• mehmet sevigen şöyle demiştir;' siyasette sağcılar ve solcular var yağcıların işi çok zor'. ayrıca dışlandığı apaçık ortada olan bakan.
  • erdoğan tarafından ortalanan istifa mektubunu, bülent arınç göğsünde yumuşatarak şutunu çekti. gol olacak mı bekleyip göreceğiz.
  • ucube heykel rezaletinin ardından hala "ben gerekeni yaptım, ehi ehi" diyebilen bakanımız.
  • bir tek partidaş savunucusu, hadi geçtim savunmayı sırtına vurucusu bile çıkmadı yahu.
    hele bülent arınç düşene tekmesini vurup yukarıya selamını da çaktı.
    abi sevmiyo seni kimse orda.
    libolar, abi sizi de sevmiyolar size de gelecek yavaş yavaş sıra.
  • şimdiki dolaylı yorumlarına göre "fasistlerle" yola cikip sonra ileri demokratlarla takılmaya baslayan, ancak ileri demokratlar geri vitese takınca ona da takılmış sayılan bir garip adam. osmanlı imparatorluğunun son döneminin günümüz siyasetinde vücut bulmuş halidir kısaca...

    haketti mi? yetmez ama evet!
  • eğer yalova il olmasa idi akp'nin kendisini oraya kaymakam olarak atayacağı kişi. o makam lağv olduğu için bari kültür bakanı yapalım demişler sanırım.

    (bkz: müstehak)
  • herkes zannediyor ki, ertuğrul günay basın toplantısında başbakan'ı savunmak istemişti.

    oysa olay şöyle gelişmiştir muhtemelen...

    günay, başbakan'ın kars'taki programı esnasında, kendince bi koşuşturmaca içindedir. hayata hep gülümseyerek bakar. yıllar sonra iktidarda olmanın getirdiği bi şaşkınlık vardır ve hala onu üstünden atamamıştır. derken, yardımcılarından birisi yanına gelir, kulağına eğilir ve o tuhaf haberi verir: "sayın bakanım, muhterem başbakanımız kars'taki anıt için 'ucube' buyurmuş. bilginiz olsun." günay'ın kabz hâli o an başlar. kendisinden geçer, gözleri kararır. "ulan nasıl etsek de, kıvırsak ki bunu?" der.

    tabi, olay medya aracılığı ile kitlelere mal oldukça, günay'ın "eski tüfek" arkadaşları onu arayıp gıcık etmeye başlamıştır bile. ertuğrul bey, telefonlara ve şaka yollu mesajlara cevap vermekten bıkmıştır. üstüne üstlük, kendisinden konuyla ilgili açıklama bekleyen gazeteciler arayıp durmaktadır. "en iyisi bir basın toplantısı yapmak" diye düşünür. gününü ve saatini de çok güzel seçer: başbakan'ın ülke sınırlarında olmadığı bir gün ve saat.

    derken toplantı başlar. herkes, tabi ki, ucube'yi sorar bakana. bakan, saatine bakar, vaktin bir an evvel geçip kendini bu badireden kurtarmasını temenni ile mikrofona yaklaşır. evvela, der, başbakan anıta ucube demedi. saçmalamayın efendim! bu sırada, akp'nin ilk halkada yer alan kurtları yememiştir ama bakan, kendince bir çıkış yolu açmıştır, artık oradan kaçıp kurtulabilir. ertuğrul bey, bakanlığın üzerine yüklediği ağırlığı bir kez daha havaya atıp, üç beş saniye rahat nefes almıştır tabi.

    uzun lafın kıssası, özet geç lan derseniz, ertuğrul günay ucube'yle ilgili açıklamasında aslında kendini kurtarmıştır. şimdi başbakan'la konuşur, tatlı tatlı hallederler. tayyip bu olaydan gene kârlı çıkar, kendisi de gene kültür ve turizm bakanı!
  • hükümetin şamaroğlanı olma yolunda, azimle ilerleyen bakan.
  • nasıl olsa bir dönem daha milletvekili gösterilmeyecek olan bakandır, hadi milletvekili gösterilse bile bakan olmayacaktır, bakan olsa bile bir daha kendisine saygıyı kazanamayacaktır; o zaman gelse şunun şurasında seçime 1 seneden az vakit kalmışken, istifa etse akp'den, bakanlığını iki gün de olsa o serbest iradesiyle yönetse, ondan sonra da bu nedenle bakanlıktan alınsa... hiç değilse, birileri de şuraya hakkında iki olumlu şey yazar, öyle veda eder ekranlara.
hesabın var mı? giriş yap