• italyan psikiyatr ve yazar.
  • 22 temmuz 1930'da borgomanero'da doğmuş psikiyatr. novara, maggiore hastanesi'nde psikiyatri başhekimidir. milano üniversitesi sinir hastalıkları ve zihinsel hastalıklar kliniği'nde öğretim üyesi olarak hizmet vermiştir. pek çok kitabı bulunan borgna'nın türkçe'ye çevrilen tek kitabı ruhun yalnızlığı'dır.
  • bekleyiş ve umut, melankoli, ruhun yalnızlığı ve şu bizim kırılganlığımız kitapları türkçeye çevrilmiş olan 1930 italya doğumlu psikiyatr.
  • küllenmiş bekleyişten hezeyan doğar diyerek yerinde bir uyarıda bulunmaktadır bekleyiş ve umut'ta.

    taliki şarttan uzak durunuz, infisahi şart a önem veriniz mi diyor acaba? kimbilir.

    ikinci bahar olabilir; ama, geç bahar olmaz gibi bir şey mi ya da? belki de.

    sevimli italyan psikiyatr amcamızın, varoluşsal kaygının bir hastalık emaresi olmadığını belirterek asıl tehlikenin ne olabileceğini işaret ettiği sözleri de ayrıca anlamlı;

    kaygı dizginlenebilir ve tedavi edilebilir; oysa kaygı eksikliği de dahil olmak üzere duygulanım eksikliğini ortadan kaldıracak bir ilaç yoktur.
  • melankoli ve ruhun yalnızlığı kitaplarıyla depresyona ve hüzne ufuk açıcı bir bakış kazandıran psikiyatr, yazar.
  • "ruhun yalnızlığı" adlı kitapla birlikte önemli bir fikri açılım yapmış olan düşünür.

    kitapta yalnızlığın bireysel bir seçim olduğunun ve yalnızlığın zorla yalnız kalma anlamına gelen tecritten ayrıldığının belirtilmesi anlamlıdır. bu anlamda tecrit halinin toplumsalın ölmesiyle birlikte gelişen narsist bir bağlamı olduğunu görmek mümkündür. buna karşı yalnızlığın ise bireyi içsel bir yolculuğa çıkararak bireyin olgun bir biçimde iletişim kurması için gerekli olduğu görülmektedir.

    borgna’nın yalnızlık üzerine yaptığı anlamlandırmaya bakıldığında onun yalnızlığın bireyleri koruduğunu, olaylar karşısında bireyleri daha dikkatli bir hale getirdiğini ve bireylerin içsel muhtevasını ortaya çıkardığını vurgulamasının önemli olduğu vurgulanabilir. bu bağlamda kalabalıkların içerisinde girilen diyalogların değer yitimine neden olan sürecine karşı hoşluğu, umudu, nezaketi, özlemi ve dışarıya açılma umudunu içeren yalnızlık hissi, dikkate değer bir bağlam sunmaktadır.

    bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere yalnızlık duygusunun belleği, sezgiyi ve beklentiyi diri tutarak şimdiye odaklanan bir geçmiş ve gelecek algısını dinamik kıldığı görülmektedir. dolayısıyla borgna’nın biricik bir niteliği olduğu görülen fiziki acıları ve ruhsal bir bütünlüğe sahip olan ıstırapları kabul eden ve bunlarla yüzleşen bir konumdan hareketle yaratıcı düşüncenin söz konusu olabileceğini belirttiği görülebilir.

    ona göre, çekingenliğin yarattığı değerli kırılganlığı ilaç ve benzeri yöntemlerle bastırmanın yerine bu duyguya dostça yaklaşılarak bu duygunun yaratıcılığa doğru bükülmesine ön ayak olunması daha önemlidir. bu anlamda borgna’nın korku hissinin akılla veya deneyle değil doğrudan içsel bilgiden kalkarak yok edilebileceğini vurgulamasının kritik olduğunu görmek mümkündür.

    onun sevinç gibi bir idealin yerine mutsuzluğu da içeren bir mutluluk arayışında olduğu ifade edilebilir. bu noktada mistisizmin tikelden yola çıkarak geliştirdiği yaratıcı dile doğru geçiş yapmak makul olabilir. mistiklerde olduğu gibi yalnızlığın olumsuz yanlarını kabul edip olumlu yanlarını geliştirmeye çalışarak bütünlüklü, toplumsal ve yaratıcı bir düşüncenin olgunlaşacağını görmek mümkündür.

    borgna’nın şiirin imgesel gücünü gündeme getirerek tecride mesafeli olan bir yalnızlığın olumlu niteliklerini derinleştirdiği ifade edilebilir. buna binaen filozof-şair veya şair-filozof bütünlüğünü ele almanın önemli olduğu belirtilebilir. borgna’ya göre mekanik fiziki çözümlerin yanında estetik alanın gelişmesi durumunun çok daha değerli olduğunu belirtmek söz konusudur. ona göre, hasta olarak nitelenen yalnızların konumlarını değiştirmektense bu konumların normalleştirilmesi daha anlamlıdır.

    yalnızlık biçimlerinin içsel muhtevasını anlamak için doktorun reçete yazan, sorgulayan, suçlayan, savunan veya tasarlayan konumundan yalnızlığı ve yalnızlığın bütün biçimlerini anlamaya çalışan bir algıya geçilmesi gerekmektedir. öyle ki yalnız bireylerin gözyaşlarını ve ölümü bastırmadan olumlu ve olumsuz bütün yaşanmışlıklarını sahiplenmesinin en insana dair şey olduğu vurgulanabilir.

