• konunun siyaset üstü olduğunu iddia eden dalyaraklara cevaben: bu bir seçim çalışmasıdır. ayrıca senelerdir sik gibi yönetilen dış politikanın sonucudur. konu tamamen siyasidir. siktirmeyin belanızı.
  • otokratik iktidarların yönetmi bırakmamak için ülkelerini savaşa soktukları söylenir hep.ama bunun bizimle bir ilgisi yok:/
    kötü diplomasi diyeceğim ama, o bile yok. yanımızda tek bir ülkenin olmaması tüm dünyanın bizi kıskandığıyla açıklanabilir. yersen!!!
  • iki hafta ülkeyi kapatıp covid-19'dan kurtaracak ekonomik gücün yok,

    haftalarca haftasonu ülke kapatıp haftaiçi ülke açtın...

    güldürmeyin insanı.
  • yunan 18 ege adasını işgal ederken ses çıkarmadın. adamlar kilise yaptı, mangal yaktı taşşak geçti.

    bölgenin en güçlü ülkesi mısır ve suriye ile ihvancı olduğun için arayı bozdun. sıfır diplomatik ilişkin var, elcilikleri bile kapattın. ülkede 5 milyon arap besliyoruz.

    feto kahraman türk subayına kumpas kurarken, bu ülkenin genelkurmay başkanı terörist diye tutuklanırken "ben bu davanın savcısıyım" dedin. orduyu fetocu köpeklere teslim ettin, düşman ordularının yapamayacağını yaparak binlerce kahramanı ite, köpeğe boğdurdun.

    s400 alacağım diye 11 milyar dolar ve yıllarımızı verdiğimiz f35 projesinden atıldın. 60 yıldır bölgenin en caydırıcı hava gücünü imha ettin. işin komiği parasını verdiğin s400leri de kuramadın!

    kendi kendine yeten ülkeyi ithal ete, tohuma, gübreye, buğdaya, mercimeğe, pirince muhtaç ettin. ithalat olmasa, ambargo konsa halkını, ordunu doyuramayacaksın.

    şimdi de savaşa hazırsın öyle mi?

    atma receb, din kardeşiyiz.

    edit: imla
  • içeridekilerin gazını almak için yapılmış hamasetten başka bir şey olmayan açıklamadır. hedefine de ulaşmış baksanıza “iktidarı sevmem ama devletimizin arkasındayız”cıcılar doluşmuş başlık altına fırsat kaybetmeden.
  • (bkz: senin çocuklar da hazır mı)

    bu arada gazi mustafa kemal değil, biliyorum söylemek zor geliyor ama gazi mustafa kemal atatürk.
  • biz değiliz. bizim vergilerimizle değil isviçre'deki off shore hesaplarıyla hazırlanabilirsiniz diye cevap verdiğim açıklama.
  • "akp'yi eleştireceğim derken vatan haini olmayın dikkat edin. ben muhalif olarak hep buna dikkat etmişimdir. "

    son yılların en güzel cümlesi bence. çok başarılı. eleştirme sakın vatan haini olursun diyor. savaştan korkma; en güzel sen ölürsün diyor. aslında eleştirilecek çok madde var ama bak savaş çıkabilir a... pardon vatanı koruyalım diyor. hafiften uyarı yapıyor aslında; sakın eleştirme seni vatan haini ilan ederim diyor. ben istediğim kadar yanlış yapabilirim ama vatan haini olmak istemiyorsan sen bunları söyleyemezsin diyor.

    bu açıklamalar çok eğlenceli. çok güzel.

    gerçekten. ben eğleniyorum gençler. zilleri taktım oynuyorum. valla bak daha güzeli olamaz.

    bu arada savaştan korkmayan gerizekalıdır net. beyni çalışmıyordur. iki tane nöronu kalmıştır. bir tanesini yalamak, öbürünü de sıçmak için kullanıyordur.
  • içimizde cyrano de bergerac’ı okuyanlar, filmini ya da oyununu seyredenler illa ki vardır, ben hem bilmeyenler için hem de mevzu biraz dağılsın diye kısaca bir anlatıyım bu meşhur gaskonya beyinin hikayesini.

    efendim, hercules savinien de cyrano de bergerac döneminin güçlü, asil, kahraman şövalyelerinden birisidir, çok da iyi şairdir, yazardır. frenk toplumu içinde haysiyetli bir mevkiye, sevenlerinin gönlünde hakiki bir tahta sahiptir. lakin abimizin bir tek kusuru vardır, ki bu kusuruna bulaşan çok kişiyi laciverde boyamış, bozuk para gibi harcamıştır. cyrano’nun burnu biraz:(!) iricedir. ve sırf bu nedenden ötürü de sevdiği kıza, güzeller güzeli biricik roxanne’ine (kuzenidir ayrıca) açılamamaktadır. kendini şiire edebiyata vermiş, aşkını içine gömmüştür.

    bunlar yaşanırken olaya christian adlı yakışıklı ve kahraman bir asker daha dahil olur. christian da roxanne’i deliler gibi sevmekte, fakat o da ağzı laf yapamadığı için açılamamaktadır. bu sabi de biraz badaktır. ne şans ki, roxanne de christian'ı beğenir ve cyrano'ya "teyzemin oğlu bir güzellik yapsana yhaa" der. hem kuzenini hem de asker çocuğu çok seven cyrano da kendi duygularını yazdığı mektuplarını christian’a verir ve tabi ki roxanne bunlardan çok etkilenir. christian ile roxanne mutlu mesut bir ilişkiye yelken açar bu mektuplar sayesinde. akabinde de yıldırım nikahıyla evlenirler.

