• tavşan için de, besleyen için de kötü sonuçlar doğuran bir girişim. (ev: salon, yatak odası, mutfak, tuvalet, vs.)

    tavşan denilen yaratığın o şirin görünümü arkasında nasıl bir psikopat sakladığı önceden asla kestirilemeyeceği için, doğurduğu sonuçların vehametini de göz önünde bulundurarak, bu konuda birtakım bilgiler vermekte sonsuz yararlar görüyorum.

    - bugs bunny'nin gazına gelip kendisinden çok zekice hareketler beklemeyin. hele hele kedilerle kıyaslama gafletine asla düşmeyin. güzel ama mal gibi.

    - 'aman ben yokken hayvan susuz kalmasın, bir kap su bırakayım.' demeyin. ölür.

    - ortada bıraktığınız her şey ama her şey onun için kuru gıdadır. tv kumandası, terlik, ders notu, iddaa kuponu, düğün davetiyesi, cd, dvd (içerik ayırt etmiyor. 'yılların emeği' ya da 'geri dönüşü olmayan bir kayıp' dinlemiyor.), blu-ray, halı, kilim, elektrik kablosu, güneş gözlüğü, atılmak üzere hazırlanmış çöp, iskambil kağıdı ve ne yazık ki para gördüğü zaman "bunu da yemeyim." demiyor.

    - evde tavşanın kakasını yapacağı yer konusunda ortaya bir iddia atıldıysa mutlaka imkansıza oynayın. en geç 24 saat içinde oraya da yapmadıysa bilin ki tavşan kostümüyle dolaşan başka bir şeydir. bu durumda parayı vermeden önce mutlaka kostümü çıkarmayı deneyin.

    - uyumak için kapısı kapatılabilen bir oda seçin.

    - uyumak için seçtiğiniz odanın kapı malzemesi kemirilerek kolayca delinen yapıda olmamalı. bunu kapıyı kendiniz kemirmeye çalışarak denemeyin zira tavşanın bu konudaki yeteneklerini keser kullanarak bile taklit etmeniz zor olacaktır.

    - oda spreyiymiş, elektrikli kokularmış, komple kokulu silgiden duvarlarmış... nafile. ne yaparsanız yapın tavşanın ölümünden (ölecektir. kaçarı yok!) sonra da en az iki ay çıkmayacak olan o koku, evinizin bir parçası olacaktır. hele hele kokulu silgiden duvar demek 'bugün var yarın yok' demektir.

    - ölümüne her an hazırlıklı olun.

    bir bilgi: bizimkinin ölümü, beklenmeyen bir gecede, kapısını kemirerek girdiği yatak odasında uyuyan sahibinin yatağına girip, onun altında ezilmesi sonucu gerçekleşti.
  • oğlan illa ki bir hayvan isteyince ve dahi ev bahçeli olmayınca kedi köpek şıkkını direk elediğimizden bize ilk etapta mantıklı görünen hareket.

    evde işeyen, sıçan, her an ayak altında kalıp ezilme tehlikesi ile yaşayan, beyaz bir top var. insanın olmadığı yerde durası yok. en çok kalorifer peteğinin önündeki minderi seviyor, götünü peteğe dayayıp odadakileri seyrediyor tek tek. garip bir şekilde sessiz, garip bir şekilde kendini sevdiren bir canlı. beklediğimizden daha evcil, beklediğimizden daha çok bağlayacak bizi kendine.

    ama haddini bilsin diye de adını "pamuk yahni" koyduk. bir de göbek adı var; soğanlı.

    soğanlı pamuk yahni, birinci nesil ev hayvanımız, hoşgelmiş.
  • birkac seye ozen gosterildigi halde hic de zor olmayan aktivite.

    1) kafesinin altina direkt gazete kagidini serip birakmak yerine, tabandan 1-2 parmak yukseklige tel bir izgara koyun (ayaklarinin arasindan giremeyecegi bi siklikta olsun ki hayvan rahat yuruyebilsin zeminde). tabana da talas serpin. alin size mis gibi temiz kafes. butun cisi ve kakasi izgaradan asagi talasa akar/duser; hem tabana basmadigi icin pisligi hayvanin ayaklarina vs. yapismaz hem de talas cisi emdigi icin islaklik olmaz. her gun eski talasi dokup yenisini serptiginiz takdirde de hic koku moku olmuyor, benimkinin kafesi benim yatak odamda duruyor zerre koku falan almiyorum.

