• bir de şöyle bir şey var:

    (bkz: erasmus intensive programme)
  • avrupa'nin dort bir yanindan 'her hafta bir kiz dusursem, 3 ayda 12 kiz eder' mentalitesiyle yola cikan, yasi geregi cinsel arzulari tavan yapmis yuzlerce gencin okumak icin baska bir memlekete gidip, okumak disinda her seyi yapip geri dondugu ultra turistik eglence. bunu bilin gidin eglenin. yok efendim 'ben iyi bir egitim almak istiyorum', 'avrupa gorup ufkumu genisletecegim', '3 ay giderim octolingual olmadan donmem' falan diye dusunenler varsa, zamanini hayallerini ve parasini efendi gibi master'a doktoraya saklasinlar derim. ha son olarak 'turklerden kacin' muhakkak ki olmazsa olmaz tavsiyedir ama gel gor ki 'cok kosma oglum terlersin' de bir zamanlar oyleydi. dinledik mi? hayir.
  • 2010-2011 eğitim yılı içerisinde italya'nın pescara şehrinde bulunarak yaptığım ve hakkında puzzle time dergisinde yazı yazdığım programdır.

    --- spoiler ---
    ciao a tutti nuove studenti.

    sözlerime italyanca “tüm yeni öğrencilere merhaba!” sözüyle başlamak istedim. çünkü bu yazının amacı erasmus öğrenci değişiminin nasıl yapıldığından çok size neler katabileceğini gösterebilmek ve ufkunuzu açmanızda yardımcı olmaktır.

    erasmus programını tanımlayarak başlarsak; devletin size bir miktar burs(ülkelere göre değişiklik gösteren) vererek, bir ya da iki dönem boyunca yurtdışında anlaşmalı olan bir üniversitede öğrenim hayatınızı devam ettirmektir. bu öğrenimi gerçekleştirmek için gerekli olanlar ise, bir miktar not ortalaması (2.50 üzeri), bölümünüzün birinci sınıfını bitirmiş olmanız ve alabildiğince ingilizce. tüm bunlar tamamsa erasmus maceramıza başlayabiliriz.

    öncelikle seçimlerimden başlarsak, italya ve portekiz’i yazdım. nedeni ise daha iyi bir kariyer için daha geçerli olan dillerin konuşulduğu ülkeler oldu. daha önce work and travel ile alaska’ya gittiğim için adaptasyon konusunda sıkıntı çekmeyeceğimi düşünerek gitmiştim italya’ya. fakat buzdağının görünen yüzü hiç de öyle değilmiş. italyanların ısrarcı bir şekilde ingilizce öğrenmek istemeyişinden ötürü ilk başta iletişim zor oldu diyebilirim ama bir şekilde ihtiyaçlarınızı karşılayabiliyorsunuz.

    bu ülkede benim için önemli olan eğitim olmadı pek. zira zamanımı daha boş olan işlere ayırdım. hatta hiç derse gitmeyip, yaşadığım şehrin(pescara) bir parçası olmaya ve mümkün olduğunca italyanca ve italyan kültürünü öğrenmeye çalıştım. galiba biraz da başarılı oldum. başarısız olduğum konuysa kuşkusuz sınavlarına bile gitmeye tenezzül etmediğim dersler oldu. pişman mıyım ? hayır. çünkü altı ay boyunca öğrenebileceğim daha iyi şeyler varken türkiye’de de gidebileceğim derslere gitmenin anlamı yoktu benim için.(dikkat! kötü örnek içeren paragraf)

    gelelim erasmus’un faydalarına. her şeyden önce gerçekten iyi dostluklar edindim burada. bunların en iyileri kuşkusuz ki hırvat arkadaşlarım oldu. zira ben bu yazıyı yazarken onlar çoktan istanbul’a gelmiş ve tekrar birlikte zaman geçirme şansını yakalamıştık bile. e hırvatlar bu kadar iyi de italyanlar kötü mü ? hayır tabi ki. italyanlar candır, italyanlar kandır. konuşurken sakin ve alçak tonla konuşurlarsa tadından yenmezler. hele ki türk olduğunuzu öğrendiklerinde daha bi cana yakın davranmaları hoş. zamanında ellerinden aldığımız istanbul’dan dolayı saygı duydukları bir gerçek. yani türk olmanız söylendiği gibi kötü gözle bakılmanıza neden olmuyor, yani ben henüz öyle bir şey sezmedim.

    tüm bunların dışında gezip görebileceğiniz o kadar çok yer var ki, kararsızlıktan gidemeyebiliyorsunuz. çünkü benim için biraz öyle oldu diyebilirim. bulunduğum şehirden 25€’ya gidiş dönüş barcelona, milano, frankfurt, oslo gibi şehirlere uçak bileti alabiliyorsunuz. benim pek gezme gibi bi planım olmadığı için sadece milano’yla yetindim. tabi roma’ya gidişimi saymıyorum. zaten bulunduğum şehirden 2 saat olan roma’ya birkaç kez gitmişliğim vardı.

