• etik.

    belli bir zaman ve mekandaki bireyin ya da tuzelki$iligin; sahibi oldugu* kimlikler* butunu icerisinde, her bir kimligi icinde-cercevesinde ayri ayri ve tum kimlikleriyle, aralarindaki celi$ki en aza indirgenmi$* butunlukte, uydugu/uymak zorunda oldugu - birakildigi* oz-denetim/denetim duzeneklerine verilen ad.
  • etik,ahlakın felsefesidir
  • durmak zorunda hisseden bir beyinin düşünce uçurumuna düşmezden önce tutunduğu dal.
  • insanlarin yaptiklari her i$te kendilerini sorumluluk sahibi hissetmeleri ve empati kurduktan sonra, kendi vicdanlarinin da sesini dinleyerek bir harekette bulunmaktir.. hayattaki en onemli olgulardan biridir.. hatta cok rahat soyleyebilirim ki, insani ve toplumlari etik kurtarir.. etik bir utopya degildir ama her insanin etiksel davranicagini beklemek maalesef utopyadir.. etik ayni zamanda bir icsel huzuru saglama mekanizmasidir..
  • temeli şöyle özetlenebilir:

    "i can't. i could, but i won't"
  • ulkemizde tartismalarda kan cikmamasi icin ahlak kelimesi yerine tercih edilegelen kelime. kulturumuzde ahlak kelimesinin cagristirdiklarina sahip olmadigi icin nispeten ici bostur, daha hafiftir.
  • zamanın sosyal, ekonomik, kültürel şartlarına göre değişik bakış açılarıyla ahlakı inceleyen bilim. ahlak hakkında mutlak doğrulara ulaşmayı vaat etmez. birikimsel olarak gelişir.

    ilkçağın köleci toplumunda kölelerin insan olmadığı, dolayısıyla ahlaklarından da bahsedilemeyeceği bilgisi doğru kabul ediliyordu. skolastik düşüncenin baskın olduğu ortaçağ avrupa'sında köleci toplum yapısı yavaş yavaş yok olurken ahlakın tek kaynağının tanrı olduğu bilgisinin doğru olduğu düşünülüyordu. 17. yy ile birlikte gelişen kapitalist ilişkilerle birlikte ahlakın kaynağının "bencil"lik olduğu, insanoğlunun sadece kendi çıkarlarını güvence altına almak için ahlakı yarattığı bilgisine sahip olduk. zamanla evrildik, bilmekle inanmak arasında gezindik, savaşlar yaptık, öldük.
  • insanoğlunun, kötü bir şeyi ben yapıp sadece ben bilsem bile bu ayıptır diyebilmesidir. niyeti ve kantçı felsefeyi hatırlamakta yarar vardır. evrende kötülük her zaman kötülüktür... kimse bilmese bile vicdanımız biliyor olacaktır.
  • "dersin yetişmeyecek, al arkadaşının defterinden yaz, saat 11 oldu yatacaksın" dediğiniz 10 yaşında erkek yeğeninizin " olmaz, ödevimi kendim yapacağım" demesidir.

    (bkz: beni bu hayat bozdu)
  • o demek bu demek şu demek ama etik demek huy demek. bir şeyi yapa gelme şeklimiz, belki alışkanlığımız. o yüzden de çağdan çağa toplumdan topluma insandan insana değişir. ve hep bir ortak nokta bulunur.

    huyumuzdan suyumuzdan bahsediyoruz etik derken. huyumuza suyumuza gidildiğinde o şey etik olur bizim için gidilmediğinde ise etik olmaz.

    etik deyince biz bir zamandan bahsederiz. bir süreden beri onu yapmaktan dolayı onun bizde huy olarak tezahür etmesinden. yani etik deyince biz sürekli yaptığımız ve artık yapmayı otomatiğe bağladığımız şeylerden bahsederiz.

    bu yüzden de pek çok kere zalim olmuş biri bunu senin sandığın gibi kötü bir şey olarak görmez. aksine onu yapması gerektiğini düşünür genelde öyle yaptığı için. devlet neredeyse bu fikir temelinde yükselir. sürekli onu yapmaktan dolayı yapılması gerekenin o olduğu fikrinin yerleşmesi.

    (bkz: banality of evil)

    bu yüzden de etik ve erdem ayrılır. etik marifeti seçer erdemse hüneri.

    erdem deyince ise iyi huylu olmak, etik deyince ise huylu olmak etik değil deyince huysuz olmak.
    bak bakalım ne çıkaracaksın buradan
    (bkz: huylanmak)
hesabın var mı? giriş yap