1 entry daha
  • mısır nişastasının önce glikoza, sonra da bu glikozun yüksek oranlı fruktoza dönüştürülmesiyle oluşturulan kimyasal şeker. bu işlem sırasında 3 farklı enzim kullanılarak nişastanın parçalanması gerekli.

    birinici aşamada nişasta alpha-amylase enzimiyle karşı karşıya getirilerek küçük şeker zincirleri (polisakkaritler) elde ediliyor. ikinci aşamada glucoamylase enzimi şeker zincirlerini daha küçük parçalara bölerek glikoz elde edilmesini sağlıyor. bu enzim aspergillus adlı mantar tarafından üretiliyor.üçüncü aşamada kullanılan enzim, glucose-isomerase, çok pahalı. elde edilen glikozu %42 fructose ve %50-52 glikoz içeren bir karışıma dönüştürüyor. bunlardan sonra karışım iki aşamadan daha geçirilerek içinde %42, %55 veya %90 oranında fruktoz barındıran “yüksek fruktozlu mısır şurubu” (hfcs) üretiliyor.

    hfcs 42 konserve yiyeceklerde, kek vb gibi ürünlerde, ketçaplarda (bir yemek kaşığı ketçapta bir çay kaşığı hfcs 42 bulunuyor) dondurmalarda, pastillerde, reçellerde ve birçok başka yiyecek maddesinde kullanılıyor. hfcs 55 ise çoğunlukla alkolsüz içeceklerde (kola, soda vb.) kullanılıyor

    bugün dünyanın en büyük hfcs üreticisi olan (%71) amerikada doğal şekerden fazla hfcs tüketiliyor. neredeyse bütün paketli gıdalarda, aklımıza bile gelmeyecek yerlerde (salamda ketçapta bile var) kullanılan bu maddenin sağlık açısından pek çok sakıncası var.

    birincisi, hfcs üretiminde kullanılan mısırın neredeyse tamamı (elimde kesin veri olmadığı için neredeyse diyorum, yoksa aslında tamamı) genetik açıdan modifiye edilmiş. sevgili hfcs üreticilerimiz burada da kalmıyorlar, yukarıda bahsettiğimiz 3 adet güzide enzimin de genetiğiyle oynayarak yüksek sıcaklığa dayanıklı hale getiriyorlar. böylece yediğimiz içtiğimiz herşeye (evet pastaneden aldığımız baklavada ve kolada da var bundan) genetiğiyle oynanmış bu sözde şekeri bol bol katıyorlar çünkü normal şekere göre çook ucuz.

    ikincisi, hfcsnin gıdalarda yoğun olarak kullanılmaya başlandığı (özellikle kolaya girdiği) 1980 den itibaren amerikada obezlik neredeyse 4e katlandı. baskılara boyun eğmeyen pek çok bilim adamı bu yükselen obezliğin en büyük suçlusu olarak hfcsyi gösteriyor. hfcs savunucusu web siteleri bile "hayır obezlikle hiç alakası yoktu" diyemiyorlar. sadece "insanın genlerinde vardır, hfcs de etkilemiş olabilir" diyebiliyorlar.

    bu arada bu madde sadece bebek mamalarında kullanılmıyor. cunku fareler üzerinde yapılan araştırmalarda hfcsnin özellikle erkek farelerin büyümesini tamamen durdurduğunu. dişi farelerin ise ergenliğe giremediğini göstermiş. bi de orda kullansalardı ne olacaktı merak ediyorum

    türkiyede ise hfcsnin önüne şeker kanunu ile %10 kota koyulmuş. bunun birinci amacı elbette şeker pancarı üreticisini korumak. ama olayın sağlık boyutu da var. aynı oran ab'de %2, fransa'da %0,49 civarı.. sevgili bakanlar kurulumuz bu kotayı kanunun çıkmasının (ve başbakanın abd ziyaretinin (bkz: cargill) ) hemen ardından %15e çıkarmayı kendisine görev bilmiş. ancak danıştay geçen hafta yürütmeyi durdurma kararı aldı. şimdi ne olacağı pek belli değil ama bu azimle danıştay kararı da aşılır bana kalırsa.. ya ben lan neyse bir şey diyemiyorum
77 entry daha
hesabın var mı? giriş yap