• günlük hayatta bazen karşılaşıldığı için soruyorum, bazı kadınlar erkekleri tabiri caizse bir köpek yavrusu gibi yanlarında dolaştırılmasından zevk alıyorlar, hatta bu durumla karşılaştığımda onlar bu işi zevk içib yaptıklarını ve erkek egomanyasını yenmek için bu tür davranışlar sergiliyorlar, acaba çevrenizde siz de bu durumla karşılaştınız mı, diğer sorum da şu kadınlar olarak bu durum için empati yapar mısınız?
  • "uzmanlık alanımdır" dediğiniz hangi konu var?
  • bir erkeği koşulsuz sevmek varken neden önüne aşılması güç duvarlar koyuyor veya örüyorsunuz.

    bizler canavar degiliz mukemmeliyet gibi bir iddiamiz da yok. neden oldugumuz gibi kabul edemeyip degistirme ihtiyaci hissediyorsunuz. diger bir deyisle neden bir erkegi "adam" etmeye calısırken başkalarina kaptiriyorsunuz.

    erkeğin hayatinin anlamı, aldigi nefes oluyorken neden bu nefesi gereksiz tartismalarla zehirliyorsunuz.
  • ikinci bir hayatınızın olmayacağından haberiniz var mı ?

    neden her anlamda kendini geliştirip, kendi ayaklarınızın üzerinde duruyor olmak varken; tüm bunları elinizin tersiyle itip sizi kısıtlayan, sizden başka biri olmanızı isteyen ve en önemlisi sizi kölesi olarak gören adamların peşinde bir ömrü harcıyorsunuz?
  • soru en sonda olacak.
    bu giri burada dursun ve de bu

