• daha önce bir çok kez muhabbet etmiş, arkadaşlık etmiş olmama rağmen; bugün apayrı bir muhabbete girdiğim kişi.

    anlayacağınız üzere homofobik biri olmadığımı düşünüyordum. bugün arkadaşlarımdan gezi parkına gitmek için haber beklerken bakırköy-taksim dolmuşlarının kalktığı yerin biraz aşağısında (bkz: aksu fabrikası) arabada oturmuş bir-iki bira içiyordum. homoseksüel bir kardeşim gelip benden ateş istedi. ben de verdim. arabada 4-5 tane daha çakmak olduğu için onda kalabileceğini söyledim. kabul etmedi. biraz ısrardan sonra, kabul edip teşekkürlerini sunarak gitti. tam birama, sigarama ve müziğime devam ederken geri geldi ve bana "arkadaş olabilir miyiz?" diye sordu. hayatımda ilk defa böyle çaresiz hissettim. panikledim (neden inanın bilmiyorum.). "ne tarz bir arkadaş" diyebildim sadece.
    "bilmem. numaranı ver istersen, bir yere gidip bir şeyler içeriz" dedi. nutkum tutulmuştu adeta. ona "tamam arkadaş olabiliriz ama ben eşcinsel değilim. ötesini bekleme lütfen" demek isterken cesaret edemedim. sadece "olmasak daha iyi olur" diyebildim. o ise belki ötelenmeye, hor görülmeye o kadar alışmıştı ki o masum gülümsemesinden hiç ödün vermeden "tamam sorun değil" diyip yürümeye devam etti. içim burkuldu sözlük.

    yine de senin sözlük okuyucusu veya yazarı olduğuna eminim. bu yazıyı okuduysan ne olur benimle irtibata geç. ben senin kadar yürekli olup yukarda yazanları söyleyemedim. şimdi ise çok pişmanım. burada yazarak söylüyorum bu sefer:

    arkadaş olalım çok isterim kardeşim ama ben eşcinsel değilim ötesini bekleme. sabah homofobik davrandığım için de çok özür dilerim. ne olur şaşkınlığıma ver. hayatımda ilk defa böyle bir teklif almama bağla. tekrar özür dilerim.
  • insanın nefsi dişidir. bir kimse spritüel çalışmalar yaptıkça bu dişilik özelliği gittikçe artan oranda açığa çıkmaya başlar. o kadar ki, sürecin sonunda ilgili şahıs tam bir çift cinsiyetli insan tipine dönüşür.

    http://fc01.deviantart.net/…stpassenger-d48v0hz.png

    yukarda linkini verdiğim resmi incelerseniz, spritüel aydınlanmanın sembolü olan baphomet'in de hem erkek, hem de dişi olduğunu görebilirsiniz. ayrıca karnındaki yılanlara dikkatinizi çekerim.

    dolayısıyla dark side/karanlık yüzün aydınlanma süreci büyük ölçüde eşcinselliğe temayülü artırır. bunun tersi de doğrudur. yani eşcinsellerde az veya çok, kabiliyetine göre, bir spritüel açılım oluşur.

    islam tasavvufunda ise ana çalışma ekseni ruh boyutudur. ruh ise erildir. yani bir kimse tasavvuf yolunda gelişim kaydettikçe eril özellikler belirgenleşmeye, ağır basmaya başlar.

    tabii yanlış anlaşılmaya meydan vermemek için hemen ekleyeyim: kabadayılık, külhanbeylik, şiddet eğilimi, maçoluk vs..bunların erkeklikle alakası yoktur. psikolojik bozukluk olarak görmek daha uygun olur.

    mertlik ve yiğitliğin esası en başta,

    dürüstlüktür, (takiyyeciler, içi dışı bir olmayanlar, sabit kadem olmayanlar mert olamazlar)

    asla yalan söylememektir. (en başta kendine...)

    her ne pahasına olursa olsun sözünde durmaktır.

    emanete hiyanet etmemektir.

    küfürlü ve müstehcen konuşmamaktır(bu tür bir ağız asla mertliğe sığmaz)

    işte bu sebeple evliyalar,

    vasat insanı kesinlikle mert olarak görmezler ve onları hünsa(çift cinsiyetli) olarak nitelendirirler. ilaveten, ruhunu maddesine galip getirebilmiş kadınlar da mertler sınıfında yer alırlar. zira,

    aslan aslandır, ha erkek ha dişi.

    (bkz: kundalini yılanı/#50158252)
  • aramizdan biri. belki kapi komsumuz, arkadasimiz, ogretmenimiz, patronumuz, ve hatta belki de sevgilimiz, bizi yonetenlerden biri belki de...sair, mimar, doktor, isci, ciftci, bankaci, muahsebeci, sinemaci...sevdigimiz ya da sevmedigimiz biri. kategorize edip disladigimiz biri. cok sevdigimiz bir yazar, bir sarkici vs...
  • hemcinslerimize ilgi duyduğumuz için eşcinsel diyorlar bize. bana lezbiyen, o adama gay diyorlar. ibne, hasta, sapkın diyorlar. ben ve benim gibi hissedenleri etiketleyip kaldırıyorlar raflara. herkes hakkımızda fikir sahibi, herkes hakkımızda yorum yapıyor; ama çok az kişi gelip bize bizi soruyor. benim duygularımı, benim düşüncelerimi kendi duygu ve düşünceleriyle kıyaslayarak yorumluyorlar. beni kendi üzerlerinden tanımlıyorlar, ötekileştiriyorlar. bunca yıllık hayatımı, duygularımı, düşüncelerimi, varoluşumu tek bir kelimeye sığdırıyorlar. hangi insan tek kelimeye sığar ki ben sığayım, biz sığalım? tanımlar gerekli belki, terimler gerekli; ama kimse tek kelimelik değil bu hayatta. hiçbir insan tek kelimeye sığacak kadar sığ değil ya da diğer bir deyişle hiçbir kelime bir insanı anlatacak kadar geniş değil. ne olduğumu, kim olduğumu illa ki tek bir kelimeyle mi öğrenmek istiyorsun? ben bir bireyim. insanım ben. kendi duygularım, düşüncelerim, görüşlerim, felsefem var. kendi zevklerim, hobilerim, korkularım var. bir başkasına zarar vermediğim sürece istediğim gibi yaşama, istediğim insanı sevme hakkım var. senin hakkın olduğu gibi benim de hakkım bu. her insanın hakkı. başkasını kısıtlamadıkça özgürce yaşama hakkım var.

    yapılan genellemeleri okuyorum, şaşırıyorum. soruyorum düzcinsellere. her erkeğin beklentisi, istediği aynı mı? her kadın aynı şekilde mi giyiniyor? her kadın aynı yemekleri mi yiyor? her insanın cinsel hayatı bir mi? her kadın sevgilisine bağlı mıdır? aldatan kadın yok mudur? her erkek günübirlik ilişkiler mi yaşar? aşka önem veren erkek yok mudur?

    hiçbir erkek aynı değildir. hiçbir kadın aynı değildir. hiçbir düzcinsel aynı değildir. hiçbir eşcinsel de aynı değildir. aynılıklarımız var, farklılıklarımız var. bağlanmaktan korkan eşcinsel var. aşkı arayan eşcinsel var. her gün farklı biriyle olan eşcinsel var. her sabah uyandığında aynı insanın yüzünü görmek isteyen eşcinsel var. kahvaltıda çay içeni var, kahve içeni var. sporu seveni var, müziği seveni var. kırmızı giyeni var, siyah giyeni var.

    bazılarının kafasında nasıl bir algı, nasıl bir kurgu var anlamıyorum. bizim sizden bir farkımız yok, anlayın artık şunu. benim çevremde hiç eşcinsel yok diyenlere gülüyorum. herkesin apartmanında, mahallesinde, okulunda, işinde, ailesinde var eşcinseller. bizimle aynı sokaklarda yürüyorsun, her gün yanımızdan geçiyorsun. bizimle aynı otobüse biniyorsun, aynı yerde yemek yiyorsun. sinemada yanımıza oturuyorsun, aynı filme gülüp ağlıyorsun. ve bunları yaparken farkına varmıyorsun çünkü küçük bir çocuk için öcü neyse senin için eşcinsel o. aynılığımızı göremiyorsun.

    bu şekilde yaratıldım, bu şekilde var oldum. bir kadın olarak kadına ilgi duyuyorum. kadını çekici buluyor, kadına âşık oluyorum. kimin ne dediği umrumda da değil. isterse tüm dünya karşımda dursun; tüm doktorlar, bilim dünyası hastasın dedin. ben kendimi biliyorum. kadına duyduğum aşkın, sevginin, bağlılığın güzelliğini biliyorum. ben buyum. kimse için kendim olmaktan vazgeçecek değilim.

    biri gelip size kendini anlatıyorsa size güveniyor demektir. bir eşcinsel yıllardır sakladığı kimliğini size açıklıyorsa size duyduğu güvenin değerini bilin. bize bizleri sorun. sorun ki sevişmek kadar sevgi ve aşkla da varolduğumuzu anlayın.
  • erkek eşcinselleri baz alarak konuşursam: * bugüne kadar iletişim kurmak siteyen, ilgisini belli eden bir çok gay'le muhabbetim oldu. hatta önemli bir kısmı sözlükten. ortak özellikleri: ilgilerini rahatça ve karşı tarafı rahatsız etmeyecek bir kibarlıkta belli ediyorlar. esprili ve keyifli bir dilleri var. arada hafif erotik göndermeler yapıyorlar. bu açıdan türk kadınından fersah fersah öndeler. hatta hayalimizdeki türk kadını gibi davranıyorlar diyebilirim.

    bu noktada çıkıp da toplumun türk kadınına biçtiği rol vs'den dem vurabilir, de eşcinsellere biçilen rol çok mu sağlıklı? kadının topluma aykırı hareket ettiğinde alacağı etiket eşcinsellerde doğuştan on geliyor. - oha yalnız buradan bile türk kızına geçirdim.-

    neyse bazen cinsel tercihimi düşünüp imreniyorum kendilerine. heteroseksüeller olarak bi 30 senemiz var o seviyeye gelmek için.
  • 1968'den itibaren eşcinsellik hastalık olmaktan çıkarıldı. çünkü bir duruma "hastalık" diyebilmek için hayat kalitesinin düşmesi gerekli.
    örnek olarak; herkesde obsesyon vardır fakat sadece obsesyonu nedeniyle hayat kalitesi düşenlere obsesif tanısı konur.
    gerekli bilgiye sahip olmayanlar dsm4'ü inceleyebilirler. cinsel yönelim patolojik değildir.
  • eşcinseller hakkında "bunlarla ilgili "olabilecek en iyi arkadaş tipi" diyen kişi toptur, oğlandır." diyen kişi, homofobiğin önde gideni olup gizli eşcinseldir.
  • cinsel kimlik. doğuştan kazanılıyor. sahibi onu bıraksa da o sahibini bırakmıyor. "ben sıkıldım artık aseksüel olucam" denilemiyor. çünkü öyle bir mantık yok. "seks yapmamak" bir tercih olabilir; ancak eşcinsel olan birisi "hayır ben çekim duymamalıyım imdaat kurtarın beni" dese de bir boka yaramıyor. aseksüel olarak doğan birisi aseksüel olabilir; ancak eşcinselleri aseksüelliğe zorluyor türkiye. "yapmayın" denirdi, hala da deniliyor. bazısı da "yapın ama benim gözümün önünde yapmayın" diyor. yaşayın, ama benim yanımda değil.

    dört renk teoremi mi ne vardı. dört farklı renkle bütün dünya haritası boyanabiliyordu sanırım. teoremi düşünecek olursak, eşcinsellik bir renk, ve azınlık. dört renkten biri diyelim. doğru bir benzetme olmayacak; ama neyse. dört renkten 3 tanesi "diğer rengi yanımızda istemiyoruz" derse, istenmeyen "dördüncü" renge yaşam alanı kalmıyor.

    naziler, yahudileri aynı mantıkla gettolara doldurmuştu. ikinci dünya savaşı'nda komşu olarak istenmeyen yahudiler, yine komşu olarak istenmeyen geyler, ve yine komşu olarak istenmeyen çingeneler öldürülmüştü. doğuştan sahip oldukları, seçemedikleri, değiştirme gibi bir şansa sahip olmadıkları kimlikleri yüzünden.

    eşcinsel nedir? burnundaki sümüğü akan, tuvalette çişini kakasını yapan, dişi ağrıyan, ağzına balgam gelince tüküren, bilgisayarda çok zaman geçirince gözleri kanlanan, sinirlenince küfreden, hayatının miniminnacık bölümünde de hemcinsleriyle seks yapan bir "insan"dır benim gözümde. senin benim gibi bir şey. sen de aynılarını yapıyorsun. yüzde doksan, hatta doksan beş, aynıyız. senin de kafa kağıdı var, benim de. sen de oy kullanıyorsun, ben de. oylarımız bile eşit sayılıyor, düşün yani. beğenmiyorsan gitme sandığa; ben seve seve giderim. senin oy verdiğin parti liderleri de homofobik, benim oy verdiğim parti liderleri de homofobik. bak bir ortak yön daha bulduk.

    aramızdaki fark ne? ben, "heteronormativite"den sıkıldım. cidden. t.c. vatandaşlık ve insan hakları eğitimi kitabında "eşcinsel evliliği" ile ilgili abuk sabuk şeyler yazılmasından rahatsız oldum. ilkokul, ortaokul, lise, ve kısmen üniversite boyunca yaşadığım homofobinin artık çağdışı bir şey olduğunu, 21. yüzyılda yerinin olmadığını gördüm. meramımı anlatmaya çalışıyorum.

    eşcinsel nedir? nefes alıp veren, yaşamsal etkinliklerini -homofobiklere rağmen tıkır tıkır- sürdüren, uykusu gelince uyuyan, yeri gelince karşısına çıkan birine aşık olan, yeri gelince gördüğü birinden cinsel açıdan hoşlanan, bunu bazen belli edebilen ama "çoğunlukla" belli edemeyen, ... (aklıma gelince daha yazarım) bir canlıdır. homofobikler insan kategorisine sokmuyor, ya da 'kendince yargılıyor', "benim istediğim kalıba girmezseniz hastalıklısınız sapıksınız" diyor. ama hala "insan"ız. "10 aralık" gününü kutluyoruz. çünkü insanız. "insan"!

    edit: matematik bilmediğim ne kadar belli. dört renk teorisi değil o, teoremi.
  • toplum denen görece normalliğe göre öteki...
    peki ya "engelli eşcinsel" o kaç kere öteki ??
  • bir erkek bir başka erkeği arzuluyor. ona karşı cinsi değil hemcinsi çekici geliyor. duygusal ve/veya fiziksel birliktelik yaşıyor. yaşasın. bana ne? niye onların mutlu olmasına engel olayım ki? sevişmek bir ihtiyaç. onların mutlu olmasına mâni olmak şahsıma bir şey mi katacak?
hesabın var mı? giriş yap