aynı isimdeki diğer başlıklar:
439 entry daha
  • halam ve eniştemin evi, diğer hiçbir akrabamızın evine benzemiyor. çok eski bir evde oturuyorlar, dolayısıyla sık sık tesisatta problem oluyor, ama ne halam ne eniştem başka bir eve taşınmak istemediler şimdiye kadar. "hatırası var" diyordu eniştem başlarda, halamsa "güzel burası, çarşıya yakın"; şimdilerde ikisi de "hatırası var" diyor her fırsatta taşınmalarını öğütleyen işgüzarlara.

    kendimi bildim bileli çok az şey değişti evlerinde, belki birkaç gündelik eşya, ya da bozulduğu için mecburen değişen makineler vesaire. çevremizdeki çoğu aile üç dört yılda bir evde mobilya değişikliği yapmazsa rahat edemediklerinden, bu anormal bir şey gibi geliyor insanlara bazen, ama "hatırası var" ya işte. hatırası var.

    çocukken, halamlara her gidişimizde çok mutlu olurduk kardeşimle ben. bu yalnızca halam ve eniştemin çocukları çok sevmesinden, bizimle ilgilenmelerinden kaynaklı bir mutluluk değildi, belki bizim evimizden daha dağınık, daha eski olsa da o evin bizim evlerimizden farklı olduğunu hissederdik, ama bu farkın ne olduğunu bilemezdik. çocuk dimağı hep daha açık oluyor, olanı biteni daha içten kavrıyor sahiden. hele halam sobada patates, kestane közleyip masayı kurdu mu, değmeyin keyfimize. yemek masası değil söz ettiğim, genelde japon filmlerinden aşina olduğumuz katlanıp genişleyen tipte dikdörtgen bir masaydı, halam yere açar, altına bir sofra bezi serer, tüm aile etrafında diz çökerdik. geçenlerde halam yemeğe davet etti bizi. yine o masanın etrafında diz çöküp yedik allah ne verdiyse. o an aklımdan tanpınar'ın her şey yerli yerinde'si geçti ve kaçınılmaz olarak şu dizelere takıldım: "rüyası ömrümüzün çünkü eşyaya siner."

    evi ev yapan, hadi yuva yapan diyelim, eşyaya sinmiş rüyalardır belki de.
188 entry daha
hesabın var mı? giriş yap