    --- spoiler ---

    öncelikle tanım: türkiye'de savunucularının kadınların gerçek sorunlarını hakkında yeterli manada farkındalığının olmadığı, konuşmadığı akımdır. tanımımızı yaptıktan sonra türk kadınlarının sorunlarına eğilelim. burada konuşulacak olan (bkz: seda yelkenci) değil kibar feyzo filmindeki harranlı gülo'dur. ki gidip yerinde görmüş biri olarak(hayır, bir haftalık turistik bir geziden söz etmiyorum.) çok rahatlıkla diyebilirim ki: 1978'te o filmde ne anlatılmışsa 2018'de hala aynı durum harran'da mevcut. neymiş harranlı gülo'nun ya da onun emsallerinin dertleri (evet bir kısmı her iki cinsiyet için de geçerli): 1. eğitim: kırsaldaki türk kızı hala eğitime ulaşamıyor. hala değil üniversiteye girişte okur yazarlık oranlarında bile erkeklerin gerisinde. hala 21. yüzyıl türkiye'sinde "baba beni okula gönder" "kardelenler" diye kampanyalar yapılmakta. 2. sağlık hizmetine ulaşım: bu insanlar sağlık hizmetine gerekli kolaylıkta ulaşamıyorlar. kadın doğumcu muayenesini bile rahatlıkla yaptıramıyor, bir erkeğin gölgesi olmadan muayene olamamaktalar. cem yılmaz'ın bir tat bir doku'da dediği gibi doğumhane "yeter, biz bu kadar kurcalamadık." denerek basılabilmekte. değil ki psikiyatriste-nöroloğa-fizik tedavi ve rehabilitasyona gitme 3. istihdam: türk kadınının en iyi ihtimalle sadece %30'u iş hayatına katılabilmekte. seda yelkenci gibi tiplerin kendileri için çıkarttırdığı pozitif ayrımcılık yönündeki kanunlar da kadın istihdamı önünde büyük bir bariyer olarak durmakta. 4. şiddet: türk kadını büyük oranda psikolojik-fiziksel şiddet görmekte. ata sözlerimizde bile "kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin" diye bir söz var. 5. sığınma evleri: yeterince sığınma evlerimiz yok. sosyal hizmetler yeterli düzeyde çalışmamakta ve çalıştırılmamaktadır. ve de ısrarla koruyucu aile kanunu çıkarılmamakta. ki zamanında bunu da söylemiştik. yetersiz sığınma evleri, erkek zulmünden kaçan bir kadını başka bir erkeğin zulmüne mecbur bırakmakta, "kocamdır, sever de döver de" sözünü açığa çıkarmaktadır. 6. korunmaya muhtaç çocuklar: bir önceki madde ile neredeyse aynı sözler: sosyal hizmetler çalışmamakta-çalıştırılmamakta ve de koruyucu aile kanunu çıkmamakta ve de çocuklar kendilerini harcayan ailelerde büyümeye devam eder. ki zamanında onu da yazdık 7. rahimdeki çocuğun kadından değerli olması: anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz.. ne dersem diyeyim, bu kadar vurucu olamaz. 8.anne olamazsa değersiz olması: bir hadis vardır ya: "cennet annelerin ayakları altındadır." diye. ama ola ki kadın kısırdır, çocuk veremez değersiz bir paçavradır. fatma girik ve hakan balamir zamanında bu durumu çok iyi anlatmış. 9. genelevler: şimdi bir konuda anlaşalım hocam: 50-60 kiloluk el kadar bir kadının her gün 8-10 tane 80-100 kiloluk ayıların altına yatmasının tek sebebi olabilir: çaresizlik. senin aklına geldiği gibi orospuluk değil. hangi kadın kendi çocuğunun "orospu çocuğu" diye anılmasını ister ki? bu kadınlar gerçekten de "hayat kadını"dır. ancak yukarıda saydığım sebeplerden dolayı başka türlü ekonomik özgürlüğünü eline alamamakta, burada en azından devlet güvencesinde çalışmakta ve de düzenli aralıklarla sağlık taraması yapılmakta. fakat başka bir sorun bu kadınları beklemekte: uyuşturucu. zorla uyuşturucuya alıştırılıp ellerine geçen el kadar para da uyuşturucu ile ellerinden alınmaya çalışılmakta. 10. ilk taslakta bunları üç ayrı madde olarak yazacaktım ama tek madde daha uygun olur gibi geldi: pedofili, ensest ve çocuk tacizi: türk çocuklarında ensest oranını tahmin et ya da ben söyleyeyim: %25. artık çocuk tacizi hakkında konuşmuyorum bile. o kadar göz önünde ki. beş ya da sekiz yaşındaki bir çocuğun kendi amcasına-dayısına-babasına-annesine (evet annesine) "hayır istemiyorum." deme şansı nedir ki? 11. ekonomik özgürlük: burada elimde net bir sayı yok ama oranın %70'den aşağı olmadığı kesin (bakınız üçüncü madde). bir erkeğin eline bakan kadın doğal olarak karakterini ortaya koyamamakta. 12. bekaret ve namus cinayeti: güldünya diyeyim, gerisini getirmeyeyim.... 13. cinsel eğitim eksikliği: başta seks bütün cinsel aktiviteler toplum tarafından çirkin ve kirli olarak değerlendirilmekte ve de saçma sapan hurafeler bu konuda uydurulmaktadır. kadın kendi bedenini tanıyamamakta, kendi bedeninden utanmaktadır. 14. akraba evliliği: türkiye'de akraba evliliği oranı %25. kız zorla normalde kimsenin tercih etmeyeceği, eş bulamayan bir akrabası ile evlendirilmekte. benim gördüğüm bir örnek: şizofren dayı oğlu ile evlendirilen bir hastamın annesi. annesi eve dönmemek için kızına normal bir insanın hayal bile edemeyeceği şeyleri yaparak hastanede kalma süresini uzaktaktaydı. 15. kürtaj: iki ucu keskin bir bıçak gibi. hem çocuk kadından değerli görüldüğü için riskli bile olsa gebelik tahliyesine izin verilmemekte hem de kürtaj bir doğum kontrol yöntemi olarak görülerek her seferinde kadının rahmine yabancı cisimler sokulmasında bir mahsur görülmemekte. 16 .kronik depresyon: bence yeterince açık olduğu için açıklama yazmıyorum 17. töre: başta kibar feyzo olmak üzere yeşilçam bu konuyu yeterince işledi. ek sözüm yok hakim bey 18. ataerki: 17. maddenin devamı olarak erkeklere erkekliğini kanıtlama yükümlülüğü getirirken (mesela evini geçindirecek kadar para kazanamayan xy erkek değildir gibi), kadını iyice değersizleştirmekte. 19. erken ve onamsız evlilik: türkiye'de 5 milyon çocuk gelin var ve kadınların %40'ı (evlendirilmek için 18 yaşı beklenenleri de eklersen esasında oran daha fazla) çocuk sayılan yaşlarda evlendirilmekte 20. kadın bedeni üzerinde herkesin hak sahibi olması: en az üç çocuk diyeyim, bu mesele burada bitsin. devletimiz bu tür sorunlara bir miktar da olsa çözüm bulmak için (bkz: alo 183) hattını kurdu fakat ben bu yazıyı yazarken "kadınlar olarak kıllarımızı almak zorunda değiliz" başlığına sadece bugün 156 giri yapılırken alo 183 başlığına altı, sadece altı giri yapılmış. bu 156 yazardan 120'si erkek olsa yine de 36 kadın için kılları hemcinsinin mağduriyetinden daha önemli. bu , bu ve bu giriler burada dursun. başta türk feministi olmak üzere kimse güldünya'nın, ünzile'nin, harranlı gülo'nun problemleri ile ilgilenmiyor maalesef. türk feministi çaylak olan arkadaşım minnarelle'nin belirttiği gibi hiçbir sosyal bariyere takılmamasına rağmen az önce saydığım sembol isimlerin mağduriyetini kullanarak pozitif ayrımcılık elde etme derdinde. aksi olsaydı "alo 183"e sadece altı giri yapılmazdı, ki biri itiraz amaçlı girilmiş. 15-18 yaş bandında beş puan ekstradan alarak fen lisesinin birincisi benden daha rahat bir yerlere sadece kız olduğu için geldiğini gören bünyeler de feminist düşünceyi kendi ayrıcalıklarının korunması için bir meta olarak görmeye başlamaktadırlar. yoksa hiçbiri 9. maddedeki hayat kadınlarını umursamamaktadır. mesela sözlüğün feministleri yukarıda yazdığım 20 madde hakkında yazmak yerine sürekli red pillcilerle takışarak red pillcilerin "kadınlar iki yüzlüdür" söylemini doğrulamakta. eğer kendileri gerçekten kadın haklarını savunuyorlarsa enerjilerini yukarıda yazdığım maddelere dikkat çekmek için kullanmalılar, diğer insanlarla takışmak için değil.
    --- spoiler ---

