• şu aralar elimden bırakamadığım "istanbul haneleri: evlilik, aile ve doğurganlık, 1880-1940" adlı kitapta, 1885 yılından başlayıp 1975'e kadar istanbul'da ve bazı islam ülkelerinde kadınların ortalama ilk evlilik yaşlarını gösteren çok acayip iki tabloya rastladım (s.139, 141).

    görsel
    görsel

    bu tabloları acayipleştiren husus, eskiden istanbul'da çok genç yaşta evlenildiği ve çok sayıda çocuk yapıldığına ilişkin ezberi darmaduman etmesinde. zira düşünülenin aksine geçmişte istanbul'da kadınların evlilik yaşı, diğer ülkelere göre çok yüksekmiş. yani 1920'lere kadar islâm imparatorluğunun başkenti olan bir şehirde kadınlar görece geç yaşta evlenmişler. örneğin istanbul'un daha 1907'de sahip olduğu 20,5'lik ilk evlenme yaşına suriye, ürdün, kuveyt ancak 1970'lerde erişebilmiş. hatta öyle ki 1885 gibi çok daha geç bir tarihte istanbul'daki kadınların ortalama evlenme yaşı 19,1. mesela mısır, taaa 1960'larda gelebilmiş 19,7'lere.

    dahası istanbul sadece islâm ülkelerinden değil, türkiye'deki diğer illerden de farklı tellerde çalıyor. istanbul'un 1885'te sahip olduğu orana, türkiye'nin geri kalanı ancak 75 yıl sonra, yani 1960'ta sahip olmuş ve evlenme yaşı 19,2'ye ulaşmış.

    fakat madalyonun bir de diğer yüzü var: istanbullu kadınlar hem anadolu hem de ortadoğulu hemcinslerinden daha geç evlenmişlerse de batılı hemcinsleriyle karşılaştırılmaları pek mümkün değil. zira kuzey batı avrupa'da kadınlar 17.yy'dan başlayarak 18. ve 19.yy'ın ortalarına kadar 25-26 civarında evlenmişler. hatırlayalım, 1885'te istanbullu kadınların evlenme yaş ortalaması i 19,1 idi.

    şimdi şu yukarıdaki veriler çerçevesinden bakıldığında, geleneksel evlilik düzenini, görücülük usülünü falan eleştiren ya da batılılaşma özentisine çakan, eskiye güzellemeler yapan bütün o hikayeler, romanlar, işte ne bileyim şinasi'nin şair evlenmesi olsun şemseddin sami'nin taaşşuk-u talât ve fitnat'ı olsun ya da recaizade ekrem'in araba sevdası, yakup kadri'nin kiralık konak'ı falan hep havanda su dövmekten ibaretmiş meğerse. yani ne istanbul'a ne de ülkenin geri kalanına teşmil edilebilecek bir tarafı yok bunların anlattıkları mevzuların! habire hayıflanılan, yok geleneği kaybettik yok batılı gibi olalım derdi, çok sınırlı dar bir çerçeve için geçerli. bu kalem erbabı hep istanbul'dan bakıyor dünyaya ama baktıkları istanbul'un ne müslüman dünyayla ne ortadoğuyla ve ne de avrupayla bir alâkası var! istanbul, bütün bunlardan ayrı başka kafalar yaşıyor.

    bir kere istanbul, daha 1800'lerde bile evlilik konusunda ülkenin geri kalanından net bir şekilde ayrışmış durumda. üstelik sadece evlilik yaşıyla da sınırlı değil bu ayrışma. istanbul'un evlenme yaşı, kırsal kesimin evlenme yaşından 10 yıl daha geç olduğu gibi doğurganlık oranı da kırsal kesimini üçte biri. yani istanbullular daha geç evlenip daha az çocuk yapmışlar. öyle ki 1930'larda anadolu ortalama 7 çocuk civarında seyrederken, istanbullular ancak kendinlerini biyolojik olarak yenilebiliyor ve nadiren 2'yi geçiyorlar. aynı şekilde yine 30'larda kırsal kesimde kadınlar 19, erkekler 22 yaşında evlenirken istanbul'da kadınlar 24, erkekler ise 30 yaşında evleniyor.

    dahası kadınlar biyolojik olarak çocuk edinmenin son bulmasından 15-20 yıl önce -yani 30 yaşında- bilinçli bir şekilde doğurmayı bırakarak bir nevi doğum kontrolü uygulamışlar. ayrıca geç yaşta evlenerek de doğum sürelerini sınırlamışlar. yukarıda bahsettiğim kitapta altının çizildiği üzere bunun anlamı şu aslında: istanbullu müslüman nüfus, yaygın olarak aile planlaması uygulayan ilk büyük müslüman topluluk olmuş gibi görünüyor. çok acayip değil mi ya!
  • 25 yaşında nasıl evleniliyor merak ediyorum. minimum 33 bana göre. olm 25 yaşında evlenip ev geçindirecek düzeni nasıl kurdunuz lan. ben daha askere gitmedim üni biteli 1 sene oldu bir senedir çalışıyorum. şaka gibi geliyor bana.
  • çevremde; önceleri "otuzdan önce evlenmem kat'iyen!" diyenlerin yirmili yaşların başında evlenip sonradan mutlu olduklarını ve "iyi ki" diyebildiklerini, bir şekilde erken evlenmeyi isteyip o ya da bu nedenden dolayı geç yaşlarda evlenebildikleri halde yine aynı şekilde kadere kısmete şükran duyanları gördükçe bir ayarı bir kararı olmadığına hafiften inanmaya başladığım müddet kesri.

    öte yandan tecrübesine inandığım kişilere sorup (oda sıcaklığında soruldu) aldığım cevaplar kadarıyla da en uygun yaş hayirlisi neyse o olsundur.
  • yaz saati uygulamasıyla beraber bir saat ileri alınmıştır.
  • insanın kendini hazır hissettiği yaştır.
  • çevredeki baskının arttığı, akşam eve geldiğinizde annenizin üzerinde bir kız ismi yazan minik bir kağıdı size doğru uzatıp: "şu facebook'tan girip bakalım senle. umarım beğenirsin" şeklinde tepkilerle karışılaşabileceğiniz yaşlardır.
  • benim için her zaman "10 yıl sonra" ki yaşımdır. 10 yaşımdayken hep "10 yıl sonra evlenicem" derdim. 10 yıl geçti hala "10 yıl sonra evlenicem" diyorum.kısmet olursa 10 yıl sonra da "10 yıl sonra evlenicem" diyip annemin yüreğine indirmeyi düşünüyorum.
  • insanların yanlış evlilikler yapmasına sebep olan kavram.
  • kadın için 30
    erkek için 33.
    evlenecek yaşta, boşanınca anlıyor insan evlilik yaşını.
  • evlenmek için vakit hiçbir zaman geç değildir. ben 48 yaşında evlendim. geç kaldığımı söylüyorlardı; ama sonra anlaşıldı gerçek. ne geç kalmıştım ne acele etmiştim; hiç evlenmemem gerekirmiş.

    (bkz: anton pavloviç çehov)
hesabın var mı? giriş yap