32 entry daha
  • odysseus greek mitolojisinin ilk kahramanlarından biridir.

    odysseus’un kendisi de ozan homeros gibi yarı bilinmeyen bir karakter. kral laertes ve karısı antiklea’dan doğan odysseus bir akdeniz adası olan ithaca’nın kralı idi. fiziksel olarak güçlü olmasının yanı sıra zekası da güçlüdür.meraklı ve kurnaz bir zeka ile göze çarpan bir sinsilik ve cesarete sahip, aynı zamanda iyi bir atlettir.antik çağ’da soylular arasında göze çarpan bütün özellikleri taşır.

    gönül alıcı toprakların kralı olan odysseus troya savaşından önce çeşitli halkları troya kıyılarına yığabilecek güçte önemli bir kişiliktir. troya savaşında kurnazlığı, cesareti, sabrı ve gücü ile tanınır.savaşta liderlik ve korkusuzlukta onun üstüne yoktur ve kahramanlığıyla adını ölümsüzleştirmiştir. savaştan sonra arkadaşlarının dolduruşuna gelerek yağmalamak için gittiği adadaki olaylardan sonra her şey değişmeye başlamıştır.

    odysseus’un sürgününün uzamasına sebebiyet veren bazı güçsüz yanları da yok değildir. sürgünü boyunca acıdan, yalvarışa, kadınlara olan zaafından sorumluluklarını unutmasına kadar farklı farklı kişilik özellikleri ortaya çıkar. günden güne daha fazla yoldaşını kaybeden odysseus’un kişiliği de zamanla zarar görür.

    karakterindeki en baskın yanlarından bir tanesi de kendisiyle övünmesi (bkz: hybris), küstahlığıdır ve gurur onun hikayesinde negatif bir etken olarak karşımıza çıkar. bazı olaylarda güvenle yolculuğuna devam edebilecekken kahramanlığıyla övünmesinden dolayı çok zor durumlara düştüğü olmuştur. sürgün sırasında savaşçı ününü (bkz: kleos), liderlik vasfını, kişisel ideallerini ve görevlerini tamamen unutmuş,kişiliğini kaybetmiş ve yapayalnız olduğu anlar olsa da yine de odysseus başına gelen onca olaydan sonra ayakta kalmayı başarabilmiştir. yolculuğu boyunca kendisi ve tanrısal olanla arasındaki ilişkiyi,geçmiş ile geleceği arasındaki köprüyü hatırlar ve hayatta neyin önemli olduğu sorusuna cevap bulmaya çalışır.

    sürgünün ilerleyen yıllarında unuttuğu kişisel ideallerini tekrar hatırlamaya başlar. geçmişi ile geleceği arasındaki bağları anlar ve eski yaşantısına dönmeye can atar (bkz: oikos). hatta katıldığı oyunlarda ilk defa kendi gibi olur ve kendini över. elde ettiği hediyeler ona eski zenginliğini verir ve yurduna dönüp taliplerden öç almaya hazır olur. evine günahlarından arınmış, çile çekmiş ve yeniden doğan bir adam gibi döner. kimliği eski odysseus’ unkinden farklıdır;değişmiştir, olgunlaşmıştır.ilias ’dan farklı olarak, odysseia 'da tanrılar ve ölümsüzlerle yakın ilişki içerisindedir. rekabetin değişen doğasında kendi iddiacılığını ve egoist savaşını kaybetmez. ithaka’ya döndüğü zaman bilinmeyen,gizlenen ve yalnız biridir. yavaş yavaş kendini inşa eder. zekası,cesareti gibi özelliklerini kanıtlaması için geçtiği testlerde cesur bir savaşçının erdemlerinden farklı olarak ikiyüzlülük ve kandırmacayı kullanır ve bu testlerden sonra fark ettiği ve önem verdiği değerler tamamen farklı değerler olmuştur.

    odysseus karakteri yaşadığı serüvenin bize anlatmak istediği gerçekler arasında bir alet gibi görülebilir. yaşadığı çağın onur,cesaret,sevgi, konukseverlik, kahramanlık gibi özelliklerine ışık tutar.

    odysseus’un sürgünü sadece troya savaşı ertesindeki eve dönüş olarak görülemez. bunun en büyük nedeni ise odysseus’un troya’da yer almak istemeyişidir. zaten gönülsüzce girdiği bu iş, sürgün kavramını bize en baştan beri hissettirir.karısını ve yeni doğan çocuğunu bırakmak istemez.

    savaş sırasında sürgünün izlerine pek rastlamayız. savaş sonrası sürgün kurbanı odysseus savaş sırasında tüm istekliliğiyle ve kuvvetiyle savaşır ve akhalar için mükemmel bir lider olduğunu kanıtlar. savaşın kazanılmasındaki en büyük 2 faktörden biridir. (bkz: achilles) savaş bitip de eve dönme vakti geldiğinde evinden ayrılırken başına geleceğinden korktuğu şeylerle karşı karşıya kalır.

    troya alındıktan sonra akhilleus’un zırhının kime verileceği sorun olur. herkes zırhın odysseus’un olması gerektiğine karar verir. buna gücenen aias çok sinirlenir. sarhoş bir halde athena’nın tapınağına gider ve orada athena’nın rahibesi olan priamos’un kızı cassandra’ya tecavüz eder. buna sinirlenen athena poseidon’dan akhaların üzerine bela yağdırmasını ister. (bkz: hyrbris/@jimi the kewl) poseidon da fırtınalar çıkarır dönüş yolunda ve pek çok akhalı denizde boğulur. yalnızca bir kaç kişi evine dönebilir. bunlardan biri de odysseus’dur ama o’da kendi hırslarının kurbanı olur ve dönüş yolunu 20 yıl uzatacak bir sürgün başlar onun için.

    odysseus'un sürgününde ona eşlik eden tanrılar vardır;

    1- athena: sallamak, kımıldatmak; kargı sallamak ve atmak; bâkire, kız; ilahî zihin; ilâhî şeyler; ilâhî kavrayış ve zekâ; temkinli, ihtiyatlı; gök gözlü; baykuş; mızrak; zafer...

    koruduğu kahramanlara savaşın hilelerini, siyasal beceriyi, doğru düşünüş ve görüşü öğretir. athena, yunan tanrıçaları arasında iyi vasıfları çoğunlukta olan bir tanrıçadır. ilyada'da zeus'un oynadığı rolü odysseia'da athena oynar. odysseus ve ailesinin kaderi onun elindedir. ancak burada ilyada'daki tutumunun aksine adaletin üstünlüğünü ister. odysseus'a acır, bu yiğit adamın çabalarının boşa gitmesini önler, ona yardım eder. odysseia 'da athena’nın odysseus’un yanında bulunması ikisinin de birbirine benzeyen pek çok özelliğinin bulunmasındandır. odysseus’da onun gibi kurnaz,akıllı ve düzenbazdır. odysseus’u çok iyi tanır ve onun her halini çok iyi bilir.odysseia’da geçen bazı sözleri de bu ilişkiye ışık tutar.

    “binbir türlü düzeninde aşmak için seni
    bir tanrı bile çok kurnaz ve düzenbaz olmalı,
    seni hınzır,seni cin fikirli,yalana dolana doymaz seni,
    kendi yurdunda da mı vazgeçmeyeceksin sen
    çocukluğundan beri sevdiğin bu uydurma masallardan?
    bırakalım bunları artık,düzenden anlarız ikimizde,
    düşünce de ve sözde en ustası sensin bütün ölümlülerin,
    bende aklım ve düzenlerimle övünürüm tanrılar arasında,-“ xiii.291-298

    “hep böyle kuşkulu bir düşünce var senin yüreğinde!
    bu yüzden böyle mutsuz halinde bırakamam seni,
    çünkü kavrayışlı ve düşüncelisin sen ve de akıllı.” xiii.330-332

    mentor, mitolojideki odysseia destanının kahramanı odysseus’un yakın dostudur. odysseus, troya seferine çıkmadan önce evini ve ailesini ona emanet eder. mentor da onun çıkarlarını korumaya çalışır ancak başaramaz. telemakhos, odysseus’un penelope’dan olan biricik oğludur ve odysseus troya seferine çıkarken daha kundakta bir bebektir. tanrıça athena, telemakhos’a kılavuzluk etmek veya odysseus’un rakiplerine karşı haklarını savunmak için mentor kılığına girer. bu nedenle mentor bir özel isim olmaktan çıkmış ve yol gösterici, kılavuz, rehber anlamında kullanılagelmiştir.

    2- poseidon: sürgünün temel nedeni, odysseus’un troya dönüşü sürüklenmesi doğaya karşı verilen bir savaşsa, polyphemos sonrası sürgün doğaya karşı savaşın yanı sıra bir tanrının intikamına rağmen hayatta kalmasıdır. yer ve denizin tanrısı poseidon odysseia’da kesin karşıt faktördür; ta ki öfkesi dinip insiyatifini odysseus’a karşı kullanmayı bırakana dek.

