1 entry daha
  • boethius 'un eseri.
    çok süslü bir anlatıma sahip olan bu büyük eseri prosimetrum yani aralarda dizelerle bezeli olup tutuklu boethius ile felsefeyi simgeleyen bir kadın arasındaki diyalogu içerir, ki eserin bu hali diğer yapıtlarıyla tezat oluşturmaktadır.

    boethius'a göre felsefenin asıl görevi her şeyin ilk nedeni olan tanrıyı izlemektir, onu anlamaktır; buna da theoria denir. yine kendisine göre; tümeller meselesinde tanrı en yetkin varlıktır, birşeyin tasarlanamadığı ilk nedendir, yetkin olmayan her şeyin varlığı, hep yetkin bir şeyin varlığına dayandığına göre ve yetkin olmayan sınırlı olan olması ya da olmaması olanaklı olan pek çok nesne de bulunduğuna göre; bütün yetkin olmayan nesnelerin ona dayandığı bir en yetkin varlıktır. (bkz: ens perfectissimum)

    evrendeki her varlığı, tanrının kabulünden yola çıkarak açıklayan boethius, örneğin bir ağaç mesela; bunun ancak tanrı tarafından yaratılabileceğini söyleyerek varlığı tanrıyla açıklamış oluyor. stoacılığın , özellikle seneca'nın etkisinde kalan boethius doğada ve insan dünyasında zorunluluğun, özgürlüğün ne olduğunu ;tanrının evrenle ,insan dünyası ile olan ilişkilerini; mutluluk, en yüce iyi, erdem gibi ahlak felsefelerinin sınırları içerisine girebilecek konuları gündeme getirir eserin 5. kitabında özgürlük , zorunluluk konularına değinir. bilinen her nesnenin aslında kendi özüne göre bilinip anlaşılmadığını, bilen özneye göre bilinip anlaşıldığı biçimindedir. insanın bilgi elde edinme araçları çeşitlidir; duyum yoluyla (bkz: sensus), imgelemle (bkz: imaginatio), akıl ile (bkz: ratio).insan anlama gücü ile (bkz: intellegentia) bilir.

    boethius'a göre duyumlar; maddedeki biçimle; imgelem ise salt , yani maddeden arınmış biçimle, akıl tek olanda yer alan tümel yönle, anlama gücü ise salt, yalın biçimle ilgilidir. ona göre tanrı dışında var olan herşey zamana bağlıdır. tanrı ise zamanın dışı sonsuz, sınırsız bir varlıktır. tanrının sadece intellegentia sı vardır; onun diğer bilme basamaklarını bilmeye ihtiyacı yoktur. bu eserde boethius, felsefeyi doğadaki nesnelerden yola çıkarak her türlü cisim ve maddeden bağımsız ayrı tözler olarak anlaşılabilir nesnelerin seyrine dalmak diye tanımlamaktadır. doğadaki cisimleri bilmeyi quadrivium ( aritmetik, geometri, müzik, astronomi) sağlar, oysa anlaşılır olanları bilmek tanrıbilime düşer. bütün doğal nesnelerin kendine özgü bir amacı vardır; hepsi bir amaca yönelir, insanın amacı da yetkin mutlulukla aynı şey olan felsefe ve teolojinin sağladığı bilgiyi kazanmaktır. ama doğadaki bütün nesneler amacına zorunlu olarak yönelirken, insanın yönelmesi onun özgür istencine bağlı olan bir etkinliktir. öte yandan her birey istencinin ötesinde, bütün evrenin gidişini mutlak yetkinlik kurallarına göre düzenlemiş olan en yüksek tanrısal yasayı da unutmamak gerekir, ona göre burada bir çelişki yoktur. çünkü ruh özgürlüğü demek tanrının istediği şeyi istemek, onun sevdiği şeyi sevmektir. ayrıca sonsuzluğun içinde değişmeyen her olayı önceden bilen tanrısal öngörüş (bkz: providentia) insanın seçme özgürlüğünü ortadan kaldırmaz, çünkü tanrı insanın tek tek eylemlerindek özgürce seçim yapılabileceği bir alan ayırmıştır. boethius bu görüşünü augustinus'un izinden giderek tanrısal zaman ile insansal zaman arasındaki ayrıma göre yapılan bir temellendirmeyle destekler. dünyadaki olaylar önce ile sonra nın birbirini izlediği bir zaman içinde meydana gelir, oysa geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman tanrının değişmez sonsuzluğu içindedir.

    de consolatione philosphiae' de platon'un timaios 'unun izlerine rastlanır. düzenleyici tanrının ideaları örnek alarak ham maddeyi yoğurması onlara ilşkin matematiksel - geometrik bir biçim vermesi sonra belirlenmiş bu maddeye, başsız sonsuz ilk modellerin ışığını katması anlatılır. boethius' a göre bu biçimde işleyen bir evrende varolan bütün nesneler en yüce iyinin verdiği düzenen ve onun isteğine bağlı kalmak zorundadır, dolayısıyla gerçeklik alanındaki her birey ve her nesne kendi içinde kötüyü ve yetkinlik dışı bir şeyi kabul etmeyen bir düzene katkıda bulunmaktadır, ama bütün nesnelerin en yüce iyiden pay aldıkları için özde iyi olmaları demek değildir. her birey kendine özgü niteliklere sahiptir, kimi öğelerin ve ilkelerin bir araya gelmesiyle oluşmuş birleşik bir varlıktır, bu ilke ve öğelerden hiçbr zaman ayrılmaz, ayrıldığında bireyselliği ortadan kalkar. her bileşik şey belli bir madde ve belli bir biçim halindedir, ama gerçeklikte etkin tarzda var olabilmesi için bu bileşiğin çözülmesi gerekir. bu nedenle her bileşik tözde şu iki şey söz konusudur, o nesnenin varlığı (bkz: esse) ve o nesnenin niteliği (bkz: id quod est); bir başka deyişle gerçeklikteki her nesnenin varlığı ile özü farklıdır. ama mutlak yalın olan, kendisinde kurucu öğe ve ilkeler bulunmayan tanrıda böyle bir ayrım söz konusu değildir. bu nedenle tanrıya bağlı olan nesnlerin doğasıyla tanrının arasında tartışılmaz bir ayrılık vardır.
20 entry daha
hesabın var mı? giriş yap