    borgna’nın bugün ise ölüme, ıstıraba, göz yaşına, yalnızlığa ve bütün bu deneyimlerin sahip olduğu derin ruhsal dönüşümlere karşı toplumsal saygının yitirildiğini ifade ederek bu birbirini besleyen değerlerin yalnızlığın yaratıcı gücünü örselediğini vurgulaması son derece hayatidir. onun sürekli bir biçimde sessizliğin ve yalnızlığın, umudun söz ve ifadelerini sağlamlaştırdığını anlamanın önemine dikkat çekmesinin olumlu bir içeriği olduğunu belirtmek mümkündür.
  • italyan yazar ve psikiyatristdir.
    umut ve bekleyiş adlı kitabın yazarıdır.
    psikiyatrist olmasının yanında kitaplarında ele aldığı konuları edebi ve felsefi olarak da dayanaklandırarak anlatıyor. daha çok insan ruhunun derinliklerini konu alan eserler veriyor.
    ruhun yalnızlığı melankoli şu bizim kırılganlığımız en bilindik eserlerinden.
    henüz bitirdiğim umut ve bekleyiş adlı eseriyle ilgili birkaç şey yazacağım.
    günde yüzlerce kez beklemek, umut kelimelerini duymuşsuzdur, duyuyoruzdur fakat eseri okuyunca aslında söylediğimiz basit olan şu iki kelimenin insan bilincinin ve aynı zamanda ruhunun derinliklerinden nasıl sancılı bir yolculukla gün yüzüne çıktığını görüyoruz. ( ya da ben öyle algıladım)
    hiçbir kelime yalnızca kelime değil, insan bilinci inanılmaz bir okyanus.
    okurken "işte bu yüzden demek !" farkındalığı yaratıyor bence. umudun ve bekleyişin sarmaşık ilişkisinj varoluşsal, zamansal, kaygısal, psikopatolojik gibi açılardan ele alıyor.
    ayrıca önemli edebiyatçı ve filozoflardan alıntılarla daha lezzetli hale getiriyor kitabı.
    umut nasıl doğar, nasıl ölür ya da tamamen ölür mü hiç ? bu gibi sorularla kendi içinde bir boğuşma yaşıyor kitap. bunu yaparken de dediğim kişilerden düşünce belirtiyor.
    mesela; nietche'nin nefes kesen sözleri diye belirttiği şu düşüncesi , `"umut, aceleci ve apansız hayat deresinin üstüne atılmış gökkuşağıdır, köpükler onu yüzlerce kez yutar ama o hep yeniden belirir. dereyi, tam da yabani yabani , tehlikeli tehlikeli gümbürdediği yerde, o narin ve güzel atılganlığıyla sürekli aşar." ya dabloch'un` şu sözleri : " ``önemli olan şey ummayı öğrenmektir, umma işi bir vazgeçiş değildir çünkü başarısız olmaktansa başarılı olmayı ister. korku duymaktan üstün olan ummak, korku gibi atıl bir duygu değildir ve hiçbir zaman hiçlikte takılı kalma. ummadaki sevgi; yayılır, insanları sıkıştırmak yerine rahatlatır, kendisini belli bir amaca yöneltenenin ne olduğu ve dışarıdan nelerin kendisine yardımcı olabileceğini içsel olarak bilmekten asla bıkmaz. bu sevgi işi; oluşmakta olan ve ait olduğu yeniye doğru etkin bir şekilde atılan insanlar talep eder."
    sadece şu iki alıntı bile okumak için heyecanlandırmaya yeter bence.
    yine psikoloji, felsefe, edebiyatın iç içe geçmiş olduğu ve konusu ben, sen, biz olan, duygularımız, düşüncelerimiz olan bir şeyler okumak isterseniz mutlaka!
    kişisel tavsiyemdir.
  • ruhun yalnızlığı ve melankoli kitaplarının yazarı.

    melankoli kitabından bir alıntı:

    - insan melankolinin içine dalmış haldeyse, hissettiği kaygının yayılımıyla bağlantılı olarak su yüzüne ilk çıkan öğelerden biri umudun kırılmasıdır ( yitmesidir ).

    kuşkusuz ki umut, sadece bir duygu değil, insan olma halinin yapıtaşlarından: varoluşsal yapıtaşlarından biridir. köklü bir felsefi temeli olan umut, yanılsamaların ve serapların boş ve uçup kaçıcı alanlarında kan kaybetmez ( tükenmez ); o jürgen moltmann'ın belirttiği üzere ' olmayana' değil " henüz olmayana " yönelir.
  • melankoli kitabının klinik alanda çalışacak bütün terapistler tarafından okunması gerektiğini düşündüğüm italyan psikiyatrist.
    ana akım psikoloji insanı semptomlara indirgeyip kategorize ederken insanın varolusunu ve bunun anlamını çok gozardi ediyor. borgna kaygının hayatımızdaki yerini kierkegaarda bolca atıfta bulunarak muhteşem şekilde betimliyor. hastalarının söylemlerine yer açarak (ki bence söylemin ihmal edildiği bir alan hiçbir zaman bize gerçekliği tam anlamıyla vermeyecektir) melankolinin, kaygının, can sıkıntısının nasıl yaşandığını dibine kadar hissettiriyor. analizlerinin gayet doğru olduğunu da bizzat doğruluyorum :d
    yky'den çıkan çeviriyi biraz zor buldum ama iyi bir yazar borgna. hastalık güzellemesi yapmadan edebi kişiliğini konuşturmuş.
  • yky’den çıkan ve yaklaşık altmış sayfa olan ”şu bizim kırılganlığımız" kitabı kısa ama etkili kitaplar listemde yerini almıştır. umarım diğer kitaplarını da okuma şansım olur.
hesabın var mı? giriş yap