• eşcinselliğe saygı duymaktan ziyade, kişinin özgür ve hür iradesine saygı duymaktır.

    kime ne kişinin cinsel kimliğinden?
  • bir gün erkek arkadaşımla beraber doktora gittik. "uzun süreli ilişkiye başlamayı düşünüyoruz. bu yüzden test olmak istiyoruz " dedik.

    bu arada aklınızda bulunsun, cinsellik bir tabu olduğu için, farkında olmadan kendi içselleştirdiğiniz suçluluk duygusunu, doktora yansıtıyor olabilirsiniz. kimse hakkınızda "sikişip sikişip test olmaya geliyorlar" diye düşünmüyor. tam tersine, sorumluluk alarak test olmaya giden hastalardan dolayı mutlu oluyorlar. umarım corona virüsü kafanızda, "taşıyıcı olmak", "başkaları için risk oluşturmak" ve "test olmanın önemi" gibi kavramların oturmasına yardımcı olmuştur.

    doktor hanım en elzem testlerden oluşan küçük bir paket yazdı. erkek arkadaşım biraz pimpirikli adamdı. antin kuntin hastalıkların bulaşmasıyla da ilgili soru sordu.

    doktor hanım gülümsedi ve dedi ki:
    - o zaman oksijen çadırında yaşayın. ilişki böyle bir şeydir. birbirinize envai tür hastalık bulaştıracaksınız. biz de tedavi edeceğiz. sizin işiniz birbirinizi sevmek, bizim de işimiz hastalandığınızda sizi tedavi etmek.

    hem bu konuları bu kadar çok kafaya takmayın. sonra çözmesi daha uğraştırıcı sorunlarla gelirsiniz. (şair burada kaygı bozuklukları ve ereksiyon sorunlarından bahsediyor)

    hepi topu 5 dakika sürdü. dışarı çıktığımızda erkek arkadaşım, "yaşadığım en romantik deneyimlerden biriydi" dedi. ben de çok iyi bir doktor ziyareti olduğunu düşünüyorum.

    ekşi sözlüğün en sevdiği konulardan biridir: "doktor bana sen dedi".

    valla doktorun bana ne dediği hiç umurumda değil. zaten doktor da kolayını bulmuş, herkese "gözüm" diye hitap ediyordu. "gözüm sen gel. gözüm sana demedim, öteki gözüme dedim. öteki gözüm sen gel" şeklinde konuşuyordu.

    doktor, esas saygı göstermesi gereken hususa saygı gösterdi. kendime ait bir duygu dünyam olduğuna. o andan itibaren, terliksi hayvan gibi biyolojik bir varlık olmaktan çıkıyorsunuz ve insan oluyorsunuz.

    zaten sizin de iki tahlil bir reçete muayenelerinden ağzınızdan kekremsi bir tat ile çıkmanızın sebebi de bu değil midir? kendinizi terliksi hayvan gibi biyolojik varlığa indirgenmiş hissetmek.

    siz de haklısınız tabi. saygısız bir toplumun içerisinde, saygı görmeden yaşadığınız için, neye saygı gösterilmesi gerektiğini de bilmiyorsunuz. gelmişsiniz burada goygoy muhabbeti çeviriyorsunuz.

    hayırlı mastürbasyonlar.
  • murathan mungan'in bir yazisinda belirttigi gibi: insanlar filozoflara degil de dilencilere sadaka verirler cunku bir gun onlar gibi sakat ya da kor olabileceklerinden korkarlar (diyojen) korku uzerine kurulmus bir empatidir bu. mungan, "homofobi dunya uzerindeki en koklu nefretlerden biridir" derken de benzer bir usavurumda bulunur. insan gunun birinde herhangi bir toplumun yabanci ya da ezileni haline gelmeyecegini bilir; yani gunun birinde zenci olmayacaginizi, kadina donusmeyeceginizi ya da soz konusu toplumun dislanani haline gelmeyeceginizi bilirsiniz ama escinsellik sizi ve ailenizi her daim tehtid eden, pusuda bekleyen bir tehlikedir o yuzden her zaman, surekli daha cok ama daha cok nefret edilmelidir...

    escinsellige ya da herhangi bir insani duruma saygi duymayi zorunluluk olarak dile getirmenin ve bundan rahatsizlik duymanin ozunde yatan korku ve nefret de budur.
  • gerçekleri kabul etmek, önyargılardan sıyrılmaktır.

    ben de bir fıkra anlatayım. kendim uydurdum. komik olmadı ama...

    1000 yıl önce kızıl saçlı kadınlar cadı oldukları gerekçesiyle canlı canlı yakılıyordu.
    500 yıl önce sokakta dolaşmalarına izin verildi.
    şimdi bakıyorum da seksi kabul ediliyor, arzu nesnesi haline getiriliyorlar.
  • bir insanın cinsel yönelimiyle saygı duymanın ne alakası var? insansa ve hak ediyorsa saygı duyarsın abi? kime sokmuş, kime vermiş kime ne, size ne? sadece sürekli olarak cinsel yönelimini vurgulayan insanlar çok iticiler.
  • "saygı göstermek, saygılı davranmak" dersek tamam. o da normalde bir insana gösterilen saygı neyse odur. saygı duymak ise içten gelen bir şey. ona da bir zahmet kimse karışmasın.

    erdemlere sahip kişilere saygı duyulur. eşcinsellik bir erdem falan değildir. normal cinsellik erdem olmadığı gibi.
  • ben de fikradaki temel'in bir cesidi sayilirim. oyle yillar once degil, epi topu 9 aydir yasiyorum hollanda'da. hani su masal ulkesi var ya; insanlarin sokakta gotu basi acik gezebildikleri, ulu orta cinsiyet farki gozetmeksizin catir catir sevistikleri, envayi cesit uyusturucuyu kendi baslarina hopurdetmekle kalmayip yanlarindan gecenlere de sunduklari ve hatta zorla icirdikleri su neverland'den hallice ulkede yasiyorum iste.

    simdi ben bu var olmayan ulkeye gelmeden once, escinsel bir insan tanimadim yakindan. en fazla gordugum, bildigim medyadaki unlu gaylerimiz, iste yabanci menseli dizilerde, filmlerde var olanlar vs vs. turkiye'de gundemde olan escinsel celebrityler ne derece antipatikse, yada soyle soyleyeyim antipatik bir ambalajla cikiyorlarsa ekrana-ki bunun da aslinda sirin gorunduklerini sandiklari icin giydikleri ortak bir elbise oldugunu dusunuyorum; yabanci dizilerde de o derece sirin, boyle herkesin kanki olmak isteyecegi, ozellikle kendini her carrie* gibi hisseden entellektuel ve ozgur genc kadinin yaninda bir adet bulunmasi gereken, kendisinden giyim kusamla ilgili feyz alinasi, beraber saatlerce alisveris yapilasi insanlardi gayler benim icin (ozellikle erkek escinsellerden bahsediyorum tabi, medyada cok sik olmasa da cizilen lezbiyen imaji "sevimli" olarak adlandirilamaz bence). var olmayan ulkeye yakisir karakterde canlilar yani. gayet standard bir tipolojileri var, benim medyadan ogrendigim.

    yaklasik 1.5 hafta oncesine kadar bu hissiyattaydim; cunku ben burada hemcinsiyle sokakta el ele gezen, yada ortalikta "escinselim beeen" diye bagiran kimse gormedigim gibi, yakin arkadas ve akademik cevremde de escinsel oldugu alnindan okunan kimseyle karsilasmamistim.

    1.5 hafta once, dersi isleyisini, hocaligini, sinifindaki ogrencilerle iliskisini cok cok begendigim, bir yandan da akademik basarisini gipta ettigim, akiskan ingilizcesiyle anlattigi derste ara sira fransizca yazili materyalleri sinifa getirip orjinalinden bize ceviren, bir keresinde arada calan telefonunu anadili gibi konustugu ispanyolcayla cevap veren ve bunu fark etmemle beni daha bi hayranliklara gark eyleyen hollandali hocamin escinsel oldugunu ogrendim.

    bunu kendisi, dolayli bir sekilde derste soyledi. ona ait kitaplarin birkacini baska bir sinifta dagitmis, icinden erkek arkadasina yazdigi kart cikmisti ve cok utanmisti; tekrar ayni duruma dusmemek icin bize onceden soruyordu o anda bize verdigi kitaplarin arasinda bir sey olup olmadigini-kendisi de kontrol etmisti ama.

