmedi ki diyerek merak duygusunu arttırdı. bilge babun, simba'nın iç derinliklerine yolculuk yapabilmesi ve girintili çıkıntılı ruhsal yolculuğunu sağlıklı bir şekilde atlatabilmesi için yardımcı rolünü oynuyor. muhasebe ve murakebe yolunu gösteren birinin olması sayesinde babasını bulmak için mağaraya giriyor. babun refiki göle bak baban orada diyor. fakat simba gölde kendi yansımasını görüyor ve üzülüyor. simba kendiyle yüzleşmekten hiç hoşlanmıyor çünkü iç muhasebeyi yapmak hiç kolay değildir. iç muhasebe yapanlar bilirler ki, insanın vicdanıyla başbaşa kalması çok zordur. insanın hatalarıyla yüzleşmesi ve bu hataların sebebini öğrenmesi insana acı verir. bunun ardında tekrar suya bakmasını ve babasını görmesini istiyor. simba bu sefer suyun üzerinde babasının yansımasını görüyor. ve orada efsane bir konuşma gerçekleşiyor. "simba, beni unuttun. kim olduğunu unuttun, bu şekilde beni de unutmuş oldun. kendine iyice bir bak, olduğundan çok daha fazlasına namzet olduğunu hatırla ve hayatın döngüsünde yerini al. kim olduğunu asla unutma." bu olayların ardından simba'nın mağarada olmadığını görüyoruz. kısacası o mağaranın simba'nın kendi iç muhasebesini yaptığı vicdan dehlizi olduğunu anlayabiliriz.

    filmin bundan sonrası kendiyle yüzleşmiş olan simba'nın ülkesine geri dönüşünü izliyoruz. scar ile karşı karşıya geliyor. scar kurnazlığı ile simba'yı suçluluk psikolojisine sokmaya çalışıyor. tam simba'yı öldüreceği anda babasını da aynı şekilde öldürdüğünü itiraf ediyor. simba son bir güç kullanarak zor durumdan kurtuluyor ve aslanlarında yardımıyla çakallardan ve scardan kurtuluyor. scar'ın çakallar tarafından yok edilmesiyse filmin en güzel noktalarından biri olduğunu söyleyebilirim. film başladığı yerde bu sefer mufasa'nın oğlu simba'nın oğlunun kutsanmasıyla bitiyor.
    --- spoiler ---

    çok uzun bir özet olduğunun farkındayım ama yaşadıklarıma bakınca kendi iç dehlizlerime yol almam gerektiğini gördüm. zalimlere karşı dimdik durabilmenin yolunun, "hatuna matata" olmadığını ve kim olduğumu hatırlamam gerektiğini gördüm. bir haftadır yaşadığım hastalığım süresince, ailemle telefonda görüşürken kendimle yüzleşmem gerektiği ve neler yapabileceğimi görmemi istediklerini fark ettim.
    dişimi sıkacağım, yılgınlık göstermeyeceğim, bu dünyanın dayanma dünyası olduğunu, darılma dünyası olmadığını göstereceğim. başımızdan sağanak sağanak belalar da yağsa, yer şak şak olsa bela da fışkırtsa, masiyetler daha da azgınlaşsa, yine de dişimi sıkacak, ve yolumdan dönmemeye ve kim olduğumu unutmamaya çalışacağım. kim olduğumuzu en iyi vicdanlarımız bilir. işte orayla yüzleşmek her babayiğidin harcı değildir. her şey güzel olacak lan inanıyorum. tavsiye ediyorum arkadaşlar izleyin.
11 entry daha
hesabın var mı? giriş yap