47 entry daha
  • hayatımı sancılandıran dizi.
    o sıralar ilkokul son sınıftaydım. bir gün tüm ev ahalisi birlikte izleyip keyif alabileceğimiz bir şey yakaladık televizyonda. babam en çok fadıl fıdıllıoğulları'na gülüyordu, gerçek hayatta sık sık benzerleri ile karşılaştığı için, annem laz bakkal'a, ben ise mükremin'e.
    ama bir gün lutfiye bir laf etti ve benim içim fokur fokur kaynamaya başladı; "ne kadar ilgınç bir hayatımız var di mı anne? lütfiye fıdıllığulları, doğdu, ömrünü pencere önünde sokağı izleyip, annesine laf yetiştirerek geçirdi. evli ve bir çocuk annesi lütfiye fıdıllıoğulları'nın adı hiç bir ansiklopedide geçmemektedir."

    adı hiç bir ansiklopedide geçmemektedir.
    hiç.
    bir ansiklopedi'ye girecek kadar ünlü olabilmek değildi mesele. mesele bir ansiklopedi'ye girebilecek kadar değerli olmaktı. kayıtlara geçecek bir şiir yazabilmekti, dünyayı değiştirecek bir isyan başlatabilmek, fizik dünyasını aydınlatacak bir keşif yapmak. koşa koşa odama çıktım ve ansiklopedileri açıp okumaya başladım; kral arthur, madam curie , castro.
    henüz 11 yaşındaydım ve yaşımın verdiği cahil cesareti, lutfiye'nin inanılmaz yalın tokat'ı ile birleşince ruhumun alev almaya başladığını hissediyordum.

    o günden bugüne, pek çok saçma şey yaptım ama, bunların yanısıra kendimi kendime karşı değerli kılmak için de pek çok şey yaptım. ömrümün giderken ardında bir şeyler bırakması gerektiğini lutfiye'den öğrenmiştim çünkü.
    ama lutfiye'ye olan minnet borcumu nasıl öderim? onu hala daha bilmiyorum.
830 entry daha
hesabın var mı? giriş yap