    simdi ben tekrar, onun escinsel oldugunu ogrenmeden onceki kendisiyle ilgili hissiyatima doneyim. ogrencilerine asiri saygili, dersini cok onemseyen ve her dersten once bariz bir sekilde bir suru arastirma yapip, dersi daha ilginc hale getirmek icin gorsel materyal toplayan, ders icin yapilan butun odevlere uzun uzun zaman ayirip tek tek geri bildirim yazan, aptalca bir sey yazmis dahi olsan asla dalga gecmeden yada ogrenciyi asagilamadan onun gelismesi icin dusuncelerini paylasan, bence cok cok iyi bir hocaydi kendisi. bunlari cok onemli bir seymis gibi yaziyorum, cunku gercekten cok onemli; 20 senelik ogrencilik hayatimda bu derece ozenli davranan cok hoca gormedim ben.

    ustune insan olarak da asiri sevecen, guleryuzlu, cogu turk akademisyenin benimsedigi "doktorami yaptim simdi ben en ustunum" konulu hayat anlayisindan bi haber bir adam. harry potter gozlukleri takiyor, arada 80'lerin renkli perde kumaslarindan gomlekler giyiyor, kivircik karisik saclari var. sinav esnasinda susadigimi su alip alamayacagimi sordugumda benden once bunu bana onceden sormadigi icin ozur dileyip, gidip bana mutfaktan su getirecek kadar insan. bazen kirmizi kiremit renkte bir pantalon giyiyor. her odev teslimi sonrasi tesekkur ediyor.

    escinsel oldugunu ogrendikten sonraki hissiyatim yada onunla ilgili gozlemlerim icin de yukariyi okuyabilirsiniz.

    boyle yani.

    simdi su baslik altinda tartisilanlari, edilen beylik laflari, ahlak bekcilerini, iyi insan timsali oldugu icin neyin dogru neyin yanlis oldugunu belirleme hakkini kendinden gorenleri okuyunca, size hocam frank'tan bahsetmek istedim.

    ve ben frank'a cok saygi duyuyorum. iyi, ornek ve saygi duyulasi bir insan oldugu icin. ha berbat karakterde biri olsaydi da, yasama ve var olma hakkina saygi duymaya devam ederdim, ama bunun da tercih ettigi delikle bir alakasi olmazdi.

    oyle yani..escinsellik dediginiz capi cok da buyuk olmayan delikler etrafinda donen bir olgu aslinda. capi cok daha buyuk konular varken, nedir bu 1 cmlik yaricapla derdiniz kuzum?
  • inanca saygı duyma zorunluluğu ile aynı kümeye dahil zorunluluk. eğer buna yoksa ona da olmaması gerekir ya da tam tersi...

    saygı ve hoşgörü kavramları feodaliteden kalmış kavramlar. kim kime saygı duyuyor? üstün olan altta olanı hoşgörür. altta olan üstte olana saygı duyar. saygı ve hoşgörü hiyerarşik düzende vardır.

    hem demokrasi demokrasi diyorsunuz hem de saygı. yok kardeşim demokrasi içinde saygı yok, hoşgörü diye bişey yok. sadece kabulleneceksin. farklı fikirleri farklı görüşleri ve yaşayışları ske ske kabulleneceksin. ister hoşgörme ister saygı duyma. hiçbirşey ifade etmez. hak var hukuk var. kavramları bulandırmayın.

    saygı diyen hoşgörü diyen demokrasi demesin ondan sonra. yakarım. saygı da duymam.
  • (bkz: saygıyı bilmem ama nefret niye)

    eşcinsel erkekleri kıskanıp burada nefret kusan kadın da gördüm ya artık daha ne diyim. öyle de bir yazılmış ki sanki egemen kuvvet eşcinseller. dünya sanat ve moda ekonomisinde var olan 1000 tane gay yüzünden milyonlarca itilip kakılan gay de yakılmış atılmış.
    biz kadınların daha sevgi dolu olduğu bir dünya ne güzel olurdu.

    ayrıca lezbiyenlik neden bir tarafa bırakılıyor onu hiç anlamış değilim.
  • en az heteroseksüelliğe saygı duymak kadar saçmadır. zira kimse senin saygı duyup duymamanla ilgilenmiyor, o kadar menem bir şey değilsin.