    3- zeus: ilias'takine göre nispeten pasif bir rol oynar, olympos’un efendisi sıfatını athena’nın ona danışmasıyla ve ondan izin almasıyla hissettirir.odysseus’un evine döneceğinin ilk işaretini o verir. zaman zaman da odysseus’un dualarına karşılık gürler ve ona işmar verir.

    sürgünde karşısına çıkanlar, ya da karşısına çıktıkları

    kikonlar
    odysseus ve arkadaşları troya’yı terk ettikten sonra sakin ve dost sularla karşılanırlar eve dönüş yolunda fakat eurylochus tanrıların kendi yanlarında olduklarından emindir ve odysseus’u eve dönüş yolunda ciconia (kikonların kenti ismasor) topraklarını yağmalamaya ikna eder. şehir çok korunaklı bir şehir değildir ve tüm yerli halk onlarla savaşmadan dağlara kaçar. odysseus ve arkadaşları şehri kolayca yağmalarlar.tüm şehri yağmaladıktan sonra odysseus arkadaslarına hemen gemiye binip kaçmalarını söyler fakat onlar onu dinlemezler,oturup şarap içip,kurbanlar keserek şölen yaparlar ve sahilde uyuyakalırlar. dağlara kaçan kikonlar çoktan dostlarını çağırmışlardır ve ansızın saldırırlar. kikonlar akhalara üstün gelirler ve odysseus 6 adamını kaybeder.yürekler yas dolu denize açılırlar fakat sağnak ve fırtına yüzünden sürüklenip dururlar ve 2 gün 2 gece karada beklemek zorunda kalırlar.3.gün tekrar yola çıkarlar ve 10.gün lotosyiyenlerin adasına varırlar.

    lotosyiyenler

    9 gün süren talihsiz ve fırtınalı yolculuk sonunda 10. gün lotosyiyenlerin ülkesine varırlar. lotos yiyenlerin ülkesine vardıklarında odysseus arkadaşlarına yerli halka gidip bakmalarını söyler. kimdir,nedirler diye merak eder fakat her kim yerse lotos’u tayfalardan,unutur dönüş amacını ve orada kalmak ister.odysseus yine adamlarının ihmalkarlığına maruz kalır ve lotos yiyip gemilere dönmeyi unutan adamlarını toparlamak zorunda kalır ve onları cezalandırır. burada odysseus’un nispeten insafsız yanını gözlemleyebiliriz.

    “orada kalıp lotos yemekten başka şey düşünmediler
    akıllarını çelmişti bu yemiş, unutturmuştu sılayı.
    ama bakmadım gözlerinin yaşına, sürükledim gemiye onları,
    teknede, kürekçi sıraları altına çektim, vurdum zincirlere“ ix.96-99

    odysseus zorla bindirir onları gemiye ve tekrar açılırlar denize.

    tepegöz / polyphemus

    tepegözlerin adasına vardıklarında gemiyi limana demirlerler ve odysseus adamlarıyla avlandıktan sonra alanı gezmeye karar verir, sadece kendi gemisinin adamlarını yanına alarak yürümeye koyulur.poseidon’un oğlu polyphemos’un mağarasına varırlar. odysseus onu tanımadığı için yanına bir testi şarap alır ve iyi konuklanmayı bekler.layık bir konuk ve örnek bir kişi olacaktır.

    büyük bir mağara gelirler . burası tepegöz’ün evidir ama kendisi içerde değildir. polyphemos ne tanrılardan korkar, ne misafirlikten anlar. mağaraya geldiği zaman koskocaman bir kaya parçası ile mağaranın ağzını kapar ve odysseus’un tayfasından birkaç kişiyi yer. sürgünde dibe vurulan bir başka noktadır burası. odysseus hayatta kalmak için çareler düşünmeye çalışır, bir yandan da soğukkanlılığını korumak zorundadır. ölümden kurtulmak için tepegözü öldürmek zorundadır ama kapıyı kapayan kayayı bir tek tepegöz kaldırabildiği için bir ikilemde bulur kendini. zekası ve kurnazlığına sığınarak düşünmeye başlar.polyphemus’a su katılmamış şaraptan verir ve sarhoş eder onu ve büyük bir kazıkla da tek gözünü kör eder.arkadaşlarıyla birlikte besili ve gür yapağılı koyunların altlarına asılarak dısarı çıkarlar,zar zor gemilerine atlayıp açılırlar denize fakat odysseus yine rahat duramaz ve şöyle der tepegöz’e:

    “ölümlü insanlardan biri,tepegöz,sorarsa sana,
    nasıl oldu da böyle kör oldu gözün,
    dersin ki,odysseus kör etti beni,kentler yıkan,
    yurdu ithake’de olan odysseus,laertes’in oğlu.-“ ix.502-505

    odysseus’un bir kahraman olarak gücü,zekası aynı zamanda zaaflarına da tanık olduğumuz bir bölüm.polyphemus’tan kaçışları sırasında zekasını çok iyi kullanır.başta adını gizler ve böylece onu yaraladığı zaman adını kimse bilmeyecektir.ilk olarak arkadaşlarının uyarılarına rağmen polyphemus’la karşılaşmak istemesi daha sonra ise zar zor kaçmış olmaların rağmen adını ve ününü ona söylemekten geri kalmaması odysseus’un çile dolu yolculuğunun başlangıcı olur çünkü odysseus tepegöz’ün poseidon’un oğlu olduğunu bilmez ve adını söylemenin neleri getireceğini bilmiyordur…ya da adını açıklamasının getireceği şeyleri biliyordur da onuru ya da hybris onu böyle davranmaya itmiştir.

    “ben razı olmadım,na kafa,razı olaydım keşke!
    istedim göreyim ilk önce onu,
    bakalım,dedim,ne armağanlar verecek konuklarına,
    nerden bileyim az sonra bela olacağını bizim yoldaşlara!” ix.228-230

    daha sonra phaiakların ilinde anlatırken bu olayları,böyle pişmanlık duyacaktır yaptığı şeyden.

    aiolos:
    aiolos’un evi aiolos adasına vardıklarında çok iyi konuklanırlar.1 ay orda kalır odysseus ve dönüş günü geldiğinde kronosoğlu’nun yellerin yöneticisi yaptığı aiolos onun için bir tulum hazırlar ve en azgın yelleri koyar içine çabuk dönebilsin diye evine ve ardından zephyros’u salar ve gönderir odysseus’u. odysseus uyuduğu zaman adamları tulumun içindekileri hazine sanırlar ve meraklarından tulumu açarlar.burada karşımza çıkan karşılıklı güvensizliktir.odysseus’un tayfalarına tulumun içinde ne olduğunu söylememesi onlara güvenmemesinin işaretidir çünkü "odysseus yalnızca kendine güvenir." bu güvensizliği onu birçok kere tehlikeli noktalara sürmüştür.odysseus onlara her zaman bilmeleri gereken her şeyi söylemez bu da onların ona yeterince güven duymamasına neden olur.bu odysseus’un otoritesinin onlar üzerinde çok da etkin olmadığını gösterir.tayfalar tulumu açar açmaz azgın yeller dışarı çıkar ve bir fırtına çıkar.odysseus büyük bir kararsızlık içinde şunları söyler kendi kendine:

    “uyandım ve dünşündüm ben yüreğimde en iyi yolu,
    atayım mı kendimi gemiden,yok olayım mı denizde,
    yoksa her şeyi sineye çekip kalayım mı yaşayanlarla?
    kal gemide,dedim kendi kendime,kal,dayan,
    ve sarındım,uzandım teknenin içine,-“ x.50-55

    rüzgarlar onları aiolos adasına geri sürükler.bu kez aiolos onlara tekrar yardım etmeyi reddeder çünkü onların tanrılar tarafından lanetlendiklerini düşünür ve şöyle der:

    “çabuk git bu adadan,aşağılık herif,defol haydi,
    seni konuklamak da,yolcu etmek de meğer yasakmış bana,
    sen mutlu tanrıların lanetine uğramışsın bi kere,
    madem ölümsüzler lanetledi seni,defol burdan!-“ x.72-75

    laistrygonlar:
    aiolos’un evinden tekrar yola çıkan yolcular 6 gün 6 gece yol aldıktan sonra 7.günde bu sefer laistrygonlar’ın telepylos kentine varırlar ve kral antiphates’in konağına gelirler.kral ve karısı odysseus’un adamlarından bir kaçını yerler sonra da diğer laistrygonları çağırır.hepsi birden taşlar atmaya ve onları kovalamaya başlarlar.saldırıya uğrayan odysseus burada yine yüzlerce adamını kaybeder.canlarını zor kurtarırlar,gemilerine atlarlar ve yol alırlar engin deniz boyunca.kaybettiği arkadaşlarına olan acısı ise büyüktür.

