• evliyken başkasına aşık olan erkek veya kadın, arkadaşının karısına veya kocasına da aşık oluyor mu, birinci derece akrabasına aşık oluyor mu?
    cevap hayırsa insanı hayvandan ayıran aklın varlığı ile kendisine çizdiği sınırlar içerisinde kalabiliyor demektir.
    evli erkek veya kadın başkasına ilgi duyduğunu hissettiği anda kendini geri çekmeyi frenlemeyi bilmeli.
    evliliğin kötü gitmesi sana bu fren mekanizmasını kaldırma hakkı vermez. evlilik ne olursa olsun sadakat temellidir. evliliğimi nasıl daha iyi hale getiririm veya nasıl sonlandırırımı düşünmekten başka çareniz yok.
    durumu türk kadınına indirgeyip ajite etmek de yersiz.
  • daha iyisi için aranan tipleri bir kenara bırakırsak, bazen çok hüzünlüdür.

    eski iş yerinde bir tane abla vardır 30larındaydı o zaman 34tü yanlış hatırlamıyorsam. temizlik ve çay hizmetleri için gelmişti yıllar evvel.

    bizim iş yerinde olabilecek en acemi şekilde başka bir arkadaşıma yazıyordu- o da evli- yadırgamaktan çok gülüyorduk aramızda ama bir derdi vardı belliydi.

    bir oğlu var. kayınpeder ve kaynana ile bodrum kat bir dairede oturuyorlar. eşi çalışmıyor ama kadın çalışmayınca özellikle kayınpeder bildiğin mobbing yapıyor.
    evlilikte takılan altınları kayınpeder almış geri isteyince "isteyecekse çocuğu bıraksın defolsun gitsin" deniyor. gideceği kimse yok. ve maaş o zaman asgari ücretti.
    ve bir gün durup durduk yerde yanıma geldi biraz sustuktan sonra sebepsizce

    " keşke bir adam çıksa beni kolumdan tutup buradan götürse" dedi.

    neden bilmem beni çok derinden vurmuştu bu söz.
  • (bkz: evlenmekten nasıl soğudum)

    benzerini ve hatta aynısını yaşayan kaç arkadaşım var saymakla bitmez.. evlenip 1 sene geçmeden boşananlar, boşanamayıp başkalarına aşık olanlar, aldatanlar, aldatamayıp depresyona girenler..

    yeri geldi benim yüzüm kızardı sizin yaşadıklarınızdan ama üzülmedim mi, üzüldüm, hem de çok üzüldüm yaşadıklarınıza.. yeri geldi uykularım kaçtı sizin dertlerinizden... hepinizin haklı sebepleri vardı elbet, beni ikna ettiniz mutsuzluğunuza ama büyük yanlışlarınız da yok muydu???

    o yüzden hep diyorum, insan önce kendini sevmeli. kendiyle mutlu olmalı. mutluluğunu bir başkasına bağlayan insan, o başkası onu mutlu etmediğinde işte böyle çıkmazlara düşüyor ne yazık ki... bazen de, insan mutsuz olmak pahasına karakter çizgisini ortaya koymalı.. mutsuz olmak kendimizi bozmak için bir özür olmamalı..
  • fransız şiirinin en önemli isimlerinden biri, sürrealizmin kurucularından olan louis aragon, aşka aşık bir adamdır. genç yaşında tutulduğu nancy isimli güzel kadın, onu başkasıyla aldatınca, yüksek dozda ilaç içip intihar eder. ama o kadar da yüksek dozda içemediği için ölemez. (şapşik ya)

    aynı dönemde rusya’da yaşayan elsa triolet, vladimir ile tanışır ve ona aşık olur. ancak vladimir elsa’ya değil, ablasına tutulur. zaten ablasını kıskanan elsa bu duruma katlanamaz ve rusya’yı terk etmek için fransız bir subayla evlenip, paris’e gelir. aslında mimarlık eğitimi almıştır ama kendini mimariye değil, edebiyata yakın görmektedir. (kendini bilen insanların hastasıyım) paris’e geldikten sonra eşinden ayrılır.

    aşkından kendini öldürmek isteyip, bir daha seversem adam değilim diye dolanan louis aragon bir barda elsa ile tanışır ve vurulur. (yani belli ki bizim oğlan biraz şıpsevdi) sonra işte o meşhur elsa'nın gözleri şiirini yazar. “öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de, bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm. orada bütün ümitsizlikleri bekleyen ölüm, öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde” (teyy teyyyy)

    böylece paris halkının arayıp da bulamadığı efsanevi aşk başlar. derler ki, bu aşkın efsanesi aşkın kendinden daha büyükmüş. (millet tabi savaş falan derken helak olmuş, kendilerine güzel hikayeler arıyor) aragon’un şiirleri de aşkı ölümsüzleştirecek türdendir. sadece elsa’ya yazar artık. biricik aşkına...

    evlenirler, sonra aragon ikinci dünya savaşına gider. neyse ki sağsalim geri döner. (kaçmış diyorlar ama ben söyleyenlerin yalancısıyım) karısına bir ev hediye etmek isteyen aragon, eski bir su değirmenini satın alır ve mimar olan elsa da içini istediği gibi yapar. zamanında kimler gelmiş, kimler geçmiştir o evden. picasso, pablo neruda, paul elouard, françois nourrissier, nazım hikmet, abidin dino...(şu hayatta en çok neyi kıskanıyorsun deseler, edebiyatçıların böyle acayip ortamları oluyor ya, deli oluyorum, aklım çıkıyor. aynı şey sinemacılarda da var. hepsi de öldü, bize adam gibi kimse kalmadı lanet olsun)

    böyle böyle 42 yıl evli kalırlar. herkes aşklarına gıpta ederken bir gün elsa kalp krizi geçirip ölür. aragon çok üzülür. zaman zaman elsa’nın eski defterlerini karıştırıp, ona ait izler arar, ağlar, hüzünlenir.
    günlerden bir gün elsa’nın eşyalarının olduğu çekmecede bir liste bulur. alt alta sıralanmış erkek isimlerini gören aragon yıkılır. bu liste elsa’nın onu aldattığı adamların listesi mi, yoksa beraber olmayı hayal ettiği adamların listesi mi hiç bir zaman bilemez. elsa’nın günlüğünde şöyle bir cümle vardır “herkes beni sevsin, bütün erkekler bana hayran olsun istiyorum.” başka da bir ipucu bulamayan aragon ölene kadar biricik karısının kendini aldattığı düşüncesini aklından çıkaramaz. hatta rivayete göre artık kadınlara güvenmediği için erkeklerle beraber olur. (o kadar şey yapmasaydın keşke aragon’cum)

    en bilinen şiiri mutlu aşk yoktur olsa da aşkını yaşadığı müddetçe mutlu olmuştur aragon. aldatılmış olma şüphesini nasıl atlatmıştır bilemeyiz, aldatıldı mı onu da bilemeyiz. belki bu şüphe aldatılmaktan daha çok yıpratıyordur insanı.
    aldatılma, ayrılık, ölüm, bunların hepsi bırakıp gitmektir ve benim en sevdiğim aragon şiiri de bunun üstünedir. (evli veya değil, verdiğimiz sözleri tutabilirsek hayat daha yaşanılır olur ama böyle şiirler olur mu bilemedim bak şimdi. neyse kafanızı çok şeyapmiyim ben.)

    bırakıp gittin beni
    bırakıp gittin beni bütün kapılarda
    bütün çöllerde tek başıma kodun
    şafakta arayıp öğle vakti yitirdiğim
    vardığım hiç bir yerde değildin
    sensiz bir odanın sahrasını nasıl anlatsam
    hiçbir şeyin seni andırmadığı bir pazar kalabalığını
    denizde dalgakırandan da boş boşluğunu bir günün
    seslenip de senden cevap alamadığım sessizliği

    bırakıp gittin beni kalarak olduğun yerde hareketsiz
    her yerde bırakıp gittin beni gözlerinle
    düşlerin yüreğiyle bırakıp gittin beni
    yarım kalmış bir cümle gibi bırakıp gittin
    düşen hep ben oldum en küçük kımıldanışında senden

    başını çevirdiğin için ağladığımı görmedin hiç
    bana bakıp görmediğin için
    ben yokken içini çektiğin için

    ayağına düşen gölgene acıdın mı hiç sen

    kaynak
  • kimse aşk duygusunu seçemez.