    ayrica kafesin disinda bir yere isemeyi aliskanlik haline getirirse, (ki belli bir yeri belleyip hep oraya yapiyorlar genelde) isedigi yere ayni sekilde ufak, cok derin olmayan bir kutu koyun, icine kafesini temizlerken cikardiginiz kirli talastan veya cisini sildiginiz bir kagit vs. cis kokusunu alabilecegi herhangi bir sey koyun, kutunun uzerini de yine ayni mantikla ufak bir tel izgara veya sineklikle kapatin. oldu mu size tavsan tuvaleti. buna alismasi 4-5 ayliktan once olmaz yalniz, biraz buyuyene kadar kafes disina cikardigimizda mecburen cisini bokunu kovalicaz elimizde bez. :) benim ufaklik ilginc bir sekilde sadece dusakabine yapiyor cisini, boyle devam ederse super rahat olucam. :)

    2) bu cok cok cok cok cok onemli, hem tavsanin sagligi hem de kendi ruh sagliginiz icin siddetle dikkate alin. hayvana havuc, marul, salatalik, veya kafaniza gore herhangi bir sebze/yesillik vs. sakin sakin sakin vermeyin. yaygin olarak bilinenin aksine bu yiyecekler tavsan icin son derece zararli. sindirim sistemlerini alt ust ediyor ve hayvani ishal yapiyor, sonu olume kadar gidebiliyor. en iyi ihtimalle de civik, her tarafa bulasan kakasini temizlemeye calisirken siz kafayi yiyorsunuz. bu gidalar ancak tavsan 4 aylik olduktan sonra, cok ender ve kucuk olcude verilmeli, ornegin haftada bir kez bir-iki yaprak marul, kucuk bir dilim havuc vs. gibi. kuru tavsan yemi ve ek olarak yedireceginiz kuru yonca, onun ihtiyaci olan her besini icerir ve tavsan baska hic bir seye gerek duymaz. ara sira odul verirken kullanilabilecek tavsan krakerleri de az olmak sartiyla verilebilir.

    3) tavsan icin kafesi cok onemli bir yere sahiptir. kafesi onun kendisini guvende hissettigi yer olmalidir, bu yuzden mumkun oldugunca yerini degistirmeyin. disari saldiginizda da istedigi zaman girip cikabilecegi sekilde kafesin kapisi acik olsun. buyuklugu de ortalama boy bir tavsan icin 100 cm eninde olmalidir en az. hayvani daracik bir yere hapsedip butun gun tikili birakmayin, yaziktir. hoplayip ziplayacak alana ihtiyaci var. guzel tavsan kafesleri internette cok uc fiyatlara satiliyor, o yuzden en garantisi bir mahalle marangozuna yaptirmak, oyle cok uyguna geliyor. hatta iki katli, ortasinda rampayla yukari kata cikabilecegi yuksek bisi yaptirirsaniz hayvan mest olur mutluluktan. hem de surekli salmaniza gerek kalmaz, yeterli hareket alani olur.

    ayrica birden fazla erkek tavsani (3-4 ayliktan sonra) sakin ayni kafese koymayin, alan hakimiyeti icin kavga edecekler ve birbirlerine zarar vereceklerdir. en guzeli bir disi bir erkek (bebek istemiyosaniz kisirlastirma sart!) ya da iki disi.

    4) "tavsanlar su icmez" diye gerizekali bir yanilgi var nedense insanlarda, gozlemledigim kadariyla. gayet de iciyorlar. ucu pipetli, bilyeli, yaladikca su akan, kafese yandan takilan yarim litrelik kemirgen suluklari var, acik bir kaba koymak yerine bunu tercih edin. hem talas ot yem vs girip su kirlenmez hem de kafese dokulmez.

    5) evde serbestce dolasacagi alanlari mutlaka guvenli hale getirin. bitki ve cicekleri yuksek yerlere koyun, yoksa yiyip zehirlenebiliyor zibidiler. dolap, bufe vs. gibi agir esyalari iyice duvara yaslayin ki arkasina kacacak ve sikisma riski olan bir alan olmasin. elektrik kablolarini hali altlarina saklayin veya duvara biraz yuksege tutturun bantla. onlar icin elektrik kablolari kemirmek icin harika seyler!