    “kurtarmıştık canımızı,çıkmıştık açık denize,
    uzaklaşmıştı gemimiz boğazın sarp kayalıklarından.
    ama yok olmuştu öbür gemiler tekmil.
    oradan yol aldık gene,yüreklerimiz acı dolu,
    ölümden kurtulduğumuza seviniyorduk ama,
    yitirdiğimiz dostlar içimizden çıkmıyordu.” x.130-135

    kirke:
    bir sonraki durakları kirke’nin yaşadığı aiaie adasıdır.arkadaşları sahilde yiyip içerlerken odysseus adayı şöyle bir dolaşsınlar ve kendilerine yardm edecek bir kişi bulsunlar diye bir keşif grubu yollar. eurylokhos’un başında bulunduğu bir grup kirke’nin konağına gider.kirke hepsine sihirli bir içki verir ve onları domuza çevirir sadece eurylokhos dışarıda kalmıştır şüphe duyduğu için yüreğinde ve gerisin geri koşup haber verir başlarına gelenleri.odysseus arkadaşlarını kurtarmak için yola çıkar fakat hermes yolunu keser ve onu da aynı kaderden koruyacak olan molü (bkz: moly) denen otu verir.konağına gelen konuğu aynı şekilde karşılayan kirke’nin ilacı bu ot sayesinde odysseus’a etki etmez ve arkadaşlarını bırakmak zorunda kalır.daha sonra odysseus’a aşık olan kirke çok güzel bir şölen hazırlar onlar için ve arkadaşlarıyla 1 yıl kalırlar adada.1 yıl sonra akıllarına sıla özlemi gelince adamlarının odysseus da yalvarır kirke’ye:

    “getir yerine artık,ey kirke,bana verdiğin sözü,
    beni evime göndereceğini söylemiştin hani,
    bende can atarım gitmek için,arkadaşlar da,
    sen biraz uzaklaştın mı buradan,sararlar çevremi,
    ağlar sızlarlar durmadan,yüreğim parçalanır.-“

    tanrıça hemen karşılık verir:

    “çok kurnaz odysseus,laertesoğlu,tanrıların beslediği,
    kalmayın benim evimde istemeye istemeye,
    ama bir başka yolculuk yapmanız gerek daha önce:
    gidilecek hades’in ve korkunç persephone’nin ülkesine,
    danışmak için thebai’li teiresias ‘ın ruhuna,
    henüz yitirmemiş aklını bu kör bilici,
    persephone ona bir bilinç bağışlamıştır ölülerden,
    bir odur düşünen,ötekiler uçuşurlar gölgeler gibi.-“

    odysseus:

    “o böyle dedi,çatladı benim yüreğim,
    yattığım yerde başladım ağlamaya,
    ne yaşamak isterdim artık,ne görmek günışığını.
    ağladım kana kana,attım yerden yere kendimi,
    sonra söyledim tanrıçaya şu kanatlı sözleri:
    -ey kirke,bu yolculukta kim yol gösterecek bize,
    şimdiye dek hades’e kara gemileriyle bir kimse gitti mi?-“ x.496-502

    bu arada odysseus’un tayfasından elphenor adında bir genç arkadaşlarından ayrılır,sarhoş bir şekilde dama çıkar ve şaraptan dolayı sızar.uyanınca unutur damda olduğunu ve damdan aşağı düşer. boynunu kırar ve ölür. odysseus hades’e indiği vakit tekrar görecektir o’nu.

    odysseus’un ihtiyatsız ve duygusal davranması ve kirke’nin yanında 1 yıl kalması yaşadığı olayların etkisinden kurtulmak ve bir kadının kollarına atılma isteğinden ileri gelir ve kadınlara olan zayıflığına işaret eder.bu zaman zarfında adamları ona sıla hasretini hatırlatana kadar evine,karısına ve görevlerine olan bağlılığını unutur,yolculuğu düşünmez.

    odysseus’un kirke’nin adasında ki en büyük güçsüzlüğü kendi kişisel arzularının daha baskın olması ve her şeyi unutmasıdır.sorumluğunu tamamen unutmuştur.bu zayıflığını da fark edemez.
    kirke’nin adasından ayrılmaya karar verdikleri vakit kirke onlara yapmaları gereken yolculuk hakkında bilgiler verir.işte burada odysseus çaresizliğe kapılarak ağlamaya başlar çünkü ölüler ülkesine nasıl gideceğini kestiremez.bu güç yolda ona kimin kılavuzluk yapacağını bilemez.

    hades:
    güneş batarken varırlar okeanos’un sularına ve kimmerlerin ülkesine gelirler.orada inerler gemilerinden bütün koyunlarla beraber ve yürürler okeanos akıntısı boyunca.kirke’nin dediği yere varınca bir çukur kazar odysseus ve çukurun üstünde sunu sunar ölülere,önce ballı sütle,sonra tatlı şarapla,sonra suyla,sonra da çukurun üstüne ak un serper.teiresias’a da bir koç keser.görünce akan bu simsiyah kanı bütün ruhlar odysseus’un tepesine üşüşürler ve kandan içmek isterler ama önce yalnızca teiresias içmelidir ki gerçekleri söyleyebilsin.

    derken elphenor’un ruhu gelir ve onu mezarsız bırakmayacağına söz verir.sonra teiresias gelir ve kandan içer sonra da odysseus’a duymak için geldiği şeyleri söyler:

    “…bir tanrı çok zorluk verecek sana bu yolculukta,
    yeri sarsan tanrı sana olan kinini sanmam unutsun,
    onun sevgili oğlunu sen kör etmedin mi?
    ama gene de varabilirsin sılaya,acı çeke çeke,
    gemlersen kendi yüreğini ve yoldaşlarının yüreğini,
    siz kaçınca menekşe rengi denizden,
    yanaştırınca sağlam yapılı gemiyi çatal adasına,
    otlayan inekler göreceksiniz ve besili koyunları
    her şeyi gören ve işiten güneş tanrınındır onlar,
    aklın fikrin dönüşte olursa,dokunmazsan bu sürülere,
    belki varırsın ithake’ye,çile doldura doldura,
    ama dokunursanız onlara ,peşin söyleyeyim bak,
    gemin de,arkadaşların da bil ki yok olacak,-“ xi.101-113

    bunlardan başka teiresias, odysseus’a evine dönünce düşmanlarından öç alabileceğini ama bundan sonra bir daha yola çıkması gerekeceğini söyler.bu yolculukta yanına bir harman küreği almasını, eğer yolda yürürken bir yabancı ona taşıdığı bu şeyin ne olduğunu sorarsa,onu hemen orada toprağa gömmesini ve önce poseidon’a ,evine dönünce de tekmil tanrılara kurbanlar kesmesini söyler.ancak bu şekilde tatlı bir ölüme kavuşabilecek ve parlak bir ihtiyarlıkla ölecektir.

    bunlardan başka odysseus sevgili annesinin,agamemnon’un ve akhilleus’un ruhlarını da görür ve onlarla konuşur.

    ölüler ülkesinden ayrıldıkları vakit deniz onları aiaie adasına sürer,güzel bir mezar yaparlar orda elpenor’a ve kirke’ye haber verirler döndüklerini.tanrıça görünce onları gidecekleri yolu tarif eder. sirenler,skylla’nın mağarasından ve kharybdis’ten geçerlerken yapmaları gerekenler hakkında teker teker öğütler verir o’na.yolun zorluğunu anlayınca odysseus ümitsizliğe kapılır fakat yola çıkmaktan başka çaresi de yoktur.

    odysseus’un kaybettiği kimliğini bulma yolculuğu tam da burada başlar.kahramanımız için bu yolculuk sadece yeraltına değil aslında karmakarışık olan beynine ya da thymos’una bir yolculuktur.hades’teh çıktığında bütün cevapları almıştır ama onlarla yüzleşebilmek için hazır değidir.odysseus burada geçmişinden kişilerle karşılaşmalı ve kirke’nin adasında yaşamaktayken unuttuğu ideallerini ve görevlerini hatırlayarak,yolculuğunun hangi yöne devam etmesi gerektiğine karar vermelidir.bir kahraman ve sıradan bir adam olarak odysseus kendi thymos’unun derinliklerine iner ve yaşayanların dünyasındaki yerini anlamaya çalışır.acaba özlediği eski yaşamına tekrar kavuşabilecek mi,karısı onu sadık bir şekilde beklemekte mi, kaybettiği oikos’una kavuşabilecek midir?

    yıllarca süren yolculuğundan sonra kaybettiği kimliğini hatırlamaya ilk önce annesini görmekle başlar.ölen annesinin ruhu ona yıllardır özlemin duyduğu evini ve yalnızlığını hatırlatır,ağlamaklı olur.
    agamemnon’un hikayesi o’nun karısı ve geri dönüşü hakkında şüphelere kapılmasına yol açar.şöyle der agamemnon:

