• hatırladığım en eskisinden en yenisine kadar her yaşanmışlığı hatalarıyla birlikte özlüyorum. maskesiz gezmek en sıradanı hatta özlediklerim arasında. konyak içerek yürüdüğüm göztepe sahilini, bilet attığım eshot kutusunu, reddettiğim kadınları ve nihayetinde "gelemem" dediğim dostları, bazen de "sen de gel" demesini beklediğim insanları özlüyorum. duble olmayan yolları, müslüm gürses'in avam sayıldığı zamanları, askerlik anılarını değil belki, ama askere gitmemek için uzatılan okul yıllarını da özlüyorum. eskimese de eskiyi özlüyorum.

    tanım: geçmişe özlem duymak

    edt: imla
  • bir yerde bilimsel olarak yazılmış bir yazıda okumuştum. eskiyi özleyen insan mutsuz insandır diye bir sonuca varıyordu. ben buna katılıyorum. şu andan keyif alsan, mutlu olsan ya da geleceğe umutla bakabilsen neden eskiyi özleyesin ki? belki de çoğumuz çocukluğunu özlüyordur bilmiyorum. ben yıllardır eskileri özleyen bir insanım. eskiden kastım 10 sene öncesini de özlüyorum 2 sene öncesini de. eskiye dair ne görsem aşırı duygulanıp aşırı tepkiler veriyorum. arkadaşa gösteriyorum hee aynen diyor. vay amk falan diyip bitiriyor mevzuyu. ben etkisinde kalıyorum.

    ben eskiyi özlemekle kalmıyor eskiyi yaşamaya devam ediyorum. hala facebook'ta takılıyorum. kimse kalmamış ölü hesap yığını bir sosyal medya. 2-3 tane sayfa paylaşım yapıyor onların yorumlarını okuyorum. eski hesaplara bakıp zaman tünellerinde geziyorum. kendi yorumlarımı falan buluyorum. eskiden yüzlerce anlık online gördüğüm sitede 5 kişi falan online oluyor.

    eskiden tam takım 5 kişi cs oynardık. hala cs girip günde 1 el atıp çıkıyorum. o zamanlar günde 10 el atıyorduk tabii. o beraber cs oynadığımız arkadaşların profiline bakıyorum hepsinin son çevrimiçisi aylar önce. diğer oynadığımız oyunların ekran görüntülerini falan paylaşmışım onlara bakıyorum. muhtemelen o insanlarla bir daha hep beraber asla oyun oynayamayacağız. bir gün son kez oynadık ve bitti. facebook gibi burada da online kalmamış 2-3 kişi var sadece.

    beraber toplanıp monopoly oynardık bir ara arkadaşlarla deli gibi. onu da bir gün son kez yapmışız. bir daha o kadro asla toplanamaz yine.

    ne bileyim önceden her şey çok daha basitmiş. oyun oynadın, arkadaşlarınla takıldın. tamam mutlusun. bunları yapamadın mutsuzsun. bunun olayı bu kadardı. insan o basitliği özlüyor. aklından 50 tane düşüncenin geçmediği. derdinin tamamen daha fazla eğlenememek olduğu. şimdi herkes hayat koşturmacasında. hepimiz oradan oraya savruluyoruz. yakında ben de işe başlayacağım. ben de onlardan kopacağım. o günleri bir daha yaşayamayacağız. önceden çalıştığımda akşam vakitleri veya haftasonları buluşup bir şeyler yapmaya devam ediyorduk. şimdi kimsede o enerji yok. akşam iş çıkışı zaten bitmiş halde oluyor herkes ve bir an önce eve gidip dinlenmek istiyor. haftasonu 2 gün tatilim var onu da evde yatayım diyen oluyor. ya da çok daha değer verdiği biriyle geçiriyor sevgilisi falan. ama şimdi tekrar işe gireceğim ve açıkçası ben de o halde olacağımı düşünüyorum.

    ben özlüyorum yani her şeyi, herkesi, her olayı, her etkinliği, her yaptığımı. annemden babamdan gizli sahura kadar bilgisayar açıp sevgilimle yazışmayı özlüyorum lan. şimdi fark ediyorum da onu yaparken yapabildiğim için çok mutluymuşum. şimdi evde gizlenip ondan habersiz bir şeyler yapmaya çalışacağım babam bile yok evde. ailemin eski yapısını özlüyorum. yıllarca konuştuğum o insan da yok. bulamıyorum bile. bulsam bile beni hatırlamayabilir.

    benim o konuda hafızam çok kuvvetli. bütün olayları, herkesi hatırlarım. zaten beni bu duruma sokan da bu oluyor. birine söyleyince aaa doğru lan yapıyor. benim hiç aklımdan çıkmadı halbuki.

    bütün bu hatırladıklarımın ve anlattıklarımın ortak noktası, hepsinde mutlu olmam. ben bunları yapıyorken gerçekten mutluydum. 2 senedir sadece 1 hafta mutlu oldum o da burnumdan ağzımdan her yerimden geldi. şimdi bir de onu unutmaya çalışıyorum. yani artık mutlu bir olay yaşamaya korkar oldum. çünkü bir şekilde tekrar mutsuz yaşayacağım ve o mutlu an benim beynimi eritip bitirecek.

    cuma günü okul çıkışı eve koşmak istiyorum ben hala amk. vermiyor o mutluluğu hiçbir şey bana. paramız olmadığı için minibüse binemeyip yürümüştük. o günün keyfini bugün yüzlerce bin liralık arabamla gezerken alamıyorum lan. her şey bana ot gibi geliyor ve kendimi aşırı yalnız hissediyorum. çünkü kimse geçmişte yaşamıyor, kimse yok orada. ben tek başıma hala oradayım. bende biraz arşivcilik mantığı da var. her şeyi fiziksel veya dijital saklarım. en ufak olayı, en önemsiz kişiyi hatırlatacak bir şeyi. farketmez her şey bende kalır. onları gördükçe de anılarım tazeleniyor. 10 yılı geçiktir biriktirdiğim fotoğraf albümüme her girdiğimde çok hüzünlü bir şekilde çıkıyorum. oradaki insanların %80'i hayatımda yok mesela. ne yapıyorlar neredeler hiçbir fikrim yok.

    bunlar anlattığım en basit meselelerden eskiyi özlemem işte. yoksa her konuda her alanda eskiyi özleyebilirim. çok daha ciddi konularda da özlerim. ama basit bir bilgisayar oyununda bile hüzünlenip geçmişi hatırlayıp o günleri yad edebiliyorum. ya da arkadaşlarla çekirdek kola yaptığımız yeri görünce oraya takılı kalıp bakakalabiliyorum.
  • hayatı kötüye giden nostaljik sevdalısı vasat tiplerin yaptığı şeylerden birisidir.

    hayatının iyiye gitmesi için hiçbir şey yapma ve sonrada geçmiş daha iyiydi diyerek geçmişi tozpembe hale getirip ağla. genel olarak geçmişte berbat ama onu romantikleştirerek sanki her şey daha iyiymiş gibi yansıtıyorlar ama öyle değil. geçmişi de berbat oluyor bu tiplerin.

    insan zamanla mükemmelleşmeli ve hayatı iyiye gitmelidir. bunu gerçekten isteyen başarır istemeyen ise hayat tarafından mahvedilir.
  • bir kadın tanıdım 30 küsur yaşlarında.
    "18 yaşımı özledim" dedi. "ne vardı?" dedim. "bir şey yoktu da olacak sanıyordum..." dedi.
    bir yerde okudum bu satırları ; taze bir papatya iliştirdim arasına...
  • geçmişi hep özlemişimdir. hatta geçmişte yaşarken mutsuz olduğum anları bile özlediğim oluyor benim.
    ama bu özlem gittikçe artıyor şuan boş otururken, 3 gün önce annemle evi badana yaptığım günleri bile özlüyorum. bunun bi tık üstü dünü özlemek olacak sanırım. bu haftalık mı nedir? çözemiyorum
  • dönüştüğünüz kişiden memnun olmamaktır bazen.
  • her eski şarkı, koku duyduğumda tetiklenen özlem çeşididir. hem haz verir hem acı... bütüne baktığınızda eskiyi özlemek güzeldir. böylece taze tutarsınız anıları
  • tutulduğum hastalık. evet hastalık. söylenenlerin aksine geçmişten çok daha iyi bir konumda olsanız bile kolaylıkla yaşayabileceğiniz bir his bu. bataklık gibi içine çekiyor, delirmem inş.
  • sık sık yaptığım eylem. bence bu nostalji sevdasından da kaynaklanmıyor. sanırım dünya'nın doğallığının artık olmadığını düşünüyorum. dijital çağ, tüm samimiyet ve doğallığı elimizden aldı.

    90'ların başında doğmuş birisi olarak 90'lı yılları özlüyorum. doğmadığım çağdaki (60-70-80) dizi/film/içeriklere bakıyorum, o yıllardaki yaşam tarzları, insan ilişkileri veya kültür/sanatla ilgili öğeler bana daha cezbedici geliyor.

    insanların devamlı ellerinde telefon instagram'da dolandığı, abuk subuk rap parçaların hit olduğu, muhabbetlerin ekseri sosyal medya üstüne olduğu günümüz çağı bana hiçbir şekilde hitap etmiyor.
  • eskiye dair özlediğim bir şey var mı dedim.

    ilk aklıma gelen,
    ramazan gecelerinde sahura kalktığım zaman, dişimi fırçaladığım o diş macununun kokusu oldu.

    ne alaka dedim.
    insan bunu mu özler, özleye özleye!?.

    "hani kuzenlerle korku filmi partileri, piknikler, gece uyumama ve kudurma seansları falan, onları da mı özlemedin?"

    biri arkamdan atıp tuttu diye sildim hayatımdan.
    öteki en zor günümde yanımda değildi diye.
    beriki her fırsatta laf sokmaya çalışıyor diye.
    e ölenle ölünmüyor, takdiri ilahi.
    kalan da fazla bir şey olmamış.
    yaş olmuş 2x20
    boşa yaşamışız diyor insan.
    yine de, yaşadığım herşey için mutluyum
    ama özlemiyorsam bir sebebi vardır...
hesabın var mı? giriş yap