• "zihinsel aktiviteler beyinden kaynaklanır, ancak zihinsel ifadelerin beyin üzerinde bir etkisi yoktur" diyen görüş. şunun gibi: koku çiçekten farklı bir şeydir ve çiçek üzerinde etkisi yoktur. ancak, kokunun nedeni de çiçekteki biyolojik olaylardır.

    (bkz: zihin felsefesi)
  • ilk kez thomas huxley tarafindan dile getirilmis. zihinsel olaylarin fiziksel yahut zihinsel 'herhangi bir seye' neden olamayacagini iddia ediyor. diger dualizm cesitleri icin
    (bkz: property dualism)
    (bkz: interactionist dualism)
    (bkz: paralelizm)

    edit: epifenomenalizm aslinda property dualismin ozel bir cesidi.
  • a.k.a. golgegorunguculuk
  • kırmızı duygum, acı hissim, özgür irade inancım, hiçbir şeyin nedeni olamaz. özeti bu. çünkü fiziksel bir olaya etki eden şey ya da olay da fiziksel olmalı. mesele bunların fizyolojik ürün oldukları değil yani. öyle olsaydı epifenomenalizm, fizikalizm veya materyalizm türünden bir indirgemecilikle aynı şey olurdu, ama değil. zihin durum veya etkinliklerinin hem fiziksel durum ya da süreçlerin birer görüngüsü olduğu hem de bu fiziksel dünyaya hiçbir etkisi olmayan zavallı gölgeler veya yansımalar olmaları görüşü. başka bir deyişle de fiziksel ve zihinsel olan arasındaki nedensel ilişkinin yalnızca tek taraflı olduğu iddiası.

    elbette tek taraflı ilişkiler bolca problemli olur. bir kere sadece istatistiksel bir karşılıklılıktan "görüngü" ile ona karşılık gelen fiziksel durum arasındaki nedensel ilişkinin yönü çıkmaz. tabii ki bu bir eleştiri sayılmaz, çünkü adam zaten de facto görüngü hiçbir şeye neden olamaz demiş. ama diğer taraftan da yine bu karşılıklılık fiziksel durum ile görüngü arasındaki ilişkiyi ancak varsayabilir. ne de olsa ikisinin karakterleri arasında içeriksel bir ilişki kurmak mümkün değil. kurulan hatalı ilişkiler bir tarafa, bu durumda niye iğne batırınca haz değil de acı duyuyorum gibi sorular da ortaya çıkabilir. bu durumda verilecek yanıt acı duymanın seçilim açısından avantaj sağladığı gibi bir şey olsa da, bu açıklama zihinsel görüngülerin nedensel etkileri olabildiği varsayımına dayandığı için epifenomenalistlerce kabul göremez. buna cevap verme denemeleri olsa da bence en "inandırıcı"sı bu tarz eşlenmelerin tamamen tesadüf eseri olduğu olabilir.

    zihinsel görüngülerin boş beleşliği fikrini hindu nörobiyolojisine yediremeyen ramachandran ise evrimsel açıklamayı epifenomenalizme karşı kullanıyor ve belli ki bu görüngülerin seçilim baskılarından sıyrılacak işlevleri varmış canım diyor. gel gör ki bu açıklamanın sorunu şu: seçilmiş olanın görüngünün altında yatan fiziksel durum ya da süreç değil de görüngünün kendisi olması için, özellikle bir indirgemecinin çerçevesinden bakıldığında hiçbir gerekçe yok. öyle bir açıklama getirecen ki, fiziksel neden olmaları zihinsel neden olmalardan somut bir şekilde ayıracan. kendisi en fazla qualianın bir tür metatasarımlar olduğu ve bu tasarımların seçilmiş olma ihtimalinden bahsediyor. böylece pek bir şey demiş de olmuyor.

    hans jonas gayet basit bir eleştiriyle epifenomenalizme şöyle bir yanıt veriyor. fiziksel olan zihinsel görüngülerin nedeniyse ve zihinsel görüngülerin hiçbir şeyin nedeni değilse, nedensellik zincirinde kırılmalar oluyor demektir. mümkün mü? değil, çünkü her sonuç başka bir sonucun nedeni olmak zorunda. hem hiçbir şey yoktan var olmaz. zihinsel görüngülerin hiçbir nedensel gücü yoksa, zihinsel olan fiziksel olana enerji geçişi de olmuyor demektir. bu durumda elbette görüngülerin nasıl ortaya çıktıklarını açıklamaları gerekir. zaten ortada bir eşzamanlılık varsa nedenselliği en baştan bize bir anlatmalarını bekleriz.