    “sen ders al bundan,yumuşak olma karına,
    güvenip ona açma tekmil düşüncelerini,
    arasıra açıl ona, arasıra fikrini sakla.
    ….
    bir şey daha diyeyim sana bak,iyice kafana koy,
    çok gizli yanaştır gemini sevgili baba toprağına,
    görünme kimseye sakın,güven olmaz kadın soyuna.-” xi.441-456

    agamemnon’un bu sözlerinden sonra ithaka’ya döndüğünde kimliğini saklamaya karar verir odysseus çünkü sonunun agamemnon gibi olmasından korkar.o’nun da evinde bekleyen bir karısı ve hiç görmediği bir oğlu vardır ve eve döndüğünde onu bekleyen tehlikelerden habersizdir.bu yüzden yurduna gizlice ayak basmaya ve gizlenmeye karar verir.yıllar süren özlemine karşın koşa koşa özlediği hayatına kavuşamamasının nedeni budur.
    daha sonra achilleus ile karşılaşır odysseus ve yine şimşekler çakar gönlünde.akhilleus şu sözleri söyler;

    “ballandırma bana ölümü,şanlı odysseus,
    bütün geçmiş göçmüş ölümlülere kral olacağıma
    el kapısında kulluk edeydim keşke,
    varlıksız,yoksul bir çiftçinin yanında ırgat olaydım.” y xi.487-490

    bu sözlerin ardından odysseus hayatta kalma mücadelesinin ve evine geri dönme,hayatını geri kazanma isteğinin önemini hatırlar çünkü hayat ölümden çok daha değerlidir ve odysseus’un hem kendisi hem de ailesi ve toplumu için yapması gereken görevleri vardır (oikos). ayrıca achilleus’un son sözleri,homeros’un kahramanlarının bir diğer özelliği olan kleos’a bir göndermedir.achilleus öldüğü zaman artık bunun hiçbir önemi kalmamıştır ve ünsüz ama hayatta olmayı dileyen achilleus’un bu sözleri odysseus’un hayatta önem verdiği değerlerini tekrar sorgulamasına yol açar.
    yer altında karşılaştığı bir diğer kişi olan elphenor’un hayattayken hiçbir önemi olmamasına karşın, ölüler ülkesine indiği vakit odysseus’ unuttuğu görevlerini hatırlatan bir imge olmuştur.

    “ne olur ,unutma beni burada ,efendiciğim,
    beni geride böyle mezarsız,ağıtsız koma,
    öfkelenmesin sana tanrılar benim yüzümden.” xi.72-74

    odysseus’un bir lider olarak ona tabi olanlara karşı görevleri vardır (bkz: aidos). elphenor’u mezarsız ve ağıtsız ,orada, öylece bırakıp giden odysseus hatasının farkına varır ve elphenor’ a söz verir.

    böylece ölüler ülkesinden çıkan odysseus ile elphenor’u öylece mezarsız bırakıp giden odysseus aynı kişi değildir artık.ayrıca ölüler ülkesinde akhilleus ve agamemnon gibi soylu kişileri de görmesi,odysseus’un en sonunda şunu anlamasını sağlamış olabilir:soylu ya da sıradan bir insan olsun,sonuçta herkesin öldükten sonra gideceği yer aynıdır ve hayatta oldukları süre boyunca herkese adilce ve insanca yaklaşmak gerekir.

    syrenler-skylla-kharybdis:

    gemi sirenler adasına vardığında,rüzgar düşer,deniz dümdüz olur.. odysseus sirenlerin ezgilerini duyupta onlara katılmak istemesinler,kendilerinden geçmesinler diye tayfasının kulaklarına mum sürer.kendisi ise kulağına mum sürmez. kendisini geminin orta direğine bağlamalarını ister çünkü merakına ve bilme aşkına engel olamaz.sirenleri yalnızca kendi duymalı ve daha sonra insanlara anlatabilmalidir.çabucak geçerlerken oradan,sirenler ezgiye başlar:

    “gel buraya,dillere destan odysseus,akhaların şanı şerefi
    durdur gemini de duy bizim sesimizi
    hiçbir vakit bir kara gemi buradan geçemedi
    durup dinlemeden ağzımızdan çıkan tatlı ezgileri,
    dinlerler doya doya,daha çok şey öğrenir öyle giderler.-”
    xii.184-188

    odysseus’un gönlü onları dinlemek ister ve tayfalarına kendisini çözmelerini söyler,onlarda daha bir sıkı bağlarlar o’nu;tıpkı kirke’nin öğütlediği gibi.

    sirenlerden kurtulduktan sonra dar bir boğaza girerler ve skylla ile karşılaşırlar.skylla dalar geminin içine ve altı kişiyi kapar tayfanın arasından.kharybdis de diğer yanlarında denizin sularını yutmaktadır.sonunda kayaları geçerler ve tüm bu belalardan kurtulurlar.

    helios (güneş tanri)

    epeyce yol aldıktan sonra güneş tanrı helios’un ülkesine varırlar.odysseus adaya uğramadan geçmek ve yola devam etmek ister fakat tayfası o’na çıkışır.dinlenmek için adaya uğramaya karar verirler.1 ay boyunca deniz bir türlü yola çıkmalarına izin vermez. odysseus ise tedirgindir,teiresias’ın dediklerini düşünür durur.

    “aklın fikrin sılada olursa,dokunmazsan bu sürülere,
    belki varırsın o zaman ithake’ye,çile doldura doldura,
    ama dokunursanız onlara,peşin söyleyeyim bak,
    gemin de,arkadaşların da bil ki yok olacak.-“

    1 ay sonunda tüm yiyecekleri tükenince adamları güneş tanrının ineklerine göz diker ve hemen yakalayıp en seçkinlerini yerler ve altı gün şölen yaparlar.helios bunları öğrenince r zeus’tan onları cezalandırmasını ister,zeus da bu dileğini yerine getirir.yola çıktıklarından 6 gün sonra zeus şiddetli bir kasırga koparırodysseus’un tüm tayfası yok olur,kendisi ise bütün gece sürüklenir durur.geminin omurgasına bağlı bir halde sabahleyin skylla’nın adasına ve kharybdis’e varır.denizin acı suyunu yutmaktayken kharybdis, bir hamleyle kendini incir ağacının üstüne atar ve bir süre orda kalır.,kharybdis’in suyu kusmasını ve gemi omurgasının çıkmasını bekler.sonra bir hamleyle kendini suyun üstüne atarak,tutunur omurgaya ve skylla’ya görünmemeyi başararak 9 gece daha sürünür denizlerde.sonunda tanrıça kalypso’nun ogygie adasına varır.

    kalypso:

    geceler sonra odysseus, kalypso’nun yaşadığı ogygie adasının sahiline vurur. kalypso 7 yıl boyunca onu alıkoyar ve sevgilisi yapar.odysseus’a aşık olmuştur ve o’na ölümsüzlük vaad ederek kalmasına çabalar.odysseus’ta başlarda kalypso’dan hoşlanır fakat zamanla ona karşı olan sevigisi de biter çünkü evine dönme arzusu daha ağır basar.

    nymphe’den hoşlanmıyordu artık o,
    isteksiz uzanıyordu geceleri mağarada onun yanına” v.154-155

    odysseus karısını ve sılasını aklından çıkaramaz, günlerini hep bunları düşünerek tüketir.evine ve karısına olan özlemi en çok burda derinleşir.yurduna ve eski hayatına öyle özlem doludur ki buradaki “evine karısı için mi yoksa statüsü için mi dönmek istiyor” sorusunu sorabiliriz.her ne kadar karısını severse de odysseus,eski hayatına ve ününe dönmek daha ağır basar.odysseus’un kalypso’nun ölümsüzlük vaadine karşın yine de evine geri dönme isteği,yüksek oikos idealine geri dönme isteğidir aslında.kişi oikos’undan uzak kaldıkça kişiliğinden ve statüsünden de çok şey kaybeder. evinden uzakta sürgünde olmasının verdiği üzüntüyle duygusal olarak çökmüştür odysseus.serüveni boyunca birkaç kez ağladığını görürüz.yine kalypso’nun adasındayken evinin ve ailesinin özlemi,eski yurdu ve yaşamına duyduğu özlem..kısaca kaybettiği kimliği ve hayatına karşı özlemi burada kaldığı yıllar boyu perçinleşir.hassas,sabırlı ve derin düşünceler içindedir.kendi içinde yaşadıklarını tartarak bir olgunlaşma,kendini iyileştirme,kendi kimliğini inşa etme sürecine girer..

    bir yandan yıllar geçtikçe adadan hiç ayrılamayacağını ve evine asla dönemeyeceğini düşünmeye başlar;bir yandan da kendisiyle başbaşa kalarak, derinlik, dinginlik, yeniden doğuş sürecine girer.bu ona yoluna devam etme kuvveti verir.

