• bazı şeyhler uçuyor sayılır mı bilemedim ama.
  • google"a iki sozcuk yazip cikan sonuclari bile okumadan 150 yildan fazla suredir bilim insanlarinin uzerine en cok kafa yordugu ve calisma yaptigi bir konuda ne guzel atilip tutuluyor. daha evrim teorisinin temel prensiplerine bile hakim degil ama kafasina yatmamis.

    dur ben sana iki cumle yazayim da belki merak eder, arastirirsin: 1. evrim amacsal degil raslantisaldir. 2. evrim raslanti ile zorunlulugun kesişimidir. yani diyor ki raslantisal olarak ortaya cikan bir mutasyon eger adaptif degere sahipse zorunlu olarak populasyona egemen olur.
    şimdi tabii mutasyon nedir, adaptif deger nedir, turlesme ile ne kast ediliyor, turlesme ne kadar zaman alir ve nasil sureclerden gecer; bunlari bilmeden bu iki cumleyi anlamak da zor.

    ozetle biraz okuyup sonra yorum yapmak gerek diye yaklastigim bir tespit yazar kardes.
  • öncelikle sırf laf sokmuş olmak için başlık açılmış gibi entry girmiş malum yazar.
    hem insan gibi cevap verin diyor hem de cevap verecek olanlara yavrumlu yakıştırmalarla hakaret ediyor.
    şimdi ben yine de kendisini insan yerine koyup, verilen linklerden hala bir şey anlamadıysa -ki bazıları için gerçekten evrim teorisiyle ilgili sağlam altyapı bilgisi gerekebilir- diyerek bir kaç kelam etmek isterim.
    maksat kendisinin yapmadığı kibarlığı kendisine gösterelim.
    öncelikle bu uçan hayvanlarla ilgili önermenin aslında daha önce başka bir organla ilgili yapılmış önermesi zaten var *.
    eğer gerçekten bunu evrimin bug'ını buldum, çürüttüm kafasıyla yaklaşmıyorsan sadece kanatlara değil asıl göz denilen muhteşem organa odaklan derim
    ilginçtir ki gözün evrimi ile ilgili çok daha fazla kanıt bulabilrsin çünkü bir kanada göre gözün evrimleşmesi süreci çok daha çetrefilli görünür ve 1'den 1.000'e kadar aşamaları sırasıyla inceleme şansın yoksa ve direk 1.000 'e bakıyorsan kafan karışır.
    gözle ilgili günümüzün en azılı evrimsel biyoloğu richard dawkins'in kör saatçi adındaki kitaptan yararlanabilirsin. orada detaylı olmasa da giriş aşamasında herkesin anlayacağı şekilde göazün evrimini ve nasıl geliştiğini anlatmış.
    kanat olayına gelecek olursak,
    doğada halen ara aşama şeklinde hayvanlar var aslında.
    bunu görmek için bakmak gerekiyor.
    örneğin kartalla tavuğu karşılaştıralım.
    birisi mükemmel bir uçucu diğeri ise embesil uçucu gibi bir şey. kanatlar uçmasını sağlamıyor.
    ancak buradaki pif noktası şu.
    kartal da vaktiyle tavuk gibi çok fazla uçamayan bir kara canlsıydı muhtemelen.
    ancak doğal seçilim* sonucu her seferinde daha yükseğe zıplayabilen hayvan daha atak ve başarılı olduğu için karnını doyurma ihtimali ve dolayısıyla hayatta kalma ve üreme şansı da daha çok artacaktır.
    kısaca şöyle örnek vereyim;
    önünüzde 10 tane tavuk ve bunları kovaliyorsunuz, en sonunda yüksekçe bir duvarın önünde kıstırdınız bunları. tavuklar birer birer yarı uçma, yarı zıplama hareketleri ile duvarı aşarken içlerinden bir ya da bir kaçı geçemedi.
    sonuç?
    sizden kaçamadıkları için av oldular ve üreme şansları da olmadığı için bu genler ileriye gitmedi ancak kaçabilenler ürediği için her seferinde daha iyi olanlar ayakta kaldılar.
    ancak bitmedi siz de kendinizi geliştirip her seferinde daha yüksek duvarlar yaparak tavukların kaçmasını engellemeye çalıştınız.
    tabii bu süreç 3-5 gün, ay, yıl değil binlerce yılda çok milimetrik sapmalarla gelişti.
    bu süreç nasıl işler?
    örneğin diğerlerinden nispeten hafif olan tavuk daha yükseğe uçabildiği için tavukların ortalama ağırlıkları gittikçe azalır.
    sonra diğerlerine göre daha sık tüy yapısına sahip olduğu için havayı daha iyi kesebilen tavuk daha şanslı olacaktır*
