6 entry daha
  • içinde penceresiz bir odayı da barındıran, dört kişinin (seniha, cemile, cemal, ester) ve onların düşlerinin, kırgınlıklarının, mutsuzluklarının yaşadığı bir evde geçer bu şiir. bütün günler birbirinin aynı ve tekdüzedir. aynı sürahi, aynı bardaklar, ışığın içkilerde hep aynı şekilde kırılışı, bezik tahtasının bazen sert bazen yumuşak ama hep aynı düzen içinde yükselen sesi, o sesin aynalarda çoğalması…

    seniha, kendisini günlüğüne, günlüğünü çekmecesine kilitler. mutsuzluğunu çoğu zaman tersinden ifade ediyor. tıpkı kadınlığını garip bir erkek(si)likle dışsallaştırması gibi. aynı erkeklik seniha’nın kardeşi cemile’de de karşımıza çıkıyor. sanki erkek yüzü ön plandayken rakı, mutsuzluğa bürünmüş kadın yüzü ön plandayken konyak içiyor cemile. olmayan bir tanrının görevlendirdiği bir mesih gibi manastırlı hilmi bey’e mektuplar yazıp onun varlığına, dolayısıyla kendisinin dünyada oluşunun anlam(lılığ)ına inanmaya çalışıyor.
    cemal, kırmızı bir balığı öperken dudaklarını kanatacak kadar kırılgan, dünyayı içine taşımış ve orda yaşamaya çabalayan bir erkek. cemile’nin oğlu. annesine ve teyzesine karşı hastalıklı bir bağlılığı var. annesine yönelen nefreti sanki erkekliğinden bir şeyler eksiltiyor ve cemal bu eksikliği gidermek için ester’i sık sık konuk ediyor iç dünyasına.

    ester ise o evin ete kemiğe bürünmüş hali gibi. seniha ve cemile’nin içlerine gömdüğü dişiliği kendinde toplayıp dünyaya katıyor. evin bütün oluş ve olamayışları onun içinden akarak bize ulaşıyor.
17 entry daha
hesabın var mı? giriş yap