    seçtiğin veya zannettiğin aşk duygusu zaten sahtedir.

    bir kişi herhangi bir zamanda herhangi bir insana aşık olabilir.

    evli ya da bekar olması durumu değiştirmez.

    iki şeyi birbirine karıştırmamak gerekir. eylem ve içgüdü...

    aşk bir içgüdüdür. s.kişmek ise bir eylem.

    yani aşık olduğumuz kişiyi biz seçemeyiz.

    ama aşık olduğumuz kişiyle yatarak eşimizi aldatma tamamen bizim seçimimiz ile olur.

    kısaca;

    kimse bir başkasına aşık olduğu için kendisine kızmamalı. bu seçimi o yapmadı.

    iş ne zaman eyleme dönüşür işte o zaman başlar yanlışlar silsilesi...
  • aşık mı değil mi bilemem de evli olduğu halde flört eden versiyonları gözlemlediğim kadarıyla şu özelliklere sahip oluyorlar:

    - 30'lu yaşların başında ve 5 yıla kadar evli
    - evde kalma korkusuyla alelacele sıradan biriyle evlenmiş*
    - eşiyle iletişimi zayıf, ortak noktası çok az
    - boşanmayı götü yemeyen

    yüz vermeyiniz.
  • okumadım ama bi skyler white gerçeği varken sözlükte, kan alırlar vallahi.
    şimdi git! kocana portakal, mandalina soy. aşk neymiş?
  • normal bir durumdur. evli olduğu kişi ile aşık olduğu için değil de, sadece evlenmek (evde kalmamak) için evlenmiştir. ya da aşık olup evlendikten sonra, eşini tanıdıkça aşkı yavaş yavaş tükenmiştir. yani olur böyle şeyler. çok da şey yapmamak lazım..

    bu durumda kadının yapması gereken eşiyle konuşup durumu açıklığa kavuşturması ve gelecek için net bir karar almasıdır. zira eşinin arkasından iş çevirmesi kendisini haksız duruma düşürebilir.

    herkes sonsuza kadar evli kalacak diye bir şey yoktur. evlilik ne kadar normal ise, boşanmak da o kadar normaldir. boşanan kadın ne eksilir, ne de benliğinden bir şey kaybeder.

    sevmediği bir adamla her gün aynı yatağa girip, hem ondan hem de kendinden nefret etmektense, konuyu uzatmadan bitirmek iki taraf için de en sağlıklı olandır.

    insan hayata mutlu olmak için gelmiştir diye düşünüyorum. bunu heba etmemek gerekmektedir. geçen yıllar geri gelmez, gençlik harcandıktan sonra hayıflanmanın bir manası da yoktur. bir süre sonra hepimiz toprak olacağız, yok olacağız..

    sizi mutlu eden ne ise onu yapın, o ne der, şu ne der diye düşünerek yaşamayın. başkası için değil, kendiniz için yaşayın. böyle yaparsanız mutlu da, mutsuz da olsanız, tek sorumlusu siz olursunuz. içiniz rahat, huzurlu olur.

    böyle başlıklar açarak, evli olup da başkasına aşık olan kadınların kendini kötü hissetmesi için saçma sapan paylaşımlar da yapmayın lütfen. kendinize bir faydanız yok, onu anladık da, bari başkasına zararınız olmasın. adam olun azıcık lan!
  • erkeklere andromeda galaksisi kadar uzak bir ihtimal olarak görünsede maalesef en az yarısının karısı başka adamlara aşık. sadece bu durumdan haberiniz yok beyler.

    evlilik sonlandırmak maalesef o kadar kolay değil. hele ki çocuklar, krediler, aileler vs varsa imkansıza yakındır.

    insanlar evliliğin aşkı engelleyemeyeceğini ne zaman öğrenir acaba ...
  • lan ciddi ciddi biseyler karaliyim dedim, sonra dondum bi daha okudum buzdolabi-kaynana vs demis arkadas.

    nerede yasiyorsunuz oglum siz?

    ya ben lan neyse bisey demiyorum
hesabın var mı? giriş yap