    6) bu soyleyecegim sey tavsanin guvenliginden cok size guvenmesi ve alismasi konusuyla alakali. tavsani ilk aldiginizda onu biraz rahat birakin ve etrafa, size alismasini bekleyin. eger tutmaya calistiginizda debeleniyorsa, kucaginiza almak yerine yerde sevin, ve sizden kaciyorsa kovalamayin. bir yere saklandiysa onu cikarmaya calismayin. bu onu korkutmaktan baska bi halta yaramaz. size alisana kadar onun size yaklasmasini bekleyin. yere oturun, yanina yatin. onun goz seviyesinde onunla iletisim kurmaya calisin. tavsan size yaklasip ustunuze ciksin, koklasin, vs. hayvani darlamaz ve biraz rahat birakirsaniz cok kolay alisiyor, hassas ve utangac hayvanlar biraz zorlamamak lazim.

    7) tavsan kucuk cocuklar icin uygun bir hayvan degil. bu dedigim cok onemli cunku genelde kucuk cocuklara beslemesi icin alinan bir hayvan olarak goruluyor. 10 yasindan kucuk cocuklarin tavsan beslemesi uygun degil, cunku cok hassas bir omurgalari var, cok dogru sekilde tutulup tasinmasi gerekiyor. yanlis tutma/kaldirma ve en kotusu yere dusmesi halinde sakatlanma ihtimali cok yuksek. bir an heves atti diye cocugunuza tavsan almayin, bir sure sonra sikilip ilgilenmeme ve zavalli hayvani kafesinde tikili yasamaya mahrum birakma ihtimali cok yuksek.

    8) son olarak, evde baska bir evcil hayvan besliyorsaniz tavsan kesinlikle almayin. bebeklikten beri birlikte buyumus olmalari disinda kopek, kedi, hatta kus bile (gozune zarar verebilir) tavsan icin tehlikeli.

    daha aklima geldikce veya yasayip tecrube ettikce buraya ekleme yapacagim. simdilik bu kadar. :)
  • annemin giriştiği tek hayvan besleme eylemidir bu. daha evlenmeden önce, bir tavşan beslemiş. hayvana tuvalete gitmeyi öğretmiş. tuvaleti gelince banyoya gidip, yerde duran su giderine tuvaletini yapıyormuş. sonra da orda durup bekliyormuş sahibi gelip yıkasın diye. yıkandıktan sonra da küçük bir havlusu varmış yerde serili, ona oturup poposunu kuruluyormuş.

    yıllar sonra gelen edit: bu entyrim dönem dönem favorileniyor. gözüme ilişiyor, güncelleyeyim dedim. annemin şu anda yaklaşık 9 senedir bir kuşu var. en sevdiği şey çekirdek yemek. önüne çekirdek koyacağımı anladığı zaman gelip bekliyor poşetten önüne dökmemi, ne olursa olsun başını kaldırmadan hepsini de yer. ama annem o sırada yanındaysa ve odadan çıkarsa, çekirdekten başını kaldırıp gittiği yöne doğru dönüp, adeta kapıdan kafasını uzatırcasına çak çak ötmeye onu geri çağırmaya başlıyor.
  • ben de besledim. evcil hayvan dukkanindan almadik, biri mi vermisti bakamayinca, oyle bir sey. cok buyuk iskence hayvana. oyle boyle degil. anlatayim mi n'oldu? ben kucugum o zamanlar. cok da minik degilim de simdiki aklimin yarisi bile yok. ust katta oturuyoruz, tavsani da guneslensin diye mi ne balkona koymustuk. sen git kucuk beyaz tavsan, balkondan asagi dus. kosarak asagi indim, bacaklari tutmuyor. boyle sallaniyor. agliyorum yolun ortasinda, nasil agliyorum ama. ne yapacagimi sasirdim. aldim hayvani kucagima yolda kosturmaya basladim. guya veteriner hekime goturecegim. uzerimde para mara yok, aklim yerinde degil, simdiki gibi veteriner hekim islerini bilmiyorum falan.

    neden sonra yoldan dondum. dedeme gittim elimde hayvanla. dedem de tam dede. hayatinin ilk 20-30 senesi koyde gecmis, ardindan ankara'ya gelmis. sehir melezi tam; hayatimda tanidigim en guzel insanlardan biri. bakti tavsana, aldi eline. evirdi cevirdi. "elxa, tavsan iyilesmez artik. aci cekiyor bak." dedi. "ne yapacagiz?" dedim. aci cekmesin bari diyip tavsani kesti. bildiginiz kesti ama ben gormuyorum kestigini. simdi hani veteriner klinikleri aci ceken hayvani uyutuyor ya, onun gibi, aldi ve kesti. ben gene feryat figan: "tavsan oldu, gitti tavsan, kucuk tavsan, verin gomecegim."

