• adilhan iş merkezi'ndeki aşiyan sahaf'ın sahibi. ankara kitap mezatlarının kataloglarını hazırlar ve münadiiliğini yapar. işinin hakkını verir. "kitap" hakkında her şeyi sorabileceğiniz bir muhteremdir.

    [ikaz: ders/test kitabı sormaya kalkmayın...]
  • ankara'nın bilge sahafı. ankara sahaflarının piri sayılan necmettin hilav'ın rahleitedrisinde yetişmiştir hemen hemen. kitap sevgisi, kitapsever meclislerine devam, öğrenme aşkı; eh serde gençlik de olunca tahsilini tamam eyleyivermiştir. necmettin hilav'dan kocabeyoğlu pasajındaki sahafta arapça öğrenmesine ne demeli... şu anda aşiyan sahaf olarak zuhur sahasında. ankara'da tek.
  • sadece ankara'nın değil, türkiye'nin en önemli sahaflarından birisiydi; allah rahmet eylesin.

    bugün öğle namazını müteakip karşıyaka mezarlığında ebediyete uğurlanacaktır, mekanı cennet olsun.

    (bkz: aşiyan sahaf)
  • osmanlıca konusunda ankara'da genellikle danışılan isim-di, pankreas kanserinden vefat eden sahaf. toprağı bol olsun. allah rahmet eylesin.
  • başlık da tıpkı ankara sahafları gibi yetim kalmış.

    mezatlar, vefat eden sahaf ve bibliyofiller (bkz: külüstür turgut), sahaflara methiyeler vb. nice yazılarını okuduğum ve üç dört kez başbaşa sohbet etme imkanı bulduğum bir hafız-ı kütüp idi*

    kitap, yazar ve kataloglarla ilgili engin bilgisinin yanına osmanlı arşivciliği ve osmanlıca'nın bütün kalem hatlarına olan vukufiyetini de ekleyin yine de merhum etem üstadı tarif edemezsiniz. çünkü gece gündüz, yaz kış demeden çeşitli derneklerde ber-vech-i hasbî meraklılarına başlangıç, orta ve ileri düzey olmak üzere osmanlıca kursu vermiştir.

    meraklılarına demişken; hastalanıncaya kadar bir sosyal ağ grubunda "meraklısına" adı altında notlar bırakmayı da ihmal etmezdi. üstelik bunu gecenin ilerleyen saatlerinde yapardı*

    2017 yılında aramızdan ayrılırken mezarına toprak atıp, dua ile uğurlayanlardandım.

    birkaç ilgili link daha:

    (bkz: ankara'daki sahaflar)
    (bkz: turgut koraltan)

    ruhun şâd olsun üstadım.

    düzeltme: satır arası
  • etem abi deyince o her daim mütebessüm yüzünden sonra ilk aklıma gelen kitabın adına bakar mısınız; yılların izi. vitrinde görüp sorduğum zaman gözlüklerinin üzerinden bakıp;
    -sen mahir iz‘i tanımıyor musun, demişti.

    kitabın içeriği ve kıymeti hakkında bahsettikten sonra kalktı, vitrinden kitabı çıkarıp, uzatırken;
    -“bu kitabı oku”, dedi, “olmaz.”

    cahil biri olduğum için dükkanda çok kalmamaya, boşa yer işgal etmemeye çalışırdım. sakin olduğu bir zamana denk geldiğimde onu dinlemeyi severdim ama.

    eskide birgün, vitrininde değerli, tabiatıyla pahalı olması muhtemel bir kitabın fiyatını “sadece meraktan” sorunca, muzip bir keyifle “ceketin çok güzelmiş” dedi. yazlık safari, harbiden çok güzel ceketti, elimdekileri bırakmamı işaret edip gençliğinden bir hatırasını anlatmaya başlamıştı;

    çok zamandır aradığı ve öyle ha demeye ele geçmeyecek eski yazı bir kitap denk geliyor sahafta, ama deli para. almaya parası yetişmiyor bırakmaya eli varmıyor derken, laf arasında dükkanın sahibi “ceketin çok güzelmiş” diyor. “yeni almıştım” dediği aklımda, neyse çıkarıyor ceketi, sahaf üzerinde deneyip yakıştırınca “ceketi bırakıp çıktım” demişti “kitabı bırakamazdım.”

    onun için bir anı kitabı hazırlamışlar bir sahaf öldü diyeler. içindeki fotoğraflara bakarken geldi aklıma bu ceket hikayesi de, acaba o ceketle bir fotoğrafı var mıydı?

    bir tarihte refik halid karay‘ın memleket hikayelerinin ilk baskısı geçmişti elime, ithaf yazısındaki adı okuyamayınca ona sormuş, öğrenmiştim. fazladan kitabın ilk sayfasına düşülen 1930 tarihli eleştirel notu da okumuş, kitabın ikinci sahibinin 1949 tarihli parafıyla muhalefet şerhi koyduğunu, yazıya katılmadığını göstermişti.

    anı kitabını okuyunca yazmayı planlıyorum.

    son söz olarak yılların izi’nden bir dörtlük;

    yadında mı doğduğun zamanlar
    sen ağlar iken gülerdi âlem
    bir öyle ömür geçir ki olsun
    mevtin sana hande, halka matem.

    düşününce, insan kaderinden kaçamıyor, hayatımın en esaslı derslerinden birini aldığımı düşün|düğüm| düsturu, “meşayihi arifinden” aktaran da o kitaptı. wesselam.
  • sahaflığın nasıl bir ince emek ustalığı olduğunu şöyle güzel izah etmiş olan merhumdur:

    "sahaf, geçen zamanı, akıp gitmiş olan zamanı yakalayıp getirip bugünkü nesle 'işte senin geçmişin' diyebilen adamdır.
    (...)
    bizde kitabı ve yazıyı, kalemi ve kitabı seven adam sahaf olabilir. başka türlü adam sahaflık yapamaz. çünkü kitap tozludur, kâğıt zaman içerisinde toz yapar. herkes buna tahammül edemez. öyle cicili bicili camekânlarda görülen süs eşyası gibi de değildir. boynunda kravatla matruş oturup satamazsın onları. sahafın önünde önlüğü olur. sahaf kitabı tamir eder. bir eli tutkalda, bir eli kâğıttadır; bir elinde makas, bir elinde cetvel. zaman yenik düşmüş olan kitabı tamir eder, yapar, düzeltir, sayfalarını tamamlar. eğer cilde ihtiyacı varsa yine zanaat erbabı birine cilt yaptırır. ondan sonra da ilgiliye ulaştırır. sahaflık işte böyle emek ve özveri isteyen bir şey."

    bir sahaf öldü diyeler, s.207
hesabın var mı? giriş yap