• tanım: çocukluğumu geçirdiğim, benliğimi bulduğum,korkunç bir hızla büyüyen ve metro istasyonuna bile isim vermiş mahallemdir.

    hanım koş hatıralar:
    biraz zaman geçti kendinden ayrılalı, üniversite deyu çıktık mahallemizden, mahallenin neredeyse iki alt sokağındaki üniversiteyi * es geçtik, kendisini beş kere kaplayacak şehre geldik. geldik de, öyle kötü öyle kaka gibi garip izmirli triplerine girmeyeceğim ancak, evka-3'ü izmir'in başka bir yerinde bile bulamadan buralara geldik. zira alışmışız mahallemize, sabahları kalktığımızda manisa-izmir yolundan belli belirsiz gelen araba seslerinin yerini koca bir şehrin gürültüsü almış.

    ancak diyeceklerim bu şehirle ilgili değildir elbette. anlatacaklarım her işi yapıyor gözüyle baktığımız muhammer abi ile, eski muhtarlığın yanındaki ikiz tepelerle, mahalle maçlarıyla, kapanan tansaşla, tek otobüslü ve bornovadan mahalleye varıncaya kadar ormandan başka birşey bulunmayan dönemle yakından ilgilidir.

    şimdilerde her biri küçük bir köy nüfusuna sahip yüksek katlı apartmanların oluşturduğu sitelerin olduğu yerlerden otobüsle-dolmuşla geçerken ürkerdik resmen, her yer orman. her sabah annemin de öğretmen olarak çalıştığı anaokullarına taşınırdık ikibaşımıza dağın tepesinden. bir akşam yine birlikte dönerken tepeye tırmanmadan yeni tansaşın olduğu yerdeki ilk yüksek katlı sitenin yapıldığı yer yanmış ve biz geçerken kapkara kalmıştı, anlam verememiştim elbet daha sonradan siteleşeceğine ancak sanki orman bizimdi ve oradan geçerken o eski görüntüyü göremeyeceğim düşüncesiyle çok üzülmüştüm.

    yaş biraz daha ilerleyince el ayak yavaştan sokağa alışır olmuş etrafa komşular yerleşmeye başlamış, her gelen komşu beraberinde potansiyel arkadaş getirecek gözüyle bakmaya başlamıştım keza zamanla akran grubu çoğaldı. akşamları iki tane bize o zaman dev gibi gelen yetişkin vardı, ikisi de oradaki çocukları seçer maç yapardık ama yaş aralığı çılgın gibi fazla. kemal abi ve kaan abi belki buraları okurlar da ulaşabilirler.

    biz büyüdük evka büyüdü, mahalleye gelen tek otobüs 114 görmek bir doğa olayı iken, filoya 214 ve 314 eklendi. o zamanlar etrafı toprak ortasına beton atılmış bir sahada maç yapardık,top kaçınca almaya gitmeye türlü pazarlıklar. bu sahanın yanındaki yeşillik yere adam gibi spor sahası yapılsın diye koca evka'da imzalar toplandı, belediyelere sunuldu ancak gel gelelim mevcut iktidarın ilk başını göstermeye başladığı o dönemde bu toplananlar hiçe sayılarak bahsedilen bu alana nüfusun sekiz katı büyüklüğünde cami yapıldı.

    henüz çok fazla bakkal açılmamışken küçük bir tansaş çekerdi evka'nın alışveriş yükünü, önünde muhammer abi vardı, topumuz, tekerimiz patladığında koşardık önce eve kumbaralardan bozuk paraları toplayıp yanına giderdik, o yama yapmasını her seferinde izledik ama onun oraya nasıl yapıştığına dair zerre fikir edinemedik. daha sonra tansaşa mal getiren bir kamyon durduğu yerde frenleri boşalınca o el arabasından büyütüp küçük seyyar dükkan haline getirdiği dükkanını yıktı muhammer abinin. sonra daha da açılmadı yamacımız.

    küçücüktü evka, mahallenin girişinde dolmuşların durduğu yerde bir tane tavuk dönerci vardı, biraz aşağısındaki ergenekon i.ö.o'dan çıkan çocuklar gelir karınlarını doyururdu. tabi benim için de bir rüyaydı orası, ilkokula başladığımda alabildiğim el kadar harçlığı okulda yemez, okul dönüşü aç biilaç gider tavuk döner yerdim. sonradan küçük seyyarını açmadı tavukçu, gün geçti aç kaldık sonra bir haftasonu camiden anonsla duyduk öğle namazını takiben diye.

    ilkokula giderken başladı bisiklet sevdamız, güç bela yeni enişteden geldi bir tane bisiklet. her tarafı orman olan, lokasyon olarak tepede bulunan burada bisiklet aileyi ne kadar tedirgin etse de bizim için geceleri uyutmayacak kadar heyecan vericiydi. eski muhtarlığın yanında iki tane tepe vardı topraktan, artık nasıl öyle kaldıysa. adı ikiztepelerdi bizim için, iki bisikletli buluşmaya görsün hadi ikiztepelere gidelim denilip normal bir hızda 3 saniyeden fazla sürmeyen o çılgın(!) eğlenceli parkurdan defalarca geçerdik bisikletlerimizle.

    bazen bisikletten düşüp, bazen hayatımızın yarısını geçirdiğimiz sokakta yuvarlandığımızdan hiç geçmedi dizlerimizi yarası, kabuk üstüne kabuk bağladı dirseklerimiz. mütemadiyen oyun oynadığımız sokaklarda kendimiz oyunlar icat eder oynardık ta ki bilgisayarların evlerde yavaştan yerini almaya başlamasına kadar. her ne kadar an itibariyle bilişim sektöründe yer alsam da nefret ederdim o zamanlar bilgisayarlardan, arkadaşlarımı çaldılar çünkü, sokağın mertliğini bozdular. sokakta oynarken aklına gelirdi zengin çocuğunun evdeki bilgisayarı, oyun oynadığımız adamları da toplar giderlerdi, beni de çağırırlardı ama gitmezdim onlara da kızardım. sonra gidip evlerinin önüde fırat gibi gezerdim. sonuç olarak çocukluğunu sokakta geçirebilmiş son nesli yakalamıştık.

    yıllar geçtikçe bornova - evka3 arasındaki yol iyiden iyiye dolmaya başlamış etrafta yeni mahalleler de oluşmaya başlamıştı; izyuva, saraykent, profesörler sitesi... yaz gelince, 'dondurmacı geldi dondurmacı, sakız kaymak dondurma' repliğiyle tüm civar mahallelerin aklına kazınan uğur dondurmacısı dolaşırdı mahalle aralarında. zamanla türlü söylentiler de geldi tabi, yok çivi çıkmış da adam bu yüzden hapse girmiş de olaylar olaylar ve elbette sinek ilacı sıkan arabanın arkasından koşmak eylemi vazgeçilmezdi tüm işi gücü, oyunu, yemeği bırakıp bağrına çığrına yakalanırdı o araba.

    zaman geçti takımı kurup yanına çağıran büyük abilerin yeri bize kalmıştı, biz başladık gençleri almaya maçlara. artık hizmet gelip etrafı tel ile örtülü zemini beton sahamızda maçlarımızı yaptık, hıdırellez zamanı herkesi bir edip ormanda çalı çırpı odun aradık, sahanın ortasında yakıp tüm mahalleliyi ateş başına çağırdık, her hıdırellez saçlarımızı-kaşlarımızı yakıp yakıp caminin çeşmesine koştuk, akşam banyoya girerken simsiyah bir surat, kaş ve saçlarda beyaz beyaz yanmış kıllarımızı gördük.

    biraz serpilip okul sonraları akşama kadar anne babayı evde beklediğimiz zamanlarda, balkona çıkıp balkondaki saksıdan geçenlere ufak ufak toprak atardım, hatta geçen biri ağaçtan bir kuşun attığını sanmıştı da ne heyecanlanmıştım ben yaptım diye.

    top canavarımız vardı, beton saha şekil itibari ile lokal futbol oyunlarına müsait olmadığından sokak arasında oynardık topumuzu, ağaçları direk yapardık, evinin önünde top oynamamamızı isteyen bir teyze vardı, bahçeye çıktı mı kaçışırdık, biraz aklımız ermeye başladığında bu engellenmeye diklenirdik de evde anne dayağına ses çıkaramazdık. bir yerden sonra da evinin önünde top canavarı diye bağırıp kaçardık.

    ne çok hatıra birikmiş daha neler geliyor insanın aklın resmen bir sokak çocuğu olarak büyümüşüm de haberim yok. tüm bu olanlardan gayrı apartmanda büyümüş çocukların, özellikle şimdiki gençlerin yaşadıkları çok garip gelir bana, öyle çocuklu mu olur lan bi kere ! özetle her gittiğimde, her sokağında koştuğumuz, oynadığımız, neredeyse taşların bile anlamı olan bu mahalle içimde bir ukte olarak benimle birlikte büyüyecek diye düşünüyorum.

