• olmuyormuş hakikaten de.
    havaalanında, en akla gelmeyecek arkadaşınızla karşılaşırsınız, "aa n'aber, n'apıyosun?" dersiniz gayet gülerek, der ki, "elemanın* ablası vefat etti, cenazeye gidecek de onu yolcu etmeye geldim. birazdan burada olur."
    nasıl yani?
    iki yıl boyunca günde 10 saatten neredeyse her gün beraber olduğunuz ve haliyle de yediğinizin içtiğinizin ayrı gitmediği, güldüğünüz, ağladığınız, anladığınız ve anlattığınız, ne var ne yok paylaştığınız, yaşanan manasızlıklar silsilesi yüzünden de sonraki iki sene boyunca değil görmek, telefonda bile muhatap olmadığınız zira telefonunu telefonunuzdan ve aklınızdan da silip attığınız, öyle ki yolda görseniz selam verip vermeyeceğinizden emin olmadığınız, hatta, hakkında sağda solda "adam değilmiş abicim o herif" gibi şeyler söyleyip durduğunuz, sizi, onu hafiften andıran insanlara bile temkinli yaklaşır hale getiren elemandan mı bahsediyoruz?
    evet, ta kendisi.
    eleman gelir. size öyle bir sarılır ki, hem de siz sadece elinizi uzatmaya kendinizi son derece hazırlamış, "ya uf acaba 'nereden çıktı bu' falan der mi ki içinden?" diye düşünürken. özlemiş midir ayrı bir muamma fakat belli ki sizi orada görmek iyi gelmiştir ona. kokuyu haturlarsınız. giydiği kazağı biliyorsunuz, üstünde görmüşlüğünüz var kaç kere. gözler mahzun ama hala hiperaktif. yürüyüşü, boyun hareketi, eskimiş olmakla beraber o çantası... o'dur işte yaa, o eski dost'tur karşınızdaki.
    omzunuzdaki çantayı aldığınız gün görüşmüştünüz onunla, alır almaz ilk ona gösterip onun fikrini sormuştunuz. ve hatırlar. gülümsersiniz. o zamanlar "ya bi çocuk var okulda, çok takılıyo ama çıkmam herhalde onunla ben" dediğiniz "çocuk" ile 1.5 senedir bilfiil beraber olduğunuzu öğrenince "vay be..." kıvamına gelir sohbetin havası.
    kalkarken yine sarılırsınız, yine sımsıkı. sanki daha iki gün önce uzun uzun sohbet etmiş, araya değil bir kopukluk, en ufak bir zedeleme unsuru girmemiş gibi. gerçekten özlemiş gibi - ki hiç özlemiş hissetmiyordunuz kendinizi, hatta varlığını unutmuştunuz değil mi? size öyle gelmiş, kusura bakmayın hanımefendi...
    böyle karşılaşmak istemediğiniz konusunda da hemfikir kalırsınız fakat heyhat, iki yıl geçip gitmiştir bile.
    ve vaktinin gelmesini beklemeden arkanızı dönüp gidersiniz, üstelik tam da "dönünce haberleşelim..." gibi bir şeyler ağzınızdan kaçıverecekken kendinize gelirsiniz değil mi, gurur yaparsınız zira; hayatınıza tekrar girmesi ya da sizin onun hayatına tekrar girmeniz gibi bir durum olmasın, ya da olması isteniyor görüntüsü verilmesin diye.
    ama sarıldığınızda, çantanızı hatırladığında, vaktiyle o kadar bahsedip durduğu ablasının cenazesine yolcu ederken gözleriniz dolmayı biliyor, değil mi?
    siz gurur yapadurun...
