• birbirlerinden nefret eden ebeveynlere sahip olan çocuk genelde şunu duyar. "sen olmasan bir dakika daha durmazdım burada." bunu duyan çocuk, kendini suçlu hisseder. belki kendisi olmasa anne ve babası mutlu olacaktır ve çocuk bunu engelliyordur. hem anneden hem de babadan şikayetler duyar. boşanmamaları için bir sürü bahaneleri vardır. borçları vardır, güvenceleri ya da gidecek daha iyi yerleri yoktur. yaşam boyu birbirlerini mutsuz etmeye devam ederler. ta ki taraflardan biri ölünceye kadar.
    hem kendinizin hem de çocuğunuzun hayatını sikmeyin.

    bununla ilgili okunabilecek bir kitap.

    edit: link.
  • evet böyle bir bayan arkadaşım vardı, eşine boşanmak istediğini söylediğinde adamın verdiği cevap şuydu : " çocuğunu öldürürüm"
    sanki kadın o çocuğu tek başına yaptı, sanki o çocuk o adamın değilmiş gibi bir baba nasıl böyle bir cümle kurar çok şaşırdım.
    aslında olay çok basitti kadın evlendikleri günden beri adama tam donanımlı bir hizmetçi gibi hizmet etmişti hem de üstelik gece gündüz çalışırken yapmıştı bunları, düşünün ki bu adam daha bulaşık makinesinin kapağını açmamış, hiç ütü yapmamış, hiç yemek yapmamış evliliği boyunca herşey önüne hazır gelmiş bir adam tüm bunlara ek olarak birde kadının aldığı yüksek maaş vardı. işte bu adam türlü türlü tehditler ile karısı ondan nefret etmesine rağmen eşinin kendisinden boşanmasına izin vermemiş ve mutsuz bir evlilik ile çocuklarını büyütmeye devam etmektedirler.
  • kahir ekseriyeti eşinden nefret ettiğini iddia eden, ya da öyle hissettiren fakat aslında sadece söylenmeyi seven insanlardır. zira özellikle biz, millet olarak söylenmeyi çok severiz.
  • bir tehdit/baskı/psikolojik veya fiziksel şiddet altında ise, özgürlüğüne kavuşmasını umduğumuz insan.
    bu durumdan korunmanın formülü basittir, evlenmemek.
    insanlar, özellikle kadınlar, pek çok yönden erkekler de tabi, içinde nasıl bir dark passenger taşıdığı veya midesinden ne menem bir alien çıkacağını bilmediği insana kendini hangi akla hizmet kanunla zincirler, yemin ediyorum aklım almıyor. hepimiz başta pamuk gibiyiz, adeta bir snow white adeta prince charming. ben geçmiş yıllarda, naif bir genç kızken sadece beni beğendiği için bile başıma bela olmaya çalışan, istemedigimi sinir harbiyle belirttiğim bazı sığırlardan zor kurtuluyordum, suçlanıyordum, korkuyordum veya sadece yoruluyordum; zamanla daha amazon, daha red sonja bir tipe bağladım da neyse ki sopayı gören deliler sopalarını saklamaya başladılar.
    nasıl kanun ile mühürlenerek, ileride sıkıntı verme ihtimali bulunan -her insan probleme dönüşebilir- bir insanı başınızdan atmayı iyice zorlaştırırsınız, vallahi anlayamıyorum. medeni bir şekilde ayrılmak, yav he he her yer medeniyet zaten memlekette. kanunlar da şahane koruyor zaten kadını falan. karakoldan karı koca kavgası yhaa olur öyle diye yollanıyor şiddet gören kadın, sosyal medya çıkalı ortalık biraz rahatladı işte oluşan farkındalıkla. mesele ölmek de değil. ölmeden sürünmek. sadece psikolojik temelde şiddet görme riski bile yeter. zaten kadının da erkeğin de birbirilerine uyguladıkları şiddet genelde psikolojiktir.
    gerçi evlenmesen de sırtlanlardan nefes almak zor. kadın için de erkek için de. yaşlanınca rahatlarız herhalde.

    hiçbir baskı şiddet ne bileyim toplumsal itiş kakış görmediği halde eşinden tiksinip de hala boşanmayan insan gelip ağlamasın bir zahmet. neyse o da onun sınavı. kınamıyoruz.
  • peki sen, nefret ettiğin, bir kaşık suda boğmak istediğin patronuna siktiri çekebiliyor musun?

    ya sen, seni sürekli aşağılayıp, seninle t*şak geçen elemana haddini bildirebiliyor musun, postayı koyabiliyor musun?

    insanın damlaya damlaya, yaşanmışlıklarla geldiği noktada, birşeyleri kesip atabilmek her zaman, herkes için mümkün olmuyor işte.

