246 entry daha
  • (bkz: #103537961)

    arkadaşa yüklenmeyin. size denk gelmemiş olsa da var. öyle tipler. bir eksiklikmiş gibi, siz bir acizmişmişsiniz gibi davranıyorlar. hani böyle demiyor tabi ki direk, ama söyledikleriyle farkında olarak veya olmayarak bunu ima ediyorlar.

    benim kızdığım şey böyle düşünmeleri değil artık. ısrarla aynı konunun açılması, aynı şeyleri söylemeleri. bazen dilimin ucuna geliyor bazı şeyler ama tutuyorum kendimi. siz de ciddiye almayın tavsiyem.
  • erkek yazarlara sesleniyorum, bırakın sizleri evli değil diye küçümsesinler!
  • küçümseme değil kardeşim o. ayrımı iyi yapın. sizin küçümseme sandığınız olay aslında hayatı tam olarak anlayamamış olmanıza verilen istem dışı tepki...hemen açıklık getiriyorum;
    uzun süre bekar kaldım. hayatımı doya doya yaşadım.çok eğlendiğim zamanlar oldu. özgürlük bambaşka. "bekarlık sultanlık". o kesin bir kere. ama şöyle düşünün nereye kadar bu sultanlık? insanın doğasında bir kere aitlik duygusu var. yaş aldıkça özellikle tertip, düzen istiyor insan hayatında. bir duruma veya bir insana ait olmak istiyor. hızlı yaşamak yoruyor bünyeyi. şunu belirteyim hemen;
    o zamanlar ki kafa yapımla evlenip çoluk çocuğa karışmış şimdiki kafa yapım arasında uçurumlar var. bir kere bekarken bencildim. kendi zevklerim, kendi isteklerim, keyfim ve ben... hayat çok daha kolay, insanlar çok daha vazgeçilebilirdi...
    sonra evlendim...pek çok huyum değişti. misal kendimi düşündüğüm kadar eşimi de düşünmem gerektiğini anladım zamanla. sorumluluklarım olduğunu, canımın her istediğini her zaman yapmamam gerektiğini öğrendim. ama bunu vazife gibi düşünmedim hiç. insan olmanın gereği olarak empati kurdum. ve bu beni giderek olgunlaştırdı,yumuşattı...eskiden sinir, stres yaptığım, kafaya taktığım pek çok durumun aslında ne kadar küçük sebepler olduğunu, esas olanın içinde bulunduğumuz an olduğunu, mutluluğun gözümüzde büyüttüğümüz gibi büyük büyük sebeplere bağlı bir olgu olmadığını öğrendim. mesela evlenmeden önce tabularım vardı. insanlar ve durumlar siyah ve beyazdı benim için. şimdi bir rengin bile binlerce tonu olduğunu biliyorum... her insanın hata yapabileceğini, hiç kimsenin(kendimde dahil) mükemmel olmadığının farkındayım.
    gelelim çocuk meselesine... çocuk apayrı bir olay... hani dedim ya evliyken empati kurma durumunu. çocuk olunca kendinden bile vazgeçebiliyormuş meğer insan... bekarken kurduğunuz o tabuları, o aşılmaz çin seddini kumdan kalelere dönüştürüyormuş küçücük bir velet...hayatın tadı, tuzu bambaşka mecralarda gizliymiş...
    çok uzattım farkındayım, şöyle toparlıyayım;
    evlenmek ve çocuk sahibi olmak çok değiştiriyor insanı...kendi içimizde çok farklı kapılar açıyor... ister kabul edin ister etmeyin ama insanı pişiriyor, pişirirken güzelleştiriyor... şimdi böyleyken bekar bir arkadaşımla görüştüğümde bir yere kadar gidiyor sohbet... yaşanmamışlığın verdiği sığlık ister istemez gözüme batıyor, beni tatmin etmiyor. susup karşımdaki insanın o 'çok mühim' sorunlarını bir kaç level yukarıdan içimden gülerek dinliyorum. bu küçümseme asla değil. sadece 'yaşanmışlık' ve 'yaşanmamışlık' arasında kendiliğinden oluşan derin uçurum ve sonucunda oluşan frekans farklılığı...

    edit: bekar arkadaşlarımla evlendikten sonra biraz ve çocuk sahibi olduktan sonra daha çok mesafe koydum. böylesi herkes için daha doğru.hem kafam da rahat. tavsiye ederim.
  • aranızda bekar olup evliliği çok büyük sorumluluk zanneden var gözümden kaçmadı gençler. evlilik öyle aman aman bir sorumluluk değildir, çocuk yapmak büyük sorumluluktur. evliyken hala kendiniz için yaşayabilirsiniz karşınızdaki insanı saksı olarak görmüyorsanız ancak işin içine çocuk girdimi artık kendiniz için yaşamak diye bir lüksünüz olamaz.
  • hayattaki tek emeli koca sahibi olmak olan insan güruhunun yapacağı davranış
  • hep merak etmişimdir. pazar günü evlenirler pazartesi günü ararlar " eee sen ne zaman evleniyorsun?" diye sorarlar. ya kardeşim bir dakika bekler misin. sen gerdeğe girdin mi onu söyle. çünkü daha sabah olmadı kargalar bokunu yemedi. ne bu içindeki küçümseme ve hemen birilerini evlendirme çabası. sen değil miydin 2 gün önce "hayat bekarken çok güzel" deyip her gördüğüne yazdığın.
  • çoğunlukla kadınlarda olandır. kadınlarda da çoğunlukla birey olmayı becerememiş olanlardadır. elbette bazı erkeklerde de yok değil.

