• haksız ve boş bir serzeniştir.

    zamanın ruhuna karşı gelemezsiniz.

    bakkal, dükkanını kapatıp şok/migros/a101 gibi mağazalarda kasiyer olmayı öğrenecek.

    kasap, dükkanını kapatıp carrefour/migros/tansaş gibi mağazalarda et reyonu sorumlusu olmayı öğrenecek.

    nalbur, dükkanını kapatıp koçtaş/bauhaus gibi mağazalarda reyon personeli olmayı öğrenecek.

    bütün dünyada bu iş, bu şekilde oldu. bu ülkede de bu iş, bu şekilde olacak.

    çocuklara ücretsiz şeker veren, memur aileyi aysonuna kadar idare eden elma yanaklı tonton bakkal "miti", artık geçmişte kalması gereken hoş ve boş bir anıdır. geç bile kalındı.

    tekrar yazalım:

    zamanın ruhuna karşı gelemezsiniz.
  • (gramaja takılanlar olmuş, 100 değil 40-50 gram olunca hata düzeliyor, tamam! hey allahım ya!)
    yaşı yetenler bilir, bu bakkal kasap tayfası, yağlı kağıt tabir edilen ağırca bir ambalaj malzemesi kullanırdı. o zaten kafadan bir 100 gram gelirdi. 1 kg diye kakaladığı ürün aslında terazi maharetiyle 900 gram olurdu, özetle 1 kiloluk mal parası verip 800 gram alırdınız. veresiye olanağı sayesinde tahammül edilen, bir nevi mikro tefeci bir yapıydı bakkallık. merdiven altı ürünlerin dağıtım kanalının da bu küçük esnaf olduğunu düşünüyorum.
    ha, siyasi ve toplumsal gericilik kısmına girmiyorum, onu da koyunca "svihs" diyerek bitiyor mevzu.
    şimdi şikayet eden esnafa "on yıllardır vahşi sağcılara oy ve destek vererek kendi ayağına sıktın, git turgut özal'ın mezarı başında ağla" demekten başka bir şey yapmam.
  • türkiye'de her sektörde "müşteriyi bana yönlendir" diye devletten beklentiye giren bir anlayış var. taksi/über işi de böyle. devlet düzenleme yapsın, benim müşterim başkasına gitmesin. kardeşim kasaplık ya da bakkallık mı yapacaksın. o zaman müşteriyi sana çekecek bir takım farklılıkları kendin yaratacaksın. devlet marketleri kapatsın ya da bölgesel sınırlama getirsin, müşteri bize gelsin biraz da biz öpelim anlayışı geçti artık. dükkanını müşteri çeker kıl, ustalığını ürün gamını geliştir, bir şeyler yap müşteri sana gelsin. ankara'da çankaya'da bir kasap var önünde sıra oluyor, neredeyse sıra numarası alacağız. git bak o adam ne yapıyor da o kadar müşteri çekiyor.

    yalnız bu konuda bir kesim haklı o da tekel bayiileri. içki satışında saat sınırlamasının saat 24 e kadar uzaması iyi olur. zira bu adamlar ancak o sayede para kazanıyor. bu da aslında pozitif ayrımcılık.
  • o kodumun mahalle bakkalları zamaninda, sabah kendisinden aldığın kolanın, cipsin içinden çıkan bedavayı almaya gittiginde "hadi ordan şerefsiz x bakkaldan alıp bedavayı benden isteme" derdi. bir nesil bunlarin ibnelikleri yüzünden hakkını arayamaz oldu. sürünün amk şimdi..
  • onlarda beter olsunlar amına koyim hiç acımıyorum. koyduk mu derken iyiydi, bir gün devran döner dedik şimdi kendilerine koydu büyük marketler. böyle haberler duydukça seviniyorum günüm güzel geçiyor.
  • not: bu entry büyük bir komplo teorisi içerir..

    bakkal ve bir tık üstü iş yerleri, vergi kaçırma yönünden bir numaralı kuruluşlardır. maliyeye işyerini küçük gösterme, faturayı olduğundan da az gösterme, sürekli masraf çıkarma gibi birçok hile hurda ile uğraşır. ha maliye bunun farkında değil mi? evet sonuna kadar farkında ama, küçük esnaf böyle yapmazsa asla geçinemez. bana öyle bir küçük esnaf gösterin ki; tüm vergilerini dört dörtlük göstersin-ödesin. bulursanız, bilin ki o esnaf 7/24 içerisi müşteri dolu olmadıkça asla belini doğrulayamaz.

    ben bunun mali bir strateji olduğuna yürekten eminim. bim, a-101, şok gibi marketler, küçük esnafın belini bükmek için var. yani devlet kaotik bir vergi sistemi ile çalışan küçük esnafa artık tahammül edemiyor. yerini denetimi daha göz önünde olan bu tip marketlere bırakmak istiyor. bim, a-101 gibi marketler sürekli denetim ve göz önündedir, bu da devletin işine gelir, ve sürekli gücünü devletten alır.

    işte bu politika küçük esnafı yavaş yavaş, sindirerek ve hiç haberi olmadan bitirecek-kurutacaktır. boşuna şikayet falan etmeyin, bunun temeli en az 15 yıl önce atıldı, küçük esnaf dön de haline bak, önceki müşteri potansiyeli ile, şimdi ki arasında dağlar kadar fark var.
  • olmayan mağduriyet.

    eskinin bakkallarını düşünüyorum. hiç dokunulmamış fiş koçanları. tozlu raflar, açıkta satılan gıda maddeleri. doğru düzgün tartmayan tartılar. son kullanma tarihi geçmek üzere olan bakliyatlar. üzeri leş gibi kirli temizlik malzemeleri. bayatlamış ürünler. herkes ekmekleri güzelce avuçlasın, elini silsin (!) diye dışarı konulmuş ekmek dolapları.

    geçmiş geçmişte kaldı. devletin tek tek böyle küçük bakkalları en uygun şekilde denetlemesi mümkün olamaz. halkımız da sakız veya ekmek alıp fiş istemez. bim, a101 gibi zincir bakkallar (evet, vazifeleri temelde bakkallık) daha kolay denetlenebilir yapılar. fişsiz ürün alma ihtimaliniz yok. bozuk ya da tarihi geçmiş ürün satarlarsa milletin dilinden kurtulamayacakları için bakkalların hiç olmadığı kadar dikkatliler. yine aynı sebepten genel temizliğe de dikkat ediyorlar. en önemlisi, güçlü lojistikleri ve toplu alımları sayesinde uygun fiyat sunuyorlar. veresiye defteri niyetine de 1 ay vade imkanı sunan kredi kartınız var.

    titiz, temiz, adil ve doğru sözlü esnafların çoğunluk olduğu bir ülkede bakkallık sempatik bir meslek olabilir ama canım ülkemde biraz zor.
  • türk esnafına müstahaktır, zira türk esnafı vatandaşın kaliteli hizmet ve ürün almasının, makul fiyata alışveriş yapabilmesinin önündeki en büyük engeldir.

    senden büyük ve ucuz marketle rekabet edebilmek istiyorsan hiç yoksa hizmet kalitenle, güleryüzünle, dostluk ilişkilerinle fark yaratmak zorundasın, ama senin buna da niyetin yok. markete girmişim, adam altılısını 3.50'ye aldığım sodanın tanesini 1.50'ye satıyor, üstüne bir de suratlar, kaprisler. müstahak size, sürünün.
  • (bkz: kahraman bakkal süpermarkete karşı)

    bir liralık malzemeyi üç liraya satamıyoruz artık serzenişidir. romantizmin anlamı yok, o çok sevdikleri reyizlerinin istediği düzen budur.
hesabın var mı? giriş yap