• vücuttaki en gizemli organ. gizemlerine gelirsek:
    görsel

    yabancı dildeki adı pineal gland, yani türkçeye çevirirsek kozalaksı (kozalak şeklinde) olan salgı bezi. şekli bir çam kozalağını andırıyor.

    görsel

    bu beyin epifizinin 3. göz olduğu iddia edilmekte.

    öğrendiğim kadarıyla dokusal olarak da göz yapısına benzemekte (kornea, retina). tabii bir farkı var. gözlerimiz ışığa duyarlıyken, yani organın fonksiyonları ışık girdiğinde devreye girerken, pineal gland ışık kesildiğinde işlevselliğine başlıyor.

    isa'nın bir sözü var : "karanlıkta oturanlar gerçek (büyük) ışığı görürler" diye. bu yine beyin epifizine yani pineal glande atfediliyor. fakat yukarıda linkini verdiğim resimde de yazılı olduğu gibi bu organcık yaşlandıkça , özellikle günümüz modern dünyasında kireçleniyor ve işlevini yitirmeye başlıyor. bunun en büyük sorumlusu olan kimyasal maddelerden biri de florür ve tabii ki sularımızdaki kireç. ama bir numara florür ya da florid. (florid'in zararlarını şuradan okuyabilirsiniz: http://zencefillik.blogspot.com/…007/07/florid.html)
    bunun da insanın farkındalığını artırmasını tökezletmek için bilinçli olarak koyulan engellerden biri olduğu düşünülüyor.

    tabii; bu kadarla bitmiyor, nedense, evet gerçekten nedense bütün antik dinlerde ve hatta günümüz dinlerinde kozalak ciddi ve muamma bir sembol.

    bakınız papanın asası:
    görsel
    görsel

    bakınız vatikanın orta yerinde duran kocaman kozalak heykeli:
    görsel

    bakınız sümer tanrısının başında. ki sümer kralları, sümerlerin uzaylı tanrıları (ninurta) vb. hepsinin elinde ya da başında bir kozalak var. özellikle kuş gagalı uzaylı tanrı ninurta elindeki kozalağı insanlara veriyor gibi.:
    görsel
    görsel
    görsel

    asur kralı ashurnasirpal (ki asurlular sümerlerden din konusunda etkilenmişlerdir)
    görsel

    budizm:
    görsel

    hint tanrısı şivanın saçı:
    görsel

    yunan tanrısı dionysos:
    görsel

    osiris'in asası:
    görsel

    masonik locanın tavanı:
    görsel

    tam emin olamamakla birlikte nazi simgesinin içinde:
    görsel
    görsel

    almanya-aachen katedralinin girişindeki bronz heykel:
    görsel

    ayrıca vatikan'daki dev kozalak heykeli haricinde italyada birkaç tane daha bunlardan bulunuyor:
    rimini'de: görsel (piazza caour meydanında)
    venezia'da: görsel

    edit: görselleri yenilerken şu aşağıdakileri tekrardan bulamadım. bulunca eklerim.
    sicilya'da: http://imageshack.com/a/img911/2340/rdovk6.jpg
    yine roma: http://imageshack.com/a/img538/6633/v4zbpg.jpg (başlarının üzerinde taşımaları manidar gelmişti)
    san remo: görsel

    aztek tanrısı chicomecoatl (meksika)
    görsel (sol elinde 2 tane kozalak tutuyor)

    bir anlamı var mı bilmiyorum ama almanya'nın augsburg kentinin arması da bu şekilde: görsel
    (fc augsburg'un arması da aynı)

    şehrin yüzyıllardır kullandığı paralara baktığımızda da aynı şeyi görüyoruz: http://www.medievalcoinage.com/…ermany-augsburg.htm

    not: biraz araştırdığımda augsburg mason locasının oldukça ünlü ve güçlü olduğunu gördüm. ki mozart ve ailesi de bu locaya dahilmiş.

    bu heykeller de augsburgtan: görsel

    çok garip olmakla birlikte hitler'in masasındaki kozalak şekilleri: görsel

    kamboçya'daki angkor wat tapınakları:
    görsel

    macaristanda aquincum müzesinde yer alan bir roma dönemi heykeli:
    görsel

    yunanistandaki hand of thyrsus heykeli ve baş parmağındaki kozalak:
    görsel (baş parmak venüs anlamına geliyormuş. venüs pineal gland ilişkisine bakmak lazım)

    thyrsus'un elindeki pineal asa: görsel
    (şekil 400lü yıllardan kalma bir vazodan alıntı. vazo ve müze için: http://museu.gulbenkian.pt/…gues/english/index.html) (edit: adres göçmüş maalesef)

    yine yunanistandan eski bir lahit: görsel

    biraz da yenilerden örnek verelim:

    londra'nın göbeğine inşa edilen gherkin binası: görsel

    herkes bu binayı penise benzetip dalga geçiyor ama şeklini geçtim pencere yapısı bile kozalaksı. ayrıca şehrin ve elbette ülkenin finans merkezinin tam ortasına bir anda yapıldığını da söylemek gerekiyor.

    bunlar da bristol'dan.
    görsel
    görsel

    whitehall building, new york city
    görsel

    (manzikert dostumuzun eklemesiyle) dolmabahçe sarayı'nın duvarları (hala duruyorlar, görebilirsiniz.):
    görsel

    bu konuyu araştırmaya çalışırken denk geldiğim diger bana ilginç konulardan birisi fransız düşünür, yazar voltaire'in de beyin epifizine kafayı takmış olması, hatta bu organcığın sırrını çözmek için bir çok otopsi yapması.

    bundan da önemlisi: vatikan'ın ortasında kozalak heykelinin işi ne?

    bu bezden 3 adet hormon salgılanıyor: melatonin, pinolin ve dimetiltriptamin (dmt). en önemlisi olan melatonin'e geçmeden önce dimetiltriptamin'e bakalım. dimetiltriptamin çok ilginç bir hormon. şamanlarda ayahuasca denilen bir iksirin yapımında kullanılıyor, bu iksir ise ruhsal alemle bağınızı güçlendiriyor. hormonu ise bitkilerden elde ediyorlar. elde ettikleri bitkiler ise şunlar: phalaris arundinacea (yem kanyaşı), psychotria viridis, phalaris spp. (kuş otu), acacia spp. (akasya), arundo donax (kargı kamışı) ve desmanthus illinoiensis.

    ayrıca epifiz bezinin deniz seviyesinde çok az, yükseklere çıktıkça ise çok fazla hormon salgıladığı bilimsel bir gerçek. ki bu yüzden tarih boyunca tüm ibadethaneler olabildiğinde yükseğe yapılmış. yani ibdaethanelerin yükseğe yapılmasının sebebi matematiksel olarak tanrıya yakın olmak değil ama bir nevi bu hormonun da yardımıyla üst bilinçlerle daha fazla iletişimde bulunmak.

    ki tibet manastırlarından tutun da hristiyan manastırlarının da yüksek yerlere yapılması bu yüzden. bu hormonun salgılanımını artırmak.

    ve ayrıca muhammed'in riyazete yüksek ve karanlık bir mağarada çekilmesi, ilk orada emir alması, musa'nın tanrıyla konuşmak için dağa çıkması da bana göre bu yüzden.

    karanlık ayriyeten çok önemli. çünkü epifizin en önemli salgısı olan melatonin sadece karanlıkta salgılanıyor. gece 11 ile sabah 5 arası en yüksek düzeyine ulaşıyor. ki çoğu dinde sabaha karşı ya da gece ibadetinin önemi bu yüzden. bu hormonun salgılanımı ne kadar yüksekse ruhsal alemlerle bağ o kadar güçleniyor. ve ibadet için bu yüzden gecenin en karanlık ve salgının en çok olduğu an seçiliyor.

    melatonin en büyük faydası ise kanserden koruması. kör insanların kansere yakalanmama sebebi de bu. çünkü sürekli karanlık içinde oldukları için melatonin üretimleri çok fazla.

    bir bilimsel araştırma da göstermiş ki gece vardiyasında çalışanların kansere yakalanma oranı diğerlerine göre çok fazla.

    kısaca bu bez ve salgıladıkları çok büyük bir önem arzediyor bana göre.

    ---------------------------------------------------------------------------------
    ve ayrıca:

    (bkz: melatonin/@mordevrim)
    (bkz: dimetiltriptamin/@mordevrim)
    (bkz: triptofan/@mordevrim)
    (bkz: dhea/@mordevrim)
    (bkz: ayahuasca/@mordevrim)
    (bkz: http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=#22269619)
    (bkz: http://www.eksisozluk.com/show.asp?t=#22162723)
    (bkz: (bkz: #17109328))
  • konum olarak gözlerle aynı düzlemde ve beynin arka alt kısmında bulunan “efsanevi” salgı bezi...

    aslında vazifesi seratonin ve melatonin hormonlarını salgılamak olan bu doku parçası hakkında, kökeni antik dönemlere, decartes’a ve gizembilime (okültizm) kadar uzanan sayısız hikaye anlatılır...

    “üçüncü göz” ya da “aklın ışığı / light in the head” olarak da adlandırılan pineal gland’in, meditasyon yoluyla astral seyahat deneyimi yaşamak isteyen insanın fiziksel ve doğaüstü-spiritüel dünyaları arasındaki geçiş kapısı olduğuna inanılır... decartes insan ruhunun bu salgı bezinde “oturduğunu” iddia etmiştir...

    bulunduğumuz ortamın karanlık ve aydınlık seviyesi değiştiğinde, vücut saatimizin gündüz/gece ritmini ayarlamakla sorumlu olan pineal gland’in salgıladığı hormon miktarı da değişir... ayrıca gözümüzün beynimize aktardığı her görüntü sinyalinin bir tür haritası, tıpkı bilgisayardaki “cache memory” mantığıyla, geçici olarak pineal gland’de saklanır...

    kör insanların ve binlerce kilometre uçan göçmen kuşların yol bulma kabiliyeti de pineal gland’in marifetlerinden biridir...
  • kimileri tek bir meditasyon ile açar, kimileri yıllarca meditasyon yapar açamaz.

    öncelikle belirteyim 'çok meditasyon, fazla kedi, wow mum, oh new age' diyen kim olursa olsun arkama bakmadan yürür giderim. evet, şimdi devam edeyim; kundalini gibi teferruatlı bir meditasyon gerektirmez eğer hazırsan. meditasyon lafı bile bünyemde alerji yarattığından zihni açmak diyeyim ben en iyisi. yıllarca süren bilgiyi arama serüveninin nihai varış noktasıdır çünkü. hermes'ten platon'a, tapınakçılardan gülhaç'lara, esseni'lerden kathar'lara kadar asırlar boyunca korunmuş, avam kitleden saklanmış sırdır bu. francis bacon boşuna 'ipsa scientia potestas est' dememiştir hakkında.

    mental olarak hazırsındır zaten, bunu öğrendiğinde. sağlıklı bir yaşam ve diyet sürdüğünde, hijyenine takıntılı bir biçimde dikkat ettiğinde, insanlar gereksiz maddi hırsları ve aralıksız gürültüleri ile başını ağırttığında, tahammül sınırlarını zorladığında ve bu yüzden münzevi hayat kaçınılmaz bir zorunluluk haline geldiğinde, ışığa karşı hassasiyet geliştirdiğinde, bu hassasiyeti dışarıdan melatonin ve seratonin ile desteklediğinde geriye sadece uzanıp alnının ortasına odaklanmak kalır. baskı hissedersin tam o noktada. sonra nabız gibi atmaya başlar.

