• tam olarak hakkaniyet ve nısfet anlamına gelen, latince bir hukuk terimidir. adil ve doğru olana göre, hakça karar vermek şeklinde yorumlanabilir. hukukun genel prensiplerine göre yargı, her zaman hakça olmalıdır. bir hukukçu, hukuki bir soruna çözüm getirirken, bu çözümün doğuracağı sonuçların adalete, sağduyuya, amaca ve hakkaniyete (ex aequo et bono) uygun olmasına dikkat etmelidir.

    uluslararası hakemlik müessesesinde, birleşmiş milletler, uluslararası ticaret hukuku hakemlik kurallarının 33. maddesi, ex aequo et bono diye tabir edilen durumları, uluslararası hukuk kurallarına ters düşse dahi kabul etme yetkisi verir. yani, eğer ki var olan hukuk kuralının uygulanması, bir eşitsizliğe ve adaletsizliğe sebebiyet verecek ise hakem, var olan yasayı uygulamayacak ve hakkaniyete göre karar verecektir.

    yani bir bakıma ex aequo et bono , hukukun, hukuk kuralları dışında uygulanışıdır.
  • uluslararası hukuk alanında, özellikle kıta sahanlığı ile ilgili sorunlarda sık sık karşımıza çıkan terimdir. adalet divanının 1969 kuzey denizi, 1982 tunus-libya, 1974 abd-kanada, 1977 ingiltere-fransa davası gibi olaylarda karar vermeden önce dikkate aldığı ilkedir. bm deniz hukuku sözleşmesi'nin de üzerinde durduğu bu ilke, türkiye- yunanistan kita sahanlığı konusunda da baz alınan en temel verilerden biridir.
  • 1982 yılında tunus ile libya arasındaki kıta sahanlığı problemi yaşandığında taraflar ortak bir çözüm yolu bulmak istediler. libya, 1969 cenevre antlaşmasına göre uygulama yapmak istedi. mevzuyu adalet divanına taşımadıkları halde, divan müdehale etti. divanın bu müdehalesi bazı kesimlerce eleştirildi çünkü ortada bir başvuru yoktu. fakat divan, denizin jeopolitik durumunu degerlendirerek ex aeque et bono'ya göre hüküm verdi. aksi takdirde, uygulanacak olan cenevre antlaşması, hakça olmayacaktı.
  • yargıda hakkaniyet, hakça ilkeleri gözetme.
    adil yargı.
  • hakkaniyet
    divanın pozitif hukuk kurallarını bir kenara bırakarak vicdanı ile karar vermesi.
    böyle bir uygulama için tarafların mahkemeyi yetkilendirmesi gerekir.
  • her ne kadar hukukun varlığının en asli amacı adaleti sağlamak olsa da,
    hukuk kuralları aracılığıyla adaleti sağlamak her zaman mümkün olamamaktadır.
    hukukun katı bir şekilde uygulanması bazen adaletli sonuç elde etmeye yetmez.
    böyle durumlarda mutlak adalete ulaşmak ancak hukuk dışı çözüm yollarına
    başvurmakla mümkün olur. demek ki, hakkaniyetin bir hukuksal yönü (infra legem)
    ve bir de hukuk dışı yönü (contra legem) bulunmaktadır. uluslararası hukuk
    doktrininde hukuksal adalete “hakça ilkelere”, hukuk dışı adalete ise “hak ve nısfet”
    (ex aequo et bono) adı verilmektedir. hakça ilkelere göre karar vermede hukuk
    kurallarının katı bir şekilde uygulaması sözkonusuyken, hak ve nısfete (ex aequo et
    bono) göre karar vermede mahkemeler, hukuk kurallarını sert bir şekilde
    uygulamaktan bağışık tutulmuştur.
    hukukun bir öğesi olarak kabul edilen hakça ilkelerin özellikleri ve kapsamı, mahkemelere hukuk dışı unsurları da göz önünde bulundurularak karar verme yetkisini tanıyan hak ve nısfet (ex aequo et bono) çözüm yolundan farklıdır. hakça ilkeler, hukukun içinde olup, uygulanan hukuk kurallarının yetersizliklerini ve boşluklarını aynı hukuk iç düzeni mantığı çerçevesinde gidermeye çalışan bir kavramdır. hak ve nısfet ise, toplumsal yetersizliklerin görüldüğü durumlarda, bu durumun giderilmesi ve adaletin sağlanması için hukuk kuralları dışında yer alan toplumsal kurallar ve değer yargılarına başvurmayı gerektiren bir çözüm yoludur.

    bir yüksek lisans tezinden alıntıdır.
hesabın var mı? giriş yap