• ilk defa cevat şakir 'den işittiğim basit bir örnekte algıladığım, anladığım ve kültürler arası kronik alışveriş ve çatışmaların kısmen sebebi olan akıştır.
    üstadın verdiği misal kabaca şöyleydi; agamemnon, kızı iphigeneia 'yı salt troya savaşı 'nda zafere ulaşmak için tanrılara kurban etmiştir. bu inanışın bulunduğu kültür, doğal olarak bu hikayenin devamını ve açıklaması niteliğindeki yan hikayeleri de beraberinde yaratacak ve yaşatacaktır. örneğin; kızını bir savaş için kurban eden kocasına nefret duyan klytaimnestra, sevgili edinip, kocasını savaş dönüşünde öldürecektir. hikaye dallanır budaklanır; bu sefer babasının, öz annesi ve sevgilisi tarafından öldürülmesine içerleyen orestes, biraz da kız kardeşi elektra 'nın acılarını dindirmek için, öz annesini ve sevgilisini öldürerek babasının intikamını alacaktır.
    örnekte görüldüğü gibi hikaye birbirine zincirlerle bağlanmaktadır, hem de gerek hybris, yani haddini aşma ve meden agan, gnothi seauton (kendini tanı) inançlarının da ortak paydası ile birleşip ilginç ve trajik bir bütün oluşturmaktadır. aslına bakarsanız; bu örnekteki hikayelerin bir de baş kısmı vardır; yani agamemnon'un kızını tanrılara sunmasını açıklayan; tanrıça artemis, agamemnon'a kızgındır, zira agamemnon avlanırken yanlışlıkla artemis'e adanmış kutsal geyiği de vurudğundan, artemis sadece, kızını kurban ederse onu affedeceğini söylemiştir. bu da işte hikayelerin öncesi, tabi bu son anlattığıma da başka öncüller eklenebilir, hatta farklı sonlar da eklenebilir; misal; agamemnon, kızını tam kurban edecekken, artemis kıza acır ve onu gökyüzüne alır, bıçağın altına da bir geyik koyar. bunun üzerine rüzgarlar hemen esmeye başlar, filo troya'ya gitmek üzere yola çıkar.

    görüldüğü üzre hikayenin belli kısımları bizim pek iyi bildiğimiz şu ibrahimi hikayede yaşananlara ne kadar çok benziyor değil mi? oğlunu kurban edecek peygamber, tam aksiyonu gerçekleştirecekken gökten temiz hayvan iner ve oğlan bıçak altından kurtulur. fakat bu hikaye oldukça insani ve kişiseldir. antik yunan'da biçildiğince, tanrıçanın kaprisi veyahut savaşta zafer kazanabilme gibi sebepler yoktur, aksine peygamberin tanrıya olan adağı ve tanrının insanı denemesi söz konusudur.

    ayrıca arkeolojik verilerden çok, her zaman söylerim, edebi metinler insanın uygarlaşması sürecindeki değişimleri, inançlardaki gevşeklikleri ve bunun doğal sonucu olarak çok gerçek tarih bilgisini bizlere sunmaktadır. delphoi'da bir kahinin mağarasından veyahut horatius'un, o çok muhteşem satura'larını kaleme aldığı evinden insanın, bizim anladığımız manada insanlaşma sürecini algılamak gibisi var mı ey sözlük? eski cag insanlari mitoslara inanmislar miydi diye sorarak, bu konuda başka verilerle başka entiriler yazacağımı söyleyerek, bu entirimi kapatayım.

    http://video.google.com/…369727196337340565&q=mısır
32 entry daha
hesabın var mı? giriş yap