• vaktiyle puşkin emmimiz yapmıştır bundan... ben de bi ay önce yapmadım diyemem valla..
    soğuk oluyor..
  • çok sevdiğim rus yazar, şair, üstad puşkin'in; çok sevdiğim türk yazar, şair, üstad ataol behramoğlu tarafından dilimize çevrilmiş gezi türünde eseri. türklerin misafirperver olmadığını falan anlatmıştır dolaysız bir dille. ayrıca öyle güzel anlatmıştır ki tiflis'i; insanın üşenmeyip yola koyulası gelir gürcistan illerine doğru, hamamlarında yıkanası gelir. şimdi çok değişmiş midir, orasını bilmem. ayrıca puşkin'in gerçekçiliğine delil olması hasebiyle fakat ondan da ziyade kitabın üslubu ve çeviri dili hakkında da bir nebze olsun bilgi verebilmek maksadıyla bir alıntı da yapmak ister deli gönül: "yolda yanlamasına uzanmış yatan genç bir türk'ün cesedi önünde durdum. 18 yaşlarında bir delikanlıydı bu. bir kızınkini andıran solgun yüzü henüz tazeliğini yitirmemişti. sarığı tozlar içinde, yatıyordu. tıraşlı ensesinde bir kurşun yarası vardı..."
  • gizli günce yi yazan adamın bir anadolu seyahati. beyaz ince sevimli bir kitap. koskoca puşkin 100 sene once gelmiş gezmiş biz gidemedik su dadas diyarına dedirtiyor insana.

    (bkz: #4375977). bunu yapan bunu nasıl yapar dedirten hadise. inanmak güç.
  • puşkin kimdir ne yapmıştır bilmiyorum ama rize üzerinden erzurum'a gidiş adrenalinin bol bol salgılandığı bir yolculuktur.
    saatlerce süren dağ tırmanışına eşlik eden çoruh nehrinin alıp götürme ve insanın kafasına ha düştü ha düşecek sanılan kayalıkların heyecanı bitmeden tortum gölünün insanı içine alıp yutma korkusu belirir. çoruh için anlatılan "çoruh'a düşen inek bile taaa batum'dan çıkar" efsaneleri bitmeden tortum gölü kabusu başlar.
    göl bitmek bilmez, seyahat esnasında "buraya düşen arabaların kalıntılarına bile rastlanmamıştır" gibi efsaneler anlatılır ki otobüstekiler daha çok korksun. zaten otobüs virajlarda göle doğru eğim yaparken hissettiğiniz "hah buraya kadarmış" hissi perçinlenir. şaka gibi.
    artık erzurum'a indiğinizde sanki dünyanın en güzel şehrine varmışsınız heyecanının hissetmemek kaçınılmazdır.
  • çok üstünkörü yazılmış notlardan oluşan bir kitap. ne edebi anlamda biz özelliğinin olduğunu ne de doyurucu bilgiler içerdiğini düşünüyorum. bana kalırsa pek önemli, gerekli bir eser değil.

    kitapta en çok hoşuma giden kısım şu oldu;

    "tatarlar kağnılarının gıcırtısıyla övünüyorlar. şerefli insanların kimseden gizlisi saklısı olmazmış. varsın, yolculuk yaptıklarını herkes işitsinmiş... bir daha şerefine bu kadar düşkün bir toplulukla yolculuk etmek istemem doğrusu."
  • an itibariyle kim milyoner olmak ister 'de 125 binlik soruda geçen kitaptır.
  • ararat'ı, nuh efsanesini ve savaş-barış ikilemini şu şekilde aktarmıştır:

    "var gücümle baktım bu efsanevi dağa. yenilenme ve yaşam ümidiyle onun doruğuna yanaşan nuh'un gemisini, biri idamın öteki barışın simgeleri olarak uçup gelen kuzgunla güvercini gördüm."
  • hiç bir edebi özelliği olmayan bomboş bir eser. puşkin değil ahmet yazsaydı basılmazdı bile. kesinlikle objektif şekilde yazıldığını düşünmüyorum. yer yer türkler hakkında ve yolculuk notlarında kazaklar hakkında art niyetli şeyler yazmakta.
  • puşkin'in 1829 yılında türk rus savaşları esnasında erzurum'a gerçekleştirdiği gezi esnasında yazdığı eser.

    erzurum diyince akıllara öncelikle ramazanda gerçekleşen dayak olayları gelse de, puşkin gibi bir üstadın o yıllara ait gözlemlerini okumak fazlasıyla güzeldi. fazla milliyetçi olan biri, puşkin'in üslubunu biraz ukala bulabilir. zira puşkin biraz üst perdeden konuşuyor. kendisini tipik bir avrupalı gibi görürken, osetleri, çerkezleri, tatarları, türkleri biraz hor görüyor. yine de ara sıra rusları da eleştiriyor, bunu da belirtmem gerek. he unutmadan, bir bölümde gürcüleri feci övüyor. vay be, bu gürcüler neymiş, diye düşündüm. gezi sırasında gürcü bir kadına vurulduğunu düşünmedim değil.

    nedense çerkezler hakkında söylediği ağır şeyler aklıma kazındı. malumunuz çerkezler, ruslar tarafından şiddet görmüş, evleri köyleri yıkılmış, sonrasında göç etmiş bir halk. puşkin bu detaya değinmesine rağmen-ki çerkezlerle ruslar arasındaki husumet ne zamana dayanıyor bilmiyorum- çerkezlerin çok kaba olduğunun, çocuklarının henüz altı yedi yaşındayken silahla tanıştırıldığının altını çiziyor. ve bu yüzden çerkezlerin tıpkı tatarlara yapıldığı gibi baskı altına alınması gerektiğini söylüyor. hâlbuki bugün çerkezler hakkında bilgi edinsek, pek de kaba olmadıklarını görürüz. puşkin'in çerkezlerle ilgili bir sıkıntısı varmış gibi hissettim.

    yol yapımında zorla çalıştırılan esir türk askerlerinin rus yemeklerinden şikayet ettiğini okuyunca yüzüme buruk bir gülümseme yerleşti. vay be, dedim, hiç değişmemişiz. he bir de tiflis'te arabacanın kendisini kandırdığını düşündüğü bölüm... aradan iki yüz sene geçmiş. bu taksicilerde sıkıntı var arkadaşlar. gerçi puşkin kazıklanmadığını söylemiş ama taksici kesin kazıklamıştır.*

    şehit olan türk askerinin cesedini betimlemesinden, gürcistan'daki tellağa kadar... gayet zevkle okudum, öneririm.
hesabın var mı? giriş yap