• rize sehir merkezinde, tamami antika esyalarla doseli 2 katlı cafe.
  • tuna kiremitçi'nin kendi halinde adlı albümünün son şarkısı. sanırım baba tarafından verilebilecek güzel bir doğum günü hediyesidir bu şarkı.

    "oğlumun yaşı biraz küçük
    kendisi yolun başında
    huyları gayet uçuk kaçık olsa da henüz üç yaşında

    evvel zaman içinde güzel oğlum
    yoksa ne yapardım ben iyi ki doğdun

    oğlumun saçı saman sarısı
    gözleri iki yeşil mercan
    çok sever onu anne babası
    her günü ayrı bir heyecan

    evvel zaman içinde güzel oğlum
    yoksa ne yapardım ben iyi ki doğdun

    kalbur saman içinde güzel oğlum
    sen doğdun ben bile bak baba oldum

    güzel oğlum
    iyi ki doğdun"
  • nuri bilge'nin bir zamanlar anadolu'da filminin hikâyesinin, senaryosunun oluşum aşamasının, gözlemlerin ve duyguların ercan kesal tarafından aktarıldığı bir film güncesi kitabı.
  • film ne kadar bir halet-i ruhiye anlatma derdindeyse bu kitap da tam öyle. ercan kesal yalnızca filmin sürecini değil, kendisinin ve olabildiğince nuri bilge ceylan'ın da duygu değişimlerini anlatmış. kitabın arkasından filmi yeniden izlemek muthiş bir tat verecek.
    ayrıca her şeyden öte şunu anlıyorsunuz ki, ilk bakışta filmin %1'ini bile ancak görebilmişiz.
  • ercan kesalın "bir zamanlar anadolu'da"yı tekrar izleme hevesi uyandıran güncesi.
  • insan bu kitabı okuyunca bir zamanlar anadolu'da filminin neden bu kadar iyi bir film olduğunu çok iyi anlıyor.
  • ercan kesal'ın samimi anlatımıyla filmi yeniden yaşatan hoş kitap. "evvel zaman içinde anadolu'da"* ismi de filmin ismine düşünülen alternatifler arasındaymış. buradan geliyor.
  • (bkz: ercan kesal) tarafından (bkz: bir zamanlar anadolu'da) filminin senaryo yazım ve filmin çekim sürecini anlattığı anı-günlük kitabı.
    öncelikle;
    (bkz: #65280145)
    kitap senaryo yazım ve çekim süreçlerini anlatsa da bu doğal olarak ercan kesal gözüyle olmuş. nbc ve ebru ceylan tarafı çok geçmiyor. ama anlaşılan senaryoya asıl kurtarıcı katkılar onlardan geliyor. kitapta senaryo ile ilgili derin analizlere girilmemiş. daha çok günlük mahiyette şeyler var. ercan kesal'in bir yerde bahsettiği (bkz: kıskanmak) filmiyle ilgili izlenimleri pek olmamış. filmin genel olarak yaşadığı sorunlar senaryo sürecinden anlaşılıyor. yine de samimi bir anlatım var. okunası bir kitap.

    ben bir gün nbc ya da zeki demrikubuz'un tıpkı lütfi akad gibi (bkz: ışıkla karanlık arasında) anılarını yazabileceklerini hayal ediyorum. o zaman daha yerine oturur bu senaryolar ve filmler.
  • taşra kabare de sahnelenen oyun.

    rejisi özellikle harika, metinde en beğendiğim nokta ise karakter devamlılıkları oldu. sevdim diyalogları, kesik kesik konuşmaları...

    en büyük alkışlardan biri de funda eryiğite, ilk defa sahnede izledim ve duyduğum övgüleri onayladım. en basit terim ile doğal oynuyor kadın.

    izleyiniz
    detaylı bilgi de şöyle dursun
  • masalların geçtiği tarihtir.

    mahmut tolon ise konuyu milattan önceye alternatif olarak önererek şöyle kurcalamış:

    "biliyorsunuz sıfır diye bir yıl yok. yani evvel zaman 31.aralık 0001 (ez) den sonra yeni zaman 1.ocak 0001 (yz) başlıyor.

    isa’dan önce ve isa’dan sonra diye yedirmişler insanlara. nazik ismi de kültür emperyalizmi. insanlar da inanmışlar. latince anno domini ki almanlar bunu kullanmayı sevmiş. yani beyefendinin yılı ad 1492 de amerika “keşfedildi” derken. ingilizce dünyasında bc / ac yani isa’dan önce ve sonra deniliyor.

    buna epeyce zamandır düşünürlerce köklü bir itiraz var. biz “milattan önce” “sonra” demişiz ve unutur gibi olmuşuz. neyin yılı olduğunu.

    insanların çoğu yılları böyle adlandırmaya alışmış. bir kısmı örnek çinliler, araplar, yahudiler kendi takvimlerini de kullanmaya devam etmişler. ama yaygınlaşan “miladi takvim” olmuş. sonra tarihçiler isa peygamberin eksi dört veya eksi 6 yılında yani evvel zaman 4-6 doğduğunun farkına varmasınlar mı?

    eywah! ne olacak kültür emperyalizminin hali? ama papa bile demeç vermiş ve olduğu gibi, yani yılların alışıldığı şekilde kullanılmasının uygun olduğunu söylemiş. dinden geçinen esnaf nerede durmaz ise zarar geleceğini iyi bilir zaten.

    anglosakson bilim-insanları otuz-kırk sene önce ciddi bir şekilde milat veya isa yerine common era, present time ve before –present, before common era (bp, bce) demeye başladılar. artık bu doğa bilimlerinde, yani positif bilimlerde tamamen böyle ve ingilizce vikipedi’de de bu söylem kullanılıyor ve giderek yaygınlaşıyor.

    ben de yaklaşık 10-15 yıldır bunun savunucusuyum. sosyal bilimler de ingilizce’de bu terminolojiye geçiyor. bir dinin peygamberi ile tüm tarihi zincirlenerek anlamaya çalışmak doğru değil. bugün öcal uluç ile bir tartışma anında bunun tam doğru türkçesinin yeni zaman – eski zaman değil yeni zaman ve evvel zaman (ez) olduğunda mutabık kaldık.

    bolca destek alırız diye umuyorum bilhassa zihni açık olanlardan. güzel bir huni aldım, diğerleri de çok umurumdaydı zaten."

    https://mahmuttolon.wordpress.com/…/16/evvel-zaman/
hesabın var mı? giriş yap