    böyle böyle her seferinde daha iyi şarltarda olanlar hayatta kalıp soyunu sürdürebildiği için sünepe olan tavukların da soyu tükenmiş oluyor.
    buradan şu sonucu söyleyebilirim ki bugünün tavukları belki 1 milyon yıl sonra sağlam uçan kuşlar olacaktır.
    aksi düşünülemez çünkü onları avlayanlar da sürekli kendini geliştireceği için ya yok olacak ya uçacak.
    ortası yok bu işin.
  • hem ateistliğiyle hem de uçak mühendisliği eğitimi hasebiyle ne alengirli hesaplar yapabildiğiyle, sözümona dehasıyla övünen , muhtelif vesilelerle sair fanilerin onun yaptığı işlere aklı ermeyeceğini sık sık ima eden dingilleri kontrpiyeye düşüren canlıdır. ya yaptığın iş gayet sıradan bir iş ya da şu sersem saksağan tam bir dahi ya da kuşlar hesap kitap olmadan da uçabiliyor.
  • konuyla ilgili biraz bilgisi olanlar için oturaklı tavsiyeler verildi zaten. ancak en önemli evrim maalesef insanın evrimi. çünkü kötüye doğru evrilen bir mekanizmayla tüm yaşam formlarını etkileyen bir sistem kurdu. ne demek istiyorum?
    bir arkadaşımız tavuklardan güzel bir örnek verdi. ancak bitiriş cümlesine şöyle bir şerhi insan koyacaktır. tavuklar gelecekte iyi bir uçucu asla olamayacaklar. çünkü onların kendi çabalarıyla yaşadıkları ve/veya avladıkları bir ekosistem yok. rakip bir canlının kontrolünde ve onun belirlediği standartlara sahip tavuklarin daha fazla yaşam sansi olacağı için (buna kimyasal takviyeyi de ekleyelim) daha iyi uçan değil daha şişman ve iyi yumurtlayan bir tavuk meydana gelecek.
    kısaca artık evrimsel sistemde buyuk doğal felaketler neyse; insan faktörü de hem diğer canlılar hemde kendisi için odur.
  • belki de önce zıplamaya başlamışlardır? falan sonra kolları çırparak falan havada geçirilen süre uzamıştır, sonra lan daha da nasıl devam ederim falan derken uçmuşlardır?
  • kanattı, tüydü falan tamam da işin başka noktaları da var. örneğin bir kartalın avına saldırırken uyguladığı manevra. ya da sürü halinde uçan sığırcık kuşları. milyon kere milyon sene boyunca milyar kere milyar deneme yapıldığı için hesabı tutturmuş olsalar gerek.
  • şöyle başlıklar açarken utanmıyor insanlar. "ben bir şey yazacağım ama bakalım bunu daha önce kimse düşünmüş mü? rezillik olmasın." bile demiyor.
    koskoca biyoloji dünyası, "aaaa kuşları unuttuk" diye kendinden geçecek, "kanatların nasıl evrimleştiğini" kimse çalışmayı akıl edememiş. bir gün ekşi sözlükte görüyor evrim biyoloğu hans sebastian ve şoka giriyor.
    türkçe birazcık kıt olsa da yüzlerce yayın bulabilirsin bununla ilgili. kitabı bırak, dolmuşun önündeki tabelayı okumamaya inat eden insanlardansanız açıp belgesel izleyin.
    bu arada da zorunda değilsiniz bilmeye. yanlış anlaşılmasın. kuşların nasıl kanat çıkarttığını soran insanlar cahildir demiyorum. cehalet gelip burada "ben buna inanmıyorum, kendi düşünce sistemim içerisinde bir yere oturtamıyorum." deyince başlıyor. merak eden açar bakar, benim bildiklerim bu işi anlamama yetmemiş olabilir der. çünkü öğrendiğin şeyler bunu temeline oturtamamış olabilir. "sudan çıktık" diye cümleye balayıp, "nasıl olabilir abi?" diye bitiriyor.
    iş bu da değil aslında. konuyu yaratılışa getirecekler, işi dine döndürecekler ama biri çıkıp allah'ı, kitabı, peygamberi böyle sorgulasa hakkında fetva çıkartıp öldürüyorlar. "sen kuran okumamışsın, islam bilmiyorsun" diye hedef gösteriyorlar. burada gelip "sudan çıktık, kanatlarımız olsa da uçsak mı?" deyince okuyan eden insanlar, 'meczup işte' diye eğleniyor, bu da at koşturuyor.

    (sinirlendim, kusura bakmayın)
  • başlık trollük amacıyla açılmış olsada, gerçekten merak edenleri boş göndermeyelim. canlıların evrimi ile ilgili paradoks varmış gibi ima eden soruların büyük çoğunluğu evrimin temel prensiplerini ve işleyiş biçimini tam anlayamamış olmaktan kaynaklanıyor.