  • dünyanın en yanlış cümlesidir. asıl eski dosttan düşman olur, zira sizin ne durumda kırıldığınızı, neye ne tepki verdiğinizi çok iyi bildiğinden düşman olabilmek için pek çaba harcamasına gerek kalmaz. ayrıca eski arkadaşlıkların daha bir değerli sayıldığını da düşünürsek, herhangi birinin yaptığı hareketten çok daha fazla dokunur insana eski dost. henüz hayatımızda olan biri/birileri için "çok tanımıyordum zaten" diyerek avunabilme lüksümüz vardır ama eski arkadaşlıklarda bu cümle pek işe yaramaz. yani kimden, neyin, ne zaman geleceği hiç belli olmuyor sözlük, aklımızda herkes için bir hata payı bırakmak lazım.
  • gecen sene 15 senelik arkadasim bana hayatimin kazigini atti, hala kallesce konusmaya devam ediyor. boyle sozlere inanmayin derim. bal gibi de dusman, hatta zayif noktalarini bildigi icin saglam dusman...
  • hayır efendim, eski dosttan çok pis düşman olur, bir de bu düşmanlığın ilk aşamasını da algılayamazsınız ki bu da durumun kıllığının bonusudur... şöyle ki dostunuza (halen dost olduğunu sanıyorsun çünkü bu safhada) bir tuhaf tripler falan gelmiştir, allah allah dersiniz nedir acaba derdi, sorarsınız falan yok bi şey diye geçiştirir, bu arada surat asma, konuşmama, şakayla karışık (dostsunuz ya) ve ilerleyen zamanlarda direkt olarak laf sokma hatta hakaret etme gibi ucubik davranışlar geliştirmeye başlamıştır. sonuç olarak bu ilerleyen safha ve hakaret etme safhalarına geçildiğinde siz de tabii artık yavaş yavaş uyanmaya başlamış, acı gerçeği anlamışsınızdır. size söylenmeye bile gerek duyulmayan bir sebeple dostunuz (acaba hiç dostunuz olmuş mudur bundan da kuşku duymaya başlamışsınızdır aslında) düşmanınız oluvermiştir bir şekilde... kendinizi acaip haksızlığa uğramış hissederek size haksızlık edenlere karşı artık üzüntü mü öfke mi kin mi beslersiniz gerisi size kalmış...
  • baştan aşağıya yanılgı olan bir tespit. zira eski dost pek güzel düşman olur ve hatta adama kök söktürür. zira eski dost atacağınız her adımı bilmekte ve planlarını buna göre yapmaktadır. eski dosta açık olan pencereler, dönük olan sırt, baki kalan iyi niyet de düşmanlığı kafaya koymuş eski dostun ekmeğine yağ sürer.tarihin büyük bir kısmının içeriği de eski dostların düşman oluşunu anlatır zaten.
  • herkes için geçerli olmayan saçmalıktır. yalama olmuş bir dostluk için geçerli değildir. en hakiki düşman olabilecek tek insandır eski dost. sizle ilgili çoğu şeyi bildiğinden durum sakat. onun iyiliği için düşündüğünüz şeyleri bile gelip size karşı kullanabilecek tek kişi. sahip olduğunuz sırlar bırakın sizle ölsün ne kadar tartışsanız bile. (bkz: insanları tanıyamamak) o yüzden bu laf üzerinde çok düşünmeye gerek yok. bu sövüşüm küs olduğum dostuma gelsin.
  • "... beni seven pisman olmaz" diye devam eden bir kemal sunal vecizesi.
  • "ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur,
    sabır taşar,
    canından saydığın yar bile bir gün el olur.
    aklın şaşar, dostun düşmana dönüşür.
    düşman kalkar dostun olur.
    öyle garip bir dünya,
    olmaz dediğin ne varsa olur."
    demiş mevlana arkasından..
  • eski dostla çıkarlarınız çakışırsa dostluk bozulur.

    (bkz: büyük konuşmak)
  • durup durup eski arkadaşlarım ve görüşemediğim tanışıklıklarımın aklıma düşmesinin sebebi söz.

    tanışıklık*
hesabın var mı? giriş yap