    bu olayi hatirladikca halen kahroluyorum. ah dede, bir bildigin oldugunu dusunmustum. belki de vardi. 5-6 sene evvel gene biri bakamadigi icin baska bir tavsani bir bakimevi olarak bilinen bizim haneye getirdi. o zamanlar da camur var, yavru kedi. hastalaninca teslim ettigimiz klinikten kacti camur sonra. yeni tasinmistik ayni apartmanin giris katina. apartman aile apartmani zaten. bir tane de kucuk mustakil bahcemiz var. koyduk tavsani bahceye. baktik camur rahat birakmayacak. camur olmasa diger kediler huzursuz edecek. biz de tavsani baskasina verdik. bahce de ev de dar tavsanlara. 4,5 saatte yasa cikaran hukumet senelerdir evcil hayvan satisina bir duzenleme getiremedi, millet de gidip coluguna cocuguna oyuncak diye aliyor iste. cok yazik lan.
  • birinci nesil tavşanımız "soğanlı pamuk yahni" ile başlamıştık bu aktiviteye ve fakat;

    dakka bir gol bir; sabahın köründe balkondaki domestoslu ve buz gibi suyla dolu vileda kovasına düş, çırpın, çırpın, vazgeçmişken evdekiler tarafından bulun, banyoda sıcak sularla yıkan, saç kurutma makinasıyla kurulan, akşama kadar kalorifer peteği önünde bezlere sarıl yat. birinci nesil ev hayvanımız bugün uçmazsa bi daha ona karada ölüm yok. suda belki o da domestosluysa.

    şaka maka ev hayvanı zor iş, akşam evde bir ortada cenaze eksikti, kimsenin keyfi yoktu. alışıvermişmişiz.

    yırttık : sözlüğün baytar adaylarından ben butun cbnce dizilerini izliyorum kızçesine göre dün tehlike arzediyordu ama bu sabah tam olarak guduz gibi. yok öyle kuduz değil, buralarda "sen hasta san bi şeyciği yok" anlamında kullanılan tabirle guduz gibi. atlattı herhalde. bir de düşünceli yazar hayvan evladi seni ördeklere uygulandığını duyduğu (tevatir) bir tedavi önermişti ama şükür ki ben cesaret edemedim. yine de niyet güzeldi.
  • yıl olmuş 2013 hala tavşanı kafeste besleyen organizmalar da varmış bunu görmüş olduk.

    1- tavşan kafeste beslenmez.
    2- tavşan tuvalet eğitimi alabilir.
    3- tavşan aynen kediler gibi kuma alıştıktan sonra asla başka yere çiş yapmaz.
    4- tavşanlar kemirgen hayvandır, evcil hayvan değildir. evde bakılması hayvanın doğasına eziyettir.
    5- tavşanlar sanıldığının aksine koku filan yapmaz. koku yapar diyenler hayvana kutuda ve kafeste bakmaya çalışan denyolardır.
    6- tavşanlar da tıpkı kedi ve köpekler gibi kısırlaştırılmalıdır. bu kendi sağlıkları ve mutlulukları için gereklidir. kısırlaşan tavşanlar 10-14 sene yaşayabilir.
    7- tavşanlar yıkanmaz, kendilerini temizlerler. yıkarsanız hayvanın ölme ihtimali %50.
    8- tavşan satana da alana da kafam girsin.

    imza: 5 sene önce bir malın sokağa attığı tavşanı sahiplenen tavşan annesi

    almayın şu hayvanları mk almayın. illa tavşan istiyosanız sahiplenin. ona da kafeste bakmayın. kafese kapatılacak bir şey varsa o da bir hayvanı kafese kapatan zihniyettir.