    adada geçen yıllardan sonra athena devreye girer ve odysseus’un evine dönmesi gerektiğini düşünür,çünkü onun kaderinde evine dönmek vardır. zeus da bu kararını onaylar ve hermes’ı kalypso’ya gönderir.hermeias kalypso’ya zeus’un buyruğunu açıklar:

    “zeus diyor ki, bir yiğit varmış senin yanında,
    en kara talihlisi priamos’un kenti uğruna savaşanların,
    ………………..
    işte zeus çarçabuk geri göndermeni buyurdu o adamı,
    kaderinde yok sevdiklerinden uzakta ölmek,
    geri dönmektir kaderi onun,
    bir daha görmek sevdiklerini,yüksek çatılı evini.”

    tanrıça bunları duyunca bir an zeus’un dileğini yerine getirmek istemez ve çıkışır hermeias’a ama diğer yandan sakınır öfkesinden kronosoğlu’nun ve odysseus’a evine dönebileceğini ama önce kendisine bir sal yapması gerektiğini haber verir.

    odysseus önce umutsuzluğa kapılsa da hemen işe koyulur ve tanrıçanın da yardımıyla bir sal yapar, denize açılır.poseidaon onun için düzenler kurar ve bir fırtına patlak verir.bu kadar çabuk evine varmamalıdır odysseus ve daha çekeceği çilesi vardır.fırtınayla birlikte salı paramparça olan odysseus yine boğuşur denizin tuzlu ve amansız sularıyla.

    “vay benim talihsiz başım, vay!
    bunu da mı görecektim sonunda?
    tanrıça’nın dediği doğru mu çıkıyor ne?
    daha çok çile dolduracaksın, demişti,
    baba toprağına varmadan önce
    işte hepsi gerçek oluyor şimdi.
    kalkanlı zeus, engin gökyüzünü
    nasıl da kaplıyor kara bulutlarla!“ v.298-303

    içindeki muhasabeyi devam ettirirken, deniz tanrıçası ino’nun yardım etmeye karar vermesiyle kurtulacaktır bu çetin durumdan. ino odysseus’a şalını vererek kıyıya yüzmesini söyler.odysseus kendini skamandros nehrine,phaiakların topraklarına atar. odysseus tanrıçanın söylediğinin aksine salına tutunmaktan vazgeçmez. bu tanrıçaya saygısızlığından, ona inanmamasından değildir, kendi içindeki üst benliğiyle karar vermiştir.

    “işte senin kurtuluş yerin“ dediği toprak
    gözlerimden çok uzakta, çok.
    en iyisi, ben bildiğimden şaşmam:
    salımın tahtaları ekli durdukça birbirine,
    bende üstünde herşeye göğüs gererim,
    dalgalar parçalarsa salımı kalmaz çarem,
    denize atlar koyulurum yüzmeye.“ v.358-364

    not:calypso ismi aynı zamanda “gölgede bırakmak,tutulma” gibi anlamlara sahip.belki de odysseus’unburada 7 yıl kalmasının nedeni budur.7 yıldan sonra tekrar bir bütün olur.

    jean houston, “kalypso’nun adası yaşadığı onca stresli ve travmatik olaylardan sonra,onun için bir kış uykusu dönemi,7 yıl orada kalması da kendini yeniden geri kazanması ve kendisiyle bütünleşmesi için gerekli olan bir ibadethane olmasından kaynaklanır.” diyor.

    phaiaklar: (vi-vii-viii)

    kendini ırmakta ağzında bulan odysseus, çalılıklara koşar ve orada uyuya kalır.uyandıktan sonra phaiak kralı alkinoos’un ve kraliçe arete’nin kızı nausikaa’yı görür.nerde olduğunu bilmediği içn endişelidir ve yanlarına gidip gitmemek konusunda bir kararsızlık yaşar ve merak eder:

    “vay başıma gelen!kilerin toprağına varmışım gene!
    kim bunlar,zorba,yabani,doğruluk bimez isanlar mı?
    konuksever midirler yoksa tanrılara karşı saygılı mı?
    çığrışan kızlar sarmış dörtbir yanımı,
    dağların sivri doruklarındaki nympheler midir bunlar,
    kaynaklarda,yemyeşil dere kyılarında oturan?
    haydi kalkayımda bir göreyim şunları.-“ vi.119-125

    uyandıktan sonra.odysseus nausikaa’dan ondan yardım ister ve onu ağırbaşlı,saygın,ve zarif bir şekilde selamlar.ona karşı olan saygısını göstermek ve onu ürkütmemek için de kendini över.daha sonra onunla birlikte şehre girer.odysseus şehre girmeden önce kendisini unuttuğunu düşündüğü athena’ya yalvarır:

    “kalkanlı zeus’un gücü tükenmez kızı,dinle beni!
    bari şimdi eğil üstüme ne olur,
    yeri sarsan ünlü tanrı beni kinle kovaladı durdu,
    çok acılar çektim,çok acılar,
    sen bir kez olsun uzatmadın bana elini.
    şimdi phaiaklar beni dostça karşılasınlar bırak,
    bırak,şimdi acısınlar bana.”

    diyerek odysseus athena’ya yalvarır.seneler sonra onu unuttuğunu düşündüğü athena’dan yardım diler.bu nokta odysseus’un en ümitsiz olduğu noktalardan biridir ve tanrıların yardımına ihtiyacı olduğunu bilir.

    nausikaa o’nu kente götürür.kent girişinde insanların yanlış anlamasından korktuğu için o’nu kentin girişinde bırakır.tam bu sırada athena odysseus’a görünmeye karar verir ve küçük bir kız kılığına girerek karşısına çıkar.herkesin gözünden gizleyerek, o’nu doğruca kente götürür ve saraya davet eder.orada odysseus alkinoos’un muhteşem sarayından içeri girer ve gözleri kamaşır.kraliçe arete’nin dizlerine kapanır ve güzelce konuklanır.

    pazar alanında onuruna şenlik düzenlenir. bir ozan akhilleus ile odysseus’un kavgasını şakır. odysseus gizlice ağlar ve bu alkinoos’un gözünden kaçmaz. yarışmalar başlar.alkinoos’un oğlu laodamas odysseus’a oyuna katılmasını söyler.odysseus başta isteksizdir. laodamas’ın sözleri üzerine oyunlara katılır. türlü türlü armağanlar alır.

    tekrar şölene oturdukları zaman odysseus ozandan tahta at olayını anlatmasını ister ve tekrar gözyaşlarına boğulur. alkinoos bunu farkederek ondan kim olduğunu açıkca anlatmasını ister.odysseus kim olduğunu ve çektiği acıları anlatmaya başlar.

    “laertes’in oğlu odysseus’um ben,
    kurnazlığımla tanınmışım tekmil insanlar arasında,
    benim işte o,ünü göklere yükselen adam. ix.18-20

    bu sözleri odysseus’un sürgünü boyunca 2. kez adını açıklayışıdır.hemen ismini açıklamamasının nedeni korkmasıdır çünkü daha önce başına gelenleri hatırlar.dürüst davranması başına birçok şeyin gelmesine neden olmuştur.tüm hikayesini anlattıktan sonra phaiaklar odysseus’un sağsağlim evine dönmesi için herşeyi hazırlarlar.

    phaiakların o çok ünlü gemilerinden biriyle dönüş yoluna çıkar odysseus.en sonunda phaiaklar’dan aldığı hediyelerle birlikte odysseus ithaka’ya varır.

    odysseus’un sıla özlemi burda biter.20 yıldır binbir türlü acı ve talihsizlikle uzak kaldığı evine dönmüştür ve artık taliplerden öç alma zamanı da gelmiştir.herşeye rağman yine de koşup gidemez evine ve özleminden yandığı karısı penelopea’nın ve oğlu telemekhos’un yanına varamaz çünkü daha yapması gereken bir sürü şey vardır ve tanrıça athena’nın da yardımıyla taliplerden öç alacağı gün için beklemelidir. phaiakların odysseus’ a yardım ettiğini gören poseiadon odysseus’u evine götüren gemiyi dönüşte taşa çevirir.

    phaiaklar’da geçen bölüm destanın merkezidir ve odysseus bütün hikayelerini bu bölümde anlatır.odysseus’un athena’ya yalvarması en ümitsizliğe düştüğü anlardan birini gösterir.troya’dan ayrılışından beri yanında olmayan athena’ya hiçbir gücenme ve kızgınlık duymadan yalvarır.aynı şekilde sarayda kraliçe arete’nin dizlerine kapanması da bu umutsuzluğun işaretidir.her ne kadar güçlü, soylu ve varlıklı bir kahraman olsa da yine de ölümlüdür ve kaderinin tanrının ellerinde oldunu unutmaz.kraliçenin de o’na nasıl davranacağı yine kaderine bağlıdır.

    odyssesus’un konuklanması ve ona iyi davranmaları xenos kavramına bağlıdır. phaiaklar bu kavramın en çok görüldüğü bölümdür.