    bu görüngülerin olmadığından, hiçlik olduğundan bahsedemeyeceğimiz açık. bir çeşit yanılsama olduklarını düşündük diyelim. bu adamlara göre düşünce, önze ve benlik de aynı şekilde fiziksel süreçlerin ifadesi olan görüngüler. e yanılsama da başka bir yanılsama olan özneye ait. dolayısıyla yanılsamalara dair düşünceler de yanılsama görüngüler yalnızca. hatta epifenomenalizmin kendisi de yanılsama. ya da belki sadece o bir yanılsama.
  • zihinsel fenomene fiziksel süreçlerin yol açtığı ama zihinselliğin beynin fiziksel mekaniklerini harekete geçirememesi durumu. nam-ı diğer, gölgegörüncülük.

    ' sabit içsel huzur ve uyumlu bir yetenek talebinin çok belirgin olduğu insanlar vardır ki herhangi bir amaç yönelimli eylem onlara ters gelir. onlar süregelen armonik akortlardan oluşan, yapısal, devingen bir ezginin işaretini taşımayan bir müzik parçasına benzerler. dışarıdan gelebilecek herhangi bir harekette, kayıkları, armonik ahenk denizinde hemen yeni bir denge kazanır. modern insanlar, bir şey olmayan, ama bir şey olmadıkları onlara söylenmeyen bu kişilerle karşılaşma konusunda özellikle sabırsızdırlar. bazı ruh hallerinde, yine de varlıkları şu sıra dışı soruyu uyandırır: neden ezgi olsun ki? yaşam kendisini huzur içersinde derin bir gölde yansıtınca neden tatmin olmuyoruz?

    çalkantının ortasında kendi içinde bu kadar huzur ve neşe içersinde yaşayan ve goethe gibi kendisine ' en iyisi içinde yaşadığım ve dünyaya karşı geliştiğim ve elimden, ateşle kılıçla alamayacakları derin sessizlik ' diyen bir insana ne kadar az rastlayabiliyoruz? '

    nietzsche *
  • materyalist türden bir öğretidir. kısaca tenle tin arasındaki ilişki tek yönlüdür. bilinç, beyinde oluşan moleküler değişimlerin ikincil nitelikte bir sonucudur.
  • algı gibi kognitif kabiliyetlerin fonksiyonel olduğunu düşünenlerin karşısında duran doktrindir. epifenomenalizme göre zihin-beden düalitesinde nedensel ilişkiler fiziksel fenomenler arasında gerçekleşmektedir ve görüngünün kendisi fiziksel fenomenlerle bir feedback ilişkisi içinde değildir.

    bunu basitleştirerek, örneklendirerek ifade edelim.

    uzun bir iş gününden eve geldiniz, deli gibi açsınız ve kapıyı açtıktan sonra derhal mutfağa yöneldiniz. sizi mutfağa iten sebep açlığın kendisi midir yoksa açlık nedensellik ilişkisinde işlevsel olmayan bir fenomen midir? açlık hissinin fiziksel bir karşılığı olduğu bellidir: ghrelin açlık hissine sebebiyet verirken leptin tokluk hissini sağlar. bu mekanizma bozulursa iştahınız azalabilir veya artabilir. burada gen ekspresyonlarından başlayan, vücudun enerji homeostazının muhafaza edilmesi için süren, beyindeki ödül sistemini devreye sokan bir geri beslemeli denklemler bütünü olduğu aşikardır.

    bu denklemler bütünü irdelenirken; açlık veya tokluk gibi görüngülerin bütünün parsiyel elemanlarının belirli organizasyonlarının izdüşümleri olduğu veya salt izdüşümlerden öte biyokimyasal süreçlere doğrudan etki eden fonksiyonel fenomenler oldukları gibi birbirinden farklı bakış açıları geliştirilebilir. epifenomenalistler için doğrusu birincisidir.

    epifenomenalizmi bir düşünce deneyi ile izah etmek ise şöyle mümkün:

    manyetotaktik bir bakteri hayal edelim. bu bakterinin öz bilinci olsun. bakteri, dünya'nın manyetik alanını bilişsel olarak algılayabilsin. algının niteliği dönüş yapacağı yöne göre varyasyon göstersin. bu durumda bakteri, algısının dönüş yönünü belirlediği sanrısına kapılabilecektir. oysa kendisini döndüren asıl fonksiyonel altyapı bünyesindeki manyetik mineral kristal zincirleri olacaktır.

    bu duruşun erken savunucularından biri charles bonnet'dir. bonnet'nin 1700'lü yıllarda kaleme aldığı essai de psychologie'de şöyle bir ifade vardır:

    "otomatona hareketlerini tasarlayan, kendisini onların yaratıcısı olduğuna inanan, farklı hareketlerde farklı istemleri olan bir ruh verin. bu hipotez üzerinde bir insan inşa edersiniz."

    gelelim epifenomenalizme karşı öne sürülen argümanlara. bu argümanlardan içgözlem metoduna dayananları ciddiye almakta aceleci olmamak gerekir. söz konusu biyokimyasal mekanizmalar olduğunda içgözlemin yanıltıcı olabileceği öne sürülebilir.

    mesela ailelerin ihmal ettiği çocuklarda oluşan pika sendromu evrimsel indirgemecilikteki potansiyel bir problemi ortaya koyabilir. pika yalnızca insanlarda ortaya çıkmaz, pek çok hayvan türünde de görülür. insanı hayvandan ayıran önemli niteliklerden biri ise, insanın edindiği tecrübeleri nesilden nesile dil yoluyla da aktarabilmesidir. insan için belirli yeme alışkanlıklarının iyi, belirli yeme alışkanlıkların patolojik olarak etiketlenmesini salt insiyâkî hareketler gibi yorumlamak bundan ötürü hatalı olabilir.

    öğrenilmiş normlar devreye girmediği takdirde çocukluk çağında başlayan bir jeofaji veya pagofaji devam edebilir. bu durumda zorlarsanız jeofajinin ardında bile kulağa rasyonel gelecek bir "evrimsel" açıklama bulabilirsiniz: b12 vitamini eksikliği çeken bir çocuğun kobalamin ihtiyacını topraktaki mikroorganizmalardan giderebilmesi gibi.

    buna mukabil; konjenital ağrıya duyarsızlık sendromu (bkz: konjenital ağrıya duyarsızlık sendromu/@highpriestess) gibi durumlar acının işlevselliğinin, cinsel arzular ise hazzın işlevselliğinin savunusunda kullanılabilirler. şayet epifenomenalizm yanlış ve görüngüler fonksiyonel ise, doğru algıyı doğru fiziksel karşılığa denk getiren canlılar hayatta kalacaktır.

    ağrının kaçınmayla sonuçlanan fiziksel pathwaylere karşılık gelirken hazzın arayışla sonuçlanan fiziksel pathwaylere karşılık gelmesi günümüzde de tartışma konusu olan, bilincin işlevselliğine dair ilginç bir soru işaretidir. ramachandran'ın tanımladığı qualianın üç kuralının da epifenomenalist yorumlama ile çatıştığı söylenebilir.

    nihayetinde epifenomenalizm sezgisel olarak imkansızmış gibi görünse de kognitif nörobilimcilerin ustaca tasarlanmış deneylerle üzerinde çalışması gereken bir bakış açısıdır. görüngülerin işlevselliği de işlevsizliği de olasılıklar dahilinde değerlendirmesi gereken ciddi savlardır.
  • epifenomenalist ikicilik açısından zihinsel durumlar cisimsel şeylerin ürünü olabilir bunu karşın cisimsel şeyler zihin şeylerin ürünü değildir. diğer bir deyişle zihin, cisimlerin bağlı olduğu nedenselliğe etki edemez. öyleyse epifenomenalist ikicilik açısından zihinsel durumlar, bedenin yan ürünleridir. tıpkı, gölgenin bir cisme eşlik etmesi gibi. gölge, ilgili olduğu nesnenin oluşumunda etki etmez bunun gibi zihin de bedenin oluşumuna etki etmez.
  • epifenomenalizm, zihinsel olanla fiziksel olan arasında nedensel bağlantıların bulunduğunu ancak bunun fiziksel olandan zihinsel olana doğru tek yönlü olduğunu savunan "zihin felsefesi" görüşüdür. bu görüşe göre zihinsel olaylar daima fiziksel değişimlerin sonuçlarıdır. zihin fiziksel değişimlerin sebebi olamaz. örneğin, kalp atışlarının artmasını sağlayan "korku" değildir. kalp atışı ve korku fizyolojik kaynaklı şeylerdir. ancak dış tehditler gibi fizik dünyası tarafından oluşturulur.
  • descartes, zihinsel olayların, maddesel dünyayla nedensellik ilişkisi içinde olduğunu düşünür; maddesel dünyadaki olaylar, zihinde bir takım yaşantılar meydana getirir, aynı şekilde zihinsel olaylar da bedenin çeşitli şekillerde hareket etmesine sebep olur. ama, yukarda gördüğümüz gibi, bu iki taraflı nedensellik ilişkisi, bağımsız bir maddesel dünya anlayışı, yani her maddesel olayın mutlaka nedensel bir nedeni olması gerektiği anlayışıyla uyuşmamaktadır. etkileşimcilikle bağlantılı ama, onunla mantıksal olarak uyuşmayan bir düalizm çeşidi olan epifenomenalizm (epiphenomenalism), maddesel olayların nedensel olarak bağımsız olduklarını, ancak, zihinsel sonuçlara yol açabileceklerini kabul eder. epifenomenalizm, zihinsel olayların mekanik beyin süreçlerinin yan ürünü olduğunu ileri süren bir kuramdır. bu görüşe göre zihinsel olaylar, beynin işleyişinin nedensel sonucudur, ama hiçbir zihinsel olay ve süreç, fiziksel olay ve durumların nedeni olamaz. epifenomenalizmde nedensellik tek yönlü işler; zihinsel olan fiziksel olana, nedensel olarak bağlıdır. epifenomanalizm, zihinsel olayların varlığını reddetmez, onların yalnızca belli maddesel nedenlerin etkileri olduğunu söyler. thomas henry huxley’in meşhur örneğinde fabrikanın bacasından çıkan dumanın, fabrikanın çalışmasının sonucu olarak ortaya çıkması gibi, zihinsel olaylar, sadece fiziksel olay ve durumların bir sonucu, epifenomenidir.