    son olarak (bkz: muçi)
  • artık iyiden iyiye bütün altyapı sorunları giderildiği için oldukçe revaçta olan, şehire çok da uzak olmayan ancak tepe üzerinde ve orman kıyısında olduğu için şehrin hava kirliliğinden uzak, ulaşımı oldukça sık ve düzenli dolmuş + otobüs seferleriyle kolay hale gelmiş, uzun yokuşu ile oldukça güzel 11 km'lik bir bisiklet parkuru sunan (çevresinde tam bir tur, yokuştan iniş, topçu tugayına gidiş, topçu tugayının önünden ege üniversitesi lojmanlarına geliş, ordan tekrar içeriye giriş, tansaşın karşısından kipaya doğru gidiş ve geliş, 4. sanayi köşesine gidip, tansaşın önüne geri gelip yokuştan yukarı çıkıp son olarak tekrar bir çevre turu), 8 senedir yaşadığım semt. aşağı taraflarında inanılmaz lüks villaların bulunması çevrenin prosperty rating'ini (bkz: caesar 3) oldukça arttırmaktadır.
  • 17 temmuz 2009 yangınıyla beraber güzelim yeşilliğini kaybenden ve benimde ikamet ettiğim semt.
  • 114, 214 ve 314 numaralı otobuslerle metrodan ve alsancaktan ulasımın saglandıgı bornovada bulunan lüks mahalle.
  • izmir'e ne zaman kar yağsa, ilk taneciğinin düştüğü semttir evka-3. bir zamanların sessiz sakin ve yalnız muhiti. şimdi de sessiz ve sakindir çok şükür. ama eskisi kadar yalnız olduğu söylenemez. 1990'ların başında komşu bile nadir bulunan bir şeyken, şimdi her yerde binalar yükseliyor.

    22 yılımın geçtiği yuvamdır.
  • 19 senedir yaşadığım semt. izmir bornova'da, bornova'nın merkezine çok da uzak olmayan bir konumda bulunmaktadır. eskiden sadece ergenekon ilköğretim okulu ve yunus emre anadolu lisesinin bulunduğu yüksekte kalan kısma evka3 ismi verilmekteyken 2000'li yıllarda mahalle stasüsüne yükseltilmiştir ve eü lojmanlarının olduğu alandan itibaren evka3 olarak anılmaya başlamıştır.
    evka3'ü manisa kavşağına ve bornova merkez'e bağlayan ana caddesi 119 sokak (yeni ismiyle cengizhan caddesi) 90'ların başında toprakken ve buradaki bir iki siteye faturalar bile köy postası ile gelirken; şu an izmir'in pahalı ve lüks yerleşim yerlerinden biri haline gelmiştir. (bkz: buralar na böle dutluktu)
    artan yapılaşma ile çok geniş zeytinlikler yok olmuş olsa da, hiç olmassa planlı gelişti dedirten sakin ve huzurlu bir muhittir.
  • yollarında ineklerin ve domuzlarin fink attığı ilginç semt.
  • bornovadaki yeni metro istasyonu'nun oldukça yakınınına yapılması nedeniyle gayrimenkul fiyatlarının biraz daha fırladığı semttir. ayrıca işbu metro inşaatı eü lojmanlarının yanındaki caddeyi kapattığından sabahları yeni güzergahtaki trafik konjesyonu sinir krizleri geçirmenize yol açabilir.
  • 2000 yılından beri yaşadığım, 10 sene içinde izmir'in en lüks semtlerinden biri haline gelen, ev fiyatlarının profesörler sitesi ve koru park villaları civarı 1 milyon küsür liradan başladığı, büyük inşaat firmalarının godaman semti potansiyelini görüp deli gibi lüks siteler dikmeye başladığı ve bu uğurda güzelim çam ağaçlarını katlettiği, özel kolejlerin zibil gibi çoğalmaya başladığı, yakında sadece zenginlerin yaşayabileceği, bornova'ya bağlı olan semt.

    4 yıl sonra gelen edit:

    ev fiyatları 6-7 milyon tl'den başlıyor.
  • yaban domuzlarının bastığı semt. az önce neredeyse yarım araba büyüklüğündeki bir tanesi bahçeye girdi ve ne varsa dağıttı gitti. bir çözüm bulunması lazım artık. tabi ormanları kesip bu hayvanların yaşama alanlarını katleden insanların yaşama alanlarına dalmaları da normal. bok var rezidans yapıyorsunuz güzelim ormanlara.
hesabın var mı? giriş yap