• can gürzap'ın konuşmasından bir arkadaşın almış olduğu notlar.

    etkili konuşma
    can gürzap
    31 mart 2004

    insanı diger canlılardan ayıran şey nedir ? öğrenmek => dil => iletişim => uygarlık

    dil nedir ? insan güzel ses üreten bir enstrümandır ve dil çeşitli güzel seslerle beslenen bir sanattır.

    konuşmayı konuşma olmaktan kurtarmak gerekiyor. mesele anlatmaktır. konuşma bestesi tek seslilikten kurtarılmalıdır.

    insan fonetik ve beden hareketi estetiğine sahip olan bir aktördür.

    rol teknik bir kelimedir. esas olan yaşamaktır. tiyatro yaşamın kendisidir. “rol kesme !” deriz bazen karşımızdakine. önemli olan izleyiciği inandırıp onu konuya, yani içeriye doğru çekmektir. bu da samimiyet, doğallık, rol yapmamak demektir. normal bir kişi de yaşamın içerisinde bir aktördür.

    fonetiğin özellikleri konuşmaktır. önemli olan, konuşurken, karşıdaki kişinin dil algılama perdesinde etkili bir resim çizebilmektir. radyo tiyatrosu iyi oynanıyorsa oyunu görürsünüz.

    beden plastiği sadece güzellik değildir. önemli olan, konuşmak, el kol hareketi, duruş, yürüyüş, bakış vs gibi şeylerin estetik olmasıdır. gözler ruhun aynasıdır, bir kişinin bakışları çok önemlidir. ancak insanlar beden plastiklerine yanlış hareketler yüklerler. öncelikle baş – ense – sırt düzgünlüğünü korumaktır. sonra da el kol hareketlerinin düzenlenmesi ve bedenimizi tanımak geliyor.

    konuşma öncelikle beyindeki bilgi birikimidir. maalesef eğitimde konuşmaya çok az önem veriyoruz. bilgi birikimi olsa da konuşma becerimiz yoksa, bizden daha az bilgi birikimi olan bir kişi konuşurken bizim önümüze çıkabilir. ezbercilik bilgi birikimini yok eder. önemli olan şey bilgi birikiminin çeşitli ortamlarda konuşmaya dökülmesidir.

    maalesef dinleme konusunda da başarılı değilizdir. konsantrasyon bozukluğu varsa randıman düşüklüğü oluşur. bazıları ise hiç dinlemez. bu kişiler genellikle “monolog”tan ve sadece kendilerinin konuşmasından hoşlanırlar. bazıları ise anarşisttir, sürekli konuşmacıyı sorularla boğarlar, bezdirirler.

    konuşan da, dinleyen de, ortama belirli bir konfor sunması gerekir. konuşmacı, dinleyene ilave gayret sarfettirmeden onun dinlemesini sağlamalıdır. dinleyicinin ise etkili şekilde dinlemesi gereklidir. aslında konuşmacı bunu gözleri ile sağlar. sürekli topluluk üzerinde gözlerini dolaştırabilmeli göz kontağı oluşturabilmelidir. göz teması önemlidir yoksa etkili konuşmak mümkün olmaz. aslında her iki taraf ta görevini iyi yapmalıdır.

    iki temel unsur söz konusudur:

    1) duyulabilme : bunun için öncelikle ses lazımdır ve nefes gereklidir.
    2) anlaşılabilme : burada önemli olan artikülasyon (boğumlanma), yani seslerin ağız yoluyla doğru yerde ve zamanda çıkmasıdır

    konuşma rahat akmalıdır. bazen beyin ile ağız organları arasında bir kopukluk olabilir ancak bu düzeltilebilir.

    nefes + ses doğru çıkmalıdır. bizler %90 yanlış nefes alan insanlarız. bu da bir çok sağlık sorununa da zemin hazırlar. ses yeterli çıkıyorsa duyulabilmeyi sağlar, yani besteyi mümkün kılar. duyulabilme ve anlaşılabilme kaslarla bağlantılıdır.

    her gün temiz havada en az 8-10 kez burundan derin nefes alıp ağızdan verilmelidir. önce diyaframa yani karına doğru nefes almalı ve akciğerlerin alt kısmı şişirilmeli, ardından akciğerlerin üst kısımları hava ile doldurulmalıdır.

    kambur duran birisinin iç organları da doğru durmaz ve dolayısı ile doğru nefes de alamaz. insanlar iki ayak üzerine kalktığından beri bu sorunlar başladı çünkü bu bize doğa tarafından verilmeyen bir özellikti. kaslar doğru çalışmazsa tembelleşir ve sonuç olarak stres başlar. bizler kendimizle yeterince başbaşa kalamıyoruz, özellikle de sizin gibi ofis işlerinde çalışan kişilerde bu hiç mümkün olmuyor. meditasyon bu işe yarıyor. ny’ta insanların metro istasyonlarında bile meditasyon yapmaları da bu ihtiyaç yüzündendir. meditasyon beyni boşaltmaya yarıyor diyebiliriz. insanın yakalanacağı hastalıklar da stres’lerinin cinsinden kaynaklanıyor. stres’li bir beyin normalde kullanılabilecek olan enerjinin büyük kısmını boş yere dışarıya atıyor. stres bu şekilde iletişime engel bir duvar örüyor. buna genelde beyin beden ile kavgalıdır diyoruz. küçük problemleri de habire büyütür dururuz. yıllar sonra daha kötü bir duruma geldiğimizde geriye dönüp ben buna mı sinir oluyordum deriz.

