• temiz durumdaki bir tanesiyle karşılaşmak, eski bir dostla karşılaşmak gibi.
    baskı temizliği, kâğıt ve ciltleme kalitesiyle, janjanlı yeni kitaplara çoğu kez fark atar. elimde 40 yaşında bir edebiyata dair var, pırıl pırıl. harflerin çeperleri tertemiz, hani okunan sayfanın arkasında belli belirsiz harfin kabartısı çıkar ya ondan bahsediyorum; eski basımlarda bir tür seviye farkı oluşuyor basılanla kâğıt arasında [eski harfli sürelilerde de görülebilir bu] ve bence okuma kolaylığı sağlıyor.* kâğıdı şimdinin harcıâlem malzemesi avrupa kağıtı katlayıp gemi yapacak nitelikte, ikinci hamurun en berrak ve parlak hali. kâğıdın dayanma gücüne bakılırsa belli ki asitsiz veya az asitli kâğıt kullanılmış (şimdilerde asitsiz kâğıdı ebruzenler kullanıyor). sayfa kenarlarındaki sararma üç senelik kitaplarımdaki kadar. kitabın ilk sahibini de unutmamak lazım. süreyya baydargil kitaplığından geçmiş kütüphaneye, belli ki kitaba değerini veren biriymiş. aslında eski kitabı bozulmadan saklayabilmesiyle en değerli pay da bu sonuncusunun galiba.
  • bir kez yaşarsın isimli albümden bi' grizu şarkısı.
  • kokusu ile ilgili bilimsel bir yazı için:

    http://www.sabitfikir.com/…eski-kitap-kokusuna-dair
  • en sevilen kitap türü. daha evvelden kullanılmışlığından ötürü sayfalar kolay açılır, hoş kokar*, anı da barındırır. (bkz: eski eşya tutkusu).
  • kendilerine karşı zaafım olduğu kesin bir konu. daha çok seviyorum eski kitapları. kitabı okurken daha önce kim okudu ve ne düşündü diye merak ediyorum. gece zayıf bir ışığın altında tam uykudan önce mi okudu acaba güzel rüyaları olsun diye? yoksa yanında mı taşıdı mühim bir emanet gibi gözünün önünde dursun diye. parmağını sürüyerek mi okumuştur o satırları, benim dokunduğum yerlere mi dokundu? bunları merak ediyorum ve bilmek istiyorum. bir nevi bilmeye de hakkım var. gözlerimizi aynı sayfalara akıtıyoruz, aynı satırları paylaşıyoruz.
  • (bkz: eski ahit)
  • bugün bir 2. el kitapçı/kafe de şu tarz bir diyalogda anılmıştır kendileri.

    -cemal süreya nın eski baskılı kitabı var mı?
    +nasıl yani
    -eski baskı, yıpranmış; böyle paramparça

    cevabı takip edemedim, ama raflara bilgisayarda aramaya falan yanaşılmadığına göre olmadığını varsayıyorum.
    zannedersem *ıssız adam ın hayatımıza soktuğu özenti davranış biçimi. güzel kardeşim hangi eser olduğunu belirtme ihtiyacı dahi duymuyor. önemli olan cemal süreya nın olması ve -eski baskı- olması. late liseli early üniversiteli olan kadın arkadaşımız, muhtemelen aylarca elinde gezdireceği (zaten bunun için arıyor, yoksa yazar isminden öte bir kriter belirtirdi) kitabı arayışının bilmemkaçıncı gününde soruyu sorarken ne kadar aptal durumuna düştüğünün de umrunda değil, çünkü işin ucunda elinde eski kitapla gezme karizması var.

    dip not: aptal durumuna mı düşmüş, o senin kuruntun diyecekler için; arkadaş uzaklaştıktan saniyeler sonra yetkili abiler-ablaları bir gülme aldı ufaktan. ama sonuçta eski kitap satan bir müessese olduklarından hedef kitlelerinin önemli kısmını oluşturuyor özenti gençlik.
  • bazılarına göre yenisinden daha makbul olan.

    "her şeye sahip birine bile eski bir kitap hediye edilebilir."

    amin maalouf.
  • (bkz: sahaf)(bkz: sahafçı)
  • benim için 100 yıllık veya 100 yıldan da eski olan kitaplarımdır. benimkiler osmanlıca ve fransızca. onların bakımını ayrı yapar, konu tasnifinden bağımsız, kapaklı ayrı bir rafta tutarım. arada bir karıştırıp, bazen tozunu alırım.

    bu tip kitapları açarken, konudan çok kitaba odaklanıyorsunuz.
hesabın var mı? giriş yap