36 entry daha
  • yakın tarihte büyükşehir belediye başkanı olan canlı tarafından içine edilmesi muhtemel ankara'nın el değmemiş gölü. etrafındaki yeşil alanla beraber yok edilecek, ve göle bakan yamaçlarında çirkinlik abidesi 25-30 katlı beton evler yapılacaktır. yetmez sahil betonla doldurulup, alkol satılan yerler kapatılacak alaturka, arabesk mekanlar açılacaktır. burada yazdıklarımın hepsi olacak az kaldı , çok az kaldı.
  • mühye köyü, trt'nin yanı ve gölbaşı tarafından olmak üzere üç ayrı ulaşım alternatifi olan göl.
  • kapıdaki amcaya "odtü mezunuyum ama minyatür diplomamı evde unuttum ehehe" dediğiniz anda sizi bi süzer, tipinizi beğenirse "bi dahakine evden çıkmadan kontrol edin lütfen" deyip salar içeri.. işte bu kadar kapalıdır eymir halka.. haa ama açık olsun illa ki derseniz bir yıl içinde neye benzeyeceği konusunda bir fikir vereyim (bkz: göksu park)
  • 2002 sonbaharında yaptığımız ekşi sözlük ankara şarap peynir zirvesi'nden hatırladığım nispeten el değmemiş mekan. hafızam beni yanıltmıyorsa* iki arabayla gitmiş, iki arabada bir-iki odtülü olduğu halde kapıda biraz dil dökerek içeri girebilmiştik. ama mesela sonradan gelen üçüncü arabadakilerin içeri girebilmesi için içimizden birinin yeniden kapıya gidip görevliyi "teşvik" etmesi gerekmişti.
    bunu şimdi burada niye yazdım, eymir gölü kendi çapında cennetten bir köşe olabilir, ama odtü'yü bilmeden dışarıdan bakanların ve hatta kimi odtülülerin düşündüğü gibi öyle kampüs merkezinden kolayca erişilebilen, odtülü öğrencilerin ha deyince gidebildikleri bir mekan değil. altınızda bir taşıt olması gerekiyor ve bildiğim kadarıyla üniversite yönetiminin bu gidişi kolaylaştırmak için okuldan toplu taşıma hizmeti filan sağladığı yok. imkanı olan arabasıyla gidiyor. sözlükte öyle bir muhabbet dönüyor ki, gören de her odtü öğrencisi sıkıldığında soluğu eymir'de alıyor ferahlıyor sanacak.

    edit: türünün son örneği sağolsun mesaj attı, kampüsten ring yalnızca haftasonları ve sabah-akşam olmak üzere günde iki kere varmış. onun dışında erişmek için şehirden gölbaşı'na gidip oradan 4-5 kilometre yürümeniz veya taksiye binmeniz gerekiyor. yani her halükarda odtü kampüsü sınırları içinde yer alsa da öğrencilerin her akıllarına estiğinde gidebilecekleri bir yer değil, o bakımdan dediğimin geçerliliğini koruduğunu düşünüyorum.
  • odtü'lü değilim. ankaralı da değilim. ankara'ya geldim ama çok beğenmedim, eymir gölünü ise hiç görmedim. odtü'de okuyanların yararlandığı yer olmanın ötesinde, dün rektör ural akbulut "kaçak olduğunu iddia ettiği binalara ilişkin de 1 milyon 800 bin ytl'lik ceza kesilmiş. ancak, ceza yazısı henüz elimize geçmedi. eymir gölü'nü almaya çalışıyor, 'halka açacağım' diyor. odtü'nün hangi tesisi halka kapalı? ormanda insanlar yürüyüş yapıyor insanlar, kapılar sonuna kadar açık. göle gelince, dünyanın hiçbir yerinde doğal sit alanlarına kontrolsüz giriş olmaz. biz isteyene kart veriyoruz. oraya kim giriyor, çıkıyor onu biliyoruz o kadar." şeklinde bir açıklama yapmıştı.
    kaynak: http://arama.hurriyet.com.tr/…vnews.aspx?id=9484840

    yani halka açık, sadece kimlik kontrolü var rektörün dediğine göre. o halde halka açma söylemleri ne olsa gerek? buraları belediye kontrol etsin ki alkol satılmasın satılan çay ve koladan da bizim yandaşlarımız kazanç sağlasın. tabi bugüne kadar elden geldiğince muhafaza edilmiş eymir gölü rant kapısı olmuş, doğal güzelliğini yitirmiş, belediyenin umrunda değil. zamanında bahçeşehir'deki mangal yasağının çok konuşulmasına ve tartışılmasına benziyor. halkçılık kisvesi altında ucuz söylemler, demagoji v.s. gırla. ama ne zaman ki yapmak ya da temiz tutup korumak adına çaba gösterdiğimiz şey elimizden alınma tehlikesi altına girer, o zaman değişiriz.

    bunu yapan ve savunan zihniyetin istanbul ayağı da gitsin robert kolejin arazisi üzerindeki ormanı halka açsın da görelim.
  • denizsiz şehir ankara için bir nevi abdurrahman çelebi, bol sazlıklı, kötü kokan ve suları çekilmiş bir gölümsü ama ankara şartlarında ele alındığında bir nevi boğaza nazır dinlenme parkı

    istediğinde 20 dakikada mudanya'ya gidip iyot kokusunu burnuna çeken, poyrazı iliklerine kadar hisseden, ya da 40-45 dakikada kumla-karacaali-narlı-armutlu
    hattında gidip denize hasretini gideren bir bursa sakini olarak başlarda anlam verememiştim bu eymir merakına, sonrasında anladım ki ankara bu konularda gerçekten talihsiz bir şehir, tamam başkent, tertipli düzenli iyi hoş ama insan su arıyor, bursa'da olsa kimsenin yüzüne bakmayacağı bir su birikintisinin peşinde de koskoca adamlar birbirlerini yiyor, ayak oyunları çeviriyor, hayat garip...

    (en son hatırladığımda narlı, armutlu taraflarında denize giriliyordu ama 10 yıl oldu, şimdiye kaçak yapılaşma, kanalizasyon, koli basili falan ne oldu bilinmez tabi)
408 entry daha
hesabın var mı? giriş yap