    “olmadı bu,alkinoos,yakışmaz doğrusu
    konuğun yerde oturması,ocağın külleri arasında.
    hadi kaldır,gümüş kakmalı bir tahta oturt konuğu,
    karsınlar şarabı,buyur uşaklara,
    sunu sunalım yıldırım sunan zeus’a,
    odur yalvarıcılara yoldaşlık eden.” vii.160-165

    diyerek dile getirilir bu kavram.

    pazar alanında toplanıpta oyuna katılan odysseus kirke’nin adasında başlayıp kalypso’nun adasında devam eden yalnızlığından ve üzüntüsünden sıyrılarak ilk kez kendini över.hybris odysseia’da illiada’da olduğu kadar belirgin değildir fakat burda odyssues hybrisin önüne geçemez ve bir meydan okuma karşısında ayağa kalkarak kendini gösterir, diğerlerine de meydan okur.

    ithaka / evi:
    odysseus ithaca’ya varınca athena’nın da yardımıyla kendisini gizler.athena burada o’na kimliğini açıklar ve şöyle der.

    “zeus’un kızını tanımadın mı daha,pallas athene’yi,
    ben ki çektiğin çilelerde korumuşum seni,
    ben ki bütün phaiakları dost kılmışım sana?
    işte şimdi de geldim,seninle bir çare bulup saklamaya
    benim öğüdüm ve buyruğumla verdikleri malları,-“ xiii.299-304

    phaiakların ilinden getirdiği armağanları bir mağaranın içine koyarlar ve talipleri nasıl öldüreceklerini tasarlarlar. athena onu yaşlı bir dilenci kılığına sokar ve eumaios’un yanına gitmesini öğütler.eumaios onu çok güzel bir şekilde konuk eder.odysseus ondan karısının kendisine sadık kaldığını fakat talipler tarafından kuşatıldığını öğrenir. eumaios’a da efendisinin geri döneceğini söyler. kendisinin hikayesine çok benzeyen bir hikaye uydurur ve ona bu hikayeyi anlatır.maceraları sırasında odysseus’un sağ olduğunu duyduğunu söyler.

    odysseus’un hikayeler uydurabilme kabiliyeti daha önce de karşımıza çıkmıştı. odysseus, bir sürü testten geçtiği yolculuğundan sonra ithaca’ya varır varmaz kendisini saklamaya ve yanında olan herkesi(karısını bile) ne kadar sadık olduklarını anlamak için onları test etmeye karar verir.eumaios’a yalan söylemesi de bundandır.kendisine karşı olan duygularını bu yolla öğrenir.ona güvendiği zaman da rahatça uykuya dalar. bu arada telemakhos’da ithaca’ya dönmüştür.

    5.telemakhos (i-iv)
    “ artık ne bir hikaye anlatan, ne de bir hikaye anlatılmasına izin veren donuk, kara toprağın üzerinde yürür gibiydi. başında palmiye şapkası ile kumsalda otururken bazen kendi kendine konulmaktan sıkılıyordu, o zaman sadece kendi nefesinin sesi geliyordu kulağına. nefesini tuttuğu zaman ise hiçbir şey duymuyordu. çünkü ne rüzgar vardı bulunduğu yerde, ne de kuşlar. gözlerini kapadığı zaman ufuk çizgisi denizin üzerinden hızla ona yaklaşıyor, gökyüzü başına çöküyordu...” (kaynak: michael köhlmeier , telemakhos*)

    telemakhos yıllarca babasının öldüğünü düşünür ve taliplerle çevrili evinde onlara nasıl karşı koyacağını bilememektedir.babası odyssesus’u hiç görmemiştir ve geri dönüp dönmeyeceğinden de emin değildir.ithaka kralı olması gereken telemakhos’un bir kral olabilmek için ne bilgisi ne de deneyimi vardır.athena kendini odysseus’un eski bir arkadaşı olan mentor’un kılığında tanıtır ve o’na yardım etmeye karar verir.telemekhos’a babasının yakında evine döneceğini ama ilk önce onun pylos ve sparta’ya bir yolculuk yapması gerektiğini söyler.orestes’in hikayesini anlatarak onu cesaretlendirir.

    “büyüdün artık baksana çocuk değilsin.
    nasıl bir ün kazandı orestes duymadın mı,
    öldürdü diye babasını öldüreni,
    pis bir düzenle babasına kıyan aigisthos’u?
    güçlü,yakışıklı bir delikanlısın işte,
    korkmadan karşı koy sen de erkekçe,
    övgüsünü kazan genç kuşakların.” i.297-303

    bundan etkilenen telemakhos öğütleri için ona teşekkür eder ve taliplerle bir güzel konuşur.athena’dan yardım alan telemakhos taliplere vazgeçmelerini söyler ve herkes onun bu sözlerine şaşırır.
    telemakhos talipleri toplantıya çağırır ve yolculuğa çıkacağını söyler.bu sözlerine kızan talipler toplantıyı dağıtırlar.telemakhos yardımına gelen tanrıça athena’ya seslenir.

    “dün evime gelen tanrıça,dinle beni,
    sen değil miydin sisli denizlere açıl diyen,
    git öğren diyen babamın ne zaman döneceğini?
    akhalar buna engel oluyor,işte bak,
    o adamlar kötüye kullanıyor güçlerini.” ii.262-266

    bunun üzerine athena tekrar mentor’un kılığına girerek ona pylos’a nasıl gideceğini söyler ve o’nu yolculuğa hazırlar.telemakhos pylos’a vardığı vakit nestor’u bulur.poseidon’a bir şenlik adıyorlardır.telemakhos athene ile birlikte poseidaon’a amaçlarının başarısı için yalvarır.nestor o’na odysseus ile ilgili bir şey bilmediğini fakat athena onun yanındaysa eğer kısa sürede evine döneceğini söyler.

    “gök gözlü athena seni sevse keşke,
    ünlü odysseus’u sevip koruduğu gibi
    troyalıların ilinde acılar çektiğimiz o günlerde.
    görmemiştim hiçbir tanrının hiçbir insanı sevdiğini
    palas athene’nin onu göz göre göre koruduğu kadar.
    seni de öyle sevse,ilgilense seninle öyle yürekten,
    taliplerin çoğu vazgeçerdi anandan.-“ iii.218-224

    bunları söyledikten sonra nestor athena’yı tanır ve telemakhos’a çok başarılı olacağını,tanrıça athena’nın onunla birlikte olduğunu söyler.fakat nestor telemakhos’un evden fazla uzak kalmamasını ve agamemnon’un örneğini vererek dikkatli olması konusunda uyarır.nestor’un öğüdü sparta’ya menelaos’un yanına gitmesidir.telemakhos nestor’un oğlu peisistratos ile birlikte bu yolculuk için hazırlanır.menelaos yine eksiksiz bir şekilde konuk eder onları ve odysseus’un oğlu olduğunu anlar.troya dönüşünde yaşadığı olayları, proteus’u yakalayışını ve ondan odysseus’un kalypso’nun adasında olduğunu öğrendiğini söyler.daha sonra bir sürü konukluk armağanı vererek yolcu eder telemakhos’u.bu arada talipler onun yola çıktığını ve pylos’a gittiğini öğrenirler ve dönüş yolunda tuzak kurarlar.athene bu tuzağı haber verir telemakhos’a ve onun taliplerin gözü önünden görünmeden kaçmasını sağlar.

    telemakhos’un hikayesi odysseus’un sürgününden biraz farklıdır telemakhos’un serüvenlerini anlatan bölümlere kısaca telemachia da denilir.düşmanca bir ortamda olgunlaşan genç bir çocuğun karşılaştığı güçlükler ve tecrübesiz ve güçsüz bir çocuk olmaktan çıkıp olgun,cesaretli ve erdemli bir adama dönüşmesi anlatılır.kitabın başında kim olduğunu ve babasının kim olduğunu sorgulayan telemakhos’un yardıma ihitiyacı vardır çünkü babasını hiç tanımamış ve onun sağ olup olmadığını bile bilmemektedir.bu yüzden tanrıça athena’nın o’na yardım etmesi gerekir.telemakhos’un bir an önce olgunlaşması ve babasının dönüşüne hazır olması gerekmektedir bu yüzden athena o’na bir görev yükler ve kendisini bulması için yol gösterir.nestor’un evinde çok iyi konuk edilen telemakhos konukluk kurallarını öğrenir.bu geleneğini daha sonra kendi evinde uygulayacaktır telemakhos.yolculuğunun başında taliplere karşı güçsüz olan telemakhos kendisi ve ailesini korumak için ihtiyacı olan cesaret,bilgi ve kendine olan güvenini kazanmış bir şekilde ithaca’ya döner.eve döndükten sonra onlardan öç alacağı günü bekler.odysseus gibi onun küçük yolculuğu da büyümesi,küçük bir çocuk olmaktan kurtulması ve kendini bulması için gereklidir.i.bölümde gördüğümüz genç ve toy bir çocuk olmaktan sıyrılan telemakhos, iv.bölümün sonunda artık endişelerinden kurtulur.babasının sağ olabileceği ihtimaline daha çok dayanarak kendini o’nun dönüşü ve ailesel sorumlulukları üstlenmeye hazırlar.kendi kendini keşfetme yolunda,cesaretli olmalıdır.sürekli yinelenen agamemnon’un hikayesi o’nun için en iyi örnektir ve orestes’i kendine örnek almalıdır.athena o’nun içine yeni bir ruh ve babasının dönüşü için umutlar koyar.babasının troya’da ki hikayelerinde güç bulur ve içindeki umut gittikçe artar.