    söz konusu spiritüalizm, okültizm, ezoterizm olunca katı bilim ekolünden gelen her insan gibi benim de bünyemde kekremsi bir dudak bükme oluyor ister istemez bu satırları yazarken. ama pineal gland'in varlığı bilimsel olarak çoktan kanıtlandı. melatonin hormonu hakkında 'vücudun higgs bozon'udur' başlıklı bilimsel araştırmalar mevcut literatürde. garajımdaki ejderha misali ontolojik bir argüman değil bu.

    o yüzden gelip de illuminati'dir, 'dolar üzerindeki her şeyi gören gözdür' diyen lavuklara bakmayın siz. yıllarca karanlık (karanlıkta melotonin salgılarsın) bir mağarada meditasyon yapan kişi bu küçücük, minnacık bez sayesinde kendine devasa bir din kurmuştur. başkaları da gider açar, kendisine rakip olur diye bu sır gizli tutulmuştur hep. insanları cahil bırakmayı ve bu cehalet sayesinde hurafeler üzerinden güç toplamayı kendine ilke edinmiş her din aslında aynı yolu izlemiştir. bu yüzden cahil gider binlerce odunun alev alev yandığı bir cehennem tasviriyle ya da pembe meme uçlu bakire hayaliyle ahlaklı olmaya çalışır.

    diyeceğim şudur ki; pineal gland aslında giordano bruno'nun panteizmidir. sufizmde vahdet-i vücud'dur. simyada felsefe taşının rebis'e dönüşmesidir. cılkı çıkmış metafor olmasına rağmen kör neo'nun gördüğü matriks'tir. çünkü üçüncü gözü açtığın zaman, göz kapakların sımsıkı kapalı olur ama asıl görmeye o zaman başlarsın. tüm renkleri, tüm şekilleri, tüm evrenleri, hatta enoch'un tekerlek içindeki tekerleklerini, bugün ona kutsal geometri deniyor.

    fazla duygusala bağlamak pahasına; 'her şey neye layıksa ona dönüşür' demiş mevlana. hakikaten bazı insanlar köle olmayı, cahil kalmayı, dizlerinin üzerine çöküp sorgulamadan tapmayı kendi hakkı olarak görüyor. hatta bununla gurur duyuyor. enteresan. oysa şu konuyu bir okusan. halkın bilmediği, sadece latince dilinde yazılan kitapların var olduğu ortaçağda değiliz artık. elinin altında her daim internetin olduğu teknoloji dünyasında yaşıyorsun. hadi bugün ''panpa'nın aptal selfie'lerini like etmek'' yerine gir google'a, pineal gland yaz.
  • mnkodumn bezidir.. uyutmuyor efendim.. kesiveriyor melatonini.. doğal çalar saat mübarek.. arkadaşım göz denen organla hiç mi konuşmuyosun sen beyinsiz.. yanıyor ulan uykusuzluktan.. pörtledi.. sen kalk deyince kalkmak zorunda mıyım ben?
    (bkz: cinnet anında girilen entryler)
  • kireçlenmesi normaldir, vücudumuzda pek çok organ yaşlandıkça kireçlenir. kireçlenmesin diye yapacağınız neredeyse her şey vücudunuza zarar verir. (güneşe bakmak dahil)
    sözdebilimcilerin akınına uğraşmış bir organcıktır. bunlar böyledir ellerinde hiç bir veri yokken, kıçlarından kanıt uydurup doğaüstüne bağlamayı pek severler.
    nedir ne değildir: (bkz: http://rationalwiki.org/wiki/pineal_gland)
    bazı sorular ve cevaplar: (bkz: http://skeptophilia.blogspot.com.tr/…doscience.html)
  • bilincin birkaç kilidini elinde tutar. kilitleri açmak için dmt transı gereklidir, trans sırasında binlerce bilginin beyni doldurması ve senelerce deneyim yaşatmasının nedeni budur. algı o derece açılır ki insan bazı çözülmeyen sorularına cevaplar alabilir. bir insan bunu denedikten sonra falcılığın bile nasıl yapıldığını çözebilir.
  • bir şeyler okumak adına epifiz başlığına giriyoruz ve bakıyoruz ki pearlpablo isminde bir arkadaş burayı adeta günlüğü olarak kullanmaya başlamış, daha da kötüsü moderatörler uyumuşlar.