    evlilik, bir şart veya bir olmazsa olmaz değil. hele hele belli bir yaşa gelince (28-35) aile veya iş arkadaşlarının iteklemesiyle tanıştığın ve az buçuk anlaştığın biriyle evlenip kız isteme > söz > nişan > alışveriş > nikah > kredi > düğün > kredi > eşya > kredi > ev > kredi > araba > çocuk > borç ödeme > bir takım istemediğin mecburiyetler = hayat sikme hiç değildir.

    birey olamamış, bir şeyleri başaramamış ve dahi başarmak için çabalamamış bir insan mütemadiyen annelik, babalık, yuva, aile gibi olgulara gereğinden fazla anlam yükler ve bununla övünür. kutsallık, önem ve sorumluluk atfedilen evliliklerin verimli olma ihtimali neredeyse sıfır.
    evlilik, gerçekten beraber olmaktan keyif aldığın, anlaştığın (anlaş(a)bildiğin) insanla kasmadan, detaylarda boğulmadan hayatını birleştirmek ve istiyorsan çocuk sahibi olmaktır.
    günümüz evlilikleri çok kasıntı. adam (kadın) akşam arkadaşlarıyla görüşecek; eşi trip atar mı diye düşünüyor. ulan 60-70 sene böyle hayat mı geçer? elbette belli başlı karşılıklı akitler olmalı. rahatlık dediysek de eşe karşı hiçbir sorumluluğunun olmamasını kastetmiyoruz. lakin günümüz prenses kadınlarının ve bey erkeklerinin evlilikleri müthiş problemli. işte evliliği bir bok zannedip kendi tercihiyle evlenmeyen insanları küçümseyen de bunlar. bireyselliğin bu kadar arttığı, kişisel özgürlük alanlarının ve birey konforunun böylesine arttığı 21. yüzyılda laf olsun diye evlenmek, direkt olarak 1 kere geldiğin şu hayatı sikmek; başka bir şey değil.
    evet.
  • bizde tam tersidir.seçilmiş kişidir gözümüzde,toplum baskısına direnmiştir.

    istediğini yapma lüksünden dolayı çekememezliktir bu.

    bu saatten sonra evlenmeye kalkacak arkadaşımızın düğününü basmakla yükümlüyüzdür.
  • yani bunu yaşadım ama ciddiye alacağım bir kesimden değil, yakın çevremde hiç yaşamadım.

    bunu kimler neden yapar?
    ya tercih genelde edilmemiş, çok terk edilmiş tipler evlenince kendilerini bir b*k zannederek bunu yapar ya da eğitim, kariyer vs gibi alanlarda hayatı hezimetlerle olan tiplerin tek başarısı evlilik olduğunda yapar.

    bunu kime yaparlar?
    ulaşamadıkları ciğere yaparlar, terk edip gidenlere yaparlar, içten içe sizi kıskananlar bunu yaparlar. yani bunu yaptıran hissiyat ağır ezikliktir.

    böyle bir tavır karşısında ne yapmalı?
    ya tepkisiz kalın koyverin istediği gibi enerjisini boşaltsın ya da yüceltin... evet evet yüceltin, tiyatralınızı kullanın, şişirin ama dalga geçtiğinizi belli etmeyin role iyi girin.

    aslında olması gereken nedir?
    arkadaşlarınız evlenince maalesef artık konularınız ekseni zamanla değişir. ve emin olun o değişim sizi sarmaz, düğün cd izleme ile başlarsınız, kaynana görümce elti sözel düellolarla ivmelenir, tüp bebek sorunlarıyla arşa çıkar, devamında da instagramda bebesinin fotoğraflarını ilkelayarak hayatınızı geçirirsiniz. en sevdiğiniz dostunuz bile olsa artık tek ortak yanınız sadece anılarınızdır. bu yüzden siz tatlı tatlı nişan döneminde uzayın, sonra kendiniz de evlendiğinde yine ortak bir dil oluştuğundan “ay seni rüyamda gördüm” diye arayın zaten gerisi gelir.
  • balayı gibi bir şeydir bu. başlarda o baskıyı hafiften verirsin, evlenenlere bakıp "ulan galiba ben doğrusunu yaptım" dersin. ya da ben yandım sen de yan. hahaha.

    neyse bana evlilik konusunda en çok baskıyı yapan "canım anam" a geçen gün dedim. evlen dedin evlendik 10 senedir taksit, kredi ödemekten imanım gevredi. yeter ya. cevap:haklısın oğlum.

    neyse oğlum tadından yenmez o ayrı. iyi ki var.
21 entry daha
hesabın var mı? giriş yap