• aldığınız nefesi ciğerlerinize ulaştırana kadar ısıtamazsınız, herkes bronşittir. saçınıza değdirdiğiniz suyu tamamen kurutmadan çıkmazsanız kafanızda donar, saçınıza dokununca buz parçaları dağılır, herkes sinüzittir. çatıdan bacağım kadar buz sarkar, damlayan su montunuza düşene kadar buz olup monta yapışır. ayazı cildi kurutur mahveder, herkes yılan gibi durmadan deri değiştirir. haliyle iç donu bizden biridir.

    bazen sıcaklık -30ları görüyor, kar yerden bir ay kalkmıyor, kalkamıyor. eksik olmasın sayesinde biz de kalkamıyoruz. her yer eskişehir olimpik buz pateni pisti, hepimiz de artistik patinaja koşuyoruz.

    yaşamayana tarif etmenin imkanı yok aslında. o göt bir kere donmadan şimdi ben burda ne desem tırıvırı, ne desem şehir efsanesi.
    rusların sıcak denizlere inme isteği haybeye değilmiş arkadaşım, gelsinler hepsini akdenize yerleştirelim.
  • bazı durumlarda çok işe yarar.

    - bu soğukta nereye gideceksin kal işte bu gece...
  • bununla tanismam memleketimin otogarinda olmustu. yazlari sicak ve kurak kislari ilik ve yagisliydi bizim oralar hep. memleketimden kafayi cikarmamisim daha once, eskisehir nedir ne degildir pek bilgim yok
    kayit icin ilk defa gidecem otobus firmasi bakiyorum
    seceneklerim
    (bkz: ismail ayaz)
    (bkz: buzlu)
    amk dedim isimlerden belli gotum donacak kesin orda
    5 yillik tecrubeden sonra diyebilirim ki gotunuz donacak hoca kacari yok
  • insan psikolojisindeki etkileri sırasıyla şu şekildedir;

    inkar,
    öfke,
    pazarlık,
    depresyon,
    ve kabullenme.

    ve ufak bir özlem.
  • her yıl aynı diyalogların yaşanmasına sebebiyet veren, yakıcı bir soğuktur.

    (ağzı yüzü yamulmuş kişi içeriye girer)

    - aman allahım böyle soğuk hiç yaşamadım ben. bu nedir ya?
    - eheh geçen sene de öyle diyordun ama?
    - yok yok.. bu sefer çok başka. donduuum laan..
  • eskişehir'in kendisini kaybettiğini düşünmemize sebebiyet veren bir soguktur. zira bundan bir süre önce -15 olup porsuk çayı dondugunda dışarı cıkıp bir yere gitmeye calısırken canımız burnumuzdan gelip havada donuyordu. sokakta apartman girişlerinin kuytularında falan soluklanıyoduk. e simdi nooldu istanbul oldu 5 derece eskisehir oldu -30 derece. aradaki fark burdan los angeles sahillerine yol olur. bundan şöyle bir sonuc cıkarabiliriz; imdaaaaaat. evet ciddi ciddi imdat. sokaga cıkmayın eskişehirliler, yapmayın bunu..
  • eğer eskişehirli iseniz, şehir dışından gelen arkadaşlarınız her ayazda size "ne biçim memleket lan burası" diye çemkirirler. napıyım lan ben mi soğutuyorum havayı, hem ben de üşüyorum hayret birşey ya.*
  • öyle ayaz mı olur vicdansız? diye size şehrinizi sorgulatandır. az önce eve gelirken bir ara burnumu dudaklarımı kontrol ettim yerindeler mi diye,bir ara cidden inandım çünkü düşebileceklerine. insan kendine kalorifer peteği taktırmak istiyor,doğalgaz bağlatmak istiyor adeta. soğuk hava başka,kuru ayaz başka şey arkadaşlar, gelin bir üşüyün isterim.
  • ben en çok otogarda hissediyorum bunu.

    adana'nın ılık havasını üzerine alıp otobüse biniyorsun, sıcak otobüsün içinde 600 km gidiyorsun**, sabahın ilk ışıklarında eskişehir otogarına giriyorsun ve eskişehir ayazını golgi cisimciğine kadar hissediyorsun.

    sırtımda gitar, sağ elimde bir koli ve tekerlekli bavul, sol elimde diğer bir gitarla kalabalık tramvayın içinde ancak çarşı durağında inebilirdim. en uzun orada duruyor. öyle yaptım. çarşı durağından aöf'ün arkasına kadar yürüdüm aylar sonra nelerin değiştiğini gözlemleyerek.

    elimde tuttuğum elektro gitar bir hayli ağırdı, 200 metrede bir değiştiriyordum eşyaları ellerim arasında. eldiven almayı akıl etmedim. eve geldiğimde farkettim, gitarın kılıfının pürüzü, ayazla birleşerek tahriş etmiş parmaklarımı. üzerinden birkaç saat geçmesine rağmen hala sızlıyor.

    ama eskişehir hala her şeyiyle güzel. ait olduğum yerdeyim.
  • kırmızı 4 beklerken yüzünü hissetmemektir.
hesabın var mı? giriş yap