• 90 larda çocuk oldum, eğlenceliydi.ülke ultra süper güç bir devlet değildi ama böyle de değildi.sorunlarimiz elbette vardı.ama insanlar mutsuz, umutsuz, bıkkın, tahammülsüz değildi.ne bileyim her gün taciz tecavüz hırsızlık yolsuzluk katliam olmuyordu ya da oluyordu biz mi duymuyorduk.
  • şu an neye benzediğini az çok anlayabildiğim ülkedir. hastanedeyim en az 100 kişilik bir kayıt sırası var ve çeşitli kombinasyonlarla insanlar kavga ediyor. ben de eski türkiyeyi gözlemliyorum. eski laik günlere özlem gideriyorum. *
  • her dönem kendi içinde olumlu/olumsuz durumlar taşır. taşır ama 'eski türkiye' diye tabir edilen -benim hatırladığım- zamanlarda;
    sokaklarında oynayabildiğimiz,
    okulumuza yürüyerek gidebildiğimiz,
    şehrin tam göbeğinde yaşıyor olsak da iki adımla ya bir parka, ya da en fazla 1 vesaitle yeşil alanlarda olabildiğimiz,(şimdi hiç yok)
    öğretmenlerinin gerçek eğitimci olduğu,
    eğitimin bu kadar paralı olmadığı,
    merkezi sınavlara gözü kapalı güvendiğimiz,
    kayırmacılığın/cahilliğin/yobazlığın kutsanmadığı,
    mizah dergilerinin ince esprilerine sürekli dava açılmadığı,
    silivri adının sadece yazlıkçılar tarafından kullanıldığı,
    kimsenin kimseye şimdiki gibi düşman olmadığı,(yakında sarışınlar ve esmerler şeklinde de bölüneceğiz)
    demografik yapımızın böylesine bozulmadığı,
    televizyonlarında saçma sapan ısmarlama dizi ve programlarla uyuşturulmayıp, kültür sanata daha çok yer verildiği - olan diziler ise çoğunlukla edebiyat uyarlamasıydı-
    plaza ve alışveriş merkezlerinin hiç olmadığı, yahut mantar gibi türemediği,
    seçilmiş kişilerin mahalle kabadayı gibi konuşmadığı...

    asla canlı bombaların patlamadığı, -hatta iki gün üst üste şehit haberi gelse insanların hemen tepki gösterdiği-
    kişilerin dinden bu denli soğumadığı,(çoğunluk nefret boyutunda)
    gençlerin umutsuzluktan yurt dışına kaçmadığı,
    koca koca şirketlerin tepetaklak yuvarlanmadığı,
    derelerin satılmadığı,
    yaz mevsiminde bile imkansızken kış ortasında ormanları cayır cayır yanan bir karadeniz'in olmadığı,
    soğan, patates ve bakliyatın yurt dışından alınmadığı,
    her adım başı bilmem hangi milletten olan kişilerin ukalalıklarına boyun eğilmediği,
    pazarda pahalılıktan yakınanların ihbar edilmediği, (yetmiyormuş gibi bir de gözaltına alınmış)
    tüm değerli kavramların yerle yeksan olmayıp, insanlarının; dönekliğe/hırsızlığa/vicdansızlığa/ahlaksızlığa/ yalana/talana/riyakarlığa alıştırılarak(yazılı-yazısız her türlü kuşatmayla) sömürülmediği,
    çocuk evliliklerinin/tecavüzlerinin normalleşmediği,
    edebin, adabın, usulün esastan önce geldiği,
    vatandaşlarının çaresizlikten/açlıktan kendini yakmadığı,
    ailelerde kardeşin kardeşe, babanın çocuğuna siyanür verip intihar etmediği,
    insanlarının şiddeti kanıksayıp, bu kadar ölmediği;
    yani tabiri caizse hemen hemen tüm alanlarda 'ayakların baş olmadığı' bir türkiye idi.

    bu arada tevellütü yetenler bilir. vakti zamanında bir susurluk olayı vuku bulmuştu. haftalarca, aylarca gündemde kalmış hatta her gece protestolar yapılmıştı. (akşam belli saatlerde ışıklar söndürülüp yakılır ve tencere kapaklarına vurularak gürültü çıkarılırdı)
    iski olayı, yahut kasa atma hikayesi de öyle... neredeyse yıllarca konuşulmuştu.

    peki şimdi?
    denizde uzun süre kalmış, yüzükoyun yatan bir cesedin tarifsiz hüznüyle seyrediyoruz ülkemizi.
  • debe’deki entry (bkz: #102103460) ‘yi okurken güldüm. “o zamanlar zeki müren dinlerdik, peki şimdi? aleyna tilki!” hahaha. (şahsen ikisini de dinliyorum.) bazı maddelerine katılıyorum ama şu “nerde o eski bayramlar/nesiller/gençler/çocuklar vs” şeklindeki eskiye övgü, eskiye özlem temaları çok ilgimi çekmiyor. ben daha çok gelecek insanıyım. ayrıca her dönemin kendine has olumlu ve olumsuz yönleri olduğuna inanırım. mesela, bugün okuduklarımıza göre o günkü ırkçılık da feci boyutlardaymış.

    eski türkiye’de de içine kapanmış, gelişirken bile utanan, azla yetinmekten gına geldiği halde pollyannacılığını sürdüren, düşmanlıklarını açığa vuramadığı için sinsice yapan ya da kin duygularını içine bastıran sağlıksız insanların olduğu bir taraf görüyorum.

    yeni türkiye’yi de tuttuğum söylenemez, herkesin malumu nedenlerden. geliştiği su götürmez bir gerçek, gelişmemek zaten dünyada imkansız. ama çoğu, sonradan görmelerin gelişmesi gibi; eciş bücüş, yarım yamalak, üstüne oturmayan.. bir tek instagram’da araba/yol/yemek fotosu paylaşmak için kullandığı akıllı telefonun son modelini takip etmekten başka “gelişmişliği” olmayan insanlar gibi. bu olmamışlıktan kendini sıyırmayı başaran kitle ise her zamanki gibi gerçek entelektüeller. zaten onların yüzü suyu hürmetine yola bir şekilde devam edilebiliyor.

    üniversitelerin sıkış tepiş amfilerinde hala modern akıl taşıyan, kendini güncelleyen hocalar var; göçmen istilasındaki yetersiz hastanelerde hala işinin hakkını veren nazik doktorlar var; çocukların üst üste bindirildiği binasız okullarda hala güncel eğitim verebilen öğretmenler var; medya tarafından insanların gözüne sokulan onca suç ve suçluya rağmen, hesapsızca içeri akıtılmış binlerce göçmene rağmen, insanlara kin ve nefretin zorla aşılanmaya çalışılmasına rağmen, sokaklarda ve tüm yaşam alanlarında hala insancıl fikirlerini ve duygularını koruyan, bu yönde davranmaya da bozulmadan devam eden insanlar var.

    fazla mı iyimserim? her zaman iyi ve kötü mevcut olduğuna göre, iyiye övgü yolunu seçmek şahsen önceliğim. yeni türkiye’yi bir cehennem haline getirenlere, akıllanmaya başlayan toplum yavaş yavaş cezasını vermeye başladı. evet, çok geç kaldılar ama umarım bu gecikmeyi telafi ederek hızlanırlar. bu süreçte, bozuk oluşumun sorumlusu olmayan mağdur kitle de daha fazla zarar görmeden yaşayabilir umarım.
  • 1980’lerin başında ilkokula, 90’ların başında üniversiteye başlamış biri olarak, debe’ye giren entry’de katıldığım ve katılmadığım şeyler var.

    eski türkiye’ye dair en çok özlediğim şey özgürlük. özgürlük denilince yine de sorun çoktu, ama şu anki gibi insanların gölgelerinden korktuğu bir ortam yoktu. sorun özellikle de darbecilerin dayattığı yasaklar nedeniyle uç siyasi görüşlerle ilgiliydi. arkadaşın anlattığı kürt alevi meselesi ise tümüyle saçmalık. 1990-1999 yılları arasında bu ülke hiç olmadığı kadar etnik ayrılmaya maruz kaldı (kürt değilim, olsam da hayatımda bir farklılık olmazdı). terör örgütünün yaptıkları tartışılmaz, ancak devlet yangını körükledi (kontrgerilla), bunun neticesinde 1994 yılında neredeyse iş toplu kalkışmaya varacak boyuta gelmişti. eski türkiye’nin aşırı güvenlikçi politikaları kendince haklıydı. ancak bir süre sonra inşaatta işçi olarak çalışan işçileri karakoldan toplar hale gelmiştik. kimlikte batman, siirt, mordin, sason yazıyorsa ayaküstü bile bir ton soruyla muhattap oluyordun, kendini ifade edemiyorsan, karakoldasın zaten. insanlar da gelen şehit haberleri nedeniyle kürtlerden nefret ediyordu (gerçi hala nefret ediyorlar. arkadaş rakı masasında “git çay koy lan kürt” diyormuş da herkes gülüyormuş, geç bunları). rte’yi eleştirdiğim çok şey var. ama kürt-türk nefreti şu an benim ömrü hayatımda gördüğüm en alt seviyede. aksini iddia eden ya çok genç, ya anadolu’dan habersiz.

    alevilerle ilgili saptaması da boş. şimdi kapıya çarpı koyuyorlar, 90’lı yıllarda gazi mahallesi olaylarında bilinçli bir provakasyonla onlarcasını polis öldürdü, madımak olayından bahsetmiyorum bile. karanlık günlerdi. etnik ve mezhepsel ayrışma net ve eğitim düzeyi yükselmedikçe, beyinsiz bir toplumda küçük bir provakasyonla her şey olabilir.

    eskiden liseye, üniversiteye sınavla girerdiniz. sınavla girdiğiniz okullar gerçekten çok kaliteliydi ve sınavla ilgili aklınızda en ufak bir şüphe olmazdı. iç anadolu’nun en saçma sapan şehirlerindeki anadolu liseleri size mükemmel ingilizce öğretirdi. şimdi ösym’ye güvenmiyorum. kazanılan okullara mutlu olamıyorum. her şeyin içi boşaltıldı. eskiden örneğin, kadıköy anadolu lisesi çok prestijli bir okuldu. şimdi bir kaç frankofon okul ve prestijli vakıf okulları dışında güven veren lise yok. üniversite yok. proje okul diye bir saçmalık çıktı, anlıyorum ki proje okulun amacı, eskiden fark yaratan okulları bitirme projesiymiş. eğitime karşı top yekün bir savaş var. insanların çocuklarının eğitimiyle ilgili endişeli olmaması mümkün değil.

    yazacağım çok şey var, ama konu uzun. akp’nin iktidara gelme sebebi, eski türkiye’nin affedilmez hatalarını iyi gözlemlemiş olmasıdır (ekonomi, devletin paralarını göz göre göre hortumlayanlar, devalüasyonlar, koalisyonlar, başa gelen hiç kimsenin bu bozuklukları düzeltememeleri, yıllarca bitmeyen yol çalışmaları, yolların kötü olması sebebiyle trafik kazalarındaki ölüm sayısı, tsk’nın siyasete müdahil tavrı, terör). işin ironik tarafı bunlardan ölümcül olanları, artık kendileri yapıyor.

    sonuç olarak; şu an türkiye’nin geleceği ile ilgili çok ciddi endişelerim var. kağıt üstünde bir cumhuriyette yaşıyor olmamıza rağmen, bizi yöneten hayalperestlere göre osmanlı devletinin devamını yaşıyoruz ve bir padişahımız var. bir yerde yazmasına gerek var mı? adamlar diyor ki osmanlıyız. uzunca bir süre dobloların arkasına neden tuğra geldi anlayamadım. gerçi şimdi de anlamıyorum. şu an her şeyin tek bir adamın olduğu bir dönemdeyiz. her şeye rağmen eskinin özgürlük hissini, halkçı politikalarını, geleceğe dair umudun olduğu günleri özlüyorum. eskinin hatalarının düzeltilmesi için, rejim değişikliğine değil zamana ihtiyaç vardı.

    zorla güzellik olmaz, su yolunu bulur.
  • (bkz: #102103460)

    bu vıcık vıcık eski türkiye güzellemesi debe'ye girmiş. anlamadım, eski türkiye yeni türkiye miladı olarak sanki akp gösterilmiş gibi ama akp'yle alakalı alakasız bir sürü şey doldurulup torba yasa gibi oylamaya sunulmuş sanki. ben mi yanlış anlıyorum anlamadım, bakkallardaki veresiye defterlerinin azalarak yok olmasıyla basın özgürlüğü aynı milada mı tabii tutulmuş, aynı nedenselliğe mi bağlanmış. bu kadar vıcık vıcık olunabilmiş mi gerçekten? bu mümkün mü?

    --- spoiler ---

    birine "hasiktir lan kürt" derdik, espri olarak algılanırdı, zira onu aşağılamak için söylemezdik, bunu söylediğimiz kürt çiğ köfte yapardı hep birlikte şarkı söyler, rakı içer yerdik.
    "allah'ın lazı" derdik, karadenizli arkadaşlarımız alınmazdı misal.
    --- spoiler ---

    adamın özlediği şeydeki rezilliğe bakar mısınız? hassiktir lan kürt diyebilmeyi özlemek. hayır "özlem"in devamı daha hoş. kürt "kardeşimizin", ama asla abi değil kesinlikle kardeş, çiğköfte yapması ve beraberce yenilmesi. evet tam bir ideal kürt kardeş prototipi. her eve lazım. sesi de yanıktır şimdi. evet, bu tahayyülde seni rahatsız edecek bir şey yok, haklısın. ama kürt kardeşin seninle hemfikir miydi emin değilim. biraz aydınlatıcı olması açısından kürt siyasi hareketini araştırabilirsin. bu hareket 2002'de ortaya çıkmadı. şeyh sait isyanı 2003'te olmuş bir olay değil. leyla zana 2005'te türkçe yemin etmek istediği için meclisten atılmış, vekilliği düşürülmüş değil, ahmet kaya kürtçe şarkı soylemek istediği için linc edildiğinde sene 2007 değildi. yakınındaki kürtlere "hassiktir lan kürt" diyemediğin için kapıldığın üzüntüyü samimiyetle paylaşıyorum ama belki sebebi başkadır, hani toroslarla kürtlerin alındığı dönemler falandır belki o güzel dönemler, bilemedim.

    --- spoiler ---

    alevi-sünni ayrımı yoktu.
    kimse kimseye "sen alevisin" falan demezdi. alevilerin kapılarına çarpı işareti konulmazdı
    --- spoiler ---

    güzel abim, sen bir şeylerden bihabersin diye o seyler yok olmuyor. madımak oteli 2015'te yakılmadı, maraş olayları yeni değil, alevi köylerine cami yapılması post-modern mimarinin yeni trendi değil. miladı nereden çekiyorsun, başta söylediğim gibi emin değilim ama fark etmez. alevi sunni meselesi dediğin 500 yıllık mesele, tıpkı kurt meselesinin 150 yıllık mesele olması gibi. bu meseleler oradalar işte. zaman zaman bu gerilimler artarak yüzeye çıkıyor, ama çıkmadığı zamanlar bu gerilimlerin olmadığı anlamina gelmiyor. din kültürü öğretmenim sınıftaki bir kızın alevi olduğunu "yanlışlıkla" ifşa edip de kızın arkadaşları hocaya cephe alıp ateşli bir sekilde tartistiklarinda ortaokuldaydım. yani sene 98 ile 2001 arasındaydı. bu kişisel tarihimden küçük bir örnek, büyük olayları zaten yukarıda belirttim.

    bu vıcık vıcık romantizmin sebebi ne tam olarak bilemiyorum, iyice güçlenen akp yönetiminden bunalmak olabilir, ben de bunaldım ama sırf bu sebeple eski turkiyeyi güzelleyecek değilim. bence bu yazarın da bu kadar şuursuzca ovmesinin sebebi bir hezeyan. hayalinde yaşattığı, gerçekte hiç var olmayan, toz pembe ülkesini, ütopyasını yitirmenin yarattığı bir hezeyan. ( elbette bu ütopyada sınırsızca hassiktir lan kürt denebildigini belirtmeme gerek yok.) 33 yaşındayım, akp öncesini hatırlayacak yaştayım, daha öncesiyle ilgili de eğitimim gereği az çok bir şeyler bilmem gerekiyor. elimden geldiğince açık konuşmaya çalışacağım eski turkiye boktandı, bombok bir yerdi güzellenecek bir yanını pek göremiyorum. yeni türkiye mi o da boktan, bombok bir yer. batı cephesinde bir değişiklik yok anlayacağın. sen ütopyanı yitirdin, bizlerse bu boktan distopyaya sıkışıp kaldık, yitip gitmiyor bir türlü.
  • hassiktir ordan kürtü şaka amacıyla söyleyen bir adet zırvanın debe olduğu başlık. duyarınızı sikeyim afedersin.
  • 65 yaşından sonra rahat yaşayabilmek için 65 yaşına kadar rahat yaşanamayan bir yerdi.

    şimdi o da mı yok?!
  • ısrarla "eski türkiye de çok güzel değildi" diye kendini parçalayanların anlamadıkları veya anlamamazlıktan geldiği bir nokta var, doğrudur eski türkiye güllük gülistanlık değildi ama hiç bu kadar kötü olmamıştık.
    hiç bu kadar kötü olmamıştık!
    yukarıdaki cümlenin her kelimesini, bir a4'de sığacak şekilde çıktı alın ve odanızın duvarına asın, sonra bu cümleyi idrak etmeye çalışın.
    kaldı ki zaten o dönemleri hatırlayacak yaşınız yoksa, kulaktan duyduğunuz birkaç yarım yamalak bilgiyle burada trollük yapıyorsunuz, başka bir şey değil.
    sadece bir örnek; bu ülkede her zaman terör vardı, 90'lı yıllarda güneydoğu'da köyler boşaltıldı, faili meçhuller işlendi lakin türk - kürt ayrımı bugün olduğu gibi hiçbir zaman halk seviyesine inmedi, o zaman bile şimdiki gibi türk-kürt ayrımı yapılmadı!
    bunu ikiyüzlü çoğu kürtçü, liboş itiraf edemez lakin aksini iddia edecek tek bir kanıt da sunamaz.
  • eski türkiye, iyi kötü cumhuriyet devleti idi; şimdiki türkiye ise kabile devleti.
hesabın var mı? giriş yap