• insanın yakasını bırakmayan çocukluk belası. yıllar önceydi. yazın sıcaklığının verdiği hoşluk ile gecenin bir yarısı çıkmış balkona -hiç unutmam- elimde doctor zhivago kendimden geçmişim. hafif hafif yağmur başlamış, hatta bir kaç şimşekle gökyüzü de aydınlanmıştı ama dikkat çekici bir durum yoktu. aniden önce gözleri kör eden bir ışık hemen ardından belki de aynı anda korkunç bir ses. dünya yıkılıyor sandım. kitap, ben aynı anda yere düştük. apar topar koşar adımlarla korkudan deliye dönmüş bir şekilde sağa sola vurarak kendimi annemle babamın yanına attım. gördüğüm kadarıyla annem de aynı korkuyu yaşıyordu. babamsa 'olmaz bişii' diye geğirerek uyumaya devam etti. heh o andan itibaren en ufak bi gökgürültüsü bile aynı o akşamki gibi yusuf yusuf komasına sokar beni. çevremde kim varsa hemen onuna sırnaşır, bazı durumlarda 'ibne' denmesini bile göze alırım. sağolsunlar az önce de uykumdan uyandırdılar. evde kimse olmadığı için ben de üst komşularımız vesile teyze ile kocasını ziyarete gittim. tabi erkekliğe bok sürdürmeden. 'aa nasılsın vesile teyzem ver elini öpeyim ne zamandır da gelmek istiyodum.' napayım korkuyorum ya. bütün benliğimi o rahatsızlık esir alıyo bitene kadar da bırakmıyo. neyse hiç değilse bizim komşulardan hayır duası aldım. hacılar bi de onlar. biraz sevap almışımdır herhalde. hehe ibneyim.
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap