• (bkz: home office)
  • bir çok çevirmenin eylediği yapık.
  • yıllarca hayalini kurduğum ve 7 aydır içinde bulunduğum yaşam şekli.
    evden çalışmak sabah trafik ve giyinme derdi olmadan yataktan kalkıp (gerçek anlamda) iki adımda işinize ulaşmanızı sağlar. öğlene doğru kalkıp salonunuza veya çalışma odanıza geçmenizle ofise gelmiş olursunuz. ekstra kıyafet, kozmetik, taksi parası, metro jetonu, insan içine çıkma enerjisi masraflarından kurtulunur. kahve sigara bir yandan, kuşum aydın bir yandan, nemrut ofis canlılarını görmeden güne neşeyle başlanır. gözde çapak, götte pijama bir iki saat zihin açılsın diye beklenir. bu arada arkadaşlara telefon açılır, ev toplanır, kahvaltı yapılır. burda dezavantaj olarak kahve, telefon ve de internet parasının cepten çıkması görülebilir. istediğiniz saatte çalışır, istediğiniz saatte yatıp kalkarsınız. evden hiç çıkmadan sadece ekip arkadaşınız, kapıcı, sucu ve bakkal çırağını görerek yaşarsınız. sıcak ev, mis gibi cdler, kitaplar ve geyik elinizin altındadır. patrona yakalanmadan istediğiniz kadar iş arkadaşınızla geyik yaparsınız. çalışırken ara verip uyuma, duş alma, çorba pişirme veya lavabo ovma lüksünüz vardır.
    sonra efendim, aylar geçer, mevsimler değiştir, evden çıkılmadığı için bütün insanı eylemlerin sonlanmasını müteakip yabancıları görünce kaçmaya, iki kelimeyi yanyana koyup konuşamamaya başlanır. çalışma saatleri de günün 24 saatini kapsamaya başlar. "hadi ben kaçtım" diyip kaçabileceğin bir ofis yoktur, zira en fazla yatakodasına kaçarsın. evin her yeri işe ait mekan haline gelir ve sonunda evim, kalem duygunun içine sıçılır. evde 7/24 servis verdiğini düşünen patronların her saat arayı iş istemeye başlar. hele içinizde eylemsizlik eğilimi varsa kişininin evden çıkmadan (bkz: norgunk)olması işten bile değildir. artık ekip arkadaşınız dışında kimseye görünmek zorunda olmadığınız için kendinize bakmaz, bütün gün o koltuk senin bu benim kaykıldığınız için minder göte dönersiniz.
    fakat nedir, hiç çalışmama şansı yoksa en az eziyetli çalışma şeklidir.
  • bazen bir insan suretine muhtaç kalmaktır.
  • monitörün patron olduğu, ilk günlerin oh be ne rahatmış diye geçip, sonraki günlerin ise, patron nerde, mesai saati kaçla kaç arasıydı, ha mesai yoktu, yahu ne zamana bitecekti bu çeviri, ben niye bu kadar çok uyuyorum, aman da önce alışveriş yapayım, indirim de var hazır derken kafayı yediğiniz durum.
  • zaman ve planlama problemi asildiginda super bir hale donusen calisma sekli, ilk baslarda basina buyruk aman abi dolasayim aksam calisirim dersiniz ve tarraa yersiniz. cunku bu durumda hic bir zaman isler yetismez yetisisrse de tesaduftur aldanma * fakat eger bir sirkette calisirken bir anda evde calismaya baslarsaniz bunun olmasi normaldir.

    hergun ayni saatte kalkip ise gidip aksam ayni saatte cikip eve donmek ve/veya arkadaslarla bulusmak bi yerden sonra cok sıkıcı olmaktadır. ve isten ayrildiktan sonra ilk yapacaginiz sey haftalarca dolasmak olacaktir.

    daha sonra zaman ve planlama problemini ortadan kaldirmak lazim. oncelikle kendinize bir defter edinin, bir excell tablosu olusturun ya da yetenekliyim be yaparim program yazcam deyin bisi yapin ve planinizi programinizi buna gore ayarlayin. disina kesinlikle cikmamaya calisin. sabahlari 1 saat kosun (zira aksama kada oturmaktan bir sure sonra her yeriniz agriyacaktir, eh otobuste ayakta olmak aslinda bizim icin spormus) bazi donemlerde de kendinizi calisirken yanliz hissedersiniz. cunku ayni ortamnda 1-2+ kisiyle calismaya alismissinizdir ve yanlizlik icinizi daraltir. bunun icin onerim haftada 1 eve bir arkadasinizi cagirin. gelsin oturun muhabbet edin falan sonra onu bi kosede birakip calismaya devam edin.

    (bkz: tecrubeyle sabit)
  • evden çalıştığınızda şöyle bir sorun ortaya çıkmakta, evde olduğunuz için insanlar sizi sürekli rahatsız eder.