    hergün düzenli olarak ayakta dik durun ve gözlerinizi kapatıp önce boyun hareketleri yapın, boyun kaslarınızı hissedin. ardından omuz hareketlerine başlayın. en son olarak da esneme hareketleri yapın. bunları ayrıca gözleriniz açık iken de yapın.

    yanlış nefes göğüsten alınandır. doğru nefes akciğerlere önce alt taraftan dolmalı, yani diyaframı karına doğru itmeli, daha sonra yukarı doğru dolmalıdır. doğru nefes almazsak bilinçaltı bunu bize yaptırır. ama bu genelde yanlış zamanda olur ve bilinçaltı bize bir çeşit kazık atmış olur. örnek olarak konuşmanın en yanlış yerinde bize nefes aldırır ve konuşmamız bölünür veya cümle sonunda nefesimiz tükenmiş olur ve orada almak zorunda kalırız ki cümleyi bitiremeyiz.

    sesin güçlü çıkmaması nefes alma eksikliğinden olur. bir sebebi daha vardır o da kendine güvensizlik. ses güzel ve etkili olmazsa anlatılan şey parlak da olsa dışarıya mat yansır. seste dinamizm olmalıdır. eğer dinamizm varsa aktarılmaya çalışılan fikir hemen yükselir, zenginleşir. o zaman sesteki vurgulama ve tonlama da güzelleşir. ses konuşmanın her şeyidir. konuşma önceden oluşturulabilir ama aktarımı için ses gereklidir.

    artikülasyon, ağız organlarının doğru çalışmasıdır. ama burada bir problem varsa düzeltilemeyecek bir şey de değildir. iyi konuşanlar genelde lider ve başarılı kişiler olurlar. elinizdeki bir metni anlamak değil anlatmak amacıyla okuyun.

    fonetik, kelimelerin doğru söylenmesidir. seslerin birbiriyle olan bağlantılarını, süratlerini vs gibi özellikleri kapsar. yani sesteki notalardır. bazen hızlı, bazen yavaş, bazen yüksek, bazen alçak ses kullanmamız gerekir. konuşmamızı oluşturan “enstrüman” çok kıymetlidir.

    şimdi konuşmanın bestelenmesine geldik:

    1) vurgulama
    2) tonlama
    3) ses değişikliği
    4) noktalama işaretleri
    5) susma (es)

    vurgulama, işaret parmağımız gibidir. birinci, ikinci, üçüncü derece vurgulama gibi. ör. “ahmet yarın ankara’ya uçakla gidecek” cümlesinde vurgu ayrı ayrı her beş kelimenin üzerinde de oluşturulabilir. bu şekilde “kim?”, “ne zaman?”, “nereye?” , “nasıl” , “ne yapacak?” gibi sorulara cevap şeklinde vurgu sağlamış oluruz.

    “kelime zenginliği”nden sonra, “eş anlamlı kelime zenginliği” (synonym) olması da çok önemlidir. bunun için çok okumamız gerekir. okuyarak değişik insanların hayata olan bakışlarını, değerlendirmelerini vs öğreniriz.

    noktalama işaretlerinden en önenmlisi de “virgül”dür. virgül konuşmaya merak unsuru katar. özellikle iyi kullanılabilmelidir.

    yapılan bir araştırmada korkularımız arasında #1 “topluluk önünde konuşmak”tır. “ölüm korkusu” ise #2 dir. topluluk önünde konuşurken heyecanlı isek (olmamak elde değildir, herkes heyecanlanır), hele hele de nefesimizi doğru alıp veremiyorsak durumumuz daha da kötü olur.

    mimik çok tercih edilen bir şey değildir. önemli olan temiz ve güleryüzlü bir surattır. konuşma zaten genelde kürsüde yapılır ve vücudumuzun yarısı kürsünün arkasındadır. en fazla elinizi sallarsınız. el kol hareketi zaten çok zordur ve tiyatro konusudur. sahnede bile oyuncular bunu çok zor öğrenir, ve başlangışta ellerine mendil gibi bir şey verilir.

    bu konuda kendinizi eğitmek için, öncelikle kendinizle başbaşa kalın, hakim olduğunuz konu dışındaki bir konuyu ele alın, ve yüksek sesle anlatıp, banda kaydedin, daha sonra da dinleyip hatalarınızı görmeye çalışın.

    konuşmayı ne doğrudan metinden, ne de ezbere okuyun. küçük kartonlar üzerine kısa notlar (outline) hazırlayın veya slaytlar oluşturun. konuşurken de bunlara göz ucuyla bakarak konuyu dinleyicilere aktarın.
hesabın var mı? giriş yap