• evil dead'in en büyük başarısı, genel geçer olarak sıklıkla aksiyon filmlerinde bahsini ettiğimiz "izleyiciye nefes aldırmama" görevini layıkıyla yerine getirmesi.

    seksenli ve doksanlı yılların kült figürü olan, bruce campbell'ın bugün hala o panel senin bu imza günü benim noktasında ortalıkta fink atmasına sebebiyet veren, yönetmen sam raimi'nin müthiş yaratıcı arkadaş çevresiyle daha kariyerinin başında zirve yapmasını sağlayan, bugünün çocuklarını sadece güldürebilecek ama bizim neslimizi adeta sıçırtan bir filmdi the evil dead.

    sahneleri, diyalogları, oyuncuları ile kendi alt türünde bu denli zirve yapmış ve el üstünde tutulan bu efsane filmin yeniden çevrimine kalkışmak ne yalan söyleyeyim açıkça ifade etmek gerekirse sağlam göt isteyen bir iş. bir kere o hayran kesimin birçoğu orta yaşına yaklaşan ve kaba tabirle çoluğa çocuğa karışmış mazbut ebeveynlerden oluşuyor. filmin en büyük tanıtım aracı, gönüllü elçisi olması beklenen bu kitlenin ocaktaki yemeğini, beşikteki çocuğunu bırakıp sinemaya gelmesini beklemek bile takdire şayan bir hareket. filmin ilk üç günde amerika'da box office listesini göçerterek ilk sıraya yerleşmesi bütün bu dezavantajlı duruma rağmen hala sağlam ve sadık bir hayran kitlesine sahip olduğunu ve bununla birlikte çok iyi bir pazarlama ekibiyle çalışıldığını gösteriyor.

    tekrar filmin kendisine dönersek, övülmesi gereken birçok nokta var.

    -en başta bahsini ettiğimiz o dur durak bilmeyen dehşetin ve korkunun seyirciye gözünü kırpma imkanı bile vermiyor olması bugün birçok korku/gerilim filminde yaşanmayan bir başarı. ve bu başarıyı oluşturan sahnelerde mümkün mertebe tekrarlardan, birbirini takip eden ve tahmini mümkün olan olaylar dizisinden uzak kalmak için çaba sarf edilmiş.

    -ilk filmin ve devamındaki serinin en önemli aroması, güldürme amaçlı sarkazm içerikli yapı tümüyle reddedilip kasvetli, dramatik ve alabildiğince korkunç bir atmosfer yaratılmış. bugün için o dönemin ruhuna son derece uygun düşen ve bruce campbell'ın şahsında güneş gibi doğan bu sarkastik yapıyı siksen bugünkü filmin yapısına yediremezsin. bu yüzden yeniden çevrimde bütün komedi unsurlarının dışarıda bırakılması son derece isabetli olmuş.

    -filme konu olan ev ve çevresi her şeyiyle iyi kullanılmış, hatta evin her bölümünün filme hizmet etmesi özenle ayarlanmış diyebiliriz.

    -filmin oyunculuk alanında büyük anlamda sırtını dayadığı jane levy (mia) rolünün üstesinden gelmiş ve etkileyici bir oyunculuğa imza atmış.

    -bugüne kadar hep kısa filmleriyle dikkat çeken "genç yetenek" fede alvarez ilk filmini yönetmekle kalmayıp, bizzat senaryo ekibine de dahil olmuş. bu tercih, ilk filmini yönetecek bir yönetmen için çok ama çok faydalı bir yöntem.

    -yine ekibin başarısına etken olan en önemli mevzulardan birisi, kült filmin yönetmeni sam baba ile ash karakteriyle zihnimize kazınan bruce abimizin filmin yapımcıları olmakla birlikte öykünün, gidişatın, karakterlerin değişimine koruyucu, mirasçı gözle yaklaşmamaları ve ekibe her türlü serbestliği tanımaları takdire şayan gerçekten.

    -filmin makyaj ve efekt çalışması zaten kalburüstü ve filmin heybetine yakışıyor, müzikler (daha doğrusu anlık ürkütücü ses efektleriyle bezeli keman gıcırtıları) insanın yüreğine, ciğerine düğüm atmayı başarıyor.

    -filmin görüntü yönetmenliği ve sanat yönetmenliği ilk filme saygı duruşu gerçekleştirmek için elinden geleni yapmış. sahnelerin birçoğunda insan ilk filmdeki evde olduğunu tekrar hissediyor. alvarez'in bugüne kadar birçok korku filminde kullanılmış olan korku öğelerini beklenmedik kamera açıları ve çekim teknikleriyle yeniden harmanlaması ve yeni bir olgu yaratıyormuş hissi uyandırması müthişti. sırf bu yüzden bile bu film ayrı bir övgüyü hak ediyor.

    filmle ilgili yazacak daha bir sürü şey var. çekimle ilgili notlar, filmi özel yapan hususlar. hepsine vaktim yok ama spoiler içeren ve filmle ilgili birkaç ufak notum var onları da eklemek isterim. ne zamandır sözlükte film yazısı yazmıyordum, hatta doğru düzgün bir entry bile girmiyordum. bu özel filmi ve bana hissettirdiklerini yazmazsam çatlardım, filmi izlemeyenler bu noktadan sonrasını okumasınlar, hepsine tek tavsiyem korku filmlerine yönelik özel bir hassasiyetleri yoksa mutlaka ama mutlaka bu filmi sinemada izleyerek iliklerine kadar korkuyu hissetsinler.

    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    spoiler içerikli notlar:

    -filmin en zayıf halkası, elizabeth blackmore'un oynadığı natalie karakterinin iyi işlenmemesi ve filmin gidişatına hiçbir etkisinin olmaması. aynı şekilde, natalie'nin kitapta yazılan kurallara göre yok edilmediği halde eric gibi canlanmaması ve filmin geri kalanında gözükmemesi bir mantık hatası içeriyor. (mantık derken elbette bir korku filminde mantık silsilesi aramıyoruz, hikayenin oluşturduğu hayali kural sistemine uymadığını belirtmek istiyorum.)

    -filmin mavi gömleklisi david'in bu kadar gerizekalı olup şeytani yaratıkların masum çocuk ayağına birden fazla kez kanması seyirciyle arasında mesafe oluşturmuş. filmin sonundaki dahiyane çözümü akıl eden adamın yaratıklarla cebelleşirken biraz daha saksıyı çalıştıran bir tip olması gerekiyordu. aynı şekilde manitası içeride kolunu bacağını elektronik bıçakla sikertirken, doğaüstü bin tane mevzuyla haşır neşir olmuşken eric ile "acaba benim bacım akıl hastası mı?" muhabbetine girmesi apayrı bir öküzlük.

    -bugünün gençleri ve ilk filmi zamanın ruhuna uygun izlememiş olanlar, bu yeniden çevrime büyük ihtimal mesafeli yaklaşacaktır ve içerdiği ruhani materyaller yüzünden filmi muhakkak exorcist alt türüyle kıyaslayacaktır. tabi ki bu durumun oluşmasında filmin klasik teen slasher türünden uzaklaşan dramatik bir öyküyü gençlerin etrafında kurgulaması etkendir ama içine şeytani ruh giren kızın yapısal değişikliği ve filmin en başındaki dayanak noktası esas öykü filmin alt türünü ister istemez bu noktaya çekiyor. orijinal filmin içeriğinde bu bilgiler yoktu ve hikaye doğal olarak yüzeyseldi. içeriği biraz zenginleştireyim, alt metin serpeyim derken film ekibi direkten dönmüş ve daha fazla ilerisine gitmemiş. çünkü sonuçta ortaya konan yapıt her şeyiyle harikulade bir b filminin yeniden çevrimi. tarihi bir olgunun tekrarı veya politik bir tarafı savunan bir dönem filmi çekilmiyor sonuçta. bu tür filmlerden en son beklenen şey, öykünün altyapısı ve detaylarıdır. exorcism alt türünde ise seyircinin filmin özüne girebilmesi için muhakkak öykü ve karakter derinliğine ihtiyacı vardır. bu açıdan evil dead'in hikaye anlatımında gözetmesi gereken o sınırın tam ucunda durduğunu söylemek lazım.
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---
  • gayet başarılı bir film. aşağıda yazılanlar yer yer "+16" yer yer "+18" sınırlaması içerir. son paragrafta ise filmle ilgili yorumumu görebilirsiniz.

    kesinlikle ırkçılık/milliyetçilik yapmıyorum. türkiye dışına çıkmadığım içindir ki burada türk seyircileri eleştireceğim, pek hoş olmayan bir yönde. türk seyircilerin, evil dead'in konusu korku türüne sokulduğu için korku filmi izleyen türk seyircilerin olarak da kısıtlayabiliriz, yarısından çoğu gerizekalıdır. bugün burada okuduğum kötü eleştirilerin çoğunda buna bir kez daha tanık olarak bundan artık emin oldum. peki neden? seyircilerimiz korkunun ne demek olduğunu bilmiyor. korku ile gerilimin farkını bilmiyor.

    korku anlık bir tepkidir. gerilim ise saniyeler, dakikalar sürebilir. belirli bir kısıtlaması yoktur. filmden bir sahneyle örnek vereyim, hatta iki sahneyle örnek vereyim. filmi izlemeden bu yazıyı okuyanlar var ise, bu paragrafın devamında gelecek iki paragraf filmle ilgili birazcık spoiler içerir.

    --- spoiler ---

    filmin sonlarına doğru, kan yağmaya başlayıp toprağın altından şeytan çıkınca çeşitli olaylar gelişip mia elektrikli testereyle birlikte dar bir yere girmişti. şeytanın nerede olduğunu bilmiyoruz, hatun dar bir alanda testereyle beklemekte. bir şeyler olacak, biliyoruz, yönetmen bize hissettiriyor bunu, kızımız endişe ile bekliyor, evet işte tam da bu sahne gerilimdir. bir şey olacağını biliriz, bekleriz, tırsarız ama hala olmamıştır, olmasını bekleriz. bu geçen süre zarfı insanı germeye yöneliktir, kalp atışın hızlanır belki ellerinle yüzünü kaparsın ya da parmaklarınla kulağını tıkarsın veya gözlerini kısarsın. çünkü gerilmişsindir.

    korku ise, gerilimin bittiği anda gerçekleşen saniyelik bir olaydır. aniden atılan çığlık ve kadraja giren görüntü bunun en basit, en klişe ama en güzel örneğidir. sahnenin devamında ise tahtanın arasından keskin bir sesle aniden giren bir bıçak. işte bu insanı korkutur, saniyelik iştir. insana hassiktir dedirtir, başından aşağı kaynar sular dökülmüş gibi olur, istemsizce kaslarının kasıldığını hissedersin belki de yerinden hoplamışsındır, çığlık atmışsındır. budur korku.

    --- spoiler ---

    korku filmlerinin yüzde doksanı gerilimden oluşur. aniden gelişen şeyler insanı korkutur. sen uzaktan kameraya doğru yavaş yavaş ilerleyen, ne kadar korkunç bir ifadeye/vücuda vs sahip olursa olsun, bir şeyden neden korkasın ki? tabii ki aniden gelişecek olay.

    öncelikle filmi the evil dead ile karşılaştıranlar hakkında birkaç şey söylemek istiyorum. tahmin ediyorum ki bunların sinemayla filmlerle tek ilişkisi onları izlemek. onun dışında hiçbir şeyi merak etmezler, araştırmazlar. böyle insanlara tabii ki saygım var. saygımın bittiği yer ise, bilmeden atıp tutmaları filmler hakkında. ya kardeşim, sana gelip de bire bir aynısını çekeceğiz diyen mi oldu? senaryo aynı olacak karakterler aynı kalacak mı dediler? ulan bir kere filmi çeken yönetmen farklı. senaryoyu bu filme uyarlayan yönetmenin ta kendisi ile rodo sayagues diye bir adam. sam raimi yazmamış ki. bu film çekilmeye başlamadan önce belli olan bir şeydir, film gösterime girdikten sonra açıklanmıyor ki. sam raimi'nin bu filmde üstlendiği rol yapımcılık. bunlar, önceden verilmiş röportajlarda da söyleniyor. gerek karakterler gerekse senaryo ile ilgili değişikliklerin olduğunu açıklamış adamlar. madem orjinal filmin hayranısın, bir remake ile karşılaştıramayacak kadar çok seviyorsun, az biraz araştırsana canım benim. sana gazeteleri dergileri ansiklopedileri karıştır diyen yok ki, internete yazsan çıkacak karşına. benim de hayranı olduğum filmler var, biliyorum o duyguyu anasını satayım. mükemmel bir film çekilmiş, daha neden tekrar çekiyorsunuz dediğim filmler oldu. my sassy girl'ün orjinalini izleyenlerin hangisi amerikan versiyonunu beğendi? oldboy hayranı olan insanların bu sene vizyona girecek olan amerikan remakeini beğeneceklerini mi sanıyorsunuz? sırf yermek için izlemişsiniz filmi, bu kadar belli etmeyin kendinize küfrettirmeyin gözünüzü seveyim.

    ikinci modelimiz ise filmde hiç korkmadım diyenler. hayır, ben korktum ve bunu kabul ettim, siz de kesin korktunuz ama söylemeye çekiniyorsunuz tarzında bir düşüncem, ifadem olmayacak. fakat bu tipte insanlar o kadar kesin konuşuyor ki, gören komedi filmine girdiğini sanacak. o kadar havalılar ki bir de. yerim sizi. eğer cidden, hiç korkmayan varsa, ben de çok ciddiyim bu filme birlikte gidelim, ikinciye girelim filme. tek şartım, ben filmi değil kendisini izleyeceğim. tepkilerine bakacağım, ikinciye izliyor ya zaten sahneleri de hatırlaması lazım. neyle karşılaşacağını bildiğinden korkmaması gerekiyor doğal olarak. biletiniz benden yahu, hakikaten çok ciddiyim.

    senaryo kötü diyenler olmuş, eyvallah. onlara lafım yok. ama bana göre, korku öğelerinin çoğundan serpiştirilmiş filme. kendilerini anlamadığım nokta, bir korku filminden ne bekledikleri.

    oyunculukları eleştirenler olmuş, katıldığım noktalar oluyor. david sönük kalmış, natalie ise kişi sayısını beşe tamamlamak için gelmiş sanki. bir etkinliği, rolü yok gibi bir şeydi filmde.

    sanırım başkalarını eleştirecek bir şey bırakmadım ardımda. emin değilim ama, öyle umuyorum.

    kendi yorumuma gelecek olursak, bu yazıyı okumaya devam eden var mı bilemiyorum gerçi. neyse. sinematografik yaklaşacak olursak, klasik korku filminden beklenilecek düzeydeydi her şey. beklediğimi verdi bana. oyunculuk olarak iki üst paragrafta bahsettim, bir iki karakter sönük kalmış rollerde. türü ise daha çok gerilim/vahşetti. korku öğeleri vardı tabii, hakkını veriyordu da. zaman zaman izlemeye devam ederek kendime işkence yaptığımı düşünmedim değil. gerilimi ise gayet iyi verdi ki filmin amacı da buydu çoğunlukla, öyle tahmin ediyorum en azından. ilk yarısında hikayeyi bize özetleyip, karakterleri tanıtma çabasında olduğu için olayların gelişme kısmı ikinci kısma göre daha azdı. ikinci kısımda ise gerilim ve vahşet üst noktadaydı. özellikle son 10 dakikası çok iyiydi. kan yağması ise muhteşemdi. hikaye doğaüstü olayları anlatan filmlerdeki klasik hikayeleri aratmıyordu (ilk iki filmi izlemedim, en kısa zamanda izleyeceğim onları da) fakat insanı bağlayan bir işlenişe sahip olduğunu düşünüyorum. sinematograf ile yönetmenin bundaki payı çok büyük doğal olarak. ara ara çalan siren sesleri ise beni benden aldı, silent hill'i hatırlattı, sevindirik oldum. vahşet sahneleri ise -ki vahşetten haz almasam bile- hoşuma gitti, psikopatçaydı. filmi bir bütün olarak ele alacak olursak, güzel filmdi. hatta çok beğendim bile diyebilirim. hayatta sevdiğim 3-5 korku filmi var, bana göre korku demenin hakkını veren, bu da onlardan biri oldu. ikincisi de çekilir umarım, orjinalinde olduğu gibi. eğer hakikaten, hala bu yazıyı okuyan varsa teşekkür ederim.
  • bir korku filmi sever olarak beklentilerimi karşılamış filmdir. içerisinde korkunçtan ziyade iğrençliğe varan sahneler vardı. film o kadar kanlıydı ki, film bitince üstüme kan sıcramış mı diye bakasınız geliyor. ha bu arada; film sırasında arkamda oturan kadının ''ne saçmalık yaa'' dediğini duydum. filmin adı zaten kötu ruh. ölüler kitabından falan bahsedilmiş, sen daha korku filminde ne mantığı arıyosun bacım? otur, sıfır.
  • filmle ilgili ufak bir not daha. bugün itibariyle imdb puanı 7,2 gözüküyor. (ki korku türünde aldığı puan inanılmaz yüksek)

    filme oy verenlerin yaş ve cinsiyet dağılımına baktığımızda en yüksek puan ortalaması olan 8,1 18 yaş altı gençlerden gelmiş. amerika'da yaş sınırı bizim gibi 18 mi bilmiyorum ama birçok avrupa ülkesinde (türkiye dahil) filmin 18 yaşından küçüklere yasak olması ironik bir durum olmakla birlikte klasik filmin eski versiyonuna en az aşina olan yaş grubunun en yüksek puanı vermesi de enteresan.
  • --- spoiler ---

    son anlardaki elektrikli testere sahnesiyle gelmişimi geçmişimi sikmiş flimdir.
    o ne fatality idi öyle lan.