    ayrıca hayvan beslemek nasıl bir ifadedir ya? ne demek beslemek? besleme sizsiniz. bir hayvan ancak dost edinilir, bakımı üstlenilir. onun tek ihtiyacı beslenmek değildir. ilgi ister, şefkat ister. çocuk gibi özen ister. hayvanlar eğlence malzemesi şirin şeyler değildir. hepsi duyguları olan ve acı çekebilen, düşünebilen varlıklar. beslemek gibi bir hobiniz varsa ille alın elinize güvercin yemi, gidin bir cami bahçesine. besleyin güvercinleri. martıları besleyin. kediye köpeğe yem verin sokakta. şu aptal zihniyetleri değiştirin artık.
  • zamanında amca oğlum evleniyordu. düşünülüp taşınılmış; müstakbel yengemizin soyu, sopu, yatak odasının çekmeceleri araştırılmış ve sonuçta mülakat aşaması da başarıyla sonuçlanınca kendisi simple-present-tense yengemiz olmaya hak kazanmıştı. benim emmoğlu da ailesinin tek erkek evladı. mavi köşk müdür saray mıdır öyle bi yerde düğününü yaptık. ben de o zamanlar beş ya da altı ya da yedi yaşındayım, ön dişlerden bir ikisi böyle düşmüş. lacivert papyon, beyaz gömlek ve hatırlayamadığım bir pantolonla düğünde seyran ediyorum. kız tarafının akrabalarının kız çocuklarını, meme gibi erotik farkları olan genç kızlarını kesmeler, elinden kaçırıp tavana yapışıp kalan uçan balona ağlamalar, anamın para yok diyip yenisini almaması zart zurt. düğün ilerliyor, utangaç danslar arasında sahnede yuvarlanıyoruz filan. o sırada amcam beni yanına çağırıyor, elime yeşil bi para sıkıştırıyor, diyor ki 'git, şu dansöze tak şunu koçum'. hacı hoca adamlar dansöz tutmuş, tek oğlan olunca her şey mübah demek ki. neyse, tereddütsüz gidiyorum; dansözün masadan inmesini bekliyorum. iniyor. benim boy ufacık tabi, parayı sıkıştıracak uygun bir nokta bulmak için bakıyorum bakıyorum ve o dansöz kıyafetinin eteğe benzeyen kısmına ucundan sokuyorum parayı.

    peki nasıl oldu da bu ruh hâline girdim:

    üstte anlattığım gelin ve damadın henüz nişanlılık, gençlik parkı'nda gezip gondol'a binme zamanları.. aileler sık sık bir araya geliyor; ziyaretler, iade-i ziyaretler gırla gidiyor. bizim ev de amcamınkinden iki kat aşağıda, arada biz de görüyoruz dünürleri. küçük çocuğum, sırıtıp duruyorum; hâliyle bayağı sevimliyim. seviyorlar, enseye şaplatıyorlar derken bir gün iyi niyetin bin bir göstergesi olan hediyelerden bir tane de bana geliyor: rengini hatırlamadığım ufak bir tavşan. o zamana kadar hiç evcil hayvanı olmayan bendenizin sevinçten göz pınarları doluyor, mahalledeki nihat hatipoğlu'nun gözyaşı geceleri'ne giden karılar bir yanda ben bir yanda, yeryüzüne rahmet gibi damlalar döküyoruz.

    hayvana hemen alışıyorum. anamla babam 'evi pis kokutur' diyor, sallamıyorum. misafirliğe gelen kadınların çocuklarına evdeki oyuncak tavşanı veriyorum. kendim kaldırıyorum bu canlı keratayı kulaklarından, sanki arka ayaklarının üzerinde dikiliyormuş gibi tutuyorum; bebeyle tavşanları konuşturma oyunu oynuyoruz. onun elindekinin oyuncak, benimkininse gerçekten konuşuyormuş gibi ağzını oynatıp duran canlı bi şey olmasının parıltısını gökyüzünde çok az görmüşümdür. her neyse, günler geçiyor. kâh namussuzu bahçeye salıp peşinden iki saat koşturup yakalıyoz, kâh avuç kadar bi karton olan kutusuna havuç doğrayıp orada dört dönmesini izliyoz, kâh beraber çizgi film izliyoz. mutluyuz. sonra bu keranecinin boncuk boncuk bok püsürüne bulanan kutusunu temizlemekten bıkan annem kararını veriyor ve sevimli, pufidik tavşanı kömürlüğe iltica ettiriyor. gündüzleri açık havada oynarmışım, geceleri de kömürlüğe kapatırmışız, hem ev de kokmazmış. çocukluk tabi, başka oyunlara dalmışım, ses çıkarmıyorum. hem annem sonuçta, patates kızartabiliyor; iyi geçinmek lâzım. ama kömürlük dediğin de kıytırık tahta bi kapısı olan, bahçeden direkt girilebilen bi mekan. düşünmüyorum, dayımın almanya'dan yolladığı oyuncak jipe kumlarda takla attırmaya devam ediyorum.

