• başta poşet içinde satılmasına bir anlam verilemeyen, ama poşeti açıp da sayfalarının eksik olduğu anlaşılınca (205'den 225'e atlamakta elimdeki orjinal baskı) "demek ki bu etek bir eksik etekmiş taşları da eksik" yorumu yapılan kitap. (ama poşet içerisine konulmasının farklı kapak tasarımından dolayı olduğu anlaşılmıştır sonradan.) değiştirmeye gidilince bu eksikliğin elimdekine mi, yoksa baskının tümüne mi ait olduğu anlaşılacak.
  • "şiirimin içinden geçen bir okurun
    bazen göz göze geldiği oluyor benimle
    sayfa ile zamanın buluştuğu o büyülü an
    ürpertiyor ikimizi de

    bu bana olağanüstü geliyor"

    diyor leke, iz, tortu şiirinde.

    harika kapak tasarımı, beğendiğim bir kaç dizesi bile kurtaramadı bu kitabı gözümde.
    (bkz: hayal kırıklığı)
  • şiirin ne kadar nankör bir dal olduğunu kanıtlayan bir kitap. zira mungan; romandı, hikayeydi, gazetecilikti, seçkicilikti uzaklaşıverince şiirden, şiir intikamını acı almış. yer yer dize dize yükseliveren, ama hiç de murathan mungan'ın ağırlığını taşımayan bir kitap; erkekler için divan ve timsah sokak şiirleri ile bunun sinyalleri alınmış, umursanmamıştı, ama bu defa gerçekten tat vermiyor.
  • her biri kafamızı gözümüzü yaran taşlarla dolu şiirlerdir bu kitaptakiler. okumaya devam. yeni anlamlar çıkardıkça...
  • koparılmış yaprak gibi yüzün
    kendi takviminden
    başka zamanlara savrulan

    dizeleriyle başlayan bir şiir vardır bu kitapta, bulun onu. sonra istediğinz kadına okuyun, mutlaka bir yerlere çarpar.
  • kanama

    bilmediklerimi anlat
    dineyim
  • bu sefer zamanlarımız tutmadı murathan mungan'la.her kitabını, öyküsünü, şiirini "evet işte budur" diye okuduğum o değil sanki. yeniden yeniden okuyorum ama hiç bir duyguyu harekete geçirmiyor dizeler içimde. gerçi bunun cevabını bile murathan veriyor "hem anlamak söz konusu olduğunda şiir ne ki?"
    sezgiyle severdim onun şiirlerini. kelimelere dökülemeyenin murathanca kodlanmış şekli olurdu yazdıkları. bu kitapta olmadı. bu sefer olmadı. zamanlarımız tutmadı belki. ya da murathan'ın konakladığı mola yerlerine gelmedim henüz ben... belki de aşklar böyle bitiyor...
  • (bkz: #6646650)
  • göz mil şiiriyle upuzun bir hikayemi bana anlatmış kitap.

    ikimiz de safkan biliyoruz
    hiçbir şey olamaz aramızda
    bakışmaktan başka
    yirmi yıl kaç mil eder uzaklığımıza
  • *eski sevgili

    dipdiri bir eskilikle yaşıyorsun içimde
    bir gün uzak bir denizde buluşmaya yeminli
    iki dargın nehir gibi
    gitgide gitgide

    *senin

    senin çölün sade, benimki karmaşık
    senin soğuğun soğuk, benimki imge
    sadece

    *yağmur, yalnızlık, şehir

    yağmurun, yalnızlığın bu şehirde hakkı var
    biz içinden geçerken
    ne kadar hayat desek de
    kendi rüyasında yaşıyor sokaklar
    biri selam verse yirmi yıl öncesine gidiyor zaman
    donup kalmış bakışlar gibi camlar
    damlaları günlüğüne yazıyor
    imlasına aldırmadan
    kayıt, kayıtsızlık

    yağmurun, yalnızlığın bu şehirde hakkı var
    modası geçmiş şairlerden sızıyla hatırlanan
    iri laflar
    biz ne kadar içinden geçsek de
    içimizde
    düğümlü kalmış toy sancı
    başka bir zamanda kımıldıyor
    sis, sonbahar, vapur düdükleri
    yoldan geçen bir yağmurun
    hatırlattıklarına bakıyor
    açık duran kitaplarda kaldığımız yaşlar
hesabın var mı? giriş yap