• kuvvetle muhtemel;
    -özgürlüğün tadını fena halde almış kadın
    -işini gücünü yoluna sokmuş kadın
    -kendi kafasına göre bir düzen sahibi olan ve yeniden bir düzen (üstelik ortak bir düzen) kurmayı zul gören kadın

    bunlar en önde gelen sebeplerdir kanımca.
    yok efendim güveni çok sarsılmıştır da, vay efendim etrafında çok boşanma görmüştür de gibi nedenleri sıralamaya hiç zahmet etmeyin.
    zira kadın (insan) istediği sürece bu soyut sorunların hepsi bir anda yok olabilir.
  • bence mutlu evlilik diye bir şey yok.

    iki sağlıklı insanın beraberliklerini belediyede onaylatmaları için çocuk sahibi olmak istemelerinden başka bir mantıklı sebep göremiyorum. hatta bence ona da gerek yok. ama toplumumuz daha bu yazının ilk cümlesine bile hazır değil. yıllardır, şüphesiz birçok farklı sebepten, bu fikirdeyim. insanların mutsuz olduklarında birbirlerinden ayrılma lüksleri olmalı. bu garantici tavır yüzünden adam, karısını uykusunda boğuyor. genetiğimize işlemiş artık bağlanmanın ne kadar "mantıklı" ve de "güzel" bir şey olduğu. ama öyle mi? değil bence. evlilik her anlamda çok büyük bir sorumluluk. adam beni, evli olmamıza güvenerek aldatıyorsa, ben neden evliliğimi yıkmamak için bir de çocuk yapmaya çalışayım ki? çaresizliğin ve manyaklığın önde gideni. sorumluluklar, birlikte bir şey yapma zorunlulukları, aileler, geçinememeler, kavgalar... kimin kime tahammülü var ki artık? bir şeyleri paylaşmak, birlikte anılar biriktirmek, hatta çocuk sahibi olmak gibi eylemler evlenmeden de yapılabilir. bu devletin hiçbir kurumundan hayır görmedik ki evlilik kurumundan görelim.

    öte yandan yıllarca öyle veya böyle birlikte olduğum insanın hiç görmediğim o karanlık yüzünü görme riskini neden alayım? 5 yıllık birliktelikten sonra evlenen karşı komşum gibi mesela, neden evliliğimin 2. ayında kocamdan dayak yiyeyim? neden komşum bunları duysun ve ben mahcup olayım? kapıyı çarpıp çıkma lüksüm olmadığı için akşam gelen misafirlere güleryüz göstermek zorunda kalayım? tüm bu mecburiyetlere neden kendimi mahkum edeyim ki? kime, ne zamana kadar, ne kadar güvenebilirim?

    risk almak, hayattaki en büyük zevk. ama sadece bazı konularda. insanların kendilerine alan açmak istemeleri son derece normal geliyor bana. neden herkes aksini istemem için düşünmeye itiyor beni? insan dediğin doğanın en gelişmiş, en zeki ve yeri gelince (hatta gelmeden...) en şerefsiz canlısı. neden birine kendimden çok güveneyim? güvenmek için evlenmeye gerek var mı ki? niye isteyeyim? çok istiyorum biri beni inandırsın, ben de gözümü karartayım, sadece onunla geçecek mutlu günleri düşüneyim. çok. ama hiçbir mantığa sığmıyor bunun mümkünlüğü.

    bence asıl toplum kendini bu düşünceye hazırlamalı.
  • benim bu. ne güzel arıza adamlar bulup platonikimsi aşk acıları çekiyor veya dengesiz tutarsız oğlan çocukları ile oyalanıyordum. sevgili yalnızlığım hep garanti altındaydı.

