• ankara konur sokak'ta bulunan dandik liseli mekanıdır aynı zamanda.
  • kurtarmak için kayıp ruhunu şehrin
    gizli, viran bir kapıdan giriyor
    başında erguvan tacı
    erguvan giyinmiş
    yaraları erguvan
    münkir bir keşişin gölgesinin ardından
    kutsal bilgeliğe doğru yürüyor.

    günahkarlığından kendini erguvana asmış judas. dallarının rengi judas'ın canının rengi.

    aynı günahkar yüzyıllar sonra bir kapıyı daha açmış. bu kez aranılan kapı istanbulda bir surun içinde de değil üstelik. şimdi o kapının eşiğinde günahkarın varlığının bedelini ödüyor bir kadın...

    (0)
  • hayata dair farklı arayışları olan 4 kişinin yaşamlarının kesiştiği noktada başlıyor roman. böylece elimizde 4 farklı anlatıcı oluyor. hikayenin farklı anlatıcılar tarafından anlatılması kitaba bir dinamizm katıyor katmasına ama kerem ali hariç diğer anlatıcıların kafa yapılarının bu kadar benzer olması o dinamizmin bir kısmını alıp gidiyor sanki.

    bu bir tarafa; türkiye cumhuriyeti tarihine "hayata dönüş operasyonu" olarak geçen kara lekeyi ele alması bile bu kitabı değerli kılıyor.
  • kitaptan:

    "gerçek, herkesin kendi hikâyesine verdiği addır."

    "gerçek, baktığın yöne göre değişir."

    "konuşmak her zaman iyi gelmez, bazen söz anlamı bozar, duyguyu dağıtır. sığınaklar sessiz, sakin olmalı. üstelik o kadar çok söz var ki söylenmeyi bekleyen, söze teslim olmamalı."

    "dünya üstüne üstüne geldiğinde, sorularına bulduğun cevaplar seni aştığında ya da cevabı bulamadığını hissettiğinde sığınacak bir yer ararsın: bir ada... ama şehir hep arkandan gelir!"
  • içim yana yana, hem bir an önce bitirme hem de hiç bitmesin isteği arasında sarkaç gibi gide gele okuduğum bir roman oldu.

    oya baydar bizim de ruhumuzdan acımasızca geçen, çok çaresiz hissettiren bir dönemi bambaşka dünyaların insanlarına anlattırmış. nasıl vizyon sahibi olduğunu dönüp kendinize baktığınızda da görebiliyorsunuz. ölüm oruçları başladığında, sürdüğünde, hayata dönemeyiş operasyonunda, daha sonra gelen ölümlerde derin gibi bakıp bir şeyler yapmaya çabaladığım dönem, toplumun duyarsızlığına öfke, isyan, korku... kerem ali'nin mirası, hayattan payına hiç düşmeyenler, aşk ve inanç arasında bocalamak, denge kurmaya çalışmak, ıskalamak. teo'nun yersiz yurtsuzluğu ki balkan göçmeni bir aile ferdiyseniz bu aidiyetsizliği iliklerinize kadar hissediyorsunuz. biraz büyüdüğümüzde olaylara turgut ersin gibi bakmak; çok boktan gitse de yaşamı kutsamak ve kabulleniş... sanırım bir on yıla kadar da ülkü gibi sıkılmaya başlarım biteviye aynen ve aynen devam eden herşeyden...
    ellerine sağlık oya baydar, daha çok kitaplarını okuma umuduyla...
  • henüz yarısına gelebildiğim, çok sıcak betimlemelerle süslü, özellikle umut'un günlüğünün insanın kalbini acıttığı, kalın ama keyifle okunan roman. bulunabilecek tek kusur hikayeyi anlatan dört farklı ağız birbirinden çok farklı sosyal, ekonomik veya yaş gruplarından gelmelerine rağmen anlatım değişikliği bunu hissettirecek kadar yoğun değil, derim naçizane (bkz: asılacak kadın).
  • sıcak külleri kaldı'nın devamı niteliğinde bir oya baydar romanı. son dönemdeki romancıların içinde ayrı bir yere konması gereken oya baydar, belki de bu devam niteliğinden dolayı biraz zorlama karakter ve olaylarla bezemiş romanını. oya baydar çok iyi bir yazar. sıcak külleri kaldı da iyi bir romandı. demek ki neymiş: beklenti yüksek olunca, hayal kırıklığı kaçınılmaz...
  • 2004 yılı cevdet kudret edebiyat ödülü'nü oya baydar'a kazandıran roman.
  • can yayınları'nın klasik kapak tasarımını* kullanmadığı erguvan rengi kapaklı kitap
  • girişte okuyucuyu kasvetli bir hava karşılar sonra elden düşüremez otobüs yerine metroya binersiniz daha rahat okurum diye. yabancılaşmayı en az tahsin yücel kadar güzel işlemiştir romanında oya baydar.
hesabın var mı? giriş yap