    epifenomenalizm sıklıkla hatalı bir anlayışla bir çeşit materyalist görüş olarak yansıtılır; düalizmin yanlış olduğunu kanıtlamak için, insanlar çoğu kere epifenomenalist görüşü ortaya atar, zihinsel durumların fiziksel durum ve süreçlerin sonucu olarak ortaya çıktığını iddia ederler. ancak bu hatalı bir yaklaşımdır. şimdi, farz edelim ki gerçekten de zihinsel durumlar fiziksel durumların sonucunda oluşurlar. bu durum, düalizmin yanlış olduğunu göstermez. eğer a ve b arasında nedensel bir ilişki varsa bunun mantıksal sonucu, a ve b’ nin birbirinden ayrı varlıklar olduğudur: a, b değildir, b de a değildir. eğer bu doğruysa o zaman, eğer zihinsel olaylar fiziksel olaylara nedensel olarak bağlıysalar bu durum, düalizmi yanlışlamaz, aksine doğrular. nedensel ilişkiler, ancak birbirinden ayrı ve farklı bireyler arasında oluşur. böylece epifenomenalizmin iddia ettiği gibi, zihinsel olay ve durumlar fiziksel süreçlere nedensel olarak bağlıysa bunun zorunlu sonucu, zihinsel ve fiziksel olayların birbirinden ayrı, farklı varlıklar olduğudur. zihinsel olaylar fiziksel olaylar değildir; onların zihinsel etkileridir. başlangıçtaki örneğimize dönecek olursak, epifenomenalizme göre, çivinin üstüne oturmanız acı duyumuna ve aynı zamanda beyinde belli bir olaya yol açar. beyinde meydana gelen belli olay yerinizden sıçrama arzusu uyandırır ve yerinizden sıçramanıza neden olur.

    epifenomenalizm, özellikle sinir bilimciler tarafından kabul gören bir görüştür. eğer zihinsel süreçler, yalnızca beynin mekanik işleyişinin etkisiyse o zaman, beynin işleyişini incelerken, zihinsel olguların niteliksel özelliklerini tamamen göz ardı ederek, yalnızca beyindeki fiziksel süreçler ve mekanik işleyişle ilgilenmek yeterlidir. ancak, epifenomenalizm de kendi içinde, bazı sorunlar taşımaktadır. öncelikle, fiziksel olandan zihinsel olana doğru tek yönlü işleyen nedensellik ilişkisinin nasıl işlediği belirsizdir. epifenomenalistler fiziksel olaylar zihinsel olaylara neden olurken zihinsel olayların hiçbir şeye neden olmadığına inanırlar. ama, zihinsel olayların diğer zihinsel olaylara neden olduğu bilinen bir olgudur. ancak, zihinsel olayların, kendi içinde nedensellik bağlarına sahip olduğunun kabul edilmesi epifenomenalizm ile çelişir. çünkü; bir zihinsel olay, diğer bir zihinsel olaya neden olabilirse o zaman, bazı zihinsel olayların, kendi var oluşları, var demektir. ama, bir zihinsel olayın kendi başına var olması epifenomenalizmin özüne aykırıdır. çünkü, epifenomenalizm görüşüne göre zihinsel olaylar, yalnızca fiziksel olayların bir yan ürünüdür.
hesabın var mı? giriş yap