    odysseus taliplerle karşılaşmak için can atıyordur.yurda dönen telemakhos ilk olarak eumaios’un kulübesine gider.eumaios o’nu görünce çok heyecanlanır.yaşı bir dilenci kılığında olan odysseus’a kim olduğunu sorar.çoban eumaios penelopeia’ya oğlunun dönüşünü haber vermek için gittiği sırabab ile oğul yalnız kalırl.tam bu sırada athene odysseus’a görünür ve oğluna kimliğini açıklamasını söyler:

    “çok kurnaz odysseus laertesoğlu,tanrıların beslediği,
    artık açıl oğluna,bir şey gizleme ondan,
    talileri nasıl pusuya düşürüp öldüreceksiniz,
    bunun bir yolunu bulmalısınız ikiniz baş başa verip.-“ xvi.166-169

    odysseus’u yaşlı halinden çıkarıp eski haline döndürür.daha bi boylu poslu gözükmesini sağlar.odysseus da oğluna kimliğini açıklar.telemakhos babasının boynuna sarılır ve ağlamaya başlarlar.odysseus phaiaklar’ı ve athene’nin yardımlarını daha sonrada oğluna yapması gerekenleri anlatır.zeus ve athene’nin yardımlarıyla talipleri nasıl alt edeceklerini söyler ve o’nu konağa yollar.bu sırada konakta talipler telemakhos’un öldürülmesi ile ilgili kararsızlık halindedirler.

    konağa giden telemakhos annesine gittiği yerleri anlatır.telemakhos’un ithaka’ya dönerken gemisine aldığı bir yolcu olan theoklymenos penelopeia’ya odysseus’un dönüşünü haber verir.penelopeia buna inanmaz.odysseus ile eumaios kente doğru yola çıkarlar.

    eumaios’la odysseus birlikte konağa girerler.talipler önce şaşırırlar ve telemakhos’a çıkışırlar.odysseus taliplerin en güçlüsü olan antinoos’a konuşur ve onu öfkelendirir. odysseus taliplerin aşağılamalarına maruz kalır fakat sesini çıkaramaz.o sırada oraya gelen kentin dilencisi olan iros ile odysseus güreşirler ve odysseus onu iyice hırpaladıktan sonra konaktan dısarı atar.penelopeia taliplere görünür ve odysseus’tan bahseder.bu odysseus’un hoşuna gider ve bir kez daha karısının o’na ne kadar sadık olduğunu anlar.talipler penelopei’ya hediyeler verirler.

    şölen sırasında telemakhos babasının öğütlediği gibi tüm silahları ortadan kaldırır.penelopeia’nın isteği üzerine odysseus ile penelopeia konuşurlar.odysseus kendi ile ilgili uydurduğu hikayeyi anlatırken penelopeia ağlamaya başlar fakat odysseus içten içe üzülmesine rağmen kurduğu düzen uğruna bir şey diyemez.

    “karşısında duran kocasına ağlıyordu penelopeia,
    odysseus da karısına bakıyor,yüreği paralanıyordu.
    ama sanki boynuzdan ya da demirdendi gözleri onun,
    gözkapakları altında hiç titremiyorlardı:
    düzeni uğruna gözyaşlarını tutuyordu o.-“ xix.209-213

    odysseus çoban eumaios’a anlattığı hikayenin aynısını o’na da anlatır ve odysseus’u gördüğünü söyler.penelopeia buna inanınca daha cok aglar.odysseus da onu avutmak için şu sözleri söyleyerek yine kendi dönüşünün alametini verir:

    “bunca zaman dolaştıktan sonra nasıl gelsindi,
    birdn bire mi çıksındı ortaya,yoksa saklansın mıydı?
    dediğim dosdoğru,odysseus sağ ve yakında gelecek,
    uzun zaman uzak kalmayacak sevdiklerinden baba toprağından,
    doğrudur söylediğim,ant içeyim istersen:
    tanık olsun tanrıların en yücesi ve en ulusu,
    kusursuz odysseus’un şu ocağı tanık olsun,
    ddiğim gibi gerçekleşecek bunların hepsi,
    bu ay içinde gelecek odysseus buraya,
    ya bu ayın sonunda,ya gelecek ayın başında.-“ xix.299-307

    penelopeia eurykleia’dan o’nu yıkamasını ister.yaşlı kadın odysseus’u yıkarken bacağındaki yarasını görür ve o’nu tanır ve tam bagırıcakken odysseus onu susturur ve kimseye bir şey söylememesini ister.eurykleia ona olan bağlılığı yüzünden sessiz kalır ve penelopeia hiçbirşey fark etmez.

    daha sonra odysseus yatmaya gider.yüreğinde talipleri nasıl öldüreceğini tartar.tam o sırada athene gelir ve odysseus’u yüreklendirir,onun yanında olacağını söyler ve sonrada o’nu uyutur.penelopeia yatağında dertli dertli ağlarken odysseus onun ağlamalarını duyar ve zeus’a yakarır.zeus o’na bir işaret yollar,odysseus sevinir ve öç alacağı günün yaklaştığını anlar.

    talipler yine kurbanlar kesip şölen yapmaya başlarlar.odysseus da büyük sofrada oturur. odysseus taliplerle uğraşırken ve çevesindekilerin kendisine ne kadar sadık olduklarını test ederken athene da bir yandan talipleri kışkırtmaya devam eder ve odysseus’un yüreğindeki öfkenin daha derine batmasını sağlar.athene o’nun sabrını daha güçlü bir şekilde test eder.telemakhos taliplere çıkışır ve yaşlı adama bir daha dokunmamalarını söyler. talipler telemakhos’un bu erkekçe tavrına şaşırırlar.

    telemakhos ile odysseus birbirlerine bakarlar ve az sonra kurdukları planı uygulamak için sabırsızlanırlar.bu sırada penelopeia odysseus’un yayını alır ve denemeleri için taliplere verir.kim geçirirse oku oniki baltanın arasından ona varacağını söyler.talipler sırasıyla yayı denerler.en son sıra antinoos’la eurymakhos’a gelir.bu sırada odysseus eumaios ile domuz çobanına kimliğini açıklar ve az sonra yayı kendisine getirmelerini söyleyerek tekrar yerine gider ve oturur.yayı birkez de odysseus denemek ister ve çoban eumaios yayı ona getirir.odysseus yayı eline alır,hiç zorluk çekmeden oku atar.kaşıyla telemakhos’a işaret verir ve oda kılıcını eline alır.

    odysseus birden çaputlarından kurtulur ve elindeki oku antinoos’a doğru nişan alır.o’nu boğazından vurur.bunu gören talipler kaçışmaya başlarlar.odysseus için artık öç alma vakti gelmiştir ve saklanmasının da bir anlamı kalmamıştır.

    “ne sandınız,köpekler,evime bir daha dönmeyecek miydim,
    troyalıların ilinden,soyup sovana çevirdiğiniz evime?
    zorbalık ettiniz,yattınız hizmetçi kadınlarımla,
    bir de talip oldunuz ben sağken,
    hiç mi korkmadınız engin gökteki tanrılardan,
    birgün gelir,sizden öç alınır,bunu düşünmediniz mi?
    düşeceksiniz ölüm tuzağına şimdi hepiniz.” xxii. 35-41

    telemakhos bir kalkanl, iki kargı, birde tolga getirir babasına.odysseus talipleri bir bir vurur.athene gelir ve talipleri yine odysseus’a karşı kışkırtır,daha da sınamak ister o’nu.odysseus ,telemakhos ve çoban eumaios hepsi birden talipleri bir bir alt ederler.daha sonra eurykleia’yı çağırır odysseus ve konaktakii kadınların hangilerinin kendisine bağlı kalıp kalmadığını sorar.eurykleia’nın sözleri üzerine sadık olmayan kadınlar teker teker asılırlar.odysseus özlediği evi ve idealleri uğruna artık acımasız olması gerektiğini anlamıştır.

    tüm talipler ölünce eurykleia hemen penelopeia’yı uyandırır ve ona odysseus’un döndüğünü ve taliplerin hepsini öldürdüğünü söyler.buna inanamayan penelopeia aşağı iner,şaşkınlıkla ne yapacağını bilemez.gerçekten o’nun odysseus olup olmadığını anlamak için o’nu denemek ister.gerçekten odysseus olduğunu anlayınca ise o’na doğru koşar ve boynuna sarılır.odysseus ona şu sözleri söyler ve kahramanın sürgünü tamamen biter,evine,karısına ve yurduna kavuşmuştur.