    moderasyon ekibi uyuma, işini yap.
  • kapandıklarını sandığım için altı ay kabuslarıma girmiş şeyler. basketbol oynarken düştükten sonra, bacağımdaki bir kısım kasları zedelemiş olduğumu, çektirdiğim çeşitli, röntgen, mr vs... ler sonucunda doktordan öğrenirim. o sıralarda en büyük eğlenceleri beni kızdırmak * olan ve basketbol aşkı ile uzama saplantımı kötü emellerine birçok kez alet etmiş doktor dayı-yenge ikilisi, ellerine geçen bu fırsatı değerlendirmeye karar verirler. ilgili görünüp filmlere bakar ve sonra şans eseri enteresan ama üzücü birşey keşfetmişçe birbirlerine dönerler ve hemen ardından, epifizlerin kapanmış, artık uzayamayacaksın diye fetva verirler. çocukluğun getirdiği temiz kalplilik ve saflıkla dehşete düşen bana hiç acımaz ve emin misiniz şeklindeki ısrarlı sorularıma da gaddarca kesinlikle evet, ne yapalım kader, üzülme artık, herkes uzun olamaz şeklinde cevaplar verirler. yıkılmış ben ise altı ay sonra bir bayram günü anneannemden ikilinin o gün benimle dalga geçtiklerini öğrenir ve kendilerinden olmasa da gelecekte doğacak çocuklarından öç almaya and içerim.
  • fotosensitif ve nöroendokrin işlev gören hücreler barındıran 180mg ağırlığında bir bezdir. bu kadar minnoşcuk bir şeydir kendisi. evet ışığa duyarlıdır. ama kendisi daha ilkel benliğimizin bir parçasıdır. düşünme, sorgulama, analiz, planlama vs gibi şeyleri biz beynin prefrontal ve frontal kortekslerine borçluyuz. demem o ki siz siz olun çok anlam yüklemeyin bu beze. ilkel hayvanlarda bile vardır.

    bu arada içtiğiniz sularda bile hayvan gibi florür(ve diğer mineraller) vardır. florür yüzünden kireçlenmiş epifiz gibi bir olgu yoktur. zaten kireçlenmeden kasıt distrofik kalsifikasyondur. o da kan kalsiyumu normal bir memeli hayvanda hasarlı dokuya kalsiyum minerallerinin çökmesi ve nekrozdur.

    demem o ki mitlere değil bilime inanın. hadi hoşçakalın.
  • - kuranı kerim'de kalp olarak adlandırılan organdır...
    - ortadan ikiye bölerseniz amon-ra'nın gözünün şekli ortaya çıkar...
    - dış yapısı kozalak gibidir. bu sabepten:
    --- papa'nın asasının ucunda bulunur...
    --- vatikanın girişinde iki adet kocaman kozalak heykeli vardır...
    --- bütün budha heykellerinde budha'nın saçları kozalak soyutlaması şeklindedir...

    muhyiddîn ibnu’l arabî - fusûsu’l-hikem tercüme ve şerhi ahmet avni konuk

    “kulub” “kalb”in çoğuludur... ve “kalb”, ilâhi sıfatlar ile varlığa âit özelliklerin arasını birleştirmiş olan bir hakikâtten ibârettir... ve bu hakikâtin kozalak şeklindeki madde bedendeki kalbe bağlılığı ve aşkı vardır... ve ona “kalb” isminin verilmesi, mevcûdâtın “öz”ü olduğundan dolayıdır... çünkü bir şeyin “öz’ü, onun kalbidir... veyahut isimlerin ve sıfatların hareketi sebebiyle, değişimin çok olmasından dolayıdır... sayfa: 108