    --- spoiler ---
  • bu akşam büyük bir hevesle açtığım, başlarında oldukça sıkıldığım ama sonlarına doğru hafiften gerildiğim film. daha önceden çekilenini izlemedim ben bunun, o yüzden kıyaslama yapamıyorum. zaten hakkında çok yorum yapmayacağım. uzun uzun yazılıp çizilmiş, çok da güzel eleştirilmiş ama ben şunu söylemeye geldim: birincisi dediğim gibi pek bir numarası yok, nerede ne olacağını tahmin edebiliyorsunuz ve doğal olarak korkamıyorsunuz.
    --- spoiler ---

    bir de filmin kaç dakika sürdüğüne bakmamıştım hiç izlerken. klasik bir korku/gerilim filmine göre fazla hızlı başladı. mia birden sapıttı, olivia aniden öldü, natalie de kendini doğrayınca aha dedim iki erkek kalacak hayatta, film bitiyor. yanılmışım. birkaç olaydan sonra dedim ah yazık oldu eric de gitti, neyse david kaldı, duygusal müziği de verdiler bak bu sefer kesin bitiyor. arkadaş yine bitmedi. sonra mia kendine geldi, oley iki kardeş kurtuldu mutlu son derken david yalan oldu. tüm bunlardan sonra film bitti mi? hayır. mia'nın bol kan içerikli macerasını izledik giderayak. zaten natalie testereyi koluna daldırınca midem ağzıma gelip kendini dışarı atmaya yeltenmişti, bir de mia testereyle o psikopatın kafasını 88 parçaya bölünce aldım elime midemi oturttum kucağıma, filmin kalanını beraber izledik.
    lan niye duygusal müzik verip insanı umutlandırıyorsunuz madem daha olaylar kopacak? her neyse lafın kısası son 45 dakikası falan finaldi filmin. gelişmesi yoktu adeta. bir anda girdi ve uzun süre çıkamadı yani.
    --- spoiler ---
  • benim gibi korku filmlerinden tırsan bir adamı korkutmayı başarmış film (valla mı lan?). az sonra film hakkında ağır spoiler vereceğim, izleme ihtimalin varsa kendini tut okuma amına koyim. gerginim zaten.

    --- spoiler ---

    junkie bir kızımız var; abisi, abisinin manita, hemşire bir kız ve ne bok yediği belli olmayan tipini siktiğimin itinin biriyle (adama niye düşman olduğumu az sonra anlayacaksın) ormanın içindeki uğursuz, melun bir eve giderler. kızımızın kova yapmaktan ciğeri solmuş, en son overdose'dan mevta olacakken son anda kurtarılmıştır. diğer dördünün amacı kızı uyuşturucudan uzak tutup iyileştirmek gibi bir şeylerdir. bir süre sonra kız "hanginiz ossurdu amına koyim, kedi ölüsü gibi koktu lan" diye söylenmeye başlar. hemşire kız "yha yok öle bisey, senin duyuların hassaslaştı ya öğlen gömdüğüm 2 tabak nohutla alakası yok yanee" gibi bir şeyler der. o sırada evin bodrumunu bir açarlar ki o da nesi? kedi ölüsü falan var meğer onlar kokuyormuş. sonra bu tipini siktiğim bodrumdan büyü kitabı gibi bir kitap bulur. açıp incelemeye başlar. kitabı yazan şeytan çok delikanlı şeytandır. adam en başa "olm bak okumayın siki tutarsınız", "bunu okuyan tosun" vb. uyarılar yazsa da bizim it durur mu illa ki kurcalayacak. herif şeytanı aktive eder ve sonra hepsi sırayla, gayet kanlı bir biçimde ölmeye başlarlar. bi ara bizim it, kızın abisine "abi ben bi bok yedim" deyip şeytanın şerrinden nasıl kurtulacaklarını anlatır ve o yönde çalışmalara başlarlar. filmde kan yağmur olup yağar adeta.

    --- spoiler ---
  • vhs videoların popüler olduğu zamanda , porno zannedip gizlice izlediğim ve hayatımın hımmına koyan filmlerden biridir. çok uzun süre korku filmlerinden uzak durmama sebep olmuştur.

    (bkz: vhs)
  • "evil dead possesses america!!"

    beklenen olmuştur ve abd box office listesinde 1 numaraya yerleşmiştir. bir de afişi iyi olsa ne güzel olacaktı.

    19 nisan çabuk gel.
  • tadı damağımda kalmış film özlemişim böyle filmleri.
hesabın var mı? giriş yap