    “artık dertlermiz bitti sanma,karıcığım,
    önümüzde daha bir sürü sıkıntı var,
    çok güç ve çetin bir iş var,başarmam gereken.
    öyle söyledi bana teiresias,tanrı bilicisi,
    nasıl döneceğimizi sormak için arkadaşlarımla benim
    hades ülkesine indiğim gün açıkladı bunu bana
    ama gel,kadınım,gidelim biz,yatalım yatağımıza,
    tatlı uykudan koyun koyuna alalım payımızı.” xxiii. 247-255

    odysseia konusu itibariyle çağlar boyu insanoğlunun seyahati ve eve dönüşünü anlatan, hayallerini, gezip dolaşma arzusunu kışkırtan ve insanı keşfetmeye,bilinmeyene yönelten bir hikayedir.odyssey kelimesi ingilizcede hala “ilginç olanı yakalamak ve bir maceranın doğası” anlamında kullanılır.

    homeros’un odysseus’unun seyahati ve bilgeliği arasındaki bağlantıyı gösteren yolların keşfi sadece antik yunan’da değil, farklı kültürler için de önemli bir deneyimdir.odysseus’un maceraları bir kültürün dönüşümlerini gösteren ve buluşlarına cevaplar getiren, bilgi ile dolu seyahatlerin rolünü üstlenir.grekler yolculuklar ve bilgelikle her zaman büyülenmişlerdir.

    yunan dünyası 8.yy da dikkate değer bir atılım yapmıştı.gemicilik alanında gerçekleştirilen teknolojik buluşlar daha hızlı ve güvenli gemilerin yapılmasına ve daha fazla eşya taşınmasına ve sonuç olarak, akdeniz’in bir yanından diğer yanına daha hızlı ve daha güvenli insan, mal ve bilgi taşıyan greklerin doğu ile olan ticari ilişkilerinin büyümesine yol açtı. sömürgelerle ilgili fikirler batıya doğru kayıyordu.aynı dönemde grekler geniş alanlara seyahat ediyorlar ve diğer topraklarda ki olanakları keşfediyorlardı.bu değişiklikler yani politik,sosyal ve kültürel alanda ki ilerlemeler hem heyecan verici hem de dengeleri bozucu olabiliyordu.odysseus’un hikayesi arkaik çağda yaşayan greklere özellikle bu tarz bir kültürel değişim için verimli şartları hazırlamıştır ya da diğer bir görüşle odysseus’un yolculuklarının hikayesine hakim olan haritacılık ve deniz aşırı yolculuklar greklerin (ve bizim) arkaik çağdaki dünyevi,sosyal ve temsili sorunlarını anlamalarına yardımcı olmuştur. sadece kişisel anlamda değil ,aynı zamanda daha geniş anlamlarda da odysseus’un sürgünü (macerası) kültürel olarak kendini keşif sürecinin verimliliği anlamına gelebilir.o’nun hikayesi ya da yolculuğu,bizim,bir kültürün yeni dünyalar ve seyahatler üzerine deneyimlerini kavramamıza yardımcı olur.

    odysseia pek çok açıdan bakıldığında sürgündeki bir adamın kendi benliğini tekrar kazanma çabası ve olgunlaşma süreci,sıradan bir adamın eve dönüş özlemi,dağılmış bir ailenin yaşam mücadelesi ve serüvendeki önemli karakterlerin kendi içlerinde çıktıkları ruhsal yolculuklar olarak tanımlanabilir.aynı zamanda uygarlığın çeşitli merkezlerine uzanan bir yolculuğu ve o uygarlığın değerlerini,genel olarak insanların hayatlarında ki gerçek değerleri anlayabilmeleri için yaşamaları gereken bir dizi testi ve tanrılar ile ölümlüler,şimdi ile geçmiş arasındaki ilişkiyi anlatan,çok değerli ve detaylı bir resim çizen bir serüvendir.

    homeros’un dünyasındaki insanlar kendi kişiliklerinin gücünü evlerinden ve sahip oldukları erdemlerden alırlar.evinden uzakta olan bir kişi statüsünü,konukseverlik,zenginlik ve ün gibi özelliklerini de arkasında bırakmış sayılır.ev, hayatı yaşamaya değer kılan ve bir bireyin kendi kimliğini,nereye ait olduğunu anlamasına yarayan,hayatın tam merkezinde yer alan bir kavramdır.

    odysseus’un calypso’nun adasında kalmak istememesi penelopeia’ya olan aşkından çok sıradan bir insan olmaktan,sosyal kimliğini kaybetmekten bunun sonucunda da eski odysseus olamamaktan korkmasıdır.serüvenin son 3 bölümü odysseus’un kaybettiği kimliğini nasıl geri kazandığını anlatır.aynı zamanda hades’te karşılaştığı akhilleus’un sözleri onun eve dönme arzusunu pekiştirir.akhilleus’un ün içinde ölen bir kahraman olmaktansa ünsüz ama hayatta olmayı tercih etmesi o’nun önem verdiği kavramları sorgulamasına yol açar.

    ahlaklı ve mükemmel değerlere(arete) sahip insanın ne demek olduğunu ve bu insanın kendi içinde ki olgunlaşma sürecini anlatan bir serüven odysseus’un serüveni.ayrıca aile,toplum,arkadaşlar,değer yargıları,görev bilinci,sanat,konukseverlik,sohbet,eğlence,insan sıcaklığı,güvenli bir yaşam gibi insanoğlunun her zaman hasretini duyduğu ya da iyi bir yaşam sürdürebilmek için gerekli olduğuna inandığı değerlerin toplamını gözümüz önüne getiren bir yolculuk.insanın kendi içinde çıktığı,kendi kendini tanıma,kendi kendisi ile yüzleşmesi için yapılan bir yolculuk.

    başlangıçta odysseus troya’dan ayrıldığı vakit bir sürü kahramanlık ve anlatılmaya değer pek çok hikaye bırakmıştır.tek düşündüğü adına kattığı ündür.zamanla yalnız kaldıkça odysseus için ne ünlü ne güçlü ne de saygı duyulan bir adam olmasının anlamı kalır.

    calpso’nun adasına düştüğünde yalnız,acılar içinde, yorgun bir savaşçıdır hatta sıradan bir adamdır.onun yolculuğu kendini yeniden bulması,kimliğini geri kazanması ve önem vermediği fakat fark etmesi gereken değerleri öğrenmesi için gerekli bir yolculuktur.

    evine geri döndüğü zaman yolculuklarından edindiği bilgilerle artık yeni bir kişidir.olgunlaşmış ve önem verdiği değerler değişmiştir.odysseus’un kimliğinin tamamlanması eve döndüğünde yaşadığı bir dizi olay ve testlerden sonra gerçekleşir.sıra ailesini bu değişime hazırlamak ve her şeyden emin olmasına gelir.acaba yıllar önce bıraktığı evi ve karısına duyduğu özlem onları geri almaya değecek midir?bu uğurda oğlunu,karısını ve hizmetkarlarını kendince test eder ve yalnızca kendisine sadık kalanlar,odysseus’un yeni hayatında var olabilir.ancak bundan sonra odysseus’un dönüşümü tamamlanır,kendisi ve hayatıyla bir bütün olabilir.
    odysseus hiç olmadığı kadar kendine güvenir ve hiç olmadığı kadar rekabete hazırdır. ilias’ta gördüğümüz dürüst,onurlu ve cesur kahramanın tersine evini kazanma yolunda tüm hile,yalan ve düzenlere hazırdır.yalan söyler,kendini gizler,aşağılamalara göz yumar ve duygusal davranışlarına zor da olsa gem vurur.

    en yüksek grek ideallerine uygun bir adam olarak karşımıza çıkan odysseus’un sürgünü bitmiş,kendi kimliğini bulmuş,üstün ve erdemli bir insan olarak karşımıza çıkmıştır.

    odysseus’un kendini inşa süreci ve bu sürecin sonunda kazandığı idealler bugün bizim de kazanmaya çalıştığımız idealler arasındadır.hepimiz evimizin hayatımızda ne kadar önemli bir yeri olduğunu biliriz.yine hepimiz hayatımızı toplum içinde saygıdeğer bir konuma yükselerek, belli sosyal değerler ve idealler üzerine oturan; aile ,arkadaşlar ve kariyerden oluşan mutlu bir tablo üzerine kurmaya çalışmıyor muyuz?
52 entry daha
hesabın var mı? giriş yap