    örnek vermek gerekirse, aynı mantıkla eğer kullandığınız cep telefona bakarsanız bir sürü gelişmiş özelliği olduğunu görürsünüz. mesela kamerasını ele alalım; telefonu yapan durup dururken, "lan telefonla uzaktaki insanlarla konuşuyorum o zaman neden etrafın görüntüsünü kaydetmeyeyim!" diye düşünmüş olması gerek. ama yetmez, "ışığı toplasın diye birşey icat edeyim, hah mercek diye birşey icat edeyim o toplasın, dur birde dijital sensörler yapayım gelen ışığı kaydetsin, onu yapana kadar mercekler boş boş ışığı toplamaya devam etsinler vs" demiş olmalı.

    merceği çıkardığınızda sensörlerin bir anlamı kalmıyor. e o zaman nereden biliyorduk bir gün cep telefonunda görüntü kaydetmek için ışığı algılayıp dijital veriye dönüştürecek bir araca ihtiyacımızın olacağını? bunu bilmeden nasıl bu kadar mükemmel şekilde tam bu işe uygun bir teknoloji geliştirmişiz?

    cevap: bilmiyorduk!

    vaktinde ışığı anlamaya çalışırken yoğunluk farkından etkilendiğini farkettik, daha sonra farklı yoğunluklardaki ışığa farklı tepki veren metaryaller olduğunu keşfettik ve bunu o metaryellerle kaplı yüzeylere ışığı çizmek için kullandık ( bu sırada sözlü iletişim temelli bir araca görüntü kaydetmek gibi bir gayemiz yok daha) daha sonra bu bilgilerimizi geliştirdik ve filmlere görüntü kaydeder duruma geldik. yetmedi bilgileri dijital olarak kaydetmeyi öğrendik, o zaman ışık bilgisini de kaydedebiliriz dedik, daha iyi sonuç için daha hassas araçlar yaptık, bilgiyi daha iyi işledik, malzeme bilgimizi geliştirdik, optik bilgimizi geliştirdik vs vs. sonunda bütün bu birikim elimizde iken neden sürekli yanımızda olan telefonlara bunları eklemeyelim dedik.

    şimdi bütün bu sürece bakıp "bir delikten ışığı geçirip, kutunun içine ters görüntü yansıtan adam bir gün ceptelefonu ile dijital fotoğraf çekilmesi gerekeceğini nerden bilip bu işe başladı" demek ne kadar mantıksızsa, kuşa bakıp " uçmak için kanat yetmez aerodinamiğini ayarlamak gerek, birde hafif yapmalısın" demekte o kadar mantıksız. buna benzer diğer sakız olmuş konu da gözle ilgili versiyonu. onda da aynı yanlış yaklaşım var.

    aslında olayın gelişimi ve mekanizmaları yukarıda güzelce anlatılmış zaten, ben daha çok bu soruları sordurtan yanlış düşünme yönteminden bahsetmek istiyorum;

    evrimde 10 basamak sonra elde edilecek nihai bir amaca doğru gitmek diye birşey yoktur. her farklı mutasyon ve seçilim yeni olasılıkları doğurur, ve oluşan her olasılık seçilim mekanizmaları ve evren yasaları ile kısıtlandırılır ve elenir. bir amaç doğrultusunda olmaz bu. ilerde kanat yapacağız o yüzden bu mutasyonu dezavantaj sağlasada elemeyelim diye bir durum yok. yani ne demek oluyor bu? tamamen uçacak duruma gelene kadar kanat geliştirip sonra birden uçmaya başlamak diye bir şey yok. bunu kavradığınızda herşey aydınlanmaya başlayacak. bu demek oluyor ki, o süreçte çeşitli avantajlar sağlamışlar. b avantajlar ille uçmaya yönelik olmak zorunda değil, yukarıda gene açıklamışlar durumu. bu seçilim sonucu bir organ genel bir faydadan daha özel bir faydaya doğru evrimleşebilir. yani başta vucut ısısını korumaya yardımcı olduğu için seçilen tüyler zamanla kanatlara avantaj sağlayacak türde( eş seçimi, daha büyük görünme avantajı, avlanma vs) seçilim mekanizmalarından geçebilir.

    önce yerden bir adım daha yükseğe zıplamak, daha sonra ise yerden bir adım zıplayanlar arasında havada bir iki saniye askıda kalabilmek vs şeklinde, gittikçe bir alanda uzmanlaşmaya yönelik baskı ile gen havuzu belli bir form ve aerodinamiği sağlayacak şekilde seçilime uğrar. yani bu avantajı elde edemeyenler populasyondan elenir.

    yani daha en baştan " şimdi kanat çalışsam bir kaç milyon yıla uçmuş olurum, ne kadar erken başlarsam o kadar iyi" denilerek belli bir amaca giden bir mutasyon yok. populasyon içi çeşitlilik ve seçilim mekanizmaları var.

    çok basit anlattığımı sanıyorum. bundan sonra " ya göz sinirleri olmadan göz merceği nasıl oluşmuş? nerden biliyorlarmış birleşip göz olacaklarını?" gibi sorular aklınıza gelirse sorunun sizin evrimin süreçlerini ve mekanizmalarını yeterince açık anlayamamış olmanızdan kaynaklı olduğunu düşünüp biraz daha temeller üzerinde okuma yapmayı deneyin. herşeyin aydınlanacağını göreceksiniz.
hesabın var mı? giriş yap