    - ışığa duyarlı bir organ olduğu için göz nitelendirmesi sıkça yapılır. bu sebepten hakikati işitme ya da hakikati anlama yerine hakikati görme deyimi kullanılır, bazı inançlarda ise üçüncü göz olarak adlandırılır...
    - dikkat edilmez ise ışığa olan duyarlılığı azalır, dış dokusu kalınlaşır ve bu durum kireçlenir, kalınlaşır ya da taşlaşır diye adlandırılabilir...

    kuranda kalp ile alakalı 104 civarı ayet geçmektedir...
    bunlardan bazıları:

    - 2:7 allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. gözlerinin üzerinde bir de perde vardır. ve büyük azab onlaradır.
    - 2:74 sonra bunun arkasından yine kalbleriniz katılaştı, şimdi de taş gibi, ya da taştan da beter hale geldi. çünkü taşlardan öylesi var ki; içinden nehirler kaynıyor, yine öylesi var ki, çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor, öylesi de var ki, allah korkusundan yerlerde yuvarlanıyor... ve sizin neler yaptığınızdan allah gafil değildir.
    - 6:25 içlerinden seni dinleyenler de vardır, fakat biz, onu anlamalarına engel olmak için kalblerinin üstüne örtüler, kulaklarının içine de ağırlık koyduk. onlar, bütün delilleri görseler bile yine ona inanmazlar. hatta sana geldiklerinde seninle tartışırlar. ve o kâfirler: "bu, öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" derler.
    - 8:11 o sırada size, yine katından bir güven ve esenlik olmak üzere bir uyku sardırıyordu, sizi temizlemek, şeytanın vesvesesini sizden gidermek, kalplerinize kuvvet vermek ve ayaklarınızı sağlam durdurmak için gökten üzerinize yağmur indiriyordu.
    - 22:53 allah, şeytanın karıştırdığını, kalblerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimseleri sınamaya vesile kılar. zalimler şüphesiz (haktan uzak) derin bir ayrılık içindedirler.
    - 25:32 yine o inkâr edenler dediler ki: "o kur'ân ona, hepsi birden indirilseydi ya"! biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk.
    - 26:89 ancak allah'a temiz bir kalple gelenler o günde (kurtuluşa erer).
    - 30:59 işte bilmeyenlerin kalblerini allah böyle mühürler.
    - 31:23 kim de inkâr ederse, artık onun inkârı seni üzmesin. onlar dönüp bize gelecekler. o zaman biz onlara bütün yaptıklarını haber vereceğiz. gerçekten allah, bütün kalblerin özünü bilir.

    - epifiz bezi, insan suratına tam karşıdan baktığınızda iki kaşın birleşme noktasının bir iki parmak üstüne denk gelmektedir... bu sebepten araştıranların sürekli olarak karşılaştıkları üçüncü göz sembolü burada yer almaktadır... eğer bir semah gösterisi izlerseniz, semah dönen mevlevilerin semah dönmeden önce birbirlerini tam olarak yüzlerindeki bu noktaya bakarak selamladıklarını görebilirsiniz... mevlevilerin bu selamlama şekli yukarıda anlatılan sırra vakıf ya da talip olduklarının bir sembolüdür....

    - insan, epifiz bezi sayesinde dinlerin kutsal alem dedikleri bu diğer gerçekliği deneyimledikten sonra tamam olma yolunda, adem olma yolunda, ilk insan olma yolunda, üst insan olma yolunda, insan-ı kamil olma yolunda büyük bir değişim geçirir... örneğin luc besson lucy filminde bu süreci scarlett johansson'ın oynadığı lucy karakteri üzerinden anlatmıştır: 1+1=2, that's all we learned...!

    -

    not: beyaz tavşan için entryleri bu kadar erken (40 entrye ulaşmadan) döngüye bağlamayı düşünmüyordum fakat ilerleyen dönemlerde fırsat bulamama ihtimalini göz önünde bulundurarak; eğer beyaz tavşanı izlemeden geldiyseniz: (bkz: #56339937)
hesabın var mı? giriş yap