    roma için ayrı paragraf tutulması gerektiğine inanıyorum. italya’nın başkenti olmayı sonuna kadar hak etmiş bu şehirde yapacaklarınızı geçtim, aldığınız nefesten bile keyif alabiliyorsunuz. zira her yer buram buram tarih kokuyor. toplu taşıma yerine yürümeyi seçerseniz (ki büyük olmamasından dolayı yürümek çok daha iyi) sağınız solunuz tarih olup çıkıveriyor. kalesi, vatikan’ı, aşıklar çeşmesi, ispanyol merdiveni, cumhuriyet meydanı, kolezyum’uyla ve bir çok tarihi mekanıyla eski zamanları size tekrar yaşatıyor.

    televizyonlarda ki fonsiyonel ürün tanıtımında kullanılan repliği kullanmak geldi içimden, “tüm bunlara erasmusla sahip olabilirsiniz.”. evet, gerçekten de öyle. biraz çalışma, alabildiğince ingilizce (çok iyi konuşmanız gerekmiyor, sınavı geçecek kadar olsun yeter) de bu kapıyı size açıyor. ülke seçiminizde de eğer özel olarak hedefleriniz yoksa(dil öğrenmek, ülkeyi sevmek gibi) çok da fark etmiyor. çünkü avrupa’nın her yerine ulaşım çok rahat.

    gelelim son olarak tüm bunların maliyetine ve getirilerine. maliyet olarak aylık 600€ (480€ devlet tarafından zaten veriliyor) yeterli olacaktır diye düşünüyorum. tabi benim gibi tüketici bir profil sergilemezseniz. diğer türlü aylık 1000€ bile ucu ucuna yetiyor. e tabi bu harcadıklarınızın bir de geriye dönüşü olacak. benim için geri dönüş kısmı gayet kârlıydı. biraz italyanca, birkaç şehir, bolca kültür, dostluk ve alttan kalan 6 ders…

    --- spoiler ---
  • 2014 itibariyle kapsamında bazı değişiklikler yapılacak olan avrupa öğrenci-öğretmen-akademisyen değişim programı.
    ayrıntılar şurada...
  • beklenmedik iyi yanlarından biri aşçılık yeteneklerinin gelişmesi imiş.

    avrupada genel olarak dışarıda yemek çok pahalı olduğundan öyle her akşam yemeksepetinden yemek söyleme biçimindeki yaşam tarzı son buluyor. gerçi ben zaten iyi yemek yapıyodum gitmeden önce de ama insan dışarıda ucuz yemek olunca uğraşmaya üşeniyor. burda öyle değil. geçen hamuruyla falan beraber pizza yaptım, vallahi çok da güzel oldu. pizzacıda yesek 20 katı para vericez.

    dönünce de bu alışkanlığı sürdürürsem yemeğe giden ayda 300 lira cepte kalacak. temiz.
  • milletin heyecanına, mutluluğuna bok atmış gibi olmayayım ama ufku dar, beklentileri düşük insanlar için inanılmaz bir şey oluyor. yani yok abi ispanyolla, ingilizle takıldım, yok kız/erkek kaldırdım, yok almanla imambayıldı yedik, manken sarışın yanağımdan öptü düzeyinde bir heyecan dalgası.

    çoğu insanın ilk yurtdışı deneyimi olması da etkili. sorun aslında bende, biliyorum ama bu düşünce yapısının da temsile ihtiyacı var deyip, kendimi camdan aşağı yavaşça bırakırım.
  • 25. yılı kutlanmakta ve bu kapsamda fotoğraf ve kısa film yarışması düzenlenmekteymiş. http://25years.esnturkey.org/
  • kazanmış olduğum program nereye gideceğim işe tam bir meçhul ama gideceğim gidipte görmemek var görüpte dönememek var
    (bkz: ne dedim lan ben şimdi)
  • insanı tembelleştiriyor. türkiye'de olsam haftanın her günü paşa paşa derslere gidecekken burada 1 gün bilemedin 2 gün gidiyorsun. işin garibi vicdan azabı bile yapmıyor insan.
  • ulusal ajans tarafından hakkında yarışma açılmış program. şöyle diyorlar:

    "benim erasmus'um - kısa film ve fotoğraf yarışması

    erasmus programının 25. yıldönümü kapsamında kısa film ve fotoğraf yarışması

    erasmus’la tanışmış, erasmus programından yararlanmış herkes!
    bu deneyiminizi aktaracağınız bir yarışmaya davetlisiniz: ödüllü kısa film ve fotoğraf yarışması. erasmus öncesinde, esnasında veya sonrasında yaşadıklarınızı özetleyen, sizden sonra gelenlere deneyimlerinizi aktarabileceğiniz bir fırsat.
    fotoğraf veya filminizi yükleyin ve ödülünüzü alın.

    duyuru ayrıntısı ve başvuru için: http://www.ua.gov.tr/
hesabın var mı? giriş yap