    - alo? morad naber ben suraya gidiyorum gelsene.
    - abi cok is var cikamam simdi
    - olm zaten evdesin, aksam yaparsin gel bi el at be
    - ya olm ben disari cikinca bi daha eve girmem
    - ya zorla gonderirim, valla billa anami.. *
    - tamam mnskym geliom
    ne yazik ki eve dönülmez ve işler yatar.

    ve kimse sizin evde ne disiplinle çalışmaya çalıştığınızı anlamaz. evde olunca patron yok sanıyorlar ama patron işin kendisidir. anlayışsız arkadaşlar * yuzunden işleriniz yarım kalabilir. suclu kimdir neden sucludur. bilinmez bile...

    bu yuzden yeni ise baslanir. sinirler durulur.
  • eger eski türk filmlerine karsi büyük bir zaafiniz varsa, gündüz yayinlanan kadin programlarina takilmamayi basaramiyorsaniz, saat kurdugunuz halde sabah hicbir kuvvet sizi uyandiramiyorsa, yalnizken kendinize söz geciremiyor, sorumluluklarinizi kendinize anlatamiyorsaniz dünyanin en zor meziyetidir; evde calismak, evden calismak..
  • akşam işten yorgun argın eve geldiğinizde elinde sigarası ve üstünde eşofmanıyla kapıyı açıp, "hava nasıl, trafik yoğun muydu, suratın asık patron ofiste miydi yoksa" gibi ardı ardına sorular soran bir adam demektir evden çalışmak.
    günboyu bilgisayarın karşısında çeviri yapıp, arta kalan zamanlarda bilumum oyunlara gark olup, sonra da çok yalnızım be sözlük diye serzenişlerde bulunan bu adam, elbette konuşma ihtiyacını da sizinle gidermeye çalışacaktır. işte o vakit ya bu ihtiyaca cevap vereceksinizdir ya da erkeğin eve geç gelmesi arzu edilir bir durum haline gelmek üzeredir. karar sizin...

    bi de bu home office modası çıktı canım, erkek dediğin sabah gider akşam gelir yaw.
    töbe töbe...
  • hayatta teoride bu kadar süper olup pratikte insanı bu kadar mahveden çok az şey vardır. başarılı şekilde uygulayabilen var mı bilmiyorum, ben rastlamadım.

    "robot muyum ben, her gün sabahtan akşama ofisteyim, kendime zaman ayıramıyorum hiç, hem evde daha fazla çalışırım, ofisteki kokoşları mı çekicem canım aa, kroyum ama para bende modeli patronla uğraşmak zorunda kalmam, kendi kendimin efendisi olurum* hoydabre!" gazıyla evden çalışılmaya karar verilir.

    ilk bir iki gün süperdir evet, sonra bu hafta böyle geçti ama yarın süper planlı programlı çalışıcam denilir, kendine zaman ayırma hayalleri bir bir suya düşer, pijamalar diz yapar, bakkala giderken bile her sabah lanet ederek giyilen kumaş pantolonlardan giymek ister insan, evde tv karşısında tek başına hazır çorba içerken, iş arkadaşlarıyla süper yemekler yiyip dedikodu yapılan öğle yemekleri özlenir, gece gündüz kavramları birbirine girer, akşam 6da uyanıldığında ve hala yapılması gereken sayfalarca çeviri varken, o saatte yorgun argın eve gelinen ama işle ilgili herşeyin ofiste bırakıldığı günler özlenir.. bi de asabileşir insan, ilgi manyağı olur, ilgi göremedikçe daha çok delirir, normalde yapmayacağı tripler yapar, normalde kafasına takmayacağı şeyleri düşünerek saatler harcar bir de bunun üstüne harcanan zamana pişman olur.. alışverişe çıkar, gördüğü çok şık şeyleri alabilecek olsa da almaz, eaah nerde giyicem ki diyerek.. arkadaşlarını arar gündüz dışarı çıkmak için, ama mesai saatlerinde birilerini bulmak çok zordur..

    aklında "ulan evden çalışsam mı?!" sorusu olanlara* koşarak kaçmaları, o düşünceyi derhal kafalarından atmaları tavsiye edilir.
    işbu satırların yazarı bu saatte hala sabah 8'de teslim etmesi gereken 50 sayfalık dosyanın 8. sayfasını çevirmektedir, pazartesi günü en kokoş giysilerini giyip, biricik patronuyla konuşmaya gidecek ve çok geç olmadan iş yerinde hala boş olan masasına kurulacaktır.

    yıllar sonra gelen edit: yok ben beceremiyorum bu işi diye pes etmeyi düşünmemin üzerinden neredeyse 4 yıl geçmiş. o 4 yılda neler mi oldu:

    * tabii ki geri dönmedim ofise. evden çalışmaya devam ettim.

    * evet hala işlerin yetişmediği, gece ile gündüzün birbirine girdiği oluyor ama çeviri yetişmediğinde çok dert etmemeyi, gece yaşamaktan keyif almayı öğrenince sorun kalmıyor. sabah sokakta asık suratlı insanlar koşar adım işlerine yetişmeye çalışırken uykuya dalmanın verdiği hazzın tarifi yok

    * ofise kıyasla çok daha verimli çalışmaya başladım. freelance olmanın nimetlerinden faydalanıp aynı anda birden çok şirketten iş alabiliyorum. biraz da pazarlamaya kafa yorarak resmen kendi kendimin patronu oldum.

    * bugün ne giysem derdi yok, trafikte kaybedilen saatler yok, normalde bir dakika bile geçirmeyeceğiniz insanlarla arkadaş olma zorunluluğu yok. bunlar gerçekten sandığımızdan daha büyük sorunlarmış. daha sakin, daha mutlu bir insan oldum.

    * istediğim zaman çalışma, istediğim zaman yayma özgürlüğü bana müthiş bir kapı açtı: hayatımı çeviriden kazanıp, kendime ayırdığım zamanda da yaymak yerine çok keyif aldığım başka bir işi maddi kaygılar gütmeden, sadece zevk için yapmaya başladım.

    daha önce söylediklerimi unutun, evden çalışma şansı olan herkese kesinlikle tavsiye ederim.
hesabın var mı? giriş yap