    hele de “kadın bedenine karşı duyduğu tiksntiden dolayı yönelim değiştirmiş olan erkek...” gibi ampır ampır cehâlet kokan attırıkları ile günümüzü şenlendiren ezik kadınlar zaten saygı duymasın ve göstermesin. sevgilisi bunu erkekle falan aldattı herhalde; hınca bakar mısın? mesele yine kadın bedenine falan gelmiş, oy benim feminizmini nereye sokacağını bilemeyenim oy. buradan da mağduriyet kasılmış ya bravo cidden, parti kurmayı falan bir gözden geçirmeli derim.

    kadın vücudu algısını eşcinseller yaratmadı beyni vajinasından menkul ablacım. o kol kanat germeye çalıştığın kendi cinsiyet güruhun var ya, hah sen işe onlardan başla. onları eğit önce, sonra da yalnızca kadınlar tarafından tasarlanan ürünleri alarak yaşamını sürdürürsün zaten; gördüğüm kadarıyla oksijeni karbondioksite çevirmekle ilgili bir sorunun zaten yok. milyarlarca hemcinsin arz-talep dengesini bozmadan ilerlediğine göre sorun belki de senin iç çamaşırına sığmayan vajinan ve kimin ürettiğinin konuyla en ufak bir alakası olmadığı kozmetik ürünlerinin pek bir işe yaramadığını düşündüren suratında falandır ha?

    ama en çok lezbiyenlerin erkek eşcinseller kadar kabul edilmediğinin iddia edildiği kısma güldü oturma organım. hadi ya? sokakta el ele gezen, öpüşen kız sayısını erkek özdeşlerine oranlamak mı istersin, ortadoğu mitolojilerinin lanetlemesinden girip 2016’da çatılardan atılarak öldürülen eşcinsellerden çıkarak tarih boyu en çok dışlama ve işkenceyi görenin cinsel organının ne olduğuna bakmayı mı?

    bir de toplumsal duyar kasmış, ha benim feminazime. kadın cinayetleri ve kadına şiddete şu ülkede sesini en çok çıkaran insanlardandır lgbt’ler, hani g’si b’si t’si dâhil buna. zira sen ve senin gibi daha kavram kargaşasını aşamamış bencil tiplemelerin aksine kadın hakları ile lgbt haklarının paralel yürüdüğünün, hatta erkek düşmanlığı dediğimiz, sana sorsak pozitif ayrımcılık heh hüh diye sayıklayacağından neredeyse emin olduğum olgunun da tamamen aynı yerden çıktığının fevkalâde farkındalar. ne kadar gösteri ve eylem varsa hepsinde en önde yer aldılar, ilk önce onlar kınadılar.

    hepsinden öte, insanlık var ya hani, insanlık. cinsiyet ve cinsel yönelim fark etmeksizin hepimizi iç tarafımızdan yakalayıveren hani? heh işte onun da bittabii farkında bu insanlar emin ol; çünkü senin tek derdin götünü donuna nasıl sığdıramadığın ve bunun en büyük suçlusunun gayler olduğunu düşündüğün günlerde eşcinseller neredeyse bebekliklerinden başlayarak yaşama hakları için mücadele veriyor, zorunlu askerlik ile savaşıyor, öldürülmemek, şiddet görmemek, kendi aileleri tarafından dışlanmamak için aklına hayaline gelemeyecek işkenceler çekiyorlardı. sen yamuk burnunu kapatmaya yetmeyen fondöteni üreten adamın gece götünü kime siktirdiğini düşünüp kaşım kaşım kaşınırken bu insanlar dindarıyla ayrı, devletiyle ayrı, toplumuyla ayrı savaşıyordu, evlilik ve çalışma hakkı için çarpışıyordu. peki sen ne kadar çarpıştın onların hakları için? kaç onur yürüyüşüne katıldın? kaç trans cinayetini tâkip ettin? erkekler için ne yaptın peki? zorunlu askerliği ne kadar protesto ettin örneğin? sünnet dayatmasına ne kadar sesini çıkardın? a evet facebook profilini gökkuşağı renklerine boyadın çünkü “cool” idi ve kesin senin gay arkadaşların da var!

    o yüzden laf ederken iki kere düşün, kendini aptal konumuna düşürmek için bu kadar çabaya değmez, anlaşılıyor zaten.

    sahi sen neredeydin söz gelimi eşcinsellere ölüm afişleri asılırken, devletin bakanı çıkıp senin lezbiyen bacılarını da mağdur edecek biçimde bunlar hasta derken? hangi yaralı parmağa işiyordun?
hesabın var mı? giriş yap