    şimdi karşıma bir 'adam' çıktı, sırf çükü var diye adam değil yani gerçek bir adam. sorumluluk alan, sevdiklerine kol kanat geren, sözlerini tutan, bazen bir gülümsememi görebilmek için olmayanı oldurtan bir adam.

    ve bana kardeşinin yakında evleceğinden, evliliğin aslında ne kadar güzel bir şey olduğundan, annesinin torun diye tutturduğundan, hayatının kalan kısmında her sabah benim yanımda uyansa ne güzel olacağından, hayatına ben girince geleceğe dair tüm planlarının değiştiğinden bahsedip duruyor. alttan alta sürekli evlilik mesajları veriyor.

    ve ben deli gibi korkuyorum sözlük, ne onu kaybetmek istiyorum ne de evlenmek..

    neden evlenmek istemiyorum ?
    onun sülalesine şirin gözükmek yahut kendi ailemi mutlu etmek için bin takla atmak, haftalarca düğün davetiye ev düzme telaşıyla yıpranmak istemiyorum. kendime bile zor bakıyorken çocuk doğurmak sonra tüm hayatımı ona adamak konusunda çekincelerim var.

    tabi ki en önemlisi de değişiyorum sözlük. değil 5-10 sene önceki ben, 3 ay önceki ben bile farklı biriydi. insan, ruhuyla ve fikirleriyle bir akış içindeyken nasıl yaşamının geri kalanını kiminle ve ne şekilde yaşayacağına dair sözler verebilir? nasıl o kişiyle hep aynı yöne ve aynı hızda akacağını garanti edebilir ki? tolerans güzel şey ama nereye kadar?

    kafamda deli sorular...
  • kendisi de çalıştığı halde işten dönüp bir de evde tek başına evişi, yemek, ütü vs yapmak, çoluk çocuğu idare etmek, bu yorgunluğun üstüne bir görev gibi gece de kocasının gönlünü hoş etmek, evliliğin erkekten daha çok yüklediği sosyal bağlayıcılıklara ve kısıtlamalara katlanmak istemeyen kadınların da varolabileceğine inanmak istemeyen mallarca varolmadığı iddia edilen kadındır.
  • evliliklerin neyle sonuçlanabileceğine tanık olmuş insandır.
  • evlenmenin ne olduğunu çözmüş kadındır kanımca. bilir ki, evlenince o eski sihirden eser kalmayacak. sürekli dip dibe geçecek günler. tuvaletin bile kapısı açık olacak bazen. sabahları uyanınca ağzının suyu kurumuş görecek yanındakini. her akşam ne pişirsem, her gün bu gün ne giysem derdi, haftasonu kapıyı çekip çıkarken ardında annesine bıraktığı ütülenecekleri, maalesef döndüğünde onu bekliyor olacak yığın şeklinde. işten eve döndüğünde yemek önüne hazır gelmeyecek, o pişirecek. haah, bir de bebek girecek işin içine, iyice bok muhabbeti. işini bilen kadındır o bence. (yanlış anlaşılma olmasın, evliyim ve iki çocuğum var. gerçekleri söylüyorum yani.)
  • alnından öpüp namusumsun diyip gözünün içine bakmak istediğim kadın. şaka bir yana gözümde akıllı kadındır ve kadınsal egolardan tamamen sıyrılmayı başardığı için*saygıyı da hak eder. çocuk istemiyordur, erkeklerin sıkıntılı varlıklar olduğunu biliyordur, sorunları görmezden gelmek üstünü kapatmak istemiyordur, kısacası evlenmenin bin kat daha fazla sıkıntılı bir süreç olduğunun farkındadır. mis gibi hayatını yaşasındır.
  • evliliğin ne olduğunu bilen kadındır.
  • toplum baskısı,din,töre gibi empoze edilen şeylerle geleneksel yetişmiş ailelerin"-haydi çocuuum evlen de gör ebeninkini" cümlesini" kızım evlen ve mesut mutlu çoluk çocuk sahibi ol sonsuza dek yaşa..ehe ehee" olarak çevirdikleri palavradır.şimdi efenim, kardeşlerimin oğullarından da gördüğüm üzre klasik türk annelerinin oğullarını pamuklara sarmalarından mütevellit,evlendikten sonra da ütopyayı bekliyor erkeklerimiz.türk kadını zeyna mı,she-ra mıymış efenim öyle fantastik hareketler beklemeyiniz. mükemmel insan yoktur, boku çıkmayan ilişki de yoktur.kısmet bu işler..
  • sevgisini, birlikteligini kurumsallasma uzerinden kurgulamayan kadindir. candir.
hesabın var mı? giriş yap