4 entry daha
  • güneşin doğuşu sabaha bağlı değildir ve gecenin gelmek için asla karanlığın çökmesine ihtiyacı yoktur. güneş en mutlu zamanlarımıza her daim bekçilik ederken, en üzgün anlarımızı ise geceden başka kollayan olmaz. aydınlık mutlulukla, karanlık ise mutsuzlukla sonsuz bir dostluk içindedir ve ruhumuza hükmetmeyi başaramadığımız sürece gece mutsuzluğu, gündüz ise neşeyi getirmeye devam edecektir.

    ortak oldukları tek nokta; zaman. ve başından beri kontrol edilmek için değil kontrolü kaybetmek için vardı belki de. ellerimizden kayıp giden kum misali; azaldıkça azalıyor zaman, bir daha yüzümüze bakmaksızın alıp kaçıyor elimizdekileri. ne anılarımıza sahip çıkıyor ve onlarla iyi geçinmeyi başarabiliyoruz ne de anlarımızın kıymetini bilip tüm varlığımızla onu yaşayabiliyoruz. biz kendimizi asla bırakamıyoruz, her şeyi, herkesi bırakıp gidebilecekken kendimize aşkı nefretiyle karışmış bir âşık gibi işkence ediyoruz. belki de içten içe acıyı seviyoruz da hep bir tarafımızı onun ellerine teslim ediyoruz, teslim olmayı tercih edip yok oluyoruz. geceyi ve gündüzü ise sadece uzaktan seyrediyoruz, çünkü aslında onlarla bile dost olmaya korkuyoruz. mutsuz bir gündüz saatinde gecenin o karanlık ellerine bırakıyoruz güneşi, mutluyken ise geceden nefret edip, bir an önce güneş doğsun istiyoruz. ve sanırım bir gündöndü çiçeği kadar bile haketmiyoruz gündüzü ve görülüyor ki sessiz sedasız öten o gece kuşu, bizden çok daha fazla biliyor kıymetini gecenin.
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap