• esperanto'nun bu dilde "ümit eden" anlamına geldiğini, ve zamenhof bunu ilk başlarda pseudonym olarak kullanırken sonra yavaş yavaş dilin bu şekilde tanınmaya başlandığını da belirteyim.
    çok dilli bir ortamda yetişmiş olan göz doktorumuz zamenhof bilmesine rağmen karışık bulduğu için latince ve yunancayı reddetmiş, döneminin (bkz: fin de siecle) makbul dilleri olan almanca, fransızca, ingilizce ve rusça'yı harmanlamıştır.
    her şey çok basit ve mantıklıdır bu dilde, avrupalılar için öğrenmek pek zahmetsizdir: isimlerin cinsiyetleri yoktur, her şey yazıldığı gibi okunur, bütün fiiller kurallıdır, zaten şahsa göre çekimlenmezler (misal mi havas, vi havas, si havas, ili havas-benim var, senin var, onun var, onların var). tüm isimler o'yla, tüm sıfatlar a'yla biter. çoğul eki olarak j alırlar (misal: amiko-arkadaş, amikoj-arkadaşlar, amikoy diye okuyalım amikoj'u).
    başta universala esperanto-asocio olmak üzere ulusal ve uluslararası birçok dernekleri vardır, her sene de kongre yaparlar. yaklaşık 100,000 konuşanının olduğunu, bu dilde hala yayınlanan 100 kadar dergi-gazetenin ve 30,000'in üzerinde yayınlanmış kitabın olduğunu şimdi okudum. hatta birbirleriyle esperanto sayesinde tanışıp evlenen, evde esperanto konuşan bir kitle bile varmış.
    değişik bir sosyal fenomen, tüm diğer yapma diller içinde en ilgimi çekenidir esperanto (palet dili de güzeldi gerçi, onu da seviyordum çok).
  • bu dil ile, remzi kitabevinin "kim nasıldır" ansiklopedilerinden birinde tanışmıştım.
    o dakika da esperanto'ya hiç ısınamayacağımı anlamıştım. ister ortak bir ülkü adına üretilmiş olsun, ister mühendisler için, her halükarda beni iteceğini bilmiştim.
    zira dil dört günde doğan bir olgu değil, binyıllar boyu rafineleşen bir iletişim formudur.
    o binyıllar boyunca, o dili konuşan insanların arterleri içinde akan ebemkuşağı rengi özsular ırmak gibi çağlar, kabarık yara izleri bırakır. (dikiş atmamak haliyle daha da makbuldur)
    rakı sofrasına oturmuş esperanto konuşuyoruz meyhanede:
    -nati bobo tekodi?
    -aaa digo es mango..ah ah ah
    -şefim; kur hibibi venedik?

    hadi canım yaa....
  • türkçe hayvani bir kaynağı vardır.
    http://tr.wikibooks.org/wiki/esperanto
    utku gürdal diye birisi hazırlamış. hiç bir karşılık beklemeden böyle bir emek harcaması hayranlık verici doğrusu. bu arada esperanto öğrenirken bana eşlik edecek karşılıkla pratik yapabileceğimiz birisi varsa ulaşsın bana.
  • dunyadaki en yaygin yapma dil, bildigim kadariyla 16 kadar kurali var, bu kurallarin da turkce'ninkilere benzedigini iddia eden bir hoca tanimistim zamaninda.
  • yeterince araştırılmadığından yanlış tanınan, yanlış tanıtılan dildir (bkz: #7419822)

    öncelikle esperantonun sondan (ve baştan) eklemeyle türetme ile baya alakası vardır.

    ör:

    sano; sağlık
    malsano; hastalık
    malsanulo; hasta
    malsanulejo; hastane

    esperanto'da bulunan akusatif aslında türkçe'de de vardır. "esperanto öğreniyorum" örneği bir istisnadır. bunun yanında "esperanto'yu öğreniyorum" da yanlış bir kullanım değildir. hatta esperanto da istisna olmadığı için alıştıktan sonra akusatifli kullanmak daha kolay bile sayılabilir. gerçekten daha matematikseldir çünkü. fiilin hangi tümleci etkilediği bellidir.

    sıfatların çoğul yapılması da yine aynı sebepten dolayı daha mantıklıdır. örneği inceleyelim: "yeşil ve kırmızı bardakları raftan indir, yeşilleri tezgaha koy". bu örnekte ilk yeşil tekil, ikinci yeşil ise çoğuldur. bu aslında şu an alıştığımız için bize çok normal gelse de sıfırdan bir dil yaratırken çözülmesi gereken bir problem olarak görülebilir. ingilizce'de, türkçe'de ve pek çok dilde olmadığı doğru ama italyanca da aynı bu şekilde (hatta daha zoru) işlemektedir.

    kolay öğrenilemediği hususunda; bir araştırma yaparken esperanto hakkında şöyle bir şey okumuştum ki ana dili ingilizce olan iki denek grubunun birine bir sene esperanto, daha sonra bir sene fransızca, diğer gruba direkt olarak iki sene fransızca öğretiliyor ve birer dönem öğrenenlerin fransızca daha az eğitim aldıkları halde daha başarılı oldukları gözleniyor. bunun açıklaması da "ne kadar fazla dil bilirsen yeni bir dili o kadar kolay öğrenirsin" hipotezi ile aynı dayanağı paylaşıyor: dilin mekaniğini kavradıktan sonra parçaların daha kolay yerine oturması. esperanto öğrenmek de -tartışmasız- dünya üzerindeki herhangi bir doğal dili öğrenmekten çok çok daha kolay.

    bunların dışında türkçe'den türetildiği aşırı milliyetçi bir varsayım yanlışlığından başka bir şey değildir. zira yaratıldığı dönemde türkçe henüz sistematik bir dil halinde değildir. belki esperanto'nun yaratıcısı zamenhof linguist olduğu için eklemeli-türetmeli dillerin yararlı olduğunu görmüş olabilir, ama fazlası değil.

    ancak kabul etmek gerek ki esperanto'nun dünya dili olması ütopyalar ütopyasından başka bir şey değil... aslında ne güzel olur avrupa birliği esperantoyu her ülkenin ikinci resmi dili (veya resmi dillerinden biri) haline getirse ve avrupa parlemantosunda parlementer sayısı kadar simultane tercüman olmasa. 72 milletten insan esperanto dilinde sevişsek, çoşsak, kudursak yarabbi...
  • dünyada 3 milyon kişinin konuştuğu esperanto dili hakkında hiçbir araştırma yapmadan "izginim imi işi yirimiyicik" diye yorum yapılabilir.

    130 yaşındaki dilin geçmişinin olmadığı da söylenebilir.

    tiyatro, müzik, film, roman, şiir gibi alanlarda bu dilde üretilmiş olan yüzlerce yapıtı inceleme gereği duymadan bu dilin kültürünün olmadığı da iddia edilebilir.

    bunlar çomaristan için olağandır.

    esperanto estas nia vivanta lingvo, via malklereco ne estas:))
  • kulağa latince - ispanyolca arası gelmekte ısrar eden, bir dönem herkesin ilgisini çekmiş ama ilgisini çekmekle kalmış olan idealist ortak dil denemesi.

    leslie stevens ise 1965 senesinde incubus adlı filmini bu dilde çekmiş, kaptan körk'e* bile esperanto konuşturtmuştur (epey kötü bir aksanla). sinema tarihinin (bizim bildiğimiz) ilk ve tek örneği olmasının bir sebebi olsa gerek.

    aklımda kalan bir kaç cümle ile sizi de bu şahane dille tanıştırmak isterim.

    - venu kun mi - come with me
    - te animo estas mia! - your soul is mine (benim olacaksın) (editorun notu gibi parantez: entryi yazdiktan ustunden onca zaman gectikten sonra azmettim esperanto ogrendim, gordum ki ya filmde, ya da filmin bilgilerini gecirirken hata yapilmis, mesela bu cumlenin dogrusu: "via animo estas mia" olmali. te, ti gibi bir kok her ne kadar bize italyanca ve ispanyolca'dan dolayi uygun gelse de, esperanto'da hem tekil hem cogul sen vi'dir. iyelik ekini aldiginda via'dir)
    - dio dei lumo - god of light
  • ingilizce ya da almanca dillerini bilen bir kişi için öğrenmesi çok daha kolay olan bir dil.
    sanıldığı gibi ölü bir dil olduğu söylenemez. esperanto müzik albümleri, şarkıcılar ve gruplar, kitaplar, gazeteler vardır.

    eylemler yalnızca zaman ve istek kiplerine göre çekimlenir.
    bütün adlar -o eki ile biter.
    bütün adlar çoğul durumda -oj ile biter.
    bütün eylemler (mastar halde) -i ile biter.
    bütün eylemler şimdiki zaman çekiminde -as ile biter.
    bütün eylemler geçmiş zaman kipinde -is ile biter
    bütün eylemler buyruk kipinde -u ile biter.
    bütün eylemler gelecek zaman kipinde -os ile biter.
    bütün önad*lar -a ile biter
    bütün çoğul adları belirten önadlar -aj ile biter.
    gibi çok kolay kuralları vardır ve sayıca çok değillerdir. bu dilde istisna yoktur.

    birkaç örnek:

    saluton - merhaba
    gxis - hoşçakal (x, esperanto abecede bulunan bazı harfleri belirtmek için kullanılır. örnek olarak burada gx ğ 'ye benzeyen bir harfi gösterir ve "c" olarak okunur.)
    kiel vi fartas? - nasılsın?
    bone, kaj vi? - iyi, ya sen?
    mi logxas en istanbul. - istanbul'da yaşıyorum.
    cxu vi parolas francan lingvon? - fransızca konuşur musunuz?
    mi parolas turkan lingvon. - türkçe konuşmayı bilirim.
  • esperanto yaratilis amacinin aksine globallesmek yerine bir alt-kultur formuna hapsedilmis bir dildir. lancelotun sandigi gibi olu falan da degildir. esperanto konusanlar sayica cok az olmasina ragmen butun dunyaya yayilmislardir. mevcut dunya sistemi icinde genellikle esperanto ogrenmeyi aklina koymus insanlar gercekten sıkıntı sahibi insanlar oldugundan ilginc ve cekici bir alt-kultur formati almistir.
  • bir gün bütün dünya tarafından konuşulacak olsa bile amacına ulaşamayacak dildir. dil dediğin eninde sonunda farklılaşır, brezilya'da esperanto konuşanlarla moğolistan'da esperanto konuşan insanlar birbirlerini anlayamaz duruma gelir. bu her dilde olan bir şeydir, örneğin şu anda amerikalılar ve ingilizler ingilizce konuşmalarına rağmen aksanları, vokabüleri farklıdır. mesela amerikalılar daha sade kelimeleri kullanmayı tercih ederlerken ingilizler avrupa'ya yakın olmaları sebebiyle fransızca-latince kökenli kelimeleri tercih ederler. ortografilerinde bile bazı farklılıklar vardır. mesela travelling-traveling, occur-occure, program-programme gibi. bu süreç böyle devam ederse bu dil 400 yıl sonra amerikanca ve ingilizce olmak üzere iki farklı dile bölünecek. aynı şey mutlaka bütün dünya'da konuşulacak esperantonun da başına gelmemesi imkansız.
hesabın var mı? giriş yap