• başkalarını her öpüşünde her sevişinde beni hatırla.
  • sana da umut versinler, sonra da seni de kandırsınlar.
  • - kimse almasın seni, kimse almasın seni. yine bana kalasın.
  • aldığın nefesin bile hesabı varken, sanmaki yıktığın gönlün hesabı yok.
  • çok mutlu ol, çok sev, çok sevil.
    kötülüğünü istemem hiç.
    ama yaşattıklarını yaşa.
    hissettirdiklerini hisset.
    hak etsem “eyvallah” der geçer giderdim.
    zerresini hak etmedim.
    o yüzden önce aynılarını yaşa.
    sonra doya doya mutlu olabilirsin.
    gözüm yok. olmaz da zaten..
  • üniversitedeydim o zamanlar.... terk edilmenin verdiği acının depresyonumu açığa çıkardığı, zil zurna sarhoş olduğum bir gece, yağmurda sırılsıklam halde sokakta yürürken buldum kendimi. yağmurdan sığınmak için kendimi henüz bitmemiş bir inşaatın girişine attım. karanlığın içinde yağmurun dinmesini beklerken kafamı sağa sola çevirip etrafımdakileri anlamaya çalışıyordum. bittiğinde işyeri olacak odanın içinde bir karartı gördüm. dikkatli bakınca aynı benim gibi, yere oturmuş ve elinde içki şişesi olan birini farkettim. ben içtikçe o da içiyordu. ara sıra bana baktığını düşündüm ama yüzü seçilmiyordu. birkaç kere seslendim ama cevap vermedi. kendi sesimin yankısını duydum. "burada ben içiyorum s.ktir git" dedim. hiç oralı olmadı. en son dayanamayıp ayağa kalktım. o da kalktı. hızlı adımlarla üzerine yürüdüm. birden durdum, yaklaştım ve dikkatli bakınca duvara yaslanmış bir ayna ile kavga etmek üzere olduğumu farkettim...

    elime telefonu aldım, defalarca mesaj yazıp sildim... bir saat geçmişti belki de, sayfalarca mesaj yazıp defalarca sildikten sonra en son tek bir cümle yazıp gönderdim. "aynada kendimi tanıyamıyorum, aynada kendini tanıyamayasın" diye...

    aradan yıllar geçti. ben iyileştim. beddua ettiğim kişi ile karşılaştım bir cafede. daha doğrusu karşılaştığımın farkında değildim, arkadaşım uyardı, o gösterdi. inanamadım.

    insülin direnci ile ilgili şu an hatırlamadığım bir hastalığa yakalanmış. 20 kilo almış en az. yüzünde egzema benzeri irinli yaralar çıkmış. kendine gelmek için saçları ile o kadar oynamış ki, saçlarında ileri derecede dökülme olmuş. sürekli şapka takıyormuş uzun zamandır.

    gözgöze geldik, konuşmadan uzaklaştık. söyleyecek bir cümle kuramazdım zaten. akşamında mesaj attı, "aynaya baktığımda yüzümü tanıyamıyorum..." diye. "hakkım helal olsun" diye karşılık verdim.

    beddualara, helallik vermeye, istemeye zerre kadar inanan bir insan değildim, ama bir daha kimseye beddua etmedim.
  • herkes seni sevsin, sana aşık olsun; ama sen kimseyi seveme...
    edit : yaklasik 13 yil once, sadece 2 kez oturup cay ictigimiz bi arkadasti. olmaz dedi; ayrildik. dedim delikanli cikti. ama ne benimle kaldi ne de gidebildi. haber gondermeler, mesajlar, takip etmeler... ee insanin da psikolojisi bozuluyo bir yerden sonra. bu dengesizlikleri yuzunden ona aşık oldugumu da sanmistim. birkac yil sonra, bana cektirdigi iskenceden sonra ettigim bedduadir. sanirim tuttu. ben ettim siz etmeyin. geri aliyorum. beddua etmeyin..

    edit: az önce radyoda yıldız tilbe'nin "sende sev ama sevilme" şarkısını dinledim. insan severse bir şekilde tatmin olur. ama sevilip de sevememek... sağlam bedduaymış.

    beddua neyin etmeyin.

    edit: adam evlendi gitti, ama hala bana ulasmaya çalışıyor. yok, bu isin aciklamasi beddua falan degil, dengesiz cikti bizimki...
  • umarım doktora yaparsın.
    ben bundan kötü beddua bilmiyorum.
  • allah senin karşına senin gibi birini çıkarır inşallah.
  • "sevdiğin kadının yatağında erken boşalasın." ağzıma sağlık.
hesabın var mı? giriş yap