    burada nispeten sosyal bariyerlere daha az takılmış kadınlar olarak neden kadınların gerçek sorunlarına dikkat çekip yazmak yerine saçma sapan ve gereksiz başlıklara yazıp güldünya'yı, ünzile'yi, harranlı gülo'yu kaderine terk ediyorsunuz? benim girdiğim sene öss birincisinin puanı 224 iken ben 221 almıştım ve ilimde en yüksek puanı almıştım fakat iki puan daha az alarak en yüksek ikinci puanı alan kişi o dönem benim sevgilimdi ve onun girme ihtimali olmayan yer olmamasına rağmen benim vardı. yıllar sonra düşününce bu kıza hayatı boyunca benden daha az imkan tanınmadı. bu kıza verilen ek puan ilimdeki hangi kızın sorunu çözdü? harranlı gülo bundan nasıl yararlandı? yoksa sizin feminizminiz erkek düşmanlığı yapmak ve haksız elde ettiğiniz pozitif ayrımcılıkları korumaya mı yönelik? tek başına kemal sunal ya da müjde ar'ın yarattığı farkındalığı binlerce kadın neden yaratmaya çalışmaz?
    17 saat sonra gelen ek not: meğerse feministlerden erkeklerden çok kadınlar rahatsızmış ya. kadınların gözünde feministler boş gündem oluşturup dikkat çeken, kadınların yaşadığı bir çok sosyal problemin sebebi, kadın haklarını savunan normal bir insanı bile ziyadesiyle kızdıran, erkek düşmanı, toplumsal ayrışmadan başka bir şeye faydaları olmayan, yüzeysel şahıslarmış. eğer diğer tartışmalarda bir yazarın ifadesi ile yel değirmenlerine saldıran feminist görürsem, kadınların kendileri hakkında yazdıkları sözleri önlerine sererim
    ikinci ek not: "bayan" arkadaşlardan mesaj gelmeye devam ediyor. kadın sorunlarına feministlerden daha geniş bir çerçeveden baktığım ve kadınların mücadelesine esas zararı feministlerin verdiği yönünde. ayrıca birçok yazar metropol kadınının samimiyetsizliğinden şikayet etmiş.
  • benim sorum şu; kısa günde ne kadar abaza yazıyor? mesela ben cinsiyet eşitliğini savundum diye bir ara, beni kadın sanıp bana da yürüdüler de ondan merak ettim.
  • neden piç erkeklerle birlikte oluyor, saf erkeklerle evleniyorsunuz ?
  • evrim ilerledikçe kılın (evet kıl) azaldığını baz alırsak, sakallı, bıyıklı adamdan daha çok hoşlanıyorum diyen kadının evrimde biraz geriden geldiğini düşünebilir miyiz, yoksa tamamen zevk meselesi, beni alakadar etmez mi?

    not: köse değilim.
  • yer yarılsa da içine girsem dediğiniz bir an oldu mu.
  • sayın kadınlar neden mizah pardon trip diyecektim.
hesabın var mı? giriş yap