    her şey çok güzel giderken, birden christian’ı savaşa çağırırlar. bir de bu sabiyi en ön saflara gönderirler. elalem ispanyol akınlarına karşı canını dişine takmış savaşırken, christian ve cyrano hala mektup yazma sevdasındadır. cyrano yazdığı mektupları önce christian'a okutup olur alır, ardından düşman hatlarının arasından gizlice geçerek roxanne'e ulaştırır. tabi savaş ortamı, bombalar, adrenalin falan derken cyrano aşka gelmiş, iyice coşkuyu vermiştir mektuplarda. bir yerden sonra roxanne de dayanamaz ve içindeki feriştah'ı durduramayıp yavuklusunun kollarına* koşmaya karar verir, cepheye gider.

    lakin christian hayın bir pusuya düşer, cyrano’dan aldığı son mektubu roxanne yengemize teslim edemeden ağır yaralanır. o sırada roxanne de cepheye ulaşır, ama nafile, çok geç kalmıştır. sevdiceği kollarında hayatını kaybeder ve kanına bulanmış o son mektup zavallı ellerinde kalır.

    bunun üzerine roxanne üzüntüsünden kendisini manastıra kapatır, yemeden içmeden kesilir. cyrano belirli zamanlarda kuzenini ziyarete gitmekte, onunla ilgilenmektedir. derken yıllar yıllar sonra roxanne, yine bir ziyaretinde cyrano’ya christian’dan kalan o mektubu okumaya başlar. o kadar içten ve duygulu okur ki, cyrano kendini kaptırıp aslında kendi yazdığı mektubu ezberden okumaya başlar. tabi bunun üzerine roxanne şaşkınlıkla afallar ve durumu anlar. "ben bu sözlere aşıktım, yani sana aşığım" der. cyrano mektubu gösterir ve şöyle der:

    - sözler benim olabilir ama üzerindeki kan onun kanı…

    velhasıl, gelelim konumuza. başlıkta yazılan bazı şeyleri okuyunca beynim adeta bir kara deliğe girdi. nasıl anlatsam, böyle içimde anlık olarak bir abdurrahman dilipak belirdi. düşünme yeteneğimi geçici bir süre kaybettim, saniyeler geçmedi.

    bazı yazarlar erdoğan'ın bu açıklamasını eleştirmeyi bile mandacılıkla, atatürk düşmanlığıyla, korkaklıkla, vatan hainliğiyle, ılık götlü olmakla* eşleştirmiş. erdoğan'a danışmanlarının hazırladıkları hariç soru sorulamadığından bilemiyoruz; kendisi de yeri gelirse ordusu taarruz mevzilerine yerleşirken dışişleri bakanı fethi bey'i son bir umutla barış için avrupa'ya yollamış mustafa kemal gibi, olası bir savaş kaybı durumunda "tarihe ve millete karşı bütün sorumluluk bana aittir" diyebilecek bir sorumluluk alacak mı? zira kendisi 18 yıldır ülkede olan hiçbir şeyden sorumlu değil. ya da fransızlarla barış antlaşması yapıp cephe sayısını azaltarak güneydeki askerleri batı cephesine taşıyacak, trakya'yı ve marmara'yı tek mermi atmadan geri alacak, ya da savaştan sonra tüm avrupa devletlerinin elçiliklerini yeni başkent ankara'ya şiir yazar gibi, adeta kilim dokur gibi getirtecek bir diplomasi stratejisi var mı? yok.

    insanlar atatürk'ün peşinden gitti, çünkü ona ve çevresindekilere güvendi. bugün işsizlik oranlarına hanginiz inanıyor, enflasyon rakamlarına, ya da günlük covid19 istatistiklerine? bir kişi var mı inanan? ben erdoğan'a güvenmiyorum. yahu savaşın ortasında beni bırakır döner, aynen kendi yol arkadaşlarına mavi marmara'da yaptığı gibi. erdoğan'ın peşinden beyhude bir savaşa gitmek intihardır. konunun temeli bu. türkiye bugün bu sorunları yıllardır dış politikasını seçim malzemesi yaptığı için yaşıyor. on yıl önce bunları söyleyince de hain oluyordum, şimdi ne hain oluyorum. benim için sorun yok*. "devlet ayrı hükumet siyaset ayrı" da değil bu arada. eğer kaçınılmazsa doğu akdeniz'de batı karadeniz'de meriç'te ya da fırat'ta üzerime düşeni yaparım, ama bu erdoğan'ın arkasında olmaz. 18 yıl ülkeyi bilfiil tek başına yönetip ekonomisi bitik halde savaşın eşiğine getiren kişi bir zahmet bırakıp gitsin ya.

    zaten bu yan sanayi "si vis pacem para bellum"u gibi duran açıklama, aslında bu kadar uzun yazı yazdıracak bir şey de değil, bakmayın siz bana, şu satırları yazarken bile birçok yerinde ciddiyetten koptum. ama belki cyrano'yu bilmeyenler vardır, madem başladık vesile olsun okusun diye de uzattım.

    daha da uzatmayım, bu korsan sun tzu aforizması en fazla instagram'ın kurtlar_vadisi_fan hesaplarında paylaşılmaya layık, ötesini hak etmiyor. gel gör ki, köy derneği önünde çay içip kız meselesi yüzünden liseli dövmeye giden amatör apaçileri eğlendirecek bu şahsi beka gayeli hesapsız ağır abi lafını eden kişi erdoğan olabilir; ama nihayetinde akacak kan yine bizim kanımız.
    onun değil.
  • en önden bilal gitsin. kendi çocuklarını savaşa hazırlasın.
hesabın var mı? giriş yap