    şems-i tebrizi ne demiş?
    "düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir" diye endişe etme. nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?

    ulan şu hayatta üstü bi boka benzemeyen birşeyin, nerede altı iyi çıkmış ki?

    abbas da der ki,
    insanların hayatındaki tercihlerinin çoğu iyiyle kötü arasında değil, kötüyle daha kötü arasındadır.
  • herkes olmasa da bazı narsist türk anne-baba modellerinin çocuklarının yaşadığı durum. üniversitede okuyacağı bölüm, evleneceği erkek modeli, yaşayacağı semt ve yapacağı çocuk sayısına kadar anne-babasını mutlu etmek üzerine kurulu hayatlar yaşayan insanlar o anne-babaların isteklerini tamamladıktan sonra ancak kendisiyle başbaşa kalacak fırsatı bulabiliyor. bu da genelde 30’lu yaşlara tekabül ediyor. ki ancak o zaman o yaşa kadar yaptığı hiçbir şeyin aslında kendi istekleriyle, arzularıyla, hayalleriyle yakından uzaktan alakası olmadığı gerçeği ortaya çıkıyor. bu gerçeklerinde en ağır olanı -muhtemelen çocukların da olduğu- evlilik. bunları yaşayan bir kişi nereden başlayıp nasıl durumu değiştirsin? 30 küsur yıllık kaseti nasıl geri sarsın. ona adım adım ilerleyeceği bir harita lazım. kim ona böyle bir harita çizebilir? işte bunun yarattığı kafa karışıklığı başlığın söylediği insan modelinin halen ayrılmamış veya boşanmamış olmasına sebep. tabi ki şimdilik...
  • eve yardıma gelen bir abla vardı. bu abla ikinci evliliğini kendinden biraz büyük bir adamla yaptı. çocuk yaptılar, mutlu gibi görünüyorlardı. adam en son bizim ablayı “istediklerimi yapmazsan acısı çocuğumuzdan çıkar” diye tehdit etti. ablanın anlattığına göre çocuklarını taciz etmekle tehdit ediyordu adam. şimdi annemler onu ve çocuğunu başka bir eve taşımaya hazırlıyorlar. bazen böyle nedenler yüzünden de gidemez insanlar. gidecek yeri yoktur, çocuğu tehlikededir, şiddet görüyordur.
    şiddet meşrulaştırılmıştır çocukken, şiddet görür de gitmez insan. bağımlılık vardır. vardır da vardır ama böyle beter haller de yaşanıyor.
  • bekara karı boşamak kolay ama salaklıktır.

    ayrıca bir sürü yanlışa gebedir.

    annesi babası çok kavga eden bir çocuk olaraksa, bu eziyetin içinde büyümektense ebeveynlerimin ayrı olmasını tercih ederdim. hala kavga edip ayrılmıyorlar, biz kazık kadar olduk ama onların hır gürü bitmedi. konfor alanlarından çıkmak istemiyorlar ama hayat onlara zehir oldu.

    üzücü, yaşanacak bir hayat var sadece halbuki.
  • artık çevremde çok sık rastlamaya başladığım insandır. gerek toksik iletişim, gerek cinsel uyumsuzluk, gerekse ego tatminsizliği sorunun ana kaynakları oluyor. 22 sene sabrettikçe sonra boşanan tanıdığım var. iyi bile katlandım diyor.
  • çocuğu vardır ve küçüktür, ekonomik özgürlüğü yoktur, ailesinden tepki almaktan çekiniyordur, toplumun önyargılarından korkuyordur, boşanırsa öldürülecek korkusu yaşıyordur vb.. tonlarca sebebi var. kimseyi kınamayın. maalesef peri masalı gibi başlasa da kolay silinip atılmaz evlilik denilen illet.
hesabın var mı? giriş yap