    ve tavşanı kömürlüğe koyduğumuz ilk gecenin sabahında, babam tavşanı çıkarmak için giriyor kömürlüğe. bekliyorum, babam çıkmıyor. ben de oyalanmak için bahçeden çıkıp topu alıyorum, duvara çarptırarak gelişine vuruş antrenmanı yapıyorum. o sırada babam gözüküyor. elinde bir kürek var, küreğin üstünde de kanlar içindeki boğazıyla tavşan yatıyor. gelincik midir, kedi midir nedir; o tür bir dallama hayvan koparmış bırakmış. kafasıyla vücudunun arasında kusturacak kadar kırmızı bir birikinti ve yalnızca parmak kalınlığında bir parça olarak kalmış boynu var.

    babam elinde kürekle sokağın çöp kovasına doğru gidiyor.

    *
    *
    *

    işte evde tavşan beslemek böyle başladı, gelişti ve sonuçlandı benim için. başka zaman bir başka başlıkta buluşmak üzere:
    (bkz: evde bıldırcın beslemek)
  • seneler önce (daha ankara'da hayvanat bahçesi açıkken) birileri bana bir yerden yakalamış evcil bir bukalemunu getirdi. o zamanlar böyle bu hayvanlar için çekirgedir kurttur falan satılmıyor. üç beş gün sinek yakaladım ettim ama bunun kışı var bilmemnesi var. anladım ki bakamam buna ben. koydum bir kutuya hayvanat bahçesine götürdüm

    -abi hayvan getirmiştim ben
    +tavşan mı?
    -yok bukalemun
    +şoraya götür

    -abi hayvan
    +tavşan?
    -bukalemun
    +şoraya
    ...
    ...
    -yok abi bukalemun
    +şurada sürüngenler var oraya götür.

    -abi merhaba bukalemun getirmiştim
    +aaa gel şöyle gel
    -ehehe… abi tavşan mı diyip durdular. çok mu geliyor tavşan?
    +ya yavruyken alıyorlar sonra her tarafı kemiriyor hayvan. tutup buraya getiriyorlar sonunda

    o arada bilen bilir ankara hayvanat bahçesinde bir piton kaçmıştı. aylarca bulamadılar. sonra buldular falan. onun yanında bir yer var oraya koyuyor adam bukalemunu. biz de yılan hakkında konuştuk biraz. işte esaret altındaki en büyük pitonmuş falan.

    -abi ne yiyor bu yılan burada ya?
    +e tavşaaan…
  • nedense çocukları evcil hayvan diye tutturduğunda kedi,köpek bakımı zordur diyerek ebeveynler tavşan almaya ikna olur oysa evde kedi ve tavşanı birlikte besleyen biri olarak söyleyebilirim ki tavşan beslemek kedi beslemekten kat be kat zor. araştırdığım birçok yerde tavşanın tuvalet eğitimi alabileceği yazıyor fakat bence böyle bir dünya yok. kafesin içinde hep aynı yere tuvaletini yaptığı doğrudur ama evde serbest kaldığında çişini dışarı yapıp yapmayacağını paşa gönlü bilir, kakasını yapması ise allah ın emridir. ve herkesin bildiği üzere kemirir hem de ne bulursa kemirir. kediden daha iyi olan ya da göreceli iyi olan yanı mıncıklamanın sınırsız olması. kedi gibi canı sıkıldığında tırmık atmiyor ya da kaçmaya çalışmıyor, belki de canı sıkılmıyordur kimbilir. bunlarla birlikte kedi ve tavşanı bir arada beslemek gerçekten keyifli. eve gelen arkadaşlarımı korkutan, large ebatlardaki 9 yaşındaki kedimin 6-7 aylık tavşan tarafından kovalanmasına şahit olmak hayvandaki bütün karizmayi aldi götürdü, önceden tırsıp saygı duyan arkadaşlarım suratına bakip alay eder oldu. velhasıl tavşan beslemek zor olmasına karşın gayet keyifli, ben yine de kedi ve tavşanı bir arada tavsiye eder, patili, ponponlu